hesabın var mı? giriş yap

  • eda taşpınar'ın herhangi bir ısıya dayanıklı kıyafet, 100 faktör güneş kremi, sarınacak ıslak battaniye olmadan da, bakkala çikilop almaya gider gibi bir rahatlıkla yerine getirebileceği bir görev.

    döndüğünde ne renginde, ne de şeklinde bir değişiklik olacağını sanmam hanımablanın.

  • ekleme: çok fazla mesaj geldi, benim gibi güzel beyaz peynir arayışında olan çok fazla insan olduğunu farkettim.

    öncelikle şunu belirteyim; türk gıda kodeksi peynir tebliğine göre ezine ya da kırklareli ya da trakya peyniri diye ayrı bir sınıflandırma yok aslında, hepsi beyaz peynir ya da olgunlaştırılmış peynir olarak geçiyor:
    https://www.resmigazete.gov.tr/…/02/20150208-16.htm
    işte kimisi çanakkale'de, kimisi trakya'da, kimisi de balıkesir'de ya da başka yerlerde üretiliyor ve o yörenin adını alıyor, halbuki hepsi de beyaz peynir olarak geçmekte, ben de kısaca bu leziz beyaz peynirlerimizden bahsetmiş oldum, kızdırdığım çanakkaleli arkadaşlar kusuruma bakmasın.

    edirne akgünler peynircilik (tam yağlı koyun peyniri buram buram lezzet kokar), kırklareli gürkaşlar peynircilik, süzülmüş kardeşler (paçal peyniri), kırklareli dokuzhöyük kooperatifi, gündüzler mandıracılık, kırklareli özyıkılmaz süt ürünleri (eski kaşarı en iyisi); bunlardan herhangi birini deneyin pişman olmazsınız, beyaz peyniri, eski kaşarı, koyun-keçi peynirleri farketmez, damağınıza uyanı bulun kafi. internette farklı mecralardan herbirinin satışları da mevcut, deneyin sonra da gelin bana teşekkür edin.

    marketten alınanlarda ise ünal'ı öneririm.

  • cevabı kabataş'ta görüntü var özgecan'ın katlin de ise deliller var olan soru. bunlar ciddi ciddi kabataş'ta çıkan ve bunların iftiralarını ortaya koyan görüntüleri yok sayıyorlar ya ben ona şaşırıyorum. lan kabataş'ta görüntü var var olmasına da sizi desteklemek bir yana iddialarınızı çürütücek şekilde var. yalan söyledik özür dileriz diyecek onur yok sizde ama onda haklısınız bak.

  • iki hafta once turkiyede piyasa surulen sigara. bakkaldan boyle istenmez tabii, soyle istenir:

    abi bi kisa marlboro versene.
    hayir oburunden.

  • anamı ağlatan dizidir bu.
    iki tane uyku nedir bilmez uykuyu sevmez 10 aylık bebeğimle zaten gecelerin gündüzden farkı yok. bir de aralara lost sıkıştıracağım diye anam ağlıyor. evdeki masraflar dizboyu ona rağmen gittik laptop aldık, iş dönüşü serviste lost izliyorum. hayvan gibi kulaklıklarım var, hiç kibar görünmüyor. omzuna müzik seti koyup müzik eşliğinde yaylanan zencilerden hiçbir farkım yok.
    geceleri rüyamda aaron' u görüyorum, meğerse benimkiler uyanmış ağlıyor oluyor.
    uyku sersemi yataktan fırlıyorum, mutfağın ışığı yanmıyorsa kapının oradaki havlunu gölgesi şerefsizim ki eko' nun kafaya benziyor, ödümü koparıyor.
    gün geliyor yatakta bi yandan ekrana bakıyorum bi yandan oğlanı emziriyorum. ekranın ışığı oğlanın yüzüne gelmesin diye bi yastıkla da gölge yapmaya çalışıyorum.
    insanlıktan çıktım yarabbim!

    maymun oldum bütün şirkete, daha dün akşam ineceğim durağa geldim, bölüm bitmedi diye revirci abi bizim şöförü oyalamaya çalışıyordu.
    servisten bir inişim var elimde kulaklık, çantamın fermuar açık, şarj aleti çantadan sarkmış.
    computer açık kalmış, bi yandan acaip sesler çıkıyor...

    3. sezona gelsek de şu işkence haftada bire düşse, iki gram uyusam, sabah sabah aysuna "keeeeeyttt" diye seslenmesem.
    bu arada serviste bi adam var aynı john locke, işin garibi adamın hangi bölümde çalıştığını bilmiyorum, fabrikada da hiç karşılaşmadım;ulan?

  • katıksız bir güvenlik zaafiyetidir.
    bankaların bu iş bilmez it merkezleri nasıl bu güvenlik zaafiyetine sebebiyet verir anlamak mümkün değil.

    4 ayrı bankada hesabım var, hepsi ayrı dönemlerde benden şifre değiştirmemi istiyor.
    hangi bankada hangi şifrem var, hatırlamak mümkün değil. çoğu zaman hatırlayamadığım için şifrem kilitleniyor ve "son 10 şifrenizden farklı olmalı" gibi saçmalıklar yüzünden, yine asla hatırlayamayacağım bir şifre koyup. onu da unutuyorum.

