hesabın var mı? giriş yap

  • "evrenin başka yerlerinde de zeki canlıların var olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye dek bizimle hiç irtibata geçmeye çalışmamış olmalarıdır"

  • anadolu'nun taçsız kralıdır.
    bu küçük şehirle üniversitede tanıştım ve beni 4 yıl misafir etti. insanlarıyla, yönetimiyle, hoşgörüsüyle burası nasıl türkiye dedirtmiştir.
    bir anımı anlatacağım müsadenizle.
    yıl 2009 ya da 2010. okul çıkışı otobüse bindim. elimde kocaman teknik resim çantası, beynimde günün tüm yorgunluğuyla koridor tarafında bir koltuğa oturdum. ilerleyen duraklarda otobüs tıklım tıklım dolmaya başladı. bu sırada yaş ortalaması artmakta ve bu da beni ciddi derece de husursuz etmekteydi. koltuk sevdasına kapıldım. bu koltuktan kalkamazdım. aklımda bu keskin hesapları yaptığım sırada masmavi gözleriyle tontiş bir teyze benim yanımda dikildi. artık vakti gelmişti. kalkmak için yeltendiğim sırada o güzel türkçesiyle "otur oğlum otur, akşama kadar derste zaten yoruluyosunuz, ben gezmek için bindim bu otobüse seni rahatsız etmek için değil" dedi. eskişehir böyle bir yer işte. eskişehir süper bir yer.

    debe editi : (bkz: minik eymen'e yardım ediyoruz kampanyası)

  • sene 1997
    istanbul'a yeni gitmişim.
    çocukluk arkadaşım, can dostumla kadıköy postanesinin önünde saat 1'de buluşacağız.

    ben avrupa yakasından iett ile geliyorum. fırtına, kar, buz. rüzgar, insanın bir kulaklarından girip diğerinden iki misli çıkıyordu. deve katarı ağır aksak ilerliyordu. hava kül ve katran kokuyordu. manzara tam benlikti. neyse dağıtmayalım konuyu.

    kar, buz, trafik derken benim saat 1'de kadıköy'de olamayacağım belli oldu. başladım stresten kaşınmaya, "ya arkadaşım bekleyemez çekip giderse" diye. muhtemelen benim kar, fırtına, trafiği görüp geri döneceğimi de düşünmüş olabilirdi. ama ne olursa olsun gidecektim, geri dönmedim. saat oldu 2, daha yeni boğaz köprüsündeyiz, gıdım gıdım ilerliyor otobüs. saat oldu 2,5, sonra 3. hala varamadık amısına koduğum kadıköyü'ne. "arkadaşım şimdi çoktan gitmiştir, nasıl döneceğim bir daha aynı yolu" endişesi sardı, bitirdi beni. saat 3,5'a doğru kadıköy'de oldum, düşe kalka koşarak postaneyi buldum. "yok yok kesin gitmiştir, beklemez bu kadar saat" diyorum bir yandan. postanenin ön tarafından göremedim onu. dizlerimin bağı çözüldü. hafif diğer tarafa doğru baktığımda, karın, soğuğun ortasında tir tir beni bekleyen arkadaşımı gördüm. vazgeçip gitmemiş, it gibi titrese de beni beklemişti. koşarak sarıldım ona. garibim, 2,5-3 saate yakın beni beklemiş o soğukta.

    -işte böyle buluşuluyordu.

    şimdiki gibi kimse dakka başı osuruk gibi "qanka 10 dakikaya ordayım" diye birbirine mesaj atamıyordu ama insanlar bıçak gibi sertti, mertti.

  • sabah üst düzey bi yöneticimizle kahvaltıdayız.

    ben: x bey çiğnemeden yutuyosunuz, toplantıya var daha, niye hızlı yiyorsunuz?

    x: biz 9 kardeştik.

