hesabın var mı? giriş yap

  • süleyman seba'dan ahmet nur çebi'ye

    fevzi çakmak'tan hulusi akar'a

    mustafa kemal atatürk'ten recep tayyip erdoğan'a

    koltuklar kimlere kalıyor böyle yazık. bir beşiktaşlı olarak utandırıyorsun bizi başkan, sus artık. puanında, kupanın da, şampiyonluğun da amk.

  • bir teoriye göre vücudun uyku haline ani geçişleri sırasında yaşanır. biraz fantezi katarak şöylece açıklanabilir:

    uyumaya başlanmadan önce beyin, alıcılar (duyular) ve vücudun diğer aksamları (kollar, bacaklar v.b.) açık (open) ve çalışır (on) durumdadır. yatağa girildiğinde beyin önce alıcıları ve aksamları sonra da kendini uyku (bekleme, stand by) konumuna alır. bu evre yavaş ve sıralı olursa önce hafif sonra da derin uykuya geçiş yapılır. vücut neredeyse ölü hale gelir. öyle ki; kişi horlar ama kendi sesini duyamaz, kasları gevşer ve mesela kolu yatağın kenarından aşağıya doğru sarkar ya da çene düşer ağız açılır, tükürükler ağzının kenarından dışarıya akar, yine mesela gaz çıkarır.

    oysa, aşırı yorgunluk, uykusuzluk gibi sebeplerden dolayı uykuya geçiş süreci çok hızlı olursa beyin, henüz kasları ve alıcıları kapatamadan kendini kapatmaya çalışır. bu durumda özellikle bacak ve kol kaslarındaki ani gevşeme, kasların beyine geri besleme (feed back) yapmasına neden olur. beyin ise bunun dışarıdan gelen bir etki olduğunu zannederek tekrar "on" durumuna geçer.

    düşme hissini yaratan, kaslardaki bu ani gevşemedir. düşmeden önce uyanma ise beynin bekleme durumundan çıkmasıdır.

    bazı durumlarda ise sinyaller iyice karışır ve tekme ya da tokat atmaya hatta yataktan düşmeye, bazen de şiddetli bir titremeye neden olur.

  • pikap (pick up): iğnenin hareketini elektrik dalgasına çeviren parçanın ismidir. ilk başta bobinler kullanılıyordu. şimdi manyetik kartuş kullanılıyor.

    pick up

    ses kutusu: iğne doğrudan metalik bir diyaframa bağlıdır. iğnenin hareketi diyaframı
    titretir ve ses çıkarmasını sağlar.

    ses kutusu

    eğer plakçalarınızın kolunun ucunda, elektrik akımı üreten bir parça varsa, cihazınız bir pikaptır. eğer bunun yerine bir ses kutusu varsa ismi gramofondur.

    ***

    aslına bakacak olursanız, edison'dan bu yana üretilen cihazların tek bir teknik ismi vardır: fonograf.

    ancak hem patent savaşları hem de beta-vhs arasındakine benzer bir format savaşı yüzünden, herkes ürettiği cihaza farklı bir isim verir.

    bununla birlikte edison'dan bu yana sistem aynıdır:

    ses dalgaları ile bir diyaframı titret. diyaframa bağlı olan iğne, yumuşak bir yüzeyi kazıyarak dalga çukurları ve tepeleri oluştursun. daha sonra bu yüzeyin üzerinden tekrar geç. bu kez iğne, dalga tepeleri ve çukurlarını takip ederek diyaframı titretsin. titreyen diyafram da ses versin.

    plakçalarlar ilk çıktıklarında tamamen mekanik olarak çalışıyordu. elektrikli bir parçaları yoktu. plak, kurma kolu ile kurulan zemberekli motor ile döndürülüyor; plağı okuyan iğne, ses kutusundaki metalik diyaframı mekanik olarak titretiyor; titreyen diyaframın çıkardığı ses, bir huni yardımı ile odayı dolduracak seviyeye kadar büyütülüyordu.

