hesabın var mı? giriş yap

  • bir erkek için ideal sevgilinin sözlükteki karşılığıdır şüphesiz.

    kendisini dürttüğünüzde alacağınız tepkiler müthiş yumuşak bir ses tonuyla "efendim?", "evet?", "hazır!" cevapları olur. ilişmezseniz gıkı çıkmaz, ölene kadar bir "ah"ını duyamazsınız. yok efendim "k.çımın şurası ağrıyor", "ben burda ölüyorum sen community shield izliyorsun!" ne bileyim "yine ne var ne istiyorsun senin yüzünden bıdıbıdıbıkbık ....(12-13 dk sonra) hep böyle oluyor!" yok.

    bir işiniz mi düştü? "yaparım", "oduncu, madenci, seyis(oha!)". karnınız mı acıktı? "hemen geyik vurup getiriyorum hayatım". bak "yapmam" asla yok. "sevgilimin karnı aç, gerekirse yaban domuzuna dalarım" mantığı var hatunda. ölüme gidiyor gıkı çıkmıyor yahu. dışarı mı çıkacaksınız? hazırlanma süresi yaklaşık 20 saniye. anlattıkça elim ayağım titriyor abi ya. hatuna "gel" diyorsun, taaa surların öbür tarafından dolaşıyor geliyor. gözyaşlarım sel oldu yemin ederim.

  • düpedüz bir dayatma ve faşizmdir bu. tüm insanları aynı kalıba sokma çabasıdır. illumumatinin filan parmağı var mı bilmiyorum ama harbiden gına geldi bu saçmalıktan.

    hangi giyim mağazasına gitsen hepsinde aynı tarz. ne denesen şıp diye yabışıyor üzerine. ulan ibneler, herkes fimfit olmak zorunda mı? o giydiğin t shirt veya gömlek illa kabak gibi dötünü ortaya mı çıkartmalı? allahım nasıl bir zevksizlik bu. bu modayı kim çıkardıysa hepsinin allah belasını versin.

    hayır, ben de şişman biri değilim ama fena gıcık oluyorum buna. bi pantolon deniyorsun hepsi yapışıyor bileğine. ulan ben ayakkabının üzerine salınsın isiyorum. zaten 46 numara ayakkabı giyiyorum, çok tuhaf duruyor. zevkime göre bir pantolon bulamayacak mıyım. modelini, rengini beğendiğim tüm pantolonlar böyle. nerdeyse tüm kıyafetlerde de aynı durum. yetti artık be. tekrardan, estetik anlayışınıza sıçayım!

  • internet çağında twitter üzerinden yaptığı fişlemeyi kağıda mı yazmış o cidden? papirüs üzerine yazıp arşive ekleseydin abi bu fazla teknolojik olmuş*

  • tabakta bırakılan yemeğin arkanızdan koştura koştura gelmesi.

    hala ayaklı pilav imajı hafızamdan silinmemiştir.

  • 10 lira kargo ücreti ile kedi evi satan mobilya firmasının yaptığıdır.

    genellikle x firması rezaleti olarak karşımıza çıkan türk firmalarından beklenmeyecek derecede güzel olay.

    mobilya üreten bu adamlar oturmuşlar hurdacıya satacakları (zarardan kar) malzemelere şekil verip ve paketleyip (maliyet) sadece 10 tl kargo parasına kedi evi olarak gönderiyorlar.

    taksit bile yapabilirsiniz. elinize mi yapışır bir paket sigara fiyatına kedilere ev kurun.

    kediye sahip çıkalım

    (bkz: adore mobilya)

    edit: felis margarita adlı yazara teşekkürler. ilk fark eden* oydu bu güzelliği.

  • bir çeşit opioiddir. opioid'ler afyon çiçeğinin (haşhaş) tohumlarından elde edilirler. tarihte ilk kez 3000 yıl önceki antik mısır yazıtlarında karşılaşılmıştır. 19. yüzyılda ilk kez morfin olarak tıbbi kullanım için sentezlenmiştir. opioidler ağrı kesici ve haz verici olarak kullanılırlar. eroin, oxycodone, kodein, fentanil gibi ilaçlara afyonlu ilaçlar denir.

    bu ilaçlar beyindeki normalde endorfinin bağlandığı opioid reseptörlerine endorfinden daha güçlü bir şekilde daha uzun süreli bağlanırlar. bu yüzden endorfinden çok daha güçlü ağrı kesici özellikleri vardır. büyük yaralanmalardan ve hastalıklardan sonraki iyileşme fazında reçete edilmelerinin sebebi budur.