  • bitcoin'in son 6 aydaki yolculuguna ve gelecegine bakalım. yeni ath (all time high) belli ki etf onaylariyla gelecek. sec'in kararini beklemeden bayraklari asmamak lazim, biz amazon, walmart ne haberler gorduk ve yasadik derdim ama an itibariyle bu onay geldi.bitcoin'in yükselişinin arkasında bu etf onayı ve muhtemelen hiçbir yerde bahsedilmeyen kasım ayında yapılacak taproot güncelleme haberlerini şimdiden fiyatlamasi yatıyor.

    taproot güncellemesi ile bitcoin, bir cok ozellik kazanacak, bugüne kadarki en büyük yenilikler gelecek ve haliyle bu beklenti şimdiden satın alınıyor. bu güncelleme, madencilik verimliliği ve gizliliğini artırmakla birlikte kullanıcıların mahremiyetini de güçlendirecek. bitcoin, bu güncellemeyle ethereum'da bulunan akıllı kontratlar özelliğini de bünyesine ekleyecek.

    bu surecte neler ogrendik?

    herkes gormustur ki bu piyasanı dinamikleri farklı. 2 hafta once dolar endeksi yükseliyor diye ciddi manada dusus bekleyenler vardi, 2 o günden bugune kadar btc nerdeyse yüzde 50 artacak, insanları yanılttılar. hala burada sp boyle oldu, bu da boyle olacak gibi korelasyonla insanlara akil verenler var. evet dolar endeksini, sp'yi takip etmek elbette onemli ama farkli piyasalar ve göstergeler arasında bu kadar net ve sabit korelasyon olsa, herkes her zaman kazanirdi degil mi? evet. kazanıyor mu? hayır.

    yine herkes gordu ki 'cok yukseldi, simdi dusecek' mantigi da bu piyasada gecerli degil. 43 seviyesinden 55 seviyesine nerdeyse soluksuz yukseldi cunku balinalarin maliyeti yüksekti, short tarafına gecebilmeleri icin önce açtıkları long pozisyonlarını kapatabilecekleri kadar alıcı bulmaları gerek, sonrasında gecen seferki dususteki gibi short açacaklarında yine bu seviyelerde long açacak kadar alıcı bulmaları gerek..bu ortamda zor bulurlar haliyle yeni ath gelmeden, hatta alt coin rallisi gelmeden tekrar dusus basmalari zordu ve nitekim de olmadı. daha zaman var.

    peki neler yapacağız?

    oncelikle asla marjin islem oynamiyoruz. kumarhaneye gittiniz, poker oynayacaksiniz. tek sartlari var; karşı tarafın elinizi her daim gormesi. oynar miydiniz? bu soruya cevabinizin hayir olduguna eminim, o zaman borsa tum elinizi gorurken, her seye hakimken, oyunun marjın islemlerini patlatmak uzere oldugu piyasada marjin islemi neden oynuyorsunuz? lütfen marjın islemden uzak durun, bu bir kumardır, bugun kazanabilirsin ama yarin kesin kaybedeceksin. hele ki bir alt coin rallisinin esigindeyken hic ama hic gerek yok.

    burada daha once yazdigim, debe ve eksi seyler'e giren acemi hatalarına mutlaka bakin ve bu hataları lütfen ama lütfen tekrarlamayın.

    simdi neler olacak?

    diger etf onaylari ile ilgili ters bir karar çıkmazsa, bitcoin athsi gelir, dominans yükselmesiyle altcoinler biraz daha ezilir gibi duruyor. bu noktada panik yapmamak gerek; her zaman yükseliş oncesi bir korku psikolojisi oluşturuyorlar, bu ağır baskı sonrası coinler kafayı kaldırdığı anda yatırımcı zarar azaldı yada zarar cikti mantigi ile pozisyonunu kapatmayı tercih ediyor, tam o anda ciddi yükselişler geliyor ve istediklerini ele geçiriyorlar.

    dolayisiyla orta vadede bitcoin'in ath sonrası yataya bağlaması, dominant gevşemesi ve eth-bnb gibi ana alt coinlerin fitili yakmasıyla bir alt coin rallisinin baslayacagindan soz edebiliriz.

    malinize sahip cikin, bu korku psikolojisine kapilmayin. stopsuz islem yapmayin, bu piyasada para kazanmak kolay, zor olan kazandigin parayı kaybetmemek.

    peki bogada bizi neler bekliyor?

