hesabın var mı? giriş yap

  • beni adamdan sayıp alacak örgüte zaten ben girmem.

    edit:
    yukarıda yer alan repliğin ferhan şensoy'un efsanevi pardon filmine ait olduğu her ne kadar sözlük camiasınca anlaşılmış olsa da, bazı yazarlar yine de filme atıfta bulunmam gerektiği yönünde uyardılar.
    düşündüm ve haklı buldum.
    işte o repliğin geçtiği sahne
    bu muhteşem filmi hala izlemeyen varsa hemen izlesin diyorum.

    debe edit:
    çok sayıda yazar arkadaş, özelden mesaj yazarak bu repliğin groucho marx'a ait olduğunu belirtti.
    zaten sözlükte de daha önce yazılmış.
    (bkz: #22508435)
    woody alllen'da annie hall adlı filminde bu repliği kullanmış.
    bilmiyorduk, öğrenmiş olduk.
    bilgilendiren yazar arkadaşlara teşekkür ederim.

  • belki defalarca yazılmıştır fakat tekrar hatırlatmakta fayda var. en azından ben hep şu demeciyle hatırlayacağım kendisini.

    bir röportaj esnasında kendisine, en basit hazırlık maçında bile neden bu kadar çok koştuğunu, son ana kadar terlediğini soruyorlar.

    verdiği yanıt: ben fakir bir balıkçının oğluyum. babam bir kaç balık için bütün gününü harcardı. benim kazandığım paranın çok daha azı için insanlar çok ağır işlerde ve çok ağır şartlarda çalışıyor. ben 90 dakika koşmuşum çok mu?

    bu adamı en net özetleyen cümlesi budur arkadaş. helal olsun aldığın her kuruş. özleyeceğiz sarı reyiz.

  • 2016 ' da birini öldürüp 2 yıl sonra şartlı tahliye almış. ee senin hukuk sistemin birini öldüren cani bir insanı 2 yıl sonra tahliye ederse,bu cani " ne de olsa birini öldürsem 2 yıl yatıp çıkıyorum. canımın istediği , sinirlendiğim birine yine sıkar onu öldürüp 2 yıl yatar çıkarım " demiştir.

  • ister şov olsun ister gerçek, kızı öldürülmüş bir babadan aklıselim içinde davranmasının kesin bir koşul olarak beklenmesi, öyle davran(a)madığı zaman da "yetti be, şaşırtıcı, şovmen, sinirli, alkolik" diye eleştirilmesi gerçekten garip.

    yahu bir insan çıldıramaz mı, deliremez mi? sözkonusu neden yeteri kadar büyük değil mi sizce...?

    inşallah sizin dediğiniz gibi şovdur da zavallı adam o derece acı içinde değildir.

  • esimle gecen sene hollanda'da is bularak yaptigimiz eylemdir.

    kisa yoldan koseyi donmek icin ahlak disi isler yapmadigimiz, ne o tarafa ne bu tarafa yanasmadigimiz, siralara kaynak yapmayi bile beceremedigimiz icin azinlik oldugumuz ulkemizden bir bilinmezlige acildik tutunur muyuz, irkcilikla karsilasir miyiz, aralarina girebilir miyiz diye binbir turlu endiseyle...

    buradaki hollandali arkadaslarimizin tabiriyle 'onlardan biri oldugumuz icin' hicbir irkcilik, kotu tutum, terslik yasamadik. bir an bile pisman olmadik, bilakis bir terslik olur da geri donmek zorunda kaliriz diye milyonlarca b plani yaptik. insanlarin rahat, kasmadan is yaptigi bu ulkede turkiye'den alismis oldugumuz tempoda calismaya devam edip isverenlerimizi hayret icerisinde biraktigimizdan su an ikimiz de belirsiz sureli (permanent) kontrat almis bulunuyoruz ve kesinlikle geri donmuyoruz.

    inandigimiz tek bir hayat var o da bu dunya ustunde, cok kisa ve buradayken cok guzel. uzun yok, onu basa getiren curumus yozlasmis insanlar yok, etini kemigini somurup sirf yurtdisina tasiniyorsun diye yil sonu ikramiyenden para tirtiklamaya calisan etikten bihaber yoneticiler yok, yukselmek icin ustune basmaya calisan iki yuzlu is arkadaslari yok; yolda seni tanimadigi halde gulumseyip selam veren insanlar var, ulkende bomba patladiginda seninle acini paylasan is arkadaslari var, gelismen mutlu olman icin cabalayan yoneticiler var. ve herseyden ziyade bir turkiye'de kadin olmak var, bir de burda... kisacasi yazik turkiye'de gecen 26 seneme.

    imkani olan arkasina bakmadan kacsin.

