hesabın var mı? giriş yap

  • parası olanın ülkenin içinden geçeciğinin kanıtı. adem büyük kim ya? olum nasıl bu hale geldik. fakir olmama rağmen bu örneklerden etkilenip acaba bende şuradan sıyrılsam mı diyorum bazen. sonra utanıyorum, sıkılıyorum ve yoluma devam ediyorum. yüzsüzler gibi hahshshs diye gülemiyorum.

  • lokma cenaze sebebiyle dağıtılır. senin şekerin yükselsin diye değil.
    neredeyse sokakta dağıtılan bütün lokmacıların önünde bilmem kimin ruhuna fatiha diye yazar.

    beyninde lokma olsa yine de bu kadar saçmalamazdın kerata!

  • daimi olacaktır. zira hiçbir işyeri 10 yıl ara vermiş birini işe almaz. hele keyfi olarak ara vermiş birini hiç almaz. zaten on yıl çalışmayan insan da on yılın sonunda çalışmak istemez, insan oturdukça oturmaya koştukça koşmaaya alışır. zaten yaş da min 40 lara gelmiş olacak ve işyerleri için mükemmel biri bile olsan olumsuz bir kriterdir. ancak vasıfsız işler olur diyecegim ama o yaştan sonra onlara da tercih etmezler işsiz genç bol. en güzeli bu 10 yılda tarlaya bahçeye adamak kendini, o da aileden miras kalacak bi bahçe varsa..

    hesaba katılmayan hastalıklar (saglık güvenceniz yoksa basit bir mr çektirme +tedavi ilaç vb masrafı 1/10 unu alır o paranın. bir kaza geçirsen o paranın 2-3 katı masraf çıkar hastanede. gibi gibi..

    10 sene o giderlere ortak olan hatta muhtemelen çoğunuveren ana babaya bir şey olmaması garantisi de şart.
    bunlar ilk akla gelenler.

    yani hayat o kadar kolay değil.

    not: enflasyon karşısında o parayı (aylık 666 tl eder) faize bile koysan reel faiz %-2 civarı oldugu için zaten bugunku parayla 100 tl lerin altına düşecek o para bir süre sonra.

  • on bilgi: bu arada benim calistigim sirkete gore asya'da ve orta dogu'da ama ayni zamanda da ozel bir konumda. calistigim sirket fransiz ve benim bagli olgudum birim dubai merkezli. sirket bilgisinde calisma alani "orta dogu & orta asya & turkiye" olarak geciyor. yani tam da orta dogu'da gormuyorlar. bizim proje yapilanmamiz business unit (is birimi) uzerinden yuruyor. her is biriminin basinda kendi is birimi muduru var. birinci is birimi bae agirlikli korfez ulkeleri (suudi arabistan haric). yani; bae, katar, bahreyn, oman, kuveyt. ikinci is birimi suudi arabistan merkezli; suudi arabistan ve misir. ucuncusu ise yine dubai merkezli; turkiye, orta asya ulkeleri ve gurcistan.

    tabi bizim sirketin avrupa'da da birimleri var. turkiye bu avrupa'daki birimlere bagli degil. neyse lafin kisasi, eger bizim sirkete sorarsan turkiye orta dogu bolgesi ile paydas ama kendine ozgu bir yapi.

    -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    en kisa yanit ile; asya'da.

    ama en kisa yanit insanlari kesmiyor. ne avrupalilari kesiyor, ne biz turkleri, ne de asyalilari. o yuzden bakmamiz gereken bir kac yon var; cografya, kultur, yasam tarzi, ekonomi, politik ve diger ulkelerin persfektifi.

    1) cografya; turkiye'nin %95'i asya kitasinda. avrasya'dayiz, gecis ulkesiyiz, asya ve avrupa arasinda 15 temmuz sehitler koprusuyuz falan diye kafa bulandirmanin anlami yok. turkiye bir asya ulkesidir. asya kitasinin da orta dogu bolgesine aittir.

    eger avrupa ve asya kitalarini insanlarin belirledigi olculerle birbirinden ayiriyorsak, turkiye'nin de asya'da oldugunu kabul etmemiz gerekir. bu kadar basit.