    bu boganin gecen sene yasadigimiz kadar yuksek carpanli bir boğa olacagini tahmin etmiyorum ama umarım doğru yerde, dogru zamanda olursak yine guzel kazanabiliriz. öncelikle tabii ki yaptigimiz yatırımda daldan dala atlamiyoruz, sıra elbet bize de gelecek. yukselmis coin satmak icindir, almak degil! bir cok kisinin yaptigi hata su; elindeki coin yukselmedi diye, onu satip yükselen coine fomo ile giris yapmasi, dolayisiyla fiyati sismis ve yüksekten aldigi coinin düzeltme yaparak dusmesi ve o sirada sıranın sattigi cine gelip, sattigi coinin yukselmesi. bu hepimizin en az 1 kere de olsa yasadigi bir durum ve tamamen zarar yaziyor, lütfen bunu yapmayın!

    peki en cok potansiyeli olan coinler neler?

    1. binance'nin bsc agindaki coinler icin 1 milyar dolarlik fon olusturmasi boganin fitilini yakan hareketlerden bir tanesi. dolayisiyla bu boğa sezonunda bsc conilerinde ciddi yükselmeler görebiliriz. bu bogaya binance'in sahibi cz'nin damga vurmasi cok muhtemel. bsc'nin ana coini twt diyebiliriz, sonra da sxp, reef, bel, auto gibi bsc coinlerini sayabiliriz ki bel daha gecen gun tek mumda %75 yaptı, altlar ezilirken twt ve reef sayili yukselen coinlerden oldu. diger bsc coinleri: bnb, ont, cake, c98, 1inch, alpha, bake, inj, xvs, vidt, pnt. aralarında hala ucuz olanlara bakabilirsiniz. ucuz olani anlamak icin fiyat degil, market cap ana kriter.

    2. daha orta vadede fan tokenleri ciddi anlamda hala ucuz. dusunurseniz fan tokenler kullanılabilirlik bakımından aslında diğer projelerden daha gecerli ve daha cok umut vaat ediyor..malum oyun coinleri dahi son donemde büyük sürprizler yapabiliyor, cunku oyun içerisinde kullanım alanı var. koskoca büyük dünya kulüplerinin değeri 50-60 milyon dolar civarında geziyor, inanilmaz dusuk bir market cap. geçen sene bile fan tokenlor bu kadar bilinmezken şampiyon olanlar, avrupa kupalarında basari elde edenler ciddi prim yapmıştı. yakından takip etmek gerek. ornegin psg coinin hareketlerine bakarsanız; mactan önceki gun alan, macta gelen galibiyetle beraber yukselisle satan bir cok insan var. cok kar olmasa bile %5-%10 günlük karlarla ayrilabilirsiniz. bu noktada hepiniz 100x-200x yapan on satislari duymussunuzdur. bu devirde bu satislar cok guzel kazandirsa da bunlar icin en az 2-3 bin dolarlik maliyetler, bu miktardaki yuksek parayi kilitlemek gerekiyor ki bir cok kiside boyle bir butce yok cok doğal olarak. ancak bu noktada dusuk miktarlarla da girebileceginiz fan token on satislari da oldukça basarili olabilir. hemen hemen hepsi guzel kar birakti. gecen ay inter fan token satisi 2x verdi, nerdeyse garanti, cok guzel bir kar. bunlara nasil katilacaksiniz? sirasiyla once chiliz.net'e üye olup, sonrasında telefonunuza socios uygulamasini indirir ve üye olursanız, socio'a yollayacaginiz chilizler ile on satislara katilabilirsiniz. uygulamada fan token on satisi basladiginda tuttugunuz chilizlerle on satisa katilabilirsiniz. ozellikle dusuk butceli dostlarin butceyi arttirmasi icin guzel firsat oluyor.

    sirada ayin 19un de gerceklesecek olan flamingo token on satisi var, bence basarili olacaktır. mutlaka katilin derim.

