hesabın var mı? giriş yap

  • yukarıdaki arkadaş türkiye'de bir vatandaş bunu yapsa kendini silivri'de bulur demiş ama, türkiye'de bir vatandaş zaten o kadar yaklaşıp tartışma şansı bile bulamaz

  • bu konuda farklı bir şeyler var.

    klasik bir paraları topladım kaçim gidim vurgun yapim mevzusuna benzemiyor. konuya hakim birisi olarak şunları diyebilirim;

    öncelikle bu firma yıllardır çalışan ve düzenli yüksek kazanç üreten kurulu bir düzendi. günlük net gelirleri tahminen 300-400 bin lira üzerindeydi. aylık 10 milyon civarı yapar.
    (ayrıca bankada duran tüm nakit miktarı için de havadan faiz geliri alıyorlardı)

    bu gelir gittikçe de artıyordu piyasanın büyümesiyle. şimdi zaten krallar gibi sistemi oturmuş sürekli kazandıran bir yapı varken, legal biri olarak tüm dünyada huzurlu yaşamak varken? neden böyle bir işe girişip dünyanın bir ucunda kapana sıkışmış şekilde böcek gibi yaşamayı seçersin? yüzbinlerce kişiye hedef olmuş şekilde sürekli tedirgin yaşamaya gidersin?

    bu adam da öyle paranın şaşırtacağı birine benzemiyor ki yıllardır zaten refah içinde yaşayan bir tip.

    benim tahminlerim;

    1- bazı zaaflarından dolayı birşeylere bulaştı. kadın konusu bile olabilir. ya da birileri baskıyla şantajla bir şeylere soktu bunu. coin cüzdanlarının yetkisini başkalarına kaptırmış olabilir. işte bir şekilde kurulu düzenini bozan bir şey oldu ve artık sürdüremeyeceğini anlayıp köşeye sıkışıp panikle hareket etti. (resmi duyurunun detayları da bunu belli ediyor)

    +herkesin atladığı bir detay var. böyle bir şeyi en başından beri planlayan biri olsa adam sistemi kapattığı gün apar topar kaçmaz yurtdışına. çoktan gitmiş olurdu. şu an bile uçaktan inince yakalanma olasılığı var taylandlı yetkililer tarafından. belli ki bir şeyler eline ayağına dolandı.

    2- tüm cüzdanları hacklendi. tamamen patladı. bu da epey önce olmuş olabilir. insanlar panikle tüm paralarını çekmesin diye bir süre söylemedi ve gelen paraları toplamaya devam etti. bu tip borsaların yapısı gereği 10 giriş oluyorsa 1 çıkış oluyor. doğal olarak parayı çevirebiliyorlar. ama bir noktadan sonra bu dönmeyecek hale gelince yine köşeye sıkışıp kaçıp gitti.

    3- ufak bir ihtimal devlet yakında denetleme mekanizmaları getiriyor borsalara, yakın zamanda zaten borsalara bir takım resmi evraklar gitti ve incelemeler başlatıldı. zaten en başından beri varlıklarında 1:1 denilen durum, yani karşılığı olup olmaması durumunu hiç sağlamış değildi. sürekli para toplayıp bir yerlere aktarıyordu. baktı ki artık ülkede öyle kafama göre devam edemeyeceğim yine bu şekilde kaçtı. (son dönemde devlet çok ciddi incelemelere başlamıştı. bu iyi bir şey. işte böyle zihniyetteki kişiler için artık oyun alanı bitti. buradan sonra ayakta kalan borsalar işlerine devam eder güven içinde. )

    bu şekilde şimdi kırmızı bültenle aranan birine dönecek. tipe bakınca, karakteristik bazı detaylarını da inceleyince karanlık işleri de çevirip, bu durumun altından kalkacak birine benzemiyor. çok sürmez paketlenir yakalanır. (yakalanırsa eğer varlıklar yerinde duruyorsa cüzdanlardan ilgili kişilere geriye gönderilir ama çok uzun, zorlu bir süreç maalesef)

    klasik bir vurgun yapıp ülkeyi çarpıp gidim vakası değil bence. zamanla olayın aslı anlaşılır. ayrıca 2 milyar dolar miktarı da abartı biraz. toplam türkiyedeki toplam kripto para için ayrılan miktar 5 milyar dolar civarı gibi tahmin ediliyor zaten. bu adamların pazar payı %5-8 civarı falandır.

    mağdur olanlara çok geçmiş olsun.
    ama unutmayın bunun suçlusu kripto para teknolojisi değil. biri kötü zihniyetteyse, size bir kötülük yaparken interneti kullandığı için internetin suçlu olmaması gibi. yakında devlet regülasyonları getirip bu tip mağduriyetler yaşamamanız için daha güvenli bir ortam sağlar.