  • kimsenin isimlerin telaffuzu konusunda tek kelime etmediğini görüyorum. jeyms hayms döbürün möbrün diye geziyordunuz amk, spiker ja co fiyuğ deyince sik gibi kaldınız di mi lan? cahil ibneler. doğrusu fiyg huyf kiyfm.

  • sinema ve dizi tarihinin en tarz sahibi işlerinden biri olan peaky blinders'ın beşinci sezonu yayınlandı. bu sezon yaklaşık elli dakika süren altı bölümden oluştuğu için de bir çırpıda bitiverdi. şimdi yeni sezon nasıl olmuş birlikte bakalım.

    --- spoiler ---

    peaky blinders'ın hikayesi bildiğiniz üzere hırslı bir adam olan thomas shelby'nin ekseninde hareket ediyor. geçtiğimiz dört sezonda da tommy'nin hızlı yükselişine şahit olmuştuk. bu durum hem karakterin özüne uygundu hem de izleyiciyi çeken bir aksiyon yaratıyordu. ancak dizinin yaratıcısı olan steven knight bu sezon çok ustaca bir karar ile tommy'i duraklama dönemine sokmuş.

    bu neden böyle? çünkü sürekli yukarıya tırmanan bir hikaye yazarsanız sonunda gerçeklikten koparsınız. tommy nihayetinde birmingham'dan çıkan bir suç organizasyonunun lideri. şu an geldiği konum bile fazlasıyla yüksek. bu yüzden steven knight, bu sezonda tommy'i geldiği yeri korumaya çalışırken göstermiş. çünkü yükselmeye devam etse dizinin finalinde ikinci dünya savaşını falan kazanması gerekecekti. bu da bir suç draması için hayli fantastik bir son olurdu.

    ancak bu durum bir eksiklik yaratmıyor. çünkü dizi bu mekaniğe kendi tarzının dışında çıkmadan adapte olmayı başarmış. bunu nasıl yapmışlar? öncelikle dizideki kötü karakterin amacını değiştirmişler. diğer sezonlarda tommy bir şeyler istiyordu ve antagonist olan karakter onun bu isteklerine ulaşmasını engelliyordu. ya da onu kendi amaçları için kullanıp yok etmeye çalışıyordu.

    bu sezondaki ana kötü olan oswald mosley'nin amacı ise tam olarak böyle değil. gerçi karakter bir enigma olduğu için tommy ile ortaklığı nereye kadar sürecek bilmiyoruz ancak kısa ya da orta vadede tommy'i ya da onun işini yok etmeye çalışmıyor en azından bu anlaşılıyor. ancak tommy'nin derdi zaten shelby company'i ayakta tutmak değil artık. çünkü michael'ın kaybettiği büyük miktara rağmen hiçbir şey olmamış gibi devam edebilecek durumdalar. bu sezon tommy'nin saldırıda altında olan kısmı ise egosu.

    çünkü tommy artık ihtiyaçlar hiyerarşisinde yukarı çıkmış bir insan. geçinmek, güvenlik yada toplum tarafından kabul görme işini çözmüş. şimdi ise piramidin en yukarısını hedefliyor. bunu da bu sezonun birinci bölümünde söylediği "tanrı değilim... henüz." repliğinde anlayabiliyoruz. ancak mosley, tommy'i ikinci adamı yaparak bunun önüne geçiyor. hem bu nedenle hem de fikirlerini tehlikeli bulduğu için de tommy, mosley'e karşı mücadeleye başlıyor.

    mosley, tommy'nin kafasındaki imajı için ortaya çıkan ilk tehdit. dizide konumu için oluşan ikinci tehdit de ailesi olarak görünüyor ancak bunun yazım olarak çok da iyi işletildiğini söyleyemem. neden derseniz, her normal insan gibi tommy de ailesine çokça tolerans gösteriyor. dizi de bu toleransı olur olmadık yerde gerilim çıkararak kullanıyor.

    normalde olması gereken tommy'nin aldığı risklere derli toplu argümanlar getiren diyaloglar. mesela ilk sezonlarda polly ve ada bu görevi üstleniyorlardı. yazılan zekice diyaloglarla bu iki karakter tommy'nin aldığı risklere bir denge noktası oluyordu. çünkü tommy, o kadar büyük şeylerin peşindeydi ki birilerinin mantığın sesi olması gerekiyordu. özellikle polly, güçlü duruşu ile bu açığı kapatıyordu. ancak son sezonlara doğru bu karakteri çok pasif bir konuma getirdiler.