    3. oyun tokenlerinin da fan tokenler gibi kullanım alanları mevcut ve potansiyeli cok. hatirlarsaniz daha cok yeni axs, slp gibi oyun tokenleri ciddi yükselişler yasadi. bu oyunların kullanim alanlarinin artmasiyla, yeni yükselişler de görmek mevcut. bu oyun tokenlerini yazmak gerekirse hacimlerine gore sirasiyla: axs, eni, gala, sand, egg, ilv, alice, atlas diyebiliriz. bu noktada dikkat cekmek istediğim en buyuk coin star atlas dediğimiz atlas. bence aralarında potansiyeli en cok olanlardan ama su ana kadar en az fiyatlayanlardan. bu coini amerika'nin binance'i diyebilecegimiz ftx borsasindan alabilirsiniz.

    4. ftx borsasi coinleri. neden onemli? trendi okumak bu noktada cok degerli. mayis ayinda ne olmustu? cin'in dijital yuan cikarmasiyla birlikte bitcoin hakkında fud yapması, madencileri yasaklaması, madencilere amerika'nın sahip cikmasi ve su an muhtemel gelecek etf onayları ile bitcoin'de direksiyonu ve liderligi amerika aldi. dolayisiyla sahibi biden'in baskan olmasında onemli rol oynayan ve amerika'nin en zenginlerin biri olan bu borsanın giderek gucunu arttırması cok normal ve bunu yapmak icin de binance'de cz'nin yaptıgı gibi kendi coinlerine gereken destegi ve yükselişi yaşatacaktır. ki bunu 20 dolardan neredeyse 200 dolara gelen sol ve yine destekledikleri srm, ftt gibi cinlerin yaptıgı hareketler ortada.

    tum bunlarla beraber star atlas, hem oyun tokeni olması, hem ftx borsasında olmasıyla bence ciddi potansiyele sahip. ftx borsasina buradan üye olup, star atlas alabilirsiniz.

    unarim hepimizin kazancli ciktigi bir ralli bizi bekliyordur, lutfen ama lutfen ac gozlu olmayin, kar almayi unutmayin, marjin islemler acmayin ve en onemlisi daldan dala atlamayin, stratejinize sadik olun.

    unutmayin; banka hesabinizda gormedikce kazandiginiz para sizin degildir ve bu piyasada zor olan kazandiginizi korumaktir.

    not: ben her zaman bana yardimci olan birisine (ornegin youtube'da urun incelemesi yapan biri) elimden gelen tek ve bedava tesekkur yontemi olarak urunu referansli linkinden aliyorum. daha once de bu yuzden gonlum rahat paylastim, o yuzden posttaki linkler de referanslidir. size az da olsa herhangi bir konuda yardimci oldugumu dusunuyorsaniz tesekkur edebilirsiniz :) herkese bol kazanclar!

    edit: dostlar herkesi kendi gibi sananlar var ve sizleri ingilizce bile bilmezsiniz, arastirmazsiniz diye asagilayanlar var, bunlari kaale almayin. bunlarin yazarken yapilan kelime hatasiyla genel kaniya varip, ath ne oldugunu bilmiyor diyecek kadar cahil cesareti olabiliyor. mart ayinda sozluk icin yazdigim kripto para terimler sozlugune bakabilir ahkam kesenler. takip ettiklerimden aldigim guzel mesajlar mutlu ediyor, varolun!

  • bizim peder hoze takmış kafaya, evlendirecek beni, benim arkadaşları yakalamış onlarla dertleşiyor.

    -söyleyin şu arkadaşınıza da evlensin artık.
    +ya x amca bizim söylememizle evlenir mi o hiç?
    -evlenir evlenir, bizim yaşar'ın kızı var izmir'de onu alsın, yaşar çok iyi arkadaşım benim.
    +ya bakalım senin oğlan kızı beğenecek mi x amca?
    -beğenir, ne beğenmeyecekmiş.
    +ya bakalım kız senin oğlanı beğenecek mi?
    -beğenir, ne beğenmeyecekmiş.
    +bakalım babası kızı verecek mi bizimkine.
    -verir verir, adam çok iyi arkadaşım, sarhoş demez, kumarbaz demez verir kızını, kırmaz beni.

    adam malını biliyor abi.