    şuan ne oluyor?
    gidip her bankadaki şifrelerimi bir deftere yazmanın eşiğindeyim. defter kaybolsa, veya şifreleri kaydettiğim telefon çalınsa direkt her bokum ortada.

    insanın iyi bildiği, güvenli şifresini 6 ayda bir değiştirterek, insanların şifrelerini başkalarının erişebilecekleri yerlerde saklamalarına sebep oluyorlar.

    bu beyinsizliğin, insanların hacklenmesine sebep olduğunu ne zaman anlamayı düşünüyorlar?

    bir insanın şifresini doğum tarihi yapması bile, 6 ayda bir değiştirilen şifre nedeniyle şifrelerini bir kağıda yazmak zorunda kalmasından daha güvenlidir.

  • şehzade mustafa'nın katlini bu kadar dramatize eden de, normalde ortaasyadan beridir türk hakanlarının kanı kutsal sayılıp dökülmezken, güçlü mustafa'yı bir türlü alt edemeyen, boğazına ilmiği geçiremeyen cellatların, balta kullanmasıdır ve hakan kanının dökülmesidir...

    bu olaydan sonra aslında osmanlı'nın asıl çöküşü başlar... o da artık osmanlı savaş gücü olarak yeniçerilere tamamen bağlı kalmak zorunda kalmıştır, türkmenler-yörükler yani sipahilerin kanuni'ye itimadı devam etse de onun yerine gelen oğlu selim'e pek itimad etmemişlerdir. anadolu halkları, şehzade mustafa'nın şokunu üzerinden atamamış, osmanlı hanedanlığına sırt dönmeye başlamıştır...

    bunun ilk ve belki de en büyük örneği de 2. viyana kuşatmasında, türkmenler ve yeniçeriler arasındaki anlaşmazlıklarda görülür...

    vefatı, osmanlı'nın yavaş yavaş sonu olmuştur...

  • uzun yazıcam goygoysa goygoy..

    bu derneğin üyelerinin geçmişinde dersanelerde, etütlerde akşam vakti florasana maruz kalma depresyonu geçirmiş olma ihtimali yüksektir. yok teğet kiriş, yok iç açı, huop burdan hayali çizgi çekiyoruz, aha ikizkenar üşgen çıkıyor..

    hava kararmış beşte.. saat olmuş yedi.. tepede beyaz lamba, ortada beyaz tahta, duvarlar beyaz, hocanın önlüğü beyaz, öndeki melisin sütyeni beyaz.. ulan sanki ariel ultra reklamı çekiyoz ak..

    o yüzden üniversitede beyaz ışık zaafımı bildiğimden sarı ışığa yöneldim. ibne de olabilirdim. hafif atlattık yani. hep ergenliğin bokları bunlar.. velhasıl ders çalışma ortamı geniş olacak bi kere, ben final zamanları salona el koyardım. ayrıca ışık faktörü çok önemli. kuvvetli sarı ışık benim tercihimdi, bursa gazcılar caddesindeki elektrikçilerde 200w akkor lamba gördüm geçerken, dedim aha bu işte.. dükkandaki çırak abi camiye mi alıyosun dediydi.. bi de manavlar takıyomuş bunlardan tezgaha. he he dedim 3 tane aldım evdeki avizeye. linktekiler:

    http://turkish.alibaba.com/…nt-bulb-1163582438.html

    eve gelince uyandım ki ya bu ampuller diğerlerin iki misli boyutta, bildiğin ayı taşşağı kadar.. tavandaki avizeye bıraktım takmayı, ucu bile girmiyor. neyse taşları sök avizenin demirleri kes, valideden bi araba laf ye.. ama kararlı olmak ve yapmak esastır. gören sanki ali sami yen'e ışıklandırma kuruyor zanneder..

    salon 6x5.5 ebatlarında büyük değil, 3x200 lük lambaları da takınca ağır mı gelecek diye merak ediyordum. o ilk deneme anını hatırlıyorum hala .. ikili anahtarı aynı anda basınca tuhaf bir şey oldu, tarif etmek zor. her yer böyle yanıyor gibi, koltuklar, halılar.. acayip bir cayır cayır hissi yani.. (bkz: yanıyosun fuat abi)

    o lambaları vize-final dönemi gelince takıp, bitince çıkarmak artık ritüel mi desem, totem mi desem saçma salak şeyler hakkaten. ama kendini iyi hissediyorsun önemli olan bu. o üç lamba adamı fakülte birincisi* yapıyor icabında.. isteyen denesin.. elektrik faturası yaz okulu parasından az gelir, ha yoksa aynı dersten beraber kalıp manitayı boş eve atacaksan, o zaman da bu lambayı duvara yansıtacaksın bir sistemle.. artık masa lambasını mı ters tutarsın, ikea dan mı bulursun o sana kalmış. sıfır gölge, güçlü yansıma..
    bebek gibi ciltler.. 5 bira atsan o şekil hatunu göremezsin. yani içkiden de tasarruf ettiriyor..

    hani yiğit buluta ampülü savun deseler benim burda yaptığım kadar yapamaz. valla bu ampul başka diyelim. laf salatasını keselim.

  • önce kaynak

    başlık açılmış mı diye baktım ama göremedim.
    akplilerin anıtkabir'de "her yer tayyip her yer erdoğan" diye bağırmaları hadisesi. bağıracaksınız bunun yeri mezarlık değildir. ölüye saygıyı ne araya unuttunuz? bu ne kültürümüzde var ne de insanlığa yakışır. böyle sloganlar atacaksanız niye geliyorsunuz? bu ne saygısızlık arkadaş? kim sana zorla gel diyor? kim davet ediyor? böyle iğrençlikler yapacaksanız gelmeyin arkadaş gelmeyin. kimsenin sizin ziyaretinize ihtiyacı yok. sloganlarla bozmaya çalıştığınız sessizlik bir gün kafanıza çekiç gibi düşecek.