hesabın var mı? giriş yap

  • üşenmedim okudum. iyi ki okumuşum*

    otobüste yanımdaki kız feci osurdu benden başka
    kimse anlamadı onun osurduğunu çünkü yan
    yanaydık ve kendi kıç bölgemde titreşimi hissettim.
    çok güzel kızdı aslında böyle bir şey yapması beni
    üzmüştü. daha sonra koku hafiften yayılmaya ve
    kız da bunun farkında olduğu için kızarmaya başladı.
    tabi ben hiç durur muyum ? hemen camı açtım ve
    ayağa kalkarak; hanımlar beyler, az önce talihsiz bir
    şekilde minibüsün içine osurdum. burnunuza çürük
    kavun kokusu gelebilir, aldırış etmeyin. siz hiç
    osurmadınız mı ? sen şoför amca, akşam televizyonun karşısına yatıp ntv sporu açtığın
    zaman, burnunu karıştırırken hiç inletmedin mi
    ortalığı? çocukların odada gülmedi mi hiç ? sen,
    şişman olan kız. sen hiç deprem etkisi yaratmadın
    mı zeminde ? klozeti parçalamadın mı hiç ? beni hor
    görmeyin arkadaşlar, evet osurdum, ama bilinçli değildim. sadece, osurdum. diyerek gözyaşlarımla
    beraber oturdum. yavaştan bir alkış sesiyle beraber
    yıkıldı minibüs. şoför deli gibi kornaya basıyor ve
    herkes zart zurt osuruyordu sonra yanımdaki kızla
    göz göze geldik. gözlerini kapatıp bana doğru
    eğildi. heyecandan kalbim çıkacak gibi olmuştu. ben de gözlerimi hafif kapatıp eğildim. ağzını uzattı
    hafif araladı, yaklaştık.. gargh diye bi geğirdi amk
    kevaşesi kendimden geçtim. direkt gömdüm
    kafayı, müsait bi yerde indim. iyi yapmışmıyım
    beyler ?

  • kenya’da iki kabile mızrak savaşı yapsa ucu dönüp dolaşıp bize giriyor nasıl iş anlamadım amk.

  • soğan soyarken karşılaşılan ciddi bir mes'ele. bilindiği üzere soğan kabukları katman katman olur. dışa doğru iyice incelen katmanlar kabuk formunu alır. o kabuklar birer birer kaldırıldığında soğanın etli kısmına ulaşırız. yalnız bu katmanlarda öyle bir kritik nokta, yani kritik katman vardır ki kararsız insanı çileden çıkartır. söz konusu katmanın üst kısmı kullanılabilir alt kısmı ise biraz daha kabuğa yakın görüntüdedir. genelde o katman da çöpe atılsa da insanı düşünmeye sevkeder.

  • haydar:
    "sıfır bir değer değildir. bir sayı bile degildir. ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır, tıpkı sevda gibi. sevdanın da tek başına değeri yok. ille de biri olmalı. sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır. sevda ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır, büyür.

    biri dese ki, "sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle". yine değeri sıfır mı olur senin için?"

    evet (bkz: yedi numara)

  • bir çizer gözüyle baktığımda, hiçbir sembol veya logo, tasarım ürünü olarak bu kadar sade ve bu kadar benimsenerek tanınmamıştır.

    bilindiği üzere olimpiyatlar mö 8. yüzyıldan ms 4. yüzyıla kadar yunanistan'ın olympia kentinde düzenlenen antik oyunlarından ilham almıştır. bir tarihçi ve bir eğitimci olan pierre de coubertin bu antik oyunların tarihi anlatılarından çok etkilenmiş olacak ki 1894'de uluslararası olimpiyat komitesi'ni kurar ve 1896'da da atina yani oyunların doğduğu topraklarda ilk modern oyunların yapılmasına öncülük eder.

    işte pierre de coubertin, 1896 yılında çıkılan bu yolda oyunların her dört yılda bir yapılmasına karar alınırken, oyunları simgeleyen bir logo ve ya sembolün olmadığı fark eder. girdiği bu yolu taçlandırmak için çalışmalara başlar.

    düşünceler içerisinde kaybolurken aklından dünyanın dört bir yanından insanlar, farklı dilleri, kültürleri ve renkleriyle yaşadıkları topraklarda, savaşlar, çatışmalar ve anlaşmazlıklarla dolu bir zamanı yaşıyorlardı. işte bu kaosun içinde barışın ve birliğin ne demek olduğunu unutmuş gibiydiler. insanlar, birbirlerini anlamak yerine, farklılıklarını kucaklamak yerine birbirlerine yabancılaşmışlardı dedi.*

    bütün çabalarını ve yukarıda anlattığım şeyi bir kağıt üzerinde oluşturması gerekiyordu. baron, uzun uzun düşündükten sonra aklına ülke bayrakları geldi. dünya üzerindeki her ülkenin bayrağında bulunan renkler, onun için bir ilham kaynağı oldu.

    sonuç 1913 yılında hazırladığı eskizle komitenin karşısına çıktı. hani ülke bayrakları aklına takılmıştı dedik ya onun için bayraklarda en çok kullanılan beş farklı rengi seçti. seçtiği renklerden oluşan daireler, mavi, sarı, siyah, yeşil ve kırmızıydı.... temelde her renk biri bir kıtayı(( afrika , amerika , asya , avrupa ve okyanusya) temsil ediyordu ve her biri farklılıkları ve çeşitliliği simgeliyordu.

    ayrıca mavi ve sarı renkler, umudu ve güneşi temsil ederken; siyah, yeşil ve kırmızı renkler ise toprakları, doğayı ve insanların renklerini yansıtıyordu. yine beyaz zemin ise barışı simgelekteydi.

    son olarak bu daireler ise insanları birbirine bağlayarak dünyanın birliğini ve insanların bir araya gelerek güçlü bir topluluk oluşturabileceğini gösteriyordu. olimpiyat halkaları, birbirini tamamlayan ve destekleyen renklerle, sporcuların ve ülkelerin eşitliğini ve dayanışmasını simgeliyordu.

    tüm bunları anlattıktan sonra gözler doldu ve komite alkışla beraber logoyu onayladı. tarihler 1914'i gösterdiğinde ilk kez pan- mısır oyunları'nda mısır'ın iskenderiye kentinde bayrak göklere çekildi. ancak 1914 yılında çıkan birinci dünya savaşı nedeniyle oluşan sevinç kursaklarda takılı kaldı. daha sonra tarihler 1920'yi gösterdiğinde resmi olarak belçika'nın antwerp kentinde düzenlenen yaz olimpiyatları'nda tüm dünyada görücüye çıktı ve kabul gördü.

    kaynak:1,2