  • sektör = mobilya

    mağazada öyle boş boş takılıyoruz. girip fiyat soran bile yok.
    arada bloomberg'i açıyorum. pariteye bakıyorum.
    film açayım dedim heyecan vermiyor. pariteyi izlemesi daha heyecanlı resmen.

  • yine full aksesuar bi erkek başrolle karşı karşıyayız. müzisyen, klasik araba kullanıyor, hoca olacak kadar zeki ve de aynı zamanda zengin ama idealist de olan kalın dudaklı bir adet şükrü. yaaa yapmayın allah aşkına sonra kızlarımız bunları gerçek zannedip fanpage açmaktan şaşı oluyor.

  • 9 sayfa davetiye dilenciliğinden ne sikim olduğunu zerre anlayamadığım uygulama. sorsan bilgi kaynağı, pratikte eyüpsultan camii avlusu.

  • caddelerde görülen bmw ile izah edilmeye çalışılan şey. amsterdam'da sokaklar bisiklet dolu. açlıktan ölüp gidiyor zavallılar.

    yukarıda yazanlar olmuş ama tekrar etmekte fayda var: gelir adaletsizliği.

  • kurban bayramında ziyarete gidilen aile dostu büyüğümüz yaşattı o tadı bana.
    abi aşiret reisi, eve gittim, koca salonda sandalyeler duvar diplerine dizilmiş, sen de 50 ben diyeyim 70 tane koca koca adam, sandalyelere oturmuş eller dizlerin üzerinde kafa önde oturuyorlar. bizim abi de ikili koltuğa oturmuş tespih çekiyor, arka bahçede de kurban eti pişiriliyor.
    neyse abi beni severdi çağırdı, gittim yanına oturdum konuşmaya başladık o arada önümüze et getirdiler, abi de bak bu eti öyle herkese vermem gel beraber yiyelim diyince dedim çok güzel et geliyor, taktım çatalı attım ağzıma, lan çiğne çiğne gitmiyor, ağzımda büyüdü de büyüdü yutamıyorum eti.
    abi de nasıl beğendin mi güzel mi diyor, ağızdaki et bir lokmayken bir kilo oldu çiğnenmiyor anasını satayım.
    sonunda abi bu et ne eti dedim, cevap verdi ama anlamadım ne dediğini, bir daha sordum

    taşşağı oğlum taşşağı dedi.

    zaten yutamamışım, e çıkarsak çok büyük ayıp. bir on dakika daha çiğneyip güç bela yuttum ama üzerinden neredeyse on beş sene geçti, şunu yazarken bie tadı geliyor ağzıma.

    debe editi: lan taşşak yedik dedik debeye çıktık yarrağı yedik desek uzaya çıkacağız herhalde, yapımda ve yayında emeği olan herkese teşekkür ederim.

  • osmanlı imparatorluğunun az bilinen çöküş nedenlerinden biri. özellikle 18. yüzyıldan sonra vergileri alanlar ile vergiyi verenler arasındaki ilişkinin cılkı çıkmıştı. vergisel ilişkiler cıvımıştı. abdullah efendi buğdayını ver, raci efendi bulguru ver, nurllah efendi patatesi ver, pelin hatun'a gelince "pelin zorlanacaksan bu seferlik verme ya sen, sonra verirsin önemli değil". ya önemli değil... gitti işte devlet.

  • how i met your mother'ın en gerçekçi karakteri.

    diziye ne zaman başladığımı hatırlayamıyorum. bitirmem 2020 mayısını buldu. bu uzun arayı iyi ki bırakmışım diyorum şimdi. çünkü barney stinson gibi muhteşem bir karakteri şu anki ruh halimle yeniden keşfetmek benim için çok güzeldi.

    yeniden başlayıp kısa sürede bitirdikten sonra dizinin komik yanı bir yana, zamanın insanın üzerinden silindir gibi geçip gitmesine tanık olmak buruk bir hoşluk yarattı. ikili ilişkiler, arkadaşlıklar, aile bağları -ya da kopuklukları-, verilen kararlar, nedenler, sonuçlar falan derken aslında ince ince işlenen pek çok temaya tanık olurken, barney'nin karşılaşmayı tercih edeceğim tek insan olduğuna karar verdim.

    barney stinson ilk başlarda sadece eğlencesine bakan, kendinden başka kimseyi önemsemeyen, eğlencenin de hakkını veren bir karakterken, zaman geçtikçe kırıklıkları, beklentileri, kalbi daha net görülebilen bir insan oluyor. yavaş yavaş açıyor kendini. bu durum hayatınızın belirli bölümlerinden tanıdık gelmiştir size de mutlaka.