    fonografta kayıt ve tekrar dinleme

    --- devir hızı ---

    kayıt edilen sesin doğru bir şekilde tekrar dinlenebilmesi için, sabit bir dönme hızı gerekmektedir. edison, en sabit dönme hızını, silindirin vereceğini düşünmüştür. bu yüzden fonograflarda silindir şeklinde kayıt ortamı kullanılır.

    edison'un ilk yaptığı fonograf, 120 devir ile dönüyordu. silindirin dönme hızı 180 devire çıktığı zaman ses daha berrak geliyordu. ancak bu kez makinenin, silindirin bir ucundan diğer ucuna gitmesi 2 dakika sürüyordu. yani edison'un alabileceği toplam kayıt süresi 2 dakikaydı. bunu silindirin üzerindeki izlerin arasındaki mesafeyi daraltarak çözüyor ve 160 devirde 4 dakikalık kayıt almayı başarıyor.

    4 dakikalık amberol kayıt örneği

    --- kayıt süreleri ---

    ilerleyen yıllarda edison'un silindirlerinin yerini, önce taş plaklar ardından da vinil plaklar alacaktır. taş plak ile vinil plak arasındaki fark, devir hızından değil kullanılan malzemeden gelir. taş plaklar gomalaktan imal edilir. gomalak, askeri malzeme olarak da kullanıldığı için 2. dünya savaşı sırasında piyasada gomalak sıkıntısı başlar. bu yüzden ses kayıtları mecburen vinil plağa basılır. 2. dünya savaşı'ndan kalma 78 devirli vinil plaklar da vardır.

    ancak hemen akabinde, tıpkı edison gibi, yüzeydeki izlerin arasındaki mesafeyle oynayarak, bir plağa daha uzun müzik sığdırmayı başarıyorlar ve ortaya 33 devirde çalışan long playler çıkıyor. bu iki teknolojik geçiş, birbirine çok yakın zamanlarda oluyor. bu yüzden taş plak ile vinil arasındaki fark devirden kaynaklanıyormuş gibi geliyor.

    motion picture'dan talkie'ye

    78 devirli taş plaklar, toplam 4 dakika ses kaydı alıyorlar. ses kayıtlarının süresinin uzatılması için iki büyük baskı vardı:

    klasik müzik: koskoca operadan sadece bir arya kaydetmek mümkün oluyordu.

    ve sessiz sinema: sessiz sinema aslında hiç bir zaman sessiz olmadı. film gösterimi sırasında, bir piyanist, canlı olarak filmin müziklerini icra ediyordu. ancak konuşma kısımları metin olarak perdeye yansıtılıyordu.

    nosferatu üzerine doğaçlamalar

    konuşmaların da film gösterimine ekleme arzusu, ses kayıt teknolojisini gelişmeye zorladı. bunun için 40cm çapındaki taş plaklara 33 rpm'de ses kayıtları yapılıyordu. ancak bu ses kayıtlarının toplam uzunluğu 11 dakika tutuyordu. fim boyunca plaklar peşpeşe çalınıyordu. fakat plakların sırasının karıştırılması veya yıpranan filmin tadil edilmesi durumlarında senkronizasyon sorunları ortaya çıkıyordu.

    sinema konuşmayı öğreniyor

    yani, ev kullanıcıları için 78 devirli vinil plaklar da basıldı, sinema için 33 devirli taş plaklar da.

    --- plakların ortaya çıkması ---

    edison'un makinesi hem kayıt alıyor hem de kaydettiği sesi geri çalıyor. ancak fonografın ticari olarak başarılı olabilmesi için, yaptığı kayıtların kopyalarını çıkartıp satabilmesi gerekiyor. işte edison, bu aşamada çok vakit kaybediyor.

    llk başlarda edison, bir hortum ile bir fonografın okuma kafasını, diğer makinenin yazma kafasına bağlıyor ve fonograftan fonografa kayıt aktarıyordu.

    sonraki evrede ise pantograf ile master kalıptan kopya çıkartıyordu.

