hesabın var mı? giriş yap

  • bu ülkede genelleme yapmanın yanlış olmadığının en net kanıtı ülkücüler ve siyasal islamcılardır.

    ülkücüler ve siyasal islamcılar bu ülkenin kanseridir.

  • kendimde de gözlemlediğim korkunç bir eylem. tüyler ürperten bir dönüşüm. şimdi açık konuşalım: kendimizle başbaşa kaldığımız anlarda, acıkan karnımızı huzura kavuşturmak için hazırladığımız eppek arası tomato peynir gibi gıdaları yerken insanlıktan çıkmıyor muyuz? özellikle geceleri sinsi sinsi hazırladığımız eppek arasını yerken, uydurmasyon dürümleri yutarken o ekmekle o dürümle kavga etmiyor muyuz? dişlerimizi eppeğe geçirip 45 derecelik bir açıyla kafamızı sallar gibi kopardığımız her lokmada bir vahşi yaşam belgeseli tadı yok mu? normalde son derece beyefendi insanlarken, uçan kaburgalıların kanatlarını söken kratos gibi olmuyor muyuz eppek arası yerken?

    avvvvvvvvkkkk avvvvkkkk diye yutmuyor muyuz ekmek arasını? neden en sakinimiz, en beyefendimiz, en hanımefendimiz bile ekmeğe hülya avşar'ı öpmeye hazırlanan ibrahim tatlıses haşinliğiyle yaklaşıyor? sırf şu ritüel yüzünden eppek arası yemeden önce ibrahim tatlıses bıyığı takmayı düşünüyorum. insan eppek arası gıdayı alırken bu kadar mı coşar arkadaş? o yüzden böyle subway mabwey gibi mekanlarda hiç huzur bulamıyorum. sandiviçiniz kaç santim olsun diyorlar, isyan edesim geliyor. sandiviçim 10 santim olsa ne olur, 75 inç olsa ne olur efendi, sen bana vahşileşmeden sandiviç nasıl yenir ondan bahset. kendisini sandiviç, dürüm ya da eppek arası bir gıdayı yerken vahşileşmiş hissetmeyenlere leydi gaga'nın sigaralı gözlüğünden yapacağım kendi elimle. şu an ağzımda 10 adet sigara var, hepsi eşit yansın diye yaktım koydum ağzıma. fakat son sigara zamlarından sonra gözlüğün maliyeti yükseldiği için sigaraların hepsi lodos denizcisi marka. marka sempatik ama tat bir garip, inşallah ölmem...

  • çok derin ve yerleşik bi sinsilik var bu adamın içinde. gülüşüne, şakalarına, sakalına, bıyığına, giyimine, hareketlerine, her yerine sinmiş. ince, huzursuz edici bi sinsilik. sevmiyoruz.

  • bu kadındaki özgüven uğur ışılak'ta yok yemin ederim. bu kadındaki ben bilirimcilik rte'de yok. bu kadındaki "ben dünyanın en mühim garısıyam" tribi angela merkel'de yok şerefsiz evladıyım. abla sen napıyon ya?

    abla bilindik, abla tanıdık. görüyoruz bu ablayı sürekli. iş yerinde, okulda, bir metrobüs durağında, bir vapur merdiveninde, semt pazarında, avm burger king'inde. her yerdeler. çoklar.

    "yha inanabiliyor musun, bana o kadar yazdıktan sonra şimdi gidip beril'le yakınlaşıyormuş!! .ss"

    halla halla. kusura bakmayın ağzımı bozmak istemiyorum. yani burayı büyük harflerle yazdığımı düşünün lütfen; ya ne olacağıdı abla!!!

    ( haftada ortalama 9 kıza yavşayan berksanları devre dışı bırakarak konuşuyorum tabii ki. )

    ne istiyorsun tuğrul'dan? nasıl davranmasını bekliyorsun? 2331654 sene peşinden koşmasını mı? 534645 sene sana yazmaya devam etmesini mi? 3241545 sene sana yürümesini mi istiyorsun? ne istiyorsun allahın cezası ne!???!

    ne yapsın bu çocuk. tuğrul yorgun, tuğrul bıkkın. tuğrul'un tüm çabasına rağmen onu hep yedekte tuttun, ona hep semih şentürk muamelesi yaptın. artık senden umudu kesti tuğrul. onu rahat bırak. suçlu tuğrul değil. suçlu sen de değilsin gamze. suçlu kader, suçlu hayat gamze.... şaka lan şaka hemen inanıyon ya. suçlu sensin tabii ki şımarık şırfıntı!! bu arada tuğrul ne sikko isimmiş ya. iyi ki tuğrul diye arkadaşım yok. düşünsene kısaltamıyorsun da ismi. tuğ! ıyyy. iyi sözlükler.

  • yok öyle bir şey.

