ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
mısır'da köpek balığı saldırısına uğrayan rus
-
mideye indirmek nasıl bir tabir bu olay için ? sana araba çarpsa " arabanın paspas yaptığı adam " diye başlık mı açılsın?
feci bir sona uğramış " insan".
sütaş muzlu pudingde 1000'de 1 oranında muz olması
-
sorun muz oranının azlığı değil, binde bir oranda muz içeren ürünün muzlu ibaresi ile satılabilmesidir.
içinde kakao olmayan çikolata, muz olmayan muzlu puding, çilek olmayan çilekli pasta yemeye çok alıştık.
keşke bizim de evimiz yansaydı
-
akp budur. ne eksik ne fazla.
one more cup of coffee
-
tatlı nefesin
gökyüzünde parlayan iki mücevher gibi gözlerin
sırtın düz, saçların pürüzsüz
yastığın üstünde, uzanırken sen
ama şefkat hissetmiyorum
minnettarlık veya sevgi
sadakatin bana değil
yıldızlara tepedeki
bir fincan kahve daha, yola çıkmadan
bir fincan kahve daha, gitmeden ben
aşağıdaki vadiye
baban bir kanun kaçağı
ve mesleği avarelik
öğretecektir sana seçmeyi ve elemeyi
ve bıçak fırlatmayı
krallığını gözetliyor ki
izinsiz girmesin hiçbir yabancı
titriyor sesi, seslenirken
yeni bir tabak yemek için
bir fincan kahve daha, yola çıkmadan
bir fincan kahve daha, gitmeden ben
aşağıdaki vadiye
kız kardeşin geleceği görüyor
annen ve senin gibi
asla öğrenemedin okuma-yazma
hiç kitap yok rafında
ve sınırı yok memnuniyetinin
sesin tarla kuşununki gibi
ama kalbin bir okyanus sanki
karanlık ve gizemli
bir fincan kahve daha, yola çıkmadan
bir fincan kahve daha, gitmeden ben
( special thanks to barefoot contessa )
barda hatunla muhabbet açma klişeleri
-
zamaninda tam tersini yasamistim. hatunun biri benimle muhabbet acma yoluna girmisti.
-selam:)
-s ss selamm
-muzik cok iyi degil mi?(ayni zamanda hafiften oynuyo)
-evet. burasi her yonuyle iyidir:)
-sana katiliyorum:)
-evet
-ya yanlis anlamazsan bir sey diyecem sana
-niye yanlis anlayayim ya soyle soyle :)
-ya biz 6 kisiyiz sen teksin. rica etsem masalari degistirebilir miyiz?
-taam. olur. ok. peki.
-tesekkurr:)
dosdogru eve gitmistim amk.
1 temmuz 2021 barlara gece 12 yasağı getirilmesi
-
sokağa çıkma kısıtlamalarının tümüyle kalktığı bir dönemde getirilmiş enteresan yasak. cumhurbaşkanının gerekçe olacak, “kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok'” demesiyse daha da enteresan. kısacası gece hayatı sizlere ömür.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
''ülkede beş kişiden ikisi fotoğrafçı, ikisi astrolog, biri can yücel.''
29 ekim 2023 ali yerlikaya tweet'i
-
çete lideri iç işleri bakanlığından gelinen nokta çok umut verici.
benim gözümde devlet görevini yerine getiren en iyi bakan.
eşek kadar adamların adidas nike ve puma giymesi
-
yıl olmuş 2015, hala insanların giyimlerini etiketlerine göre yargılayan insanlar var. herkes istediğini istediği gibi istediği yaşta giyer aşın artık bunları ya...
apple store istanbul
-
evine yakın açılması dileklerini görünce elmacı sandığım store.
her gün mü alacaksınız birader?
unutmamak
-
zonguldak şantiyesinde tanıdığım bi kalfa vardı, ismi mustafa. güleryüzlü, basit bir adamdı. her sabah herkesten yarım saat önce şantiyeye gelip çayı demler, sahada bi tur atar, üzerine revizyon gelen hükümsüz projeleri veya gazete kağıtlarını masaya serip kahvaltı sofrasını hazırlar, sonra beni beklerdi. ben bazı sabah sekizde, bazı sabah sekiz buçukta gelirdim işe. ben gelmeden kahvaltıya başlamazdı. oturup kahvaltılığı yerken üç beş laflar, o günkü işleri programlardık. hiç itiraz ettiğini, hiçbir işi yokuşa sürdüğünü, yalan konuştuğunu duymadım. ne işçileri bana karşı korurdu ne de beni işçilere karşı. çok düz, çok basit bir adamdı.
