hesabın var mı? giriş yap

  • film, en iyi film ve en iyi görüntü dallarında oscar kazanmıştır.

    filmle ilgili bazı notlar:

    - o dönemde almanya'da iktidarda olmamalarına rağmen naziler, filmin gösterimini engellemek için sinema salonlarını farelerle doldurmuşlar.

    - lew ayres bu filmde rol aldıktan sonra 2. dünya savaşı döneminde faal bir savaş karşıtı olmuş. tabi bu tavrı büyük tepkilere yol açmış, amerika'nın birçok bölgesinde ayres'in filmleri gösterime sokulmamış.

    - yönetmen lewis (mile)stone, askeri malzemelerinin gerçeğe uygun olup olmadığını öğrenmek için los angeles'da yaşayan eski alman askerlerine çağrıda bulunmuş. sete o kadar çok asker gelmiş ki, stone birçoğuna filmde rol vermiş.

    - sınıftaki karatahtada göze çarpan, filmin kısa bir özeti niteliğindeki "bana şu uzaklara giden akılsız kahramanı anlat" sözü homeros'un "odyssey"'inden alınmış.

    - ünlü final sahnesinde ise ayres'in kelebeğe uzanan eli aslında yönetmenin eliymiş.

  • bugün metrobüste paltolu ve robot gibi yürüyen sakallı birisi bindi araca. baktım etrafıma 2-3 kişi var. "yok az kişiyiz patlatmaz" dedim.

    geldiğim piskoloji bu.

  • videoda asil komik olan sey rus'un soz konusu turk guresci tarafindan soylenen kufurleri ayni sekilde tekrar etmesidir.

    asdfghjk

  • (bkz: #155451204)

    ben satıcıya bütün detayları sordum ev alırken. duvarı, camları, tesisatı, temeli...sordum ama adamın dediklerinden hiçbir şey anlamayacağımı bilerek sordum. bir umut belki bir şey bildiğimi sanır da beni kazıklamaz diye. anlattılar da anlattılar, doğal olarak ben hiçbir şey anlamadım. debe entrisindeki teknik terimleri anlamadığım gibi.
    hayır, araştırsan da öğrenemiyorsun. bir internet sitesinde başka bir şey diyor, diğer sitede başka bir şey. standardı bulmak samanlıkta iğne aramak gibi.

    alıcıyı kazıklamak o kadar kolay ki. bir müteahhit, inşaatında yazarın dediklerini yapmadığı halde ben sorduğumda yapmış gibi anlatsa ben gerçekten yapıp yapmadığını nereden bileceğim? "arada argon gazlı double cam" kullandım dese, falanca izolasyon malzemesi kullandım dese bunu doğrulamak için yapabileceğim hiçbir şey yok ki. projeyi alıp baksam ondan da anlamayacağım.

    satıcı ahlaklı olacak, satıcı. alıcı bilemez. keşke cümlenin burasına bir virgül atıp "bilmesi de gerekmez" de diyebilsem. ama bu ülkede bunu diyemiyorum. kazıklanmamak için her bok hakkında bir miktar bilgimizin olması şart gibi bir şey.

    en basitinden, lastikçiye gidiyorum; "fren balataları bitmiş, teker oluk derinliği bilmem kaç olmuş, değişmesi lazım" diyor. ben şimdi balataların gerçekten bitip bitmediğini nereden bileceğim? tekerlerin değişim zamanın gelip gelmediğini nasıl anlayacağım? lastikçiye giden herkes tekerler, balatalar, jantlar hakkında araştırma yaparak mı gitmeli?

    yazar güzel demiş ama, ahlaksız bir müteahhidin bir alıcıyı kandırması kadar kolay bir şey yok. buna engel olması gereken de devlet.
    devlet, alıcı her halt hakkında bilgi sahibi olmak zorunda kalmasın diye var. standart belirleyecek, denetleyecek, uymayanlara ağır cezalar getirecek. toplumun azımsanmayacak bir kısmının ahlaki ve vicdani yetmezlik yaşadığı bir yerde en ufak detaylara bile standart getirecek. "yalıtımı şu malzemeyle yapacaksın, şu kadar kat izolasyon yapacaksın, boyanın şu özellikleri olacak, temel şöyle olmak zorunda... her aşamasını gelip denetleyeceğim" diyecek.

    devlet bunları demediği için de alıcılar müteahhitlerin insafına kalıyor işte. benimki boş istek biliyorum. bırak evi, daha araba piyasası kara borsacıların elinde. arabaların ikinci elinin, sıfır fiyatını geçtiği ülkede kurduğum hayallere bak benim de.

  • zenginin rezaleti de bir başka oluyor dedirten rezalettir. adam kusursuz bir yazı dili ve imlayla, kanıtlarla ve büyük bir araştırmacılık örneğiyle rezaletini sunmuş. fakirin rezaleti de hamburger ekmeğinin ısırılmış gelmesi gibi olaylardan ibaret, fotoğraf bile koymuyorlar anlayamıyoruz ne olduğunu.