  • (3)

    --- son demler ---

    sağırlığıyla, kendini tanıma ve insanlara seslenme çabasıyla geçen nicel açıdan çok verimli bir 2. dönemden sonra, tamamen sağır olduğu, dolayısıyla tüm o mücadelenin bir senteze ulaştığı 3. döneme geliyoruz (1815-27). bu dönemde sayıca çok az eser vermiş durumda. gerçi o kadar büyük ve sıra dışı eserler ki, her biri üzerine ciltler yazılabilir, insan hayatını onları anlamaya adayabilir. bu anlamda sözlükteki bazı yazarların bahsettiği “beethoven’in olayını anlamanın zorluğu”na özellikle bu dönemi itibariyle katmamak elde değil. ilk dönemi müziğin, koşulların ne olduğunu anlamak amacıyla hocalarından kopyalayarak bestelediği bir dönem, ikinci dönemi de, ilk dönemde öğrendikleri yoluyla kendini tanımaya, sağırlığıyla ve dönemiyle hesaplaşmaya odaklandığı bir dönem ise, o vakit üçüncü dönem, kesinlikle bakışını geleceğe ve müzik denen şeyin içsel özelliklerine çevirdiği bir dönem olacaktır. artık müziğin durumunu, ne şekilde evrimleşeceğini görmeye başlamış ve bu yönde daha olgun, büyük kalibrede eserler üretmiştir. buradan birkaç eser seçip didiklemek lazım. başlamak için en net örnek yine piyano sonatlarıdır heralde.

    piyano 1750-60’larda icat edildiğinden o yana besteciler piyano üzerine sayısız müzik ürettiler. ancak hem o dönemlerde piyano’nun daha gelişimini tamamlamamış olması hem de bu çalgının niteliklerini hemen anlayacak bakış açısına sahip olmamaları yüzünden piyano için bestelenen eserler daha çok, öncülü klavsen’e yaklaşan, veya orkestradan devşirilmiş bir müzik gibiydi. mozart’ın, haydn’ın ve beethoven’in ilk iki döneminin sonatları bu yöndedir. appassionata ile içsel hesaplaşmasının doruğuna erişen ve tamamen sağır olup, ses ile olan savaşını da kaybeden beethoven, bu sefer bakışını piyanoya yöneltti. çok ilginç biçimde bu artık fiziken duyamadığı çalgının gerçek niteliklerini görmeye başladı. “hammerklavierçekiçli klavye sonatıyla başlayan ve olağanüstü op.110 ve op.111 sonatlarıyla sonlanan bu son yazdığı 6-7 adet piyano sonatı, tarihte piyano’nun piyano olarak kullanıldığı ilk eserlerdir. pedal teknikleri, ses yoğunluğu* gibi piyanoya özel olan ne varsa hepsini birer birer bu sonatlarda keşfetmiştir. metal iskeletli piyanonun * icadı da bu yıllara denk gelir. beethoven’in son sonatları açık ki, öncül ahşap iskeletli piyanonun * veremeyeceği bir sesi talep etmişti. dolayısıyla dönemin piyano yapımcıları her ne kadar onun müziğinden yaka silkseler de, bugün kulandığımız pianofortenin icadını biraz da bu sonatlara bağlamak abartma olmayacaktır. eğer tüm 19. yüzyılı piyanonun ses yoğunluğunun güdümünde bir müzik olarak kabul edersek, bu keşfin ne derece önemli olduğunu kavrayabiliriz. zira beethoven’in yaptığı bu ilk ciddi sondajdan sonra sadece chopin piyano denilen çalgının ruhunda daha derinlere inebilmiştir..