    üçüncü aşamada ise çetrefilli bir kimyasal işlemle yaptığı kaydın kopyalarını çıkarmaya başladı.

    bu sırada emile berliner, silindir yerine kauçuk disklerle çalışan ürünü için patent aldı. ama fonograf yerine gramafon terimini kullanmak zorunda kaldı. berliner'in yaptığı ilk gramofon elle çalıştırılan bir oyuncaktan ibaretti. zemberekli motorun eklenmesi ile beraber gramofon bugün bildiğimiz şekli aldı. kayıt ortamı da kauçuk diskten, bugün taş plak dediğimiz gomalak karışımına döndü.

    plakları stoklamak, silindire göre daha kolaydı. ama plağın esas avantajı seri şekilde kopyalanabilmesiydi.

    taş plağın basımı

    --- kayıt teknolojisi ve elektrikli plaklar ---

    ister plak olsun, ister silindir, sesler bir huni aracılığıyla toplanarak kayıt ediliyordu. buna akustik kayıt diyorlar. kayıt sırasında şarkıcı kafasını huniye yaklaştırıyordu.

    akustik kayıt

    üflemeli çalgılaın kaydını almak görece olarak daha kolaydı. ancak yaylı çalgılarda sıkıntı çıkıyordu. bu yüzden kontrobasın yerini tuba alıyor. kemanın yerini ise stroh keman.

    stroh keman

    western elektric firması, telefonların alıcılarındaki mikrofon ile yazıcı kafayı birbirine bağlıyorlar. böylece elektrikli plaklar ortaya çıkıyor. yanlış anlaşılma olmasın, gromofonlar hala zemberekli motorla çalışıyor ve ses hala huni ile büyütülüyor. gramofonun hala elektrikli bir aksamı bulunmuyor. sadece plaklar mikrofon ile kaydediliyor. ama bu vesile ile daha güçlü ve huninin alamadığı frekansları da kayıt ortamına taşıyarak daha derinlikli ses elde ediyorlar.

    --- sesin büyütülmesi ve ortofonik gramofon ---

    gramofon dendiğinde aklımıza akşamsefası şeklinde hunisi olan cihazlar geliyor. ses kutusunun ürettiği cılız ses, huniler ile büyütülür.

    bağzı gramofonlar iki boy huni ile geliyor. tek dinleyeceğiniz zaman küçük boy huniyi, kalabalıkta dinleyeceğiniz zaman büyük boy huniyi takıyorsunuz.

    yıllardan caz yıllarıdır ve dans eden insanlar, gramofonun çıkardığı parlak sesi sevmektedir. ancak bu ses, klasik müzik dinleyicileri için fazla metaliktir.

    bunun üzerine, sesi gramofonun kabinin içerisindeki tünellerden dolaştırarak genlik kazandırıyorlar ve kabinin ahşap gövdesi yardımı ile sesi yumuşatıyorlar.

    elektrikli plaklar ile ortofonik gramofonun ortaya çıkma tarihleri de birbirine çok yakındır. akustik plak çalabilen ortofonik gramofon makul fiyata satılsa da,
    elektrikli plak çalabilen versiyonu oldukça pahalıdır. şöyle bir karşılaştırma yapılıyor: bir katibin aylığı 80 dolar, ford'un sattığı araba 300 dolar, elektrola gramofon 650 dolar.

    kabinli gramofon

    --- radyo ve pikapların doğuşu ---

    1920'li yıllarda yaşanan gelişme, gramofonları bir kez daha değişmeye zorlar. artık evlerde radyo ve bu radyonun bir hoparlörü vardır. elektrikli plakların kaydı sırasında kullanılan elektro-manyetik kafanın tam tersi bu kez plakları okumak için kullanılır. müzik, elektrik akımına çevrilerek, radyonun hoparlöründen dinlenir.

    aşağıdaki videoda, eveki gramofonu, hunisi yerine, radyonun hoparlöründen dinlemeyi sağlayan ilk pikap yer almaktadır. bu cihaz kelimenin tam anlamı ile bir ara üründür.

    ilk bobinli pikap

    ilerleyen yıllarda, elektrikli motoru, kendi amplikatörü ve hoparlörü olan plak çalarlar üretilecektir.