    bu yüzden izlediğimiz sezonda aile içi çatışmalar "birini seçelim de tommy'nin başına iş açsın çünkü gerilime ihtiyacımız var." denerek yazılmış gibi. o zeka ve karakteristik duruş geri plana itilmiş. bir de bu çatışmaların bir sonucu olmadığı için olabildiğince özgür davranmışlar. bu da biraz dağınık görünmüş. bununla ne demek istiyorum? şöyle düşünün michael, gina, linda yada finn aileden olmasaydı tommy bu karakterlerin gözünün yaşına bakar mıydı? tabi ki hayır. ancak aileden oldukları için tommy bu karakterlere bir şey yapmıyor. bu özgürlük de yazım sırasında ellerinde olduğu için polly'nin ve ada'nın ilk sezonlarda yaptığı cesur, iş bilir muhalefetin yerine linda'nın masadan kalkıp gitmesini, gina'nın fikirlerini yada michael'ın teklifini izlemek zorunda kalıyoruz.

    bu çok büyük bir problem mi? aslında değil. yani bir kusur değil bunlar ancak ilk sezondaki güçlü ve karakter sahibi polly'e bakın daha sonra bu sezondaki karakterlere bakın arada bariz bir fark var. benim istediğim ise daha önce böyle diyaloglar yazılabiliyorsa şimdi de yazılması. çünkü ada'nın tommy'le kütüphanede yaptığı diyalogu linda'nın vurulma sahnesine 10 kez tercih ederim.

    dizinin biraz da teknik kısmından bahsedelim. öncelikle şunu söyleyeyim, dizinin sanat yönetimi gerçekten muazzam. yani bir sahne olsun. diyelim karakter bir koridorda yürüyor. burada yerdeki halılardan duvarın rengine, duvarda asılı tablonun çerçevesinden tavandaki avizeye kadar her şey dönemi yansıtmak için ince ince seçilmiş. sizin gözünüze sokulmuyor böyle detaylar izlerken ancak her bir karede bu ince çalışma sezilebiliyor.

    dizide "karanlık" işler anlatıldığı için soğuk bir renk paleti ve bol gölgeli görseller kullanılmış. bir de diyalog sahnelerinde güzel bir kadraj kullanımı var. şöyle açıklayayım. normalde iki insan konuşuyorsa bir sahnede kamerayı karakterlerin yüzüyle aynı yüksekliğe koyarsınız, bundan sonra sağda oturan karakteri kadrajın hafif sağına alarak soldaki karakteri de soluna alarak çekiminizi yaparsınız. böylece izleyicinin yer yön duygusu şaşmaz. bu dizide ise portre çekimlerinde bu standardın çok dışında bir tercih var. mesela tommy biriyle konuşacak olsun. adamın portresini sol üst çaprazdan yada sağ alt çaprazdan falan alıyorlar. böylece hem daha fazla gölge elde ediyorlar hem de dinlediğiniz konuşmanın ve karşınızdaki karakterlerin ne kadar "çarpık" ilişkileri olduğunu bir kere daha anlatmış oluyorlar.

    dizide bu sezonda bir de yanlış hatırlamıyorsam üç dört yerde dolly-in zoom-out yapmışlar. bu tekniği yapmak gerçek hayatta biraz zordur ancak yenilikçi diyemeyiz buna çünkü vertigo filminden beri var bu zaten. ancak son dönemde pek görmüyorduk bunu o yüzden ilginç geldi bana bu tercih.

    teknik demişken dizinin muazzam soundtrack'inden de bahsetmemiz lazım. bu konuda ben dizinin tavrını cowboy bebop'e benzetiyorum. çünkü iki seri de birbiriyle aynı zamanda bulunmayan iki müzik türünü başarıyla bir araya getiriyor. gerçi bu alanda cowboy bebop'un başarısı tek denebilir ama bu dizide de quentin tarantino gibi sahneye uygun olan müziği çok iyi bulmuşlar.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak dizinin senaryo matematiğindeki bir durumdan şikayet ettim ancak bu dizi temelde bir ailenin suç dünyasındaki durumunu gösteriyor. o yüzden dizinin kalitesini çok etkilemiyor bu durum. zaten dizide ne olduğundan çok anlatım "tarzından" ve dönemden etkileniyorduk daha çok. bu alanda ise hiçbir kaybı yok dizinin.

    ayrıca başta anlattığım yükselme kısmı her dizi için bir tuzaktır. ben de bu sezonu izlemeye başlarken bundan korkuyordum çünkü tommy'nin yükselebileceği gerçekten çok az yer kaldı. ancak steven knight, gerçekten ders çıkarılacak kadar iyi bir tercih yapmış burada ve tommy'i yükseldiği noktada hareket ettirerek diziye yeni yeni alanlar açmış. bundan sonra tommy, hem kendisinden üstteki insanlarla hem yerinde gözü olan insanlarla mücadele edebilir. bu durum da nereden baksanız dört sezon daha dizinin aynı kaliteyle devam edebileceğinin garantisi gibi. zaten bu da çok önemli değil aslında. çünkü tommy, arthur ve polly'i bir odaya koyup viski içip konuştukları bir sezon yapsalar bile ben izlemeye devam ederim sırf konuşmaları ve ortamı görmek için.