    2) kultur; turkiye kultur olarak asya kitasinin orta dogu bolgesi kulturu icindedir. turkiye ne bati avrupa kulturune, ne dogu avrupa kulturune, ne akdeniz avrupasi kulturune, ne orta asya kulturune, ne uzak asya kulturune ne de hint asyasi kulturune aittir. kulturunun en yakin oldugu grup ortadogu'da bulunan arap ve iran kulturleridir. azicik da kafkas kulturu vardir. siz kadikoy'de iki tane genc bira icip tiyatro'ya gitti diye turkiye'nin tamamini avrupali mi zannettiniz? bayburt bu ulke'de, konya kahramanmaras, mardin, sirnak, duzce, sakarya, usak, kutahya, karaman, sivas, rize, trabzon hep bu ulkede unutmayin. bu sehirlerin arap ve iran sehirlerinden, onlarin kulturlerinden ne farki var?

    3) yasam tarzi; turkiye'nin en cok kafasini karistiran konu bu. ulke'de bir kisim avrupa kitasindaki gibi bir yasam tarzina sahipken, diger bir kesim asya kitasinin orta dogu bolgesi gibi bir yasam tarzina sahip. cogunlugu ele aldigimizda turkiye orta dogulu bir yasam tarzina sahip diyebiliriz. nufusun %30 gibi bir bolumu avrupa halklari gibi yasarken, %70'i orta dogu halklari gibi yasiyor yaklasik. bu iki grubun da ortak olarak paylastigi yasam tarzi ise orta dogu agirliklidir.

    4) ekonomi; bu konuda turkiye bir avrupa devletidir. ekonomimiz, isleyisleri, iliskileri tamamen avrupa'ya entegredir.

    5) politik; bunu ikiye ayirmamiz lazim;

    5.1) ic politika; asya ulkesi dinamikleri isler. basit bir ortadogu ulkesi ve dogu avrupa ulkesi esintileri gorulur.

    5.2) dis politika; avrupa'li devlet dis politikasidir. bunun yaninda turkiye gerek uye oldugu organizasyonlar gerek de katilimlariyla bir avrupa devletidir.

    6) diger ulkelerin persfektifi; avrupalilara gore turkiye bir orta dogu ulkesidir. orta dogululara gore de turkiye bir orta dogu ulkesidir. turkiye bir orta dogu ulkesidir yani.

    simdi kafa karisikliklarini anliyorum. ulke arabesk dinliyor ama takimlarimiz uefa macina cikiyor, ulke tarikat cenneti ama bazi genclerimiz erasmus ile cek cumhuriyeti'ne gidebiliyor vs kafalar karisik. karistirmaniza gerek yok. sen kisisel olarak ya avrupalisindir ya da asyali (orta dogu olanindan). bu kadar basit. vatandaslarimizin bir cogu avrupali, cok daha buyuk bir cogunlugu orta dogulu. ama eger tum ulkeyi bir kefeye koyup degerlendirme yapiyorsak, orta dogulu o zaman, avrupali demek cok zorlama oluyor.

    simdi kendi uzerimden gideyim; izmirliyim. orta dogu'da korfez ulkelerinde yasiyorum. bireysel olarak hayat tarzim avrupali ile birebir ayni nerdeyse ki esim de avrupali zaten. dinsizim. ama su an yasadigim ulkede, ve calistigim sirkette bana olan bakis acisi;

    avrupalilar; orta dogulu.

    araplar; orta dogulu ama garip

    hintliler; avrupali

    filipinliler; avrupali

    amerikalilar; orta dogulu ve/veya musluman.

    boyle yani.

    siz de kendinizi kasmayin. sen sabaha kadar avrupali oldugunu dusun bireysel olarak. vatandasi oldugun ulke bir orta dogu yani asya ulkesi. sen yine hayatini istedigin gibi yasa, ama gozunu koreltme. turkiye koca bir caferaga mahallesi degil, ki caferaga bile ne kadar avrupali tartisilir.

    edit: bizimkoctambiroc uyardi; acem kelimesi olumsuz anlam iceren bir kelimeymis, acem ifadeleri iran ile degistirildi.

