hesabın var mı? giriş yap

  • şöyle birşeydir,
    10bin tl vardir bakarsin olm alinacak arabalar en az 12bin.. 15binin olur bu sefer begendigin arabalara bakarsin hep 17,5 18 falan.. 25bin civari bakarsin e biraz daha ver sifir bi araba al abi dersin. sıfır bi arac bakarsin 40-50 arasi bi kac yasinda bmw yada audiler gozune carpar.
    o parayi gozden cikartirsin bu sefede bi suv sevdasi başlar oraya kadar cikmissin ya artik bunun sifirini alip yillarca kullanmak istersin derken

    neyse metrobüs geldi hadi grsrz

    yıllar sonra gelen edit (2016): bu fiyatlar euro 2 lirayken yapılan hesaplardı tabi. şimdi bu fiyatlarda hayal!

    2020 editi: araba almayı ev alma seviyesine çıkartan yönetime ne kadar teşekkür etsek az!

  • hayatın pause tuşunun olduğunu kanıtlayan ressam.

    onun resimleriyle ilk karşılaşıldığında hissedilen bireysel zaman ve evrensel zaman eşitlenmesi ve tam da bu ikisinin eşzamanlı hale getirildiği anda ikisi arasında oluşan boşluk, aklınızdaki düşünceleri tuale yansıtmanızı sağlar ki bu da rothko'yu meditatif kılan şeydir kanımca. belirlenmiş renk yoğunlukları arasında bilinçaltınızdakileri ve bilinçdışınızdakileri bilinç düzeyine çıkarırsınız çünkü onun resimleri bu iki zaman arasındaki boşluğu öyle belirgin ve doldurulmaması imkansız kılar ki elinizde olmadan balıklar ağaçlara çıkarlar. sizi düşünmeye ve lirik farkındalığa iteler; sınırlarınızı sorgular. insanlığın hala düşünebiliyor ve hissedebiliyor olduğunu kanıtlamak ister yarattığı renkli boşluklarda, ki sadece bu bile rothko'yu sevmek için yeterli bir nedendir...

  • "gusül abdestini bilmeyenler bize hayvan sevgisini öğretemez" yazılı pankartın acı acı güldürdüğü halk.
    cehalet, cehalet, cehalet.

  • (bkz: #61637313) da bahsettiğim ama aldığım sorulardan ya pek kimsenin duymadığı ya da sınırlı bilgisinin olduğunu öğrendiğim belge.

    kırmızı tezkere yanılmıyorsam bizde 1950'lerden sonra kullanıma giren bir şey. dolayısıyla bir nato uygulamasıdır. etraflıca anlatmam sanırım suç* ama hakkında suya sabuna dokunmadan basit bir tanım yapabilirim.

    türkiye masa üzerindeki pek çok soğuk savaş senaryosunda olası bir rus genel taarruzunun (rusyaya göre) güney ve güneybatı cephesinde bulunur. sovyetler dağılmadan evvel varşova paktı devletleriyle trakya ve kafkasya hududunda direkt temastaydık. bugün romanya ve bulgaristan'ın nato'ya dahil olmasıyla biz artçı bir statüdeyiz. nitekim zamanında rus güney cephesi (kafkas) durağan bir beklenti içindeyken ve burada yüksek rakım ve arazi şartları yüzünden zırhlı bir yarma beklenmezken romen - bulgar - rus taarruzunun birinci orduyu çok zorlayacağı ve trakya'nın tamamen elden çıkmasının dahi çok olasılık dahilinde beklendiğini söylemek gerek.

    hal böyle olunca ve vatan toprağında bir rus işgali olasılığı olunca nato zorunlu / compulsory görev yapan tüm soğuk savaş ordularında bu tip bir toprak kaybı konusunda özel bir direktif yayınlamış ve aynı rusların 1941 barbarossa harekatında başvurduğu gibi partizan milis kuvvetlerinin istihdam edilmesini istemiştir. bu milis güçleri işgalci birliklere yapabildikleri kadar oyalama operasyonlarına girişecek, demiryollarını tahrip edecek, iletişimi kesecek, silahlı baskınlar verecek, işgal güçlerini yıpratacak, yiyecek ve mühimmat ikmaline saldıracak, alçak hava savunmasına yardım edecek, gözetleme keşif ve istihbarata da mümkün mertebe yardımcı olacaktır. işte bu münferit milis güçleri ve hücrelerinin komutanlığını kimler yapacaktır? kırmızı tezkereliler.

    yani kırmızı tezkereyle terhis olduysanız olası bir dünya savaşında devlet sizi milis tim komutanı yapmayı seçmiştir. böyle bir durumda sefer görev emriniz de kırmızı olacak, size yüklü bir meblağ para ve askeri donanım verilecektir. emirlerinizi görev yaptığınız bölgenin en yüksek askeri komutanlığının kurmay başkanlığından alacaksınız. pratiğinden emin değilim ama sanırım kuva'yı milliye 1920'de nasıl işliyorduysa bu da aynı şekilde oluyor. çevrenize adamlarınızı seçip taktik bir birlik kurup erzakınızı kendiniz temin etmeniz koşuluyla otonomiye sahip oluyor ve tehlikeli işlere koşuluyorsunuz. tabi bu şehirlerde yıkıntılarda savaşmak anlamına da gelebiliyor.

    bu kulağa hoş gelse de partizan ve milis güçleri ordu statüsünde değildir. silahlı kuvvetlere organik bağları yoktur. üniformalı olmadıkları için de cenevre anlaşmasının ilgili hükümleriyle korunmazlar. mensupları yakalanırlarsa alenen şehir merkezlerinde asılmakla kurşuna dizilmek gibi bir son arasında gidip gelirler. zira partizanları kimse sevmez. zor iştir bu netekim ama lider olmasanız da yazmazlar size öyle bir teskere.

  • "çevreci kimliği ile tanınan mustafa koç, yatıyla çıktığı deniz sefası sırasında yatındaki tuvaleti kullanmak yerine denize çişini yaptı." yatın tuvaletindeki çişlerin nereye gittiğini merak etmekteyim.

  • kedi bir candır. bir can ölünce her insan üzülür.
    bu kime acayip geliyorsa önce insanlığının yerinde olup olmadığına bakmalıdır.