hesabın var mı? giriş yap

  • harbi efsane olabilir bunlar.

    ben eskiden mc donaldsta hamburger menu yiyebilmek icin 1 hafta para biriktirirdim lan.

    öyle boyle pahali degildi. nusret gibi bir seydi eskiden. yani bendeki algi oyleydi en azindan.

    lc waikikiden alisveris yapmak icin tukedici kredisine basvurulan yillardi o yillar.

    kinder surprizi 2-3 arkadas birlesip alabiliyorduk. 2500 tl idi hic unutmam.

    çok zengindir bu neslin ebeveynleri çooook.

  • sultan abdülaziz tarafından 1863 yılında kendilerine verilen sultan fotoğrafçıları unvanını padişah tuğrası ile birlikte kabin ve kartvizit boy fotoğraf kartlarının arka yüzünde osmanlıca (ressam-ı hazret-i şehriyar-i) ve fransızca (photographes de sa majeste imperiale le sultan*) olarak ikinci abdülhamit döneminde unvanlarının 12 yıl boyunca ellerinden alındığı zaman dilimi hariç, 1900 yılında stüdyolarının kepengini indirip her şeylerini bir başka başarılı osmanlı fotoğraf stüdyosu olan sebah and joaillier’e satana dek gururla sergileyen kardeşler.

    abdülaziz’den sultan fotoğrafçısı unvanını almalarının hikayesi şudur:

    sultan, 1860’lı yılların başında pera’da bir stüdyo sahibi olan dérain isimli bir fransız fotoğrafçıya portresini çektiriyor ancak çekilen resimden pek hoşnut kalmıyor. bunun üzerine sadrazam keçecizade fuat paşa, sultan’a alanlarında yeni yeni sivrilmeye başlayan abdullah biraderler’i tavsiye ediyor ve sultan bu tavsiyeye uyarak 1863 yılında viçen, hovsep ve kevork kardeşleri izmit’teki av köşküne davet edip orada bir portresini çektiriyor. çıkan sonuçtan bir hayli memnun kalan padişah “yüzüm ve asıl görüntüm, abdullah biraderler’in çektiği fotoğraftaki gibidir. emrediyorum, bundan böyle yalnızca onların çektiği fotoğraflarım resmi fotoğraf olarak tanınsın ve böyle kabul edilerek her tarafa dağıtılsın.” diyerek beğenisini dile getirdikten kısa bir zaman sonra kardeşleri “ressam-ı hazret-i şehriyar-i” rütbesiyle şereflendirerek yükseliş dönemlerinin fitilini ateşlemiş oluyor.

    şimdi gelelim unvanın elden gidişine...

    1870’li yılların başında istanbul’a gelen rus dükü nicola, taşı toprağı altın istanbul’a ayak basan çoğu yabancı gibi soluğu pera’da, abdullah biraderler’in stüdyosunda alarak bir fotoğraf çektirmiş ve abdülaziz gibi çıkan sonuçtan o da oldukça etkilenerek bu sanatçı kardeşlere karşı saygı ve muhabbet beslemişti.

    bu tanışıklıktan birkaç sene sonra başlayan ve osmanlı tarafı için oldukça hazin geçen 93 harbi (1877-78), rus ordusunun 26 şubat 1878 tarihinde san stefano’ya*, bugünkü adıyla yeşilköy’e kadar gelmesi gibi bir hüsrana sahne olmuştu. o sıralar yeşilköy’de arakel dadyan bey’in konağında kalmakta olan dük nicola, abdullahlardan kevork’u yanına çağırttırarak o gün konakta kendisiyle birlikte olan ve içlerinde rus ordusunun önemli generalleri de bulunan 107 kişilik bir grubun fotoğrafını çektirdi.

    kevork abdullah, toplu fotoğraf faslı bitince dük nicola ve generallerle koyu bir muhabbete giriştikten sonra generalleri kendi evine yemeğe davet etmek gibi bir hataya düştü ve çok geçmeden bu haber bir jurnalle yıldız’a uçtu. abdülhamit kulağına gelen bu havadisten sonra abdullah biraderler’den padişah tuğrasını ve sultan fotoğrafçısı unvanını tabelalarında ve fotoğraf kartlarında kullanma haklarını 1890 yılına kadar geri vermemek üzere geri aldı.

    bu gelişme dönem itibariyle ünü avrupa’ya kadar yayılmış, yerli ve yabancı basında kendilerinden takdirle bahsedilen ve osmanlı’da fotoğraf denince ilk akla gelen isim olan abdullah biraderler’in işlerine ne kadar zarar vermiştir bilemiyorum; ancak bir prestij kaybına uğradıkları muhakkak.

    hepsi ve daha fazlası için engin özendes’in kendileri hakkındaki kitabını şiddetle tavsiye ediyorum.