  • bu gece ortaya çıkan gerçektir.
    bilal bir türlü laftan anlamayınca koskoca başbakan sinirleniyo tabi haklı olarak. sonra kürsüden bize bağırıp çağırıyo hırsından o da haklı.

  • normal bir ülkede olsa hükümet düşürecek cinsten skandaldır. ama biz tabiki muz cumhuriyeti ile yönetilen şahsım devleti olduğumuz için hiçbir şey olmayı bırakın, birkaç bağımsız gazete dışında hiçbir yerde haber olmayacaktır. bağımsız olduğunu iddia eden youtuber gazetecileri de haber yapmayacaktır.

    gelelim skandala... iktidarın “cebimizden kuruş çıkmadan yapıyoruz” diye pazarladığı osmangazi köprüsü’nde geçmeyen araçlar için verilen garantinin yanı sıra "güncel fiyat ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki fark" da devlet tarafından karşılanıyor.

    • osmangazi köprüsünün 1. sınıf araçlar için 2020 yılı tek yönlü güncellenmiş resmi ücreti kdv dahil 117,90, hariç ise 109,17 tl’dir.

    • sözleşmeye göre 2020 yılında olması gereken ücret ise 247,80 tl’dir. bu durumda katkı payı 138,64 tl’dir. garanti edilen 40.000 araç için her halûkarda 138 tl tutarındaki katkı payı milli bütçeden işletmeciye ödenmektedir.

    • ayrıca, geçmeyen her araç için de sözleşmeye göre güncellenen araç başı toplam ücret de (247,80 tl) işletmeciye ödenmektedir.

    bunun nedeni ise, verilen geçiş garantisinin döviz cinsinden abd tüm kentsel tüketici fiyatları endeksine göre güncellenmesi. şimdi sorum ak yavşaklara: dolar kuru ile ilgili yorum yaptığımızda bu ülkede tl ile iş yapılıyor, dolarla hesap yapıp algı yapıyorsunuz diyorlardı ya; ne oldu lan şimdi? bu ülkenin para birimi tl değil mi? bu ülkede yapılan bir altyapı projesine geçiş garantisi veriyorsunuz, bir de bunu dolar üzerinden bir endekse göre yapıyorsunuz. yani dolar artarken, bir yandan da endeks artıyor. yemin ediyorum türev piyasası şu olayı görse diz çöker tövbe ister!

    haberin devamı

  • burger king kuryeleri bildiginiz gibi yonetime cok yakin adamlardir. protesto edilen kurye direk bu sikayetleri direk burger king ceo'su daniel s. schwartz'a iletmistir. cok ise yaradi yani kisacasi.

  • - neden böyle bir şey yapma ihtiyacı duyuyorsun
    + hoşuma gidiyor
    - tamam

    sonra da kızı öpüyor agsgafags bu ne saçma bir diyalog ne saçma bir ortam ne saçma sapan bir nesil aw

  • amcamın beyninde tümör çıkmıştı.

    ankara'dan tedavi için yengemle bize geldiler. ben o zaman şehir dışındaydım. eve geldiğim zaman geçmiş olsun diyebildim.

    amcam bizde kaldığı 15 gün boyunca sudoku'ya başladı. gece gündüz durmadan sudoku çözüyordu. "beyne faydalıymış" diyordu. hastalığına iyi geleceğine inanıyordu. tabii hayatında bırak sudokuyu, bulmaca çözmemiş amcam, oldukça zorlanıyordu. onun bu hali bizi üzüyordu.

    amcamı 16.gün kaybettik.

    ne zaman sudoku görsem aklıma gelir.