    şu dünyadaki en düzgün, en sevgi dolu, en yakışıklı adamlardan biriyle evliyim. zaman zaman şöyle bir aynada kendime bakıp, la bu adam neden evlendi ki benle diye sorguladığım doğrudur. kendisi arkadaş çevresinde ve benim arkadaş çevremde o kadar beğenilir ve övülür ki, bazen arkadaşlarıyla tanışmaktan bile çekindiğim olmuştur, çünkü bizim insanımızda hep bir kıyas alışkanlığı vardır ne yazık ki ve bunu da iyi niyetle yapmaz. bu adamın beni neden tercih etmiş olabileceğine dair yapılabilecek/ yapılan konuşmaları az çok tahmin edebiliyorum aslında.

    ben bu adamı "kapmak" için hiçbir şey yapmadım. birlikte olmaya başladığımızda üniversitedeydim daha, üstelik farklı şehirlerdeydik. herkes üniversitedesin, hayatını yaşa, daha karşına kimler çıkacak, böyle ilişki mi olur deyip durdu. genellikle ayda bir hafta sonu, arada sırada çok daha uzun sürelerle görüşmemize rağmen, birbirimize olan aşktan hiçbir şey kaybetmediğimizi fark edince, okul biter bitmez evlendik. etrafımdaki herkes hala, ama onun mesleği gereği hep uzakta olması gerekecek, hep yalnız kalacaksın, böyle ilişki mi yürür demesine rağmen.

    şimdi yıllardır beynimi bıdı bıdı yiyenlere bakıyorum da "amaaan şekerim etrafta düzgün erkek mi kalmış sanki" diye ağlaşıyorlar. küçümsediğimden değil, ama kardeşim sen o düzgün erkeklerin hepsini "daha gencim, daha karşıma neler çıkar" diye diye elemedin mi? şimdi, ama düzgün erkeklerin heppppsi kapılmış yeaa :( adamlar kapılmamış yahu, siz kaptırmışsınız!

  • günlerdir kanıtsız, mesnetsiz usulsüzlük iddialarında bulunulmasaydı ödenmeyecek bedeldi.
    düzenleme tarihi; 17/06/2013

  • bu basit olayı karanlık maddeyle açıklayanları gördüğümüz başlık.

    daha önce temel olarak anlatılmış, ama üniversitede termodinamik dersini aldığım için kendimi biraz daha ayrıntıya inmekte yükümlü hissettim.

    öncelikle ısı dediğimiz şey sadece atomların birbirine hızlı bir şekilde çarpmasıdır. dalgadır anlayacağınız. ısının üç temel aktarım şekli var. kondüksiyon, konveksiyon ve radyasyon. kondüksiyon ile konveksiyonu birbirinden ayıran tek etmen birinin katı öbürünün ise akışkanlarda, yani sıvı ve gazlarda görülmesi. atomlar arasındaki mesafeden başka bir farkı yok. o yüzden bu ikisine iletim diyelim. bunun için maddeye ihtiyacımız vardır.

    öbür yöntem ise radyasyon. her madde belli bir miktarda radyasyon yayıyor. sen de, ben de, elinde tuttuğun telefon ya da bu satırları okuduğun bilgisayar da. ama önemsenemeyecek kadar az miktarlarda. güneş'e gelecek olursak, bizim için son derece radyoaktif. evren için ise o kadar değil. çok daha büyük yıldızlar var. peki radyasyon nedir? nasıl boşluktan buraya kadar gelir? uzayı neden ısıtmaz bu illet?

    radyasyonun pek çok çeşidi var, ama bizi ilgilendiren iyonize radyasyonun alt dalı olan gamma ışınları. döteryum iki protonla birleşerek helyumu oluşturuyor ve bu olay sonucunda foton açığa çıkıyor. foton dediğimiz bildiğimiz ışık. bu fotonlar güneş'in çekirdeğinden gelmekte. takdir edersiniz ki çekirdekteki yüksek basınç altında bu olay çok fazla gerçekleşiyor. saniyede yaklaşık 10 üzeri 45 foton güneş'ten çıkarak ışık hızında dünya'ya geliyor. fotonların buraya ulaşması için bir maddeye ihtiyaçları yok. bu sebepten dolayı güneş'i görebiliyorsunuz ama üzerinde gerçekleşen patlamaları duyamıyorsunuz, ve yine bu sebepten dolayı uzay ısınmıyor çünkü başta da söylediğim gibi titreşecek madde yok. dünya'ya çarpan fotonlar havadaki gaz moleküllerini, yüzeydeki atomları hareketlendiriyor ve bu sebepten dolayı ısınıyoruz. işte bu kadar basit.

  • - verici: daha önce sizi tam 5 kez aramışız niçin daha önceki telefonlarımızı açmadınız?
    -alıcı: sabah saat sekizbuçukta, bir işsiz olarak, uyumayı tercih ediyordum.

  • komutan ayak üstü askerlerle muhabbet ederken içlerinden birine soruyor:

    -safter oğlum ne zamandan beri beraber bunlar?

    -kimler komutanım?

    -kaşların.