  • orantısız zeka göstergesidir.
    bu ülkenin yobazı haggaten gerizekalı arkadaş. gerizekalılığın bir dibi olsaydı orada türk yobazı olurdu. ekşi sözlük de bildiğin gerizekalılığın prim yaptığı bir yer işte.

    maymun-insan, kaburga kemiği-kadın meselelerine hiç girmeyeceğim. durum şu. ateistler maymunun değil onun atasının milyonlarca yıl evrim geçirdikten sonra insan olduğuna inanır. bildiğin maymunun birkaç yılda insan olduğuna değil.
    salaklar.

  • gezi parkı ile ilgili son konuşmasını gözlerim gördü, kulaklarım işitti ama bir türlü inanamadım. yıllardır programıyla sabahladığım hınzır, aykırı, cesur, muhalif adam bu değilmiş heralde; ya ben çok yanlış anlamışım ya da kendisi haysiyet kavramını belli bir menfaat karşılığı askıya almış. düşünebildiğim en iyi ihtimal çocuğu ile tehdit edilmiş olması. para karşılığı satılma olasılığını düşünmek gençliğime ihanet olur.

    gelelim %0 ihtimal veriyor olsam da, gerçekten dediklerine yürekten inanıyor olabilmesine, veya kendini bunlara inandırmış olabilme ihtimaline..

    sevgili okan, "hava güzeldi", "tek sebep bu" demişsin.. 31 mayıs cuma akşamı ben arkadaşlarla teras partisindeydim, hava da güzeldi evet. çok eğleniyorduk, mangal + içki + kızlar anlarsın. hiçbir kuvvet beni oradan alamazdı o gece, keyfim yerindeydi; ta ki facebooka girene kadar... taksimde oturma eylemi yapan insanların kafasının gaz kapsülü ile patlatıldığını, tomalar ile havada takla attırıldığını, böcek muamelesi yapıldığını gördüm. gözlerim doldu, sinirden nefesim kesildi, yerimde duramaz oldum, fırladım. insanlar nasıl başka insanları bu kadar kolay yaralayabilirdi? orada göz göre göre demokrasi katliamı yapılırken, benim ve herkesin konuşma özgürlüğünü savunan insanların öldürülmesini nasıl evde oturarak izleyebilirdim? biramı yudumlamaya devam etsem çocuğuma ne diyecektim, nasıl yüzüne bakacaktım ileride? sen nasıl bakacaksın? ona da mı palavra sıkacaksın? eğlenmeye gidiyorlar demişsin, oraya her gidişimde başıma bişey gelirse diye aileme yazdığım notu çalışma masamın üstünde bıraktığımı biliyor musun?

    "ne sizden ne onlardanım, tarafısızım" demişsin.. burada taraf yok okan, yanlışa yanlış diyebilmek var. sen yanlışa yanlış diyemediğin için tarafsın.

    sen mi çok iyi oyuncuydun bu anarşist muhalif adamı oynarken, yoksa biz mi çocuktuk o zamanlar?

    edit: http://www.youtube.com/watch?v=nbuje8kto-i

  • ne yazıyor acaba diye ensesine doğru nefes vererek şöyle bir eğilip bakınca "n'apıyosun be" diye tersleyen kız. manyak mıdır nedir.

  • (bkz: bilimsel demagoji)

    --- spoiler ---

    ulan o değil de herif 50 yıl sonra zibilyon ışık yılı uzaktan geldi "benim koç gibi bi oğlum vardı lan o nerde?" demedi ya ben ona bittim. kızıyla biraz aforizma parçalayıp direk manita peşine galaksilere yelken açtı hıyar. o çocuk bakar mı şimdi sana yaşlanınca?
    --- spoiler ---

    editto: spoiler ver dediler geldik.

  • -hayattan beklentin nedir.
    -bir ev, bir araba, mutlu bir aile yasantisi, (omrumun sonuna kadar kiclarini yikayip bakmak zorunda kalacagim) sevimli 2 tane cocuk. yani genel olarak bunlar. (ne bekliycem mina koyiim. yeteri kadar parayi kaldirip istifayi basmak ve sizin gibilerin olmadigi yerlere yelken acmak.)