    oda müziği alında son yaylı dörtlüleriyle beraber en şaşırtıcı eseri ise op.133 grosse fugue* dür. beto bu eserinde ilk defa “kulağa hoş gelmeyen müziğin de güzel olabileceğini” deniyor. gerçi daha önce senfonilerinde, piyano ve keman sonatlarında arada gerilim yaratması amacıyla böyle tonal açıdan zorlayıcı bölümler koymaktan çekinmemişti. öte yandan burada ilk defa, uzun uzadıya düşünülmüş, estetik bir karar olarak besteleşiyor. ota boka bach referansı vermek istemiyorum ama dayanamam. tarihte daha önce böyle bir çalışma bildiğim kadarıyla sadece bach’ın ‘kromatik fantezi ve füg’ eserinde karşımıza çıkmıştı. daha önce söylediğim 16. yy’da yerleşen “tampere” sistemi nedeniyle bestecilerin temel çabası en önce müzikal tonları, bunların birbiriyle ilişkisini kavramak ve bunları en ustaca, dinleyene haz verecek biçimde kullanmaya çalışmaktı. 20.yyda ise tersine, temel çabaları bu sefer yerleşmiş sistemi yıkmak olacaktı. işte bu iki dönem arasındaki 400 yıllık süreçte sadece bach, beethoven gibi birkaç saf deha, perspektiflerini kaydırıp bu tonal yapının dışına çıkmayı sistemli bir biçimde denemişler, buradan büyük bir heyecan üretebilmişlerdir. ellerinden, ve talep ederlerse, ayaklarından operim.
    https://www.youtube.com/watch?v=xezxjw_s0qs

    bu son dönemin kişisel olarak üzerimde en etkili olan meyvesi ise missa solemnis’dir. katolik dini müziğinin temeli diyebileceğimiz missa formunda böyle büyük bir eser vermesi pek beklenmeyecek biriydi beethoven. ne o zamana kadar birkaç küçük eser dışında beto’nun dini bir yanını görmüştük, ne de missa’lar artık eski popülerliklerindeydi, ümmet’den burjuvaya evrilen kent insanının müzik zevkinde artık eskisi gibi bir yer tutuyorlardı. zaten demode olmasa bile ortada pergolesi’nin stabat mater’i, bach’ın “si minör missa”sı ve mozart’ın requiem’i gibi aşılması pek mümkün olmayan güce, büyüklüğe, derinliğe sahip eserler vardı. yeni müzik, yeni biçimlerle kendini anlatmalıydı. lakin bizim beto yine başına buyruk gitti ve sonuç itibariyle o aşılamaz eserler ligine bir yenisini eklemeyi başardı. missa solemnis günümüzde, aynı yıllarda bestelendiği 9. senfoni’nin popülerliğine, tarihsel önemine sahip olmasa da özellikle ‘benedictus’taki muazzam keman solosu ve ‘agnus dei’ bölümlerinde tam olarak kavranması belki de imkansız bir metafizik düzleme çıkmayı başarmıştır. https://www.youtube.com/watch?v=ypnmybfsqty

    gelelim ünlü 9. senfoniye. bu eser konusunda kısa bir araştırmayla benim yazabileceğimden daha ayrıntılı pek çok yazı bulunabileceği için uzatmayayım. ancak koral eklenmesinin son anda verilmiş bir karar olduğunu söylemek gerekiyor. beto bu en büyük senfonisinde, senfoni biçeminde bir takım eksiklikler, ya da ileride biçimlerin erimeye başlayacağını hissetmiş olmalı ki ilk üç bölümü yazdıktan sonra, son bölüme daha önce denenmemiş biçimde insan sesi katıyor, geleceğe de bu şekilde uzanıyor. beethoven senfonileri, öldükten sonra 19.yüzyılın radye temeli oldular. sonradan bestelenmiş her senfoni adeta onlar üzerine inşa edilmişti. 9. senfoni de bu açıdan bir talihsizliktir. çünkü her bestecinin aklında onu aşmak veya bambaşka birşey besteleyebilmek vardı. sırf bu nedenle brahms’ın ilk senfonisini yazması 20 yıl sürdü. bruckner ve mahler ise senfonilerinde 9 sayısına geldiklerinde korkmaya, artık besteleyememeye başladıklarını söylediler. 9, deyim yerindeyse yüzyıl boyunca kara bir bulut gibi havada dolaşmıştır. ona bakanların kendilerine çeki düzen vermesini sağlamıştır. müziği zaten genel olarak 19. yüzyıl boyunca o derece belirleyici olmuştur ki. örneğin brahms, wagner ve berlioz, o’nun açtığı yoldan gittiklerini söylemişlerdir. brahms ile wagner birbirine tam zıt bir anlayışla müzik yaparken berlioz, kendine has çılgın armoni dünyasıyla, bunlarla aynı düzlemde bile değildir oysa ki... http://www.youtube.com/watch?v=ujewuv-liye