    opioid reseptörlere bağlanan opioidler dopamin salgılanmasına sebep olarak haz ve çoşku hissi * oluştururlar. bunun yanısıra nefes alma, uyanıklık, sindirim , kan basıncı gibi vücut fonksiyonlarını etkileyen noradrenalin salgılanmasını engellerler. bu yüzden opioid kullanmaya başlayanlarda kabızlık gelişir. yüksek doz alımında kan basıncı ve nefes aşırı düşerek ölüme sebep olabilir. zamanla vücut opioid kullanımına adapte olmaya başlar, reseptörler opioide karşı reseptör sayısını düşürerek ya da daha az tepki vererek tolerans geliştirir. aynı etkiyi sağlayabilmek için kullanıcının dozu artırması gerekir. bu da vücut fonksiyonlarının düşük noradrenalinden dolayı iyice yavaşlamasına sebep olur. bu olurken vücut noradrenalin reseptörlerini artırarak çok küçük dozlarda noradrenaline bile tepki verir hale gelir. böylelikle vücut fonksiyonları opioidlerin blokladığı noradrenaline rağmen işler hale gelir. hatta yeni düzenin çalışabilmesi için opioid zorunlu hale gelmiştir. fiziksel bağımlılığı yaratan budur.

    kullanıcı opioid bulamadığında noradrenalin kısıtlaması kalktığı ve fazladan bir sürü reseptör oluştuğu için aşırı bir noradrenalin etkisi oluşur. bu da kusma, ateş, karın ağrısı, kas ağrıları ile kendini gösterir. bu yoksunluk durumuna dope sick denir. ağır bir gribe benzer etkisi olduğu söylenir. bu durumda kişiler bakıma ihtiyaç duyarlar. işe gidemeyebilirler, bu yüzden işlerini kaybedenler olur. bu duruma bir daha düşmemek için sahip oldukları herşeyi satabilirler, hırsızlık yapıp yalan söylerler. çünkü yoksun kaldıklarında bütün tehliklere açık hale geleceklerdir. özellikle sokaktalarsa. başka bir bağımlı kişinin herşeyini çalıp donmaya bırakabilir ve dope sick olan kişi yardım bile isteyemeyebilir. o yüzden bir eroin bağımlısına eroin almasın diye para vermemektense eroin alabilsin diye para vermek daha vicdanlı bir harekettir. uzun yoksunluk döneminde reseptörlerin toleransı geçmiş olduğundan kişi eski dozu kullandığında yüksek doz*dan ölebilir.

    yüksek dozu tersine çevirmek için reseptörlere opioidlerin bağlanmasını yerine bağlanarak önleyen opioidlerin aksine psikoaktif etkisi olmayan naloxene**isimli ilaç kullanılır.

    amerika'da 80'lerde ve 90'larda ilaç firmalarının gazıyla bol bol dağıtılan opioid içerikli ilaç reçeteleri sonucuopioid krizioluşmuştur.

  • böyle önemli insanların olduğu ortamlarda mutlaka bir münasebetsiz olur, kendini önemli kişiye ispat etmek isteyip kendince çok zeki bir soru sorar. sorusunu yönelttikten sonra "bu kadar zekice bir soru bu insanın aklına nasıl geldi acaba" nazarlarını üzerinde hissetmek ister.

    14'üncü dalai lama tenzin gyatso bir söyleşide soruları cevaplandırırken aynen böyle bir dallama kalkıp şöyle tırt bir soru soruyor:

    "efendim. hayatınız boyunca dilsiz olsaydınız ve sadece bir an konuşabilecek olsaydınız, o bir konuşabileceğiniz anda ne mesajı vermek isterdiniz?"

    dalai lama da şöyle cevap veriyor:

    "bu çok saçma bir soru. duruma göre değişir. eğer o an çok açsam 'bana hemen yemek verin' derim."

    alelade bir popçuya bile böyle bir soru sorulunca, kamuoyuna karşı sorumluluğu olduğunu düşünüp "barış, barış içinde yaşayabilmektir derdim" gibi moron cevaplar verebilirken, büyük bir topluluğun ruhani lideri "sen ne soruyon la değişik" diyebiliyor. esaslı adammış.

    http://www.liveleak.com/view?i=098_1440638334