bir akşam paydostan sonra ofise geldi, hakediş hazırlıyordum. "şef, hadi gel bi bardak çay içelim" dedi. normalde böyle şeyler olmadığından refleksle "hayırdır ya kötü bi şey mi oldu canın mı sıkkın senin?" diye sordum. "yoo, öyle sıkıldım biraz" dedi.
zonguldak' ta bilen bilir, çok güzel çay bahçeleri vardır. alabildiğine deniz manzaralı, ferah, yüksek yerler. insanın gerçekten hem içi açılır hem de o devasa karadeniz görüntüsü karşısında biraz garip hissedersin. bu çay bahçelerinden birine oturduk, o çay söyledi ben kahve. "yauv sen de hep kayfe içiyosun, çarpıntı yapmayor mu?" dedi, kafasını diğer tarafa dönerek güldü. huyu böyleydi, şaka yollu takıldığında gülerken başka tarafa dönerdi. "çay sevmiyorum ya, alışınca zaten çarpıntı falan da yapmıyor" dedim ben de güldüm.
biraz böyle uzağa baktı, insanın canı öyle bi manzara karşısında ya hiç konuşmak istemez ya da konuşmaya başladığında artık hiç lafını kontrol etmeyeceğini bilirsin. biraz öyle sanırım konuşacaklarını kafasında toparladıktan sonra başladı anlatmaya.
on beş yaşındaymış, sevdiği kızı ne kadar istediyse de vermemişler. araya aracılar göndermiş, babasının karşısına bizzat kendisi gitmiş dikilmiş, abileriyle konuşmuş. olmamış. ne yaptıysa para etmemiş. askere gitmeden önce kızı başkasına vermişler, mustafa' dan daha zengin birine. mustafa askere gitmiş, tezkereyi aldığı gibi nizamiye kapısından çıkar çıkmaz inşaat işlerinde çalışan bi köylüsünü aramış. mersin' de bir şantiyedeymiş o sıralar köylüsü, mersin otobüsüne bilet almış mustafa. dönmemiş bir daha köye. ne bir ev ne bir yurt, şantiyelerden başka mekanı yok.
"kaç yaşındasın?" diye sordum, "kırk iki yaşındayım şefim" dedi. düşünmesi bile ürkütüyor beni, yirmi yedi yıl. koskoca yirmi yedi yıl. dipsiz bir boşlukta geçmiş, karanlıkta yaşanmış bir insan ömrü. "o kızı bir allahın günü olsun unutamadım yau şef, nerden bulduysa adresimi bulmuş bir tane fotoğrafını göndermiş her akşam bakar dururum" dedi. "ne zaman bu kadar yıl geçti ben hiç anlamadım, işten başka şu hayatımda hiçbi şey bilmedim, öyle yaşadık gitti işte boşu boşuna biz de"
akşam saat altıydı çay bahçesine oturduğumuzda, saat dokuz buçuğa kadar anlattı mustafa. "eh, hadi yeter bu kadar kafanı şişirdim senin de" dedi, güldü, kafasını diğer tarafa çevirdi.
ertesi sabah uyanmış, herkesten yarım saat önce şantiyeye gelip çayı demlemiş, sahada bi tur atmış, üzerine revizyon gelen hükümsüz projeleri masaya serip kahvaltı sofrasını hazırlamış, sonra beni beklemiş. yüzüne baktım, o dün akşam bana hikayesini anlatan adamdan en ufak bir eser yok. mustafa değil, mustafa usta duruyor karşımda.
size hikayeyi onun kelimeleriyle anlatmadım, bunu özellikle yapmadım. mustafa' ya haksızlık olur gibi geldi.
unutmamak deyince hep mustafa' nın o fotoğraftan gülümseyerek bahsedişi geliyor aklıma.