    (bkz: acem)

  • tamamiyle gramer kurallarına uygun olan soru cümlesidir. ingiliz ingilizcesinde read, study yerine kullanılabilir.

    zoge: oxford advanced learner's dictionary'den örnek iki cümle:

    she's reading for a law degree.

    i read english at oxford.

    akıllı olun.

  • hollywood filmlerindeki cia destekli algı yönetimi bugün çok daha görünmez hale getiriliyor. soğuk savaş yıllarının basit iyi-kötü odaklı propagandası, post-truth çağında çok daha örtülü bir şekilde yapılırken, bu değişime ayak uyduran cia'in son dönemde, doğruları gizlemeyip izleyiciye neyi göreceğini neyi göz ardı edeceğini bildiren profesyonelce kurgulanmış yapımları desteklediğini görmemek için kör olmak gerek.

    amerika'nın küresel güç hedefine ulaşmadaki etkili araçlarından biri olan hollywood, cia halkla ilişkiler departmanı ile güçlü ilişkilere sahiptir. cia, bu gizli kuruluşun izleyicide uyandırdığı merakı, gişe başarısına dönüştüren hollywood'u bilgi ve imkanlar yönünden desteklerken, hollywood ise cia için çeşitli ve geniş kapsamlı hedeflerine ulaşmakta etkili bir araçtır. bu ilişkiden doğan ürünler, geçmişte iyi-kötü ayrımının keskinliğiyle fazla propaganda kokarken, bugün zamanın ruhuna uygun olarak dönüşmüştür. "post-truth"un hakimiyeti kara propagandayı grileştirse de finalde amerikan gücü ve hegemonyasından kuşkuya yer bırakmayan algı hedeflerinden emin olunmuştur.

    19. yüzyıla kadar doğal yetenekli insanların oluşturduğu ağlarla icra edilen bir sanat faaliyeti iken günümüz modern teşkilatlarının oluşturulmasıyla birlikte sosyal bilimler içerisindeki yerini alan istihbarat, iki asli unsura dayanır. bunlardan biri bilgi edinme, ikincisi ise yönlendirme faaliyetleridir. devletler adına yapılan tüm bu faaliyetler, gizli faaliyetlerdir ve istihbarat teşkilatları, amaca ulaşmakta her yolu kullanmalarıyla ünlüdür. görevin gerçekleştirme yolunun yasal olup olmadığı ise ancak ve ancak yakalanma halinde soruşturmaya konu olabilir. istihbarat, yönlendirme faaliyeti kapsamında, kitle iletişim araçlarından etkin olarak faydalanır. gizliliği kalkan belgelerin yayınlanması, sızıntılar, eski ajanların anıları, kongre soruşturmalarında açığa çıkan bilgiler, amerikan merkezi istihbarat teşkilatı cia'in sanat, edebiyat ve medya dünyası ile yönlendirme odaklı ilişkilerini açığa çıkarmıştır.

    kitle iletişim araçlarının kamuoyunu şekillendirme, toplumsal düzen ve yaşantıyı oluşturma, yönetme, değiştirme ve manipüle etme yeteneği, bunu fark eden güç odakları tarafından sinemanın başından beri etkileme, yönlendirme ve propaganda amaçlı kullanılmasını beraberinde getirmiştir. lumiere kardeşlerin sinematograf cihazının patentini aldıkları 1895'ten sadece 3 yıl sonra sinemanın propaganda amaçlı ilk kullanımı 1898'de amerika ve ispanya arasındaki savaçta olmuştur. savaş sırasında amerikan müdahalesini halk nazarında meşrulaştırmak amacıyla çekilen birer dakikalık filmlerle kübalılar üzerinde "geri kalmışlıklarının ispanya'dan kaynaklandığı" algısı oluşturulmak istenmiştir.