    hep eksik büyüyen, eksiğini kendince tamamlayan ve her zaman "awesome" olan, bunun için de sürekli yalan söyleyen ama aslında dizideki en dürüst karakterlerden biri. birlikte olduğu kadınlar neyse tam olarak onu veriyor. kadın aptalsa barney de aptal, evlilik düşünen biriyse ve barney istemiyorsa anında uzaklaşıyor ve umut vermiyor. evlilik fikri mantıklı geliyorsa deniyor. aşkı da ne ted mosby gibi takıntı boyutunda ne de marshall eriksen gibi manipüle edilebilen cinsten. evliliğe bakışı da aynı şekilde. marshall gibi "evliliğin doğruluğu" veya ted gibi "yaşım geçiyor çoluk çocuğa karışmam lazım" gibi bir anlayışı yok. gerçekten sevdiği biriyle birlikte olduktan sonra evlilik/bekarlık çok da önemli olmuyor. sadece o insanla olmak istiyor.

    sorumluluk almaktan korksa da bundan kaçınmıyor. sevdiği kişi için ülke ülke gezip, aslında kendi standartlarının çok altındaki şartlarda yaşayabiliyor. ya da nora olayında olduğu gibi ihanetinin mide bulandırıcı olduğu gerçeğiyle yüzleşebiliyor. gerçekten sevdiği tek kadından bunu göremediğinde bile vazgeçmiyor. kırılsa da zaman tanıyabiliyor, duygularında değişme olmadığını kabullendiği zaman savaş vermekten çekinmiyor. cesareti hakikaten takdir edilesi.

    aşkı için karşısındakini değiştirmekten ziyade kendi yanlışlarını düzeltmeye çalışıyor, bunu da karşısındaki kişiyi elde etmek için değil, onunla mutlu olmak için yapıyor. örneğin robin'e yalan söylememeye söz verdiği için boşanma kararı aldıklarında "seni seviyorum ama..." diyerek dürüstçe ayrılmayı seçiyor. ayrılığı bile kolaylaştırıp güzelleştirebiliyor. barney stinson karakterinin "elde etmek" gibi sorunu yok biliyorsunuz. kaybetmemek uğruna yıpranmış bir ilişkide kan kaybetmektense, sevgiye zarar vermemeyi seçiyor.

    karakterin bu kadar başarılı yansıtılması hiç şüphesiz neil patrick harris'in oyunculuğuyla ilgili. benim için barney'i diğer karakterlerden ayıran iki önemli an var. birincisi 7. sezonun 10. bölümünde barney nora'yı robin'e olan aşkı için terk etmiş, robin'in de erkek arkadaşından ayrıldığını sanarak barda buluşmak için belirledikleri saatte beklemektedir. robin ayarlanan saatte ekiple gelir, sevgilisi de onlarladır. barney robin'e kısa bir bakışla sorar, robin'in cevabı olumsuzdur. harris o anki yıkımı öyle bir canlandırmış ki diziye dair asla unutamayacağım sahnedir. kin, nefret, pişmanlık gibi kötü hislerden tamamen uzak, çocuksu bir hayal kırıklığı. bu çok değerli bir sahne bence. marshall veya ted'den gelse çok alışılmış bir tepki olacaktı. ama onlardan böyle bir reaksiyon göremeyiz, çünkü bunu görebileceğimiz tek karakter barney'dir.

    ikinci an ise kızıyla ilk konuşması. her şeyim senin derken o kadar gerçekçiydi ki barney'nin bundan sonraki yaşamını kızına seve seve adayacak olmasında hiç şüphe duymuyor insan. zaten robin'den sonra gerçekten sevebileceği tek kadın kendi kızı olacaktı. ellie çok şanslı.

    çok yaratıcı yalanlar söyleyebilmesine, istediği an istediği kişiyi manipüle edebilmesine rağmen önemsediği kişilere dürüst davranmayı seçiyor. bağlılıkları yok gibi görünse de o grupta arkadaşlığa en fazla önem veren, bunu yitirmenin fikrine bile dayanamayan, herkesi bir arada tutmaya çalışan, zor zamanlarda arkadaşlarına yardım etmek için kendi işini bile tehlikeye atabilen, çok iyi bir arkadaş barney stinson.

    ikili ilişkilerde veya arkadaşlıklarda kazanan/kaybeden yoktur ama bence barney stinson, o ekibin gerçekten tek kazananı olmuştur.

    son olarak; kendisi literatürüme "erkeği bir de takım elbiseli görmek lazım" kalıbını yerleştirmiştir. bunu da atlamamak lazım.*