hesabın var mı? giriş yap

  • metallica 'nın üçüncü albümüdür.. albümdeki ikinci parçadır.. bu albüm sadece amerikada reklamsız ve klipsiz 1.000.000 adet satmıştır zamanında.. bu o zamanlar için bir metal albümü adına inanılmaz bir rakamdır.. metallica 'nın yavaş yavaş efsane olmasına başladığı dönemlere gelen master of puppets albümü tüm zamanlar içinde çıkarılmış en iyi thrash metal albümü olarak gösterilir..

  • zamanında, "kullanıcı dostu* tasarım" nedir, verimlilik nedir bilmeyen bir adam tarafından tasarlanmış, daha sonra da değiştirmek kimsenin aklına gelmemiş ya da gelmiş de kimsenin işine gelmemiş tasarımlara verilen -en azından benim az önce verdiğim- addır bu. örnek vermek gerekirse:

    makarna poşeti: yahu kardeşim yırtarak açmaya çalışırsın açılmaz. sinir olursun, zorlarsın. birden yarıya kadar yırtılır poşet; her yer makarna olur. bir kısmını zorla tencereye dökersin, kalanıyla ve yırtık bir torbayla baş başa kalırsın. atsan atılmaz satsan satılmaz.

    selobant: bir gün biri çıkar da çocukluğunun "en zor dönemi neydi" diye sorarsa, selobandın ucunu bulmaya çalıştığım o elim anlar gelir ilk olarak aklıma. bazı tasarımcı denyolar işi o kadar abartmıştır ki ucunu bulsan bile bandı ordan sökemezsin. bazen de tam ucunu buldum derken tutup çektiğinde bant tam ortadan enlemesine yaryılır ve yarı kalınlıkta bir bant çıkar. şimdi bir değil birçok kayıp uç vardır elinde. her şey daha karmaşıktır.

    mayonez kavanozu: dünyanın stresli işi, dibinde azıcık kalmış bir mayonez kavanozundan çay kaşığıyla, eline mayonez bulaştırmadan kalan mayonezi sıyırmaya çalışmak değil de nedir?

    ortalı defter: ilk sayfalara yazmaya başlamakla eş zamanlı başlar kabus. eğer defter tek ortalı ve kalınca bir defterse satırın sonuna gelince elinizdeki kalem pıt diye giriverir altı boş kağıda. girmese de yazı bozulur eğri büğrü olur. ortalara ulaştıkça her iki taraftaki sayfalar bombelenir. gün ortasındaki kabustur. off.

    meyve suyu kutusu: yeni çıkan ve güya modern tasarımlı olan bu kutuların kapakları çevirerek açılır ve hatta açılırken içindeki koruma bandını da açar. buraya kadar her şey güzeldir. ama eğer bardağa koymaya kalkarsanız güzel başlayan maceranız hiç de hoş olmayan bir şekilde devam eder. bu kutulardan ilk bardağı yere dökmeden doldurabilene tetrapak tarafından fenerbahçeli rambo'nun çaldığı avrasya maratonu kupasının verileceği efsanesi dolaşır market rafları arasında. kutuların üzerinde "açmadan önce çalkalayınız" yazması ama içinde hava olmayan kutuyu çalkalamaya kalkınca oluşan sessizlik dünyanın en hüzünlü sessizliğidir. kutunun dibinde kalan ve asla sahip olamayacağınız o bir yudum meyve suyu da ayrılıkların en acısını yaşatır insana*.

  • nick bulmam lazim adlı troll'ün muharrem ince'nin miting başlıklarını ilk açan yazar olması durumudur.

    kendisi de bir troll olarak çoğu kişinin engelli listesinde olduğunu bildiği için, miting başlıklarını kendisi açarak sözlük ortamında muharrem ince'nin mitinglerine daha az entry girilmesini amaçlamaktadır.

    nick bulmam lazim adlı tipin başlıklarını engellerseniz muharrem ince'nin mitinginin başlığını da görmemiş oluyorsunuz.

    iyi düşünülmüş bir maaşlı yazar fikri ancak yemezler.

    (bkz: kekimi ye beni yeme)

    edit: nick bulmam lazim'ın engelini kaldırmak için buraya gidebilirsiniz. bunu belirtmemi isteyen eksi was here adlı susera teşekkürler.

  • ben şöyle anladım. her gün miting her gün miting. her zaman bir şey çıkmıyor, yeni bir gündem yaratamadık. elde de bunlar vardı. şimdilik bunlarla idare edin. yalnız ssk genel müdürlüğü de nasıl stratejik bir koltukmuş öyle. görüntülere göre o koltukta oturan ulaşımdan eğitime her konuda yetki sahibi...

  • birinin yalan söyleyip söylemediğini anlamak için sorulan sorudan sonra gözlerinin baktığı yöne dikkat etmek. zira insanlar hatırlarken sağ yukarı, düşünürken sol yukarı bakarlar.
    (bkz: the mentalist)

    edit: @qazedcsrfvtyhngujmkol adlı kullanıcının uyarısı üzerine konuyu biraz daha açıyorum. duruma göre gözün baktığı yerler:
    sol yukarı - görsel bir imge oluştururken
    sağ yukarı - görsel bir imge hatırlarken
    sol - işitsel bir imge oluştururken
    sağ - işitsel bir imge hatırlarken
    sol aşağı - bir duygu/etki hatırlanırken
    sağ aşağı - kişi kendi içinde konuşurken

    ayrıca kişi solaksa yönler tam tersi olabilirmiş. ileri okuma için (bkz: frogs into princes: neuro linguistic programming)

  • tüm içtenliğimle söylüyorum, keşke ben olsam dediğim erkektir. ,

    hayatım boyunca hep ilk olan erkektim ben. bu ne demek biliyor musunuz? pantolonlar aşınana kadar sürtünmek demek. imkansız hesaplar ödeyerek "zamana ihtiyacım var." lafını duyup tavana bakarak uyuyakalmak demek. hep ertelenmek demek, hevesi kursağında bırakılmak demek. ve hepsinden önemlisi müzakere etmek demek.

    o yatağa girdin mi müzakere edeceksin arkadaş. bu topraklar kolay kazanılmadı. elin bele değmesinin bile şanlı galibiyet olarak addedildiği nice geceler yaşandı o er meydanında. sütyeninin kopçasını açtığımda gözleri yuvalarından fırlayan sevgilim oldu benim. birini elimle yerine taktım. iç çamaşırına dokunduğumda "hayatımda bu kadar kirlenmiş hissetmedim" cevabını aldım. yılmadım, müzakereci tutumumu korudum. "sadece uyuyalım hiçbir şey yapmayalım" dedim ve sadece uyudum. yaz sıcağında kışlık eşofmanlarla girdim yatağa, isilik oldum. yeri geldi ayaklarımız birbirine değsin diye mücadele verdim.

    sonra vay efendim neymiş ikinci olunca rererö. oglum mal mısınız lan?