    pentagon-hollywood birlikteliği ikinci dünya savaşı'yla başlıyor:
    amerikan müesses nizamının sinemadan faydalanması, askeri amaçlarla başlamıştır. birinci dünya savaşı sırasında, zorba alman ordularının amerika'yı işgali ile yaşanan felaketi gerçeğe yakın tasviriyle "the battle cry of peace" filmi buna örnektir. bu ve benzer filmler, kitleleri almanya aleyhine kışkırtmakta rol oynamıştır. ikinci dünya savaşı sırasında başkan franklin d. roosevelt, ünlü aktörler frank capra ve john ford'un da aralarında bulunduğu oyuncu ve yapımcıları beyaz saray'a çağırarak, ülke için psikolojik seferberlik amacıyla onlarca film siparişi vermiş ve hollywood'da bir irtibat bürosu kurmuştur.

    pentagon, ilgi çeken aksiyon dolu sahnelerle profesyonelce çekilen bu filmleri, üniformadan silaha, gelişmiş harp araç-gereçlerine kadar tüm varlığıyla desteklemiştir. pentagon ve dış operasyon ortağı cia'in hollywood ile bu iş birliğinden çok sayıda ürün doğmuştur. en bilinen bazı örnekler; 1980'lerde amerika'nı düşmanlarına karşı sylvester stallone'nu kahramanlaştıran rambo serisi, donanmanın yakışıklı ve cesur deniz havacılarını temsil eden tom cruise'lu top gun (1986), ünlü aktör mel gibson'un başrol oynadığı we were soldiers (2002), black hawk down (2001) filmleridir. yayınladığı dönemlerdeki politik ve diplomatik gelişmeleri yansıtan bu filmlerle; amerika'nın dış müdahalelerini meşrulaştırmak, savaş yenilgilerinin intikamını film setlerinde alarak imaj tazelemek, orduya personel temin etmek yanında amerikan gücü, cesareti ve zekasıyla caydırıcılık sağlanmaya çalışılmıştır.

    hollywood'un amerikan yönetimiyle ilişkisi pentagon ile başlasa da zamanla tüm kurumlara yayılmıştır. amerikan iç istihbarat servisi fbi, imaj iyileştirme faaliyetleri kapsamında 1930'larda bir büro kurmuştur. 1935 yapımı g-men, 1959 yapımı the fbi story, 1965-1974 arasında yayınlanan the f.b.i., federal büronun müdahil olduğu yapımlar arasındaydı. bu yapımlar sayesinde fbi, temiz ve resmi giyimli, ahlaklı, dikkatli, mükemmel insanların görev yaptığı etik ve siyasetten arınmış bir teşkilat imajını dünya çapında satabilmiştir.

  • amerikadayım o zaman. tatil için eve gelecem, kardan dolayı uçak ertesi sabahın körüne erteledi. telefonda anneme söyledikten sonra yattım uyudum.
    o zamanlar modemler dial up, hattım da tek. kabloyu bi telefona bağlıyorum, bi modeme, öyle bağlanıyorum. gece de yatmadan azcık internette takılmışım, sonra da unutmuşum, telefon kablosunu modeme takılı bırakmışım.cep telefonunun da şarjı bitmesin mi?
    neyse ben sabah saatin alarmıyla kalktım, hazırlanıyorum filan, kapı çaldı. alla alla dedim, sabah 7 mi ne zira.
    uyku mahmurluğuyla açtım, karşımda bir kadın, türkçe olarak "anneniz sizi aramış ulaşamamış, uçağınız varmış, sizi uyandırmamı istedi."
    ????
    kimsin ya sen? neden türkçe konuşuyorsun? annem seni nerden tanıyor? neler oluyor? ben nerdeyim? yoksa ben aslında türkiye'ye gittim de kar-mar hepsi rüya mıydı? ya da manyak mısınız?
    meğer neymiş, sonra çözüldü: evimin hemen yanında bir türk restoranı vardı, annem bana ulaşamayınca ağır uyuduğumu da bildiğinden uçağı kaçırırım korkusuyla gitmiş internetten o restoranı bulmuş, aramış, rica etmiş, kadınceyiz de kırmamış gelmiş.
    ama yuh yani. ben o an aşırı dumur olmuştum, sanırım bi daha o kadar dumur olmadım hatta.