hesabın var mı? giriş yap

  • yancı :

    anti-kahraman bir karakterdir. uslu uslu tarlasını ekenlerin yanına gidip "hşş bak arpa iyi gidicek bu sene,sen hala veriyosun buğdayı,yanlış yapıyosun" der,ev yapanlara bulaşır "age atladın diye betondan yapıyon ama bak ben kerpiçten şaşma derim yine" biçiminde. askeri binaların başında bekler,içerden asker çıktıkça alkışlar "helal abim benim ne de güzel olmuşsun sen" diye çoşar.pisliktir,boş bırakınca catapultların vidasıyla,ipiyle oynar bela olur.

  • bir parçacığın kendisinden daha yüksek enerjili bir bariyerden geçme olasılığı klasik mekaniğe göre sıfır iken bu ihtimal kuantumda sıfır değildir. bu geçiş olayına tünelleme denir.

    tünelleme olayı daha çok radyoaktif bozunmalarda gözükür. çekirdekten bir alfa ya da başka bir tanecik koparmak için yüksek bir enerji vermek gerekir. fakat bu parçacıklar kendiliğinden doğal olarak çekirdekten ayrılmaktadır.

    heisenberg belirsizlik ilkesine göre ise;
    enerjideki belirsizlik ile zamandaki belirsizliğin çarpımı planck sabitinin iki pi'ye bölümüne eşit veya daha büyüktür. parçacığın çok kısa bir zaman dilimi içinde tünelleme yaptığını düşünürsek zamandaki belirsizlik azalırken enerjideki belirsizlik artacak ve parçacık tünelleme yapabilecek enerjiye ulaşacaktır.

  • bu korkuyu yaşayan insanın kesinlikle evliliğe kalkışmaması gerekiyor. yıllarca evliliğe hiç hazır olmayacağımı düşündüm. evlilik hep korkutucu gelmiştir bana (muhtemelen ailemde ve arkadaşlarımda gördüğüm muhteşem evlilikler nedeniyle). saçma sapan kurallar koyarım hep 32'den önce evlenmem, ilk erkek arkadaşımla evlenmem vs gibi. hepsi hikayeymiş arkadaş. meğer ben bu yaşıma kadar evlenmek istememişim. şimdi yırtınıyorum "o adam" tek taşla gelsin diye. gel gör ki ilahi adalet! bu seferde "o adam" ağırdan alıyor. az kaldı ben çiçek pasta çikolata alıp anasının kapısına dayanacağım "allah'ın emri..." diye. istiyorum ulenn istiyorum.

    burdan herkeslere sesleniyorum. kimse panik yapmasın, gerçekten evlenmek istemeden evlenmesin, doğru kişi mi evlendiğim diye en ufak bir şüphe varsa bırakın gitsin. doğru kişi var, emin olun, kendinize güvenin.

    kimle evlenilir:

    - gerçekten güvendiğinle
    - senden zeki olduğunu düşündüğünle
    - seni asla yalnız bırakmayacağına emin olduğunla
    - düşmene izin vermeyip elinden tutup seni yukarı çekenle
    - seni ezmeyenle
    - seni ağlarken güldürenle
    - kavga ederken bile keyif aldığınla
    - her an sarılmak istediğinle
    - elini bırakamadığınla
    - yanındayken dokunma ihtiyacı hissettiğinle
    - üstüne yanlislikla kola döktugunde bile elini bırakmayanla
    - herkesle gururla tanıştırdığınla
    - hayal kurmayı sevdiğinle
    - konuşmayı sevdiğinle
    - saygı duyduğunla
    - sana saygı duyanla
    - birlikte zaman geçirmeyi sevdiğinle
    - aynı evi paylaşmak istediğinle
    - birlikte yaşlanmak istediğinle
    - birlikte çocuk(lar) yapmak istediğinle
    - ortak hayallere ve hedeflere sahip olduğunla
    - kültür seviyesi seninkiyle denk olanla
    - aşık olduğunla
    - gerçekten sevdiğinle
    - tipine bayıldığınla
    - huyuna bayıldığınla
    - seni defalarca etkileyebilen ve şaşırtanla
    - defalarca seni kendine aşık edenle
    - her durumda iyiliğini istediğinle
    - ailesi şeker gibi olanla
    - ailenin onayladığı kişiyle

    çok uzun bir liste gibi görünse de hepsi oluyor.
    doğru zaman, doğru insan var.

    edit: ve aradigimi buldum.. o'nunla evlendim..

  • montaigne ünlü olmadan önce ölüm hakkında çok kafa patlatan ve ölümden endişe duyan bir insanmış zira en iyi arkadaşı etienne de la boetie'yi, babasını, erkek kardeşini ve ilk çocuğunu kaybetmiş; sen ben kadar, belki daha fazla ölüm düşüncesi kafasını meşgul edermiş.

    bir gün malikanesinde çalışanlarla beraber çıktığı bir gezide atından düşmüş ve ölümle burun buruna gelmiş. ağzı burnu kan içinde kalmış, yerinden kıpırdayamamış. bilincini kaybetme noktasına kadar geldiğinde artık kendisi için sonun yaklaştığını, o anlarda aldığı her nefesin son nefes olabileceğini kabullenmiş. bu kabulleniş hayatı yeniden yorumlamasına sebep olmuş. 36 yaşında başına gelen bu olay sonrasında bordeaux yüksek mahkemesindeki görevinden istifa etmiş ve denemeler'i yazmaya başlamış. yaşam, ölüm, korku, arkadaşlık, erdem, vicdan vs aklına ne geldiyse, o gün başından neler geçtiyse, ne hakkında yazmak istediyse yazmış. önceden yazdığı düşüncesiyle/davranışıyla çelişkili bir durum ortaya çıktığında önceki yazısına dönüp değişiklik yoluna gitmemiş; insan hayatının tecrübelerden oluştuğunu, her tecrübenin düşüncelerimizi ve davranışlarımızı değiştirebileceğini ve bunun yaşamın bir parçası olduğunu anlatmış.

    başlık kendi içerisinde ölümü ve yaşamı özetliyor: bir gün ölecek olmak. montaigne yaşarken ölümü düşünmenin bir faydası olmadığını, aksine yaşamın kalitesini azalttığının farkına varabilmiş, bunu yazdıklarıyla aktarmaya çalışmış, bir gün ölecek olmayı kabullenip kalan bütün günlerde yaşamı olabildiğince tatlı yaşamayı öğütlemiş.

    yaşıyor olmanın nefes alıp vermekten ibaret olmadığını en iyi idrak eden ve en iyi aktaran yazarlardan biri montaigne. yaşadığı hayat ve yazdıkları, ölüm düşüncesi sizi korkutuyor olmasa dahi hayatınızı güzelleştirebilir.

    (bkz: nasıl yaşanır ya da bir soruda montaigne'in hayatı)

    http://www.idefix.com/…asp?sid=bm6wdd31ey2ymis44pte
    http://www.amazon.com/…stion-attempts/dp/1590514831