hesabın var mı? giriş yap

  • dirk nowitzki'nin tarih yazmasına tekabül eden play-off sezonu.

    şimdi moda ya hani, ergenler çıkıp "bird ne ya, beyaz süper yıldız mı olur, atletizm sıfır falan" diyorlar. 2011 nba play-off'ları bu ergenlerin tüm argümanlarını çökertir.

    dirk önce portland'ı eledi. aldridge, roy, nic batum... fena bir takım değildi.

    sonraki rakip lakers'tı. bir önceki sezonun şampiyonu olan lakers. kobe bryant'lı lakers. dallas süpürdü. dirk tartışmasız sahanın en iyisiydi. seri ortalaması 25 sayı 10 rib. ondan sonra takımın en skoreri jason terry.

    ardından durant'li westbrook'lu harden'lı thunder geldi. mavs sadece bir maç verdi. nowitzki seriyi 32 sayı ortalamayla bitirdi. ondan sonraki en yakın takım arkadaşı 15 sayı ortalamalı jason terry. dirk, durant'i westbrook'u harden'ı tek tek tokatladı. hani şu beyaz, yaklaşık 5 cm zıplayabilen ve ölümüne yavaş olan dirk.

    ve finaller. rakip miami heat. kimler kimler... lebron james, dwyane wade, chris bosh. seriyi altı maçta mavericks kazanırken dirk 26 sayı 10 ribaundla final mvp'si oldu. o seriyi dün gibi hatırladığım için söyleyebilirim ki, dirk alayını üst üste koyup becerdi. en utanç verici olan kısım ise lebron'un maç başına 17 sayı ortalama tutturmasından çok önemli anlarda kaybolmasıydı. lebron'u goat tartışmasından epey uzaklaştıran yıldır 2011. jason terry, lebron'dan daha etkiliydi, düşünün. jason terry'nin de hakkını verelim, müthiş oynamıştı tüm play-off'u.

    tarihin en hak edilen şampiyonluklarında biriydi.

    1-kobe, gasol
    2-durant, westbrook, harden
    3-lebron, wade, bosh.

    mavericks sırayla hepsini tokatladı.

    mavericks'in kadrosunda dirk, terry, kidd, marion, chandler, bryan cardinal* falan vardı.

    dirk'ün final performansı: https://youtu.be/3a1kaqygxv8

  • yapılıp yapılamayacağını merak ettiğim hadise. misal atıyorum bulgaristan sınırına yollayalım insanımızı. her gün birer metre ileri gitsinler yavaştan. eğer birader hayırdır filan derlerse hemen "ne hayırdır ya biz zaten burdaydık olm" filan deriz. ölüm yok savaş yok. tsk beni general yapar mısın pls teşekkür ederim. taktikçiyiz.

  • kararlılıklarıyla şaşırtan bir güruh... hiç bıkmazlar, üşenmezler, yorulmazlar. sorarlar da sorarlar, sorarlar da sorarlar, sorarlar allah sorarlar... çocuklarına sorarlar, torunlarına sorarlar, olmadı eşe dosta esnafa sorarlar.

    - ikindi okundu mu? okudular mı ikindiyi?

    - yok dede okunmadı daha...

    - oh pek güzel...

    lan nesi güzel? ne oldu şimdi? valla çıldıriciim. öğle ya da akşam ezanı falan da değil, varsa yoksa ikindi. ikindi okundu mu, ikindiyi okudular mı, okudurlar mı ikindiyi... bu nasıl bir ikindi tutkusu anlamış değilim. ne var bu ikindi de çözemedim. hayır bilhassa ikindiyi soruyorlar çünkü. böyle "okudular mı ikindiyi koç yumurtası?" falan derken bir gün çıldırıp "evet okudular, hemi de bir saat oldu" falan demek geçiyor insanın içinden... böyle delice ve hoyratça "ooohoooaauuvv... ikindisi mi kalmış, akşam ezanı bile okundu az önce" desem ne olur acaba? valla hiçbir şey olmaz. çünkü dedeler nineler yaşlandıkça namaza ayarlı casio saat gibi oluyorlar. bir kere de okunduktan sonra sor be arkadaş... yok valla hep okunmadan önce soruyorlar.

    zaman konusundaki şu konsantrasyonun, şu hassasiyetin binde biri bende olsa öss birincisi olurdum valla. reklamlarda görürdünüz beni: "finalle çalıştım, kazandım" diyen gözlüklü, zayıf oğlanlardan biri olabilirdim ben de... ama yetiştiremedim lan... bizim senemizde bilhassa coğrafya soruları zordu çünkü zaman yetmedi... yetseydi iyiydi ama yetmedi. konuyu dağıttığımı hissediyorum ve hemen gidiyorum.

  • yine ibretlik bir tespitle geliyorum. kendini değersiz bulan, sevilmeye değer bulmayan insanlar, belki de kaba bir tabirle aşağılık bulan insanlar; onlara değer veren biri karşılarına geldiğinde bilinçaltından “ben değersizim, o zaman bana değer veren insan da değersiz” yargısı çıkıyor. o yüzden fark etmeden de olsa o değer veren kişiye bok gibi davranıyorlar. yok yaa diyeceksiniz ama böyle. yapılmaması gereken şey.

  • blokflütünü alıp ona yedirmek isterdim. ki zannedersem bu o kadar da zor olmazdı; zira helvacıoğlu markaydı flütü. parçalarına ayırıp ayırıp, temizleme çubuğuyla boğazından aşağı ittire ittire yedirmek isterdim ona.

    çünkü bu komşu çocuğu ne zaman canı sıkılsa blokflüt çalışırdı. çalardı demiyorum bakın, hakikaten "çalışırdı". ve ben onun bir kat üstünden, seneler senesi ılgaz anadolu'nun sen yüce bir dağısın'ı dinledim. süper baba'nın müziği millet için nostaljik ve hoş bir hatıra olarak kalmışken sinir yaptı bende, stres yaptı hep.

    flütünün içinin ne zaman tükürük dolduğunu bile anlar hale gelmiştim, sesin o ıslak, detone ve kontrolsüz kayışından...

  • bırak hakkari’yi iskenderun’da bile komutanlarımız bizi dağdan gelebilecek terör saldırısına karşı uyarırlardı. çok kez yaşandığını belirtirlerdi.

    orta doğu kültürü yine iş başında, tuttuğunu linç ediyor.

    tamam en güzel senin vatanın, en güzel senin ilin, en süper ülke burası. dağı taşı cennet. gerizekalılar.

  • buna canı sıkılanın başka derdi yoktur.

    beni de arayan oldu birkaç kere. tarif ediyorum geliyor. konum atıyorum geliyor. canları sağ olsun.

  • şehirler arası otobüste telefon konuşmasından anlaşıldığı kadarıyla adam kayın validesini kaybetmiştir. sağı solu arar kefendi cenaze işlemleriydi selaydı falan hazırlıklar yapılır. sonra telefon çalar.

    x: efendim bacanak
    y: ...
    x: evet
    y: ....
    x: nasıl ölmemiş
    y: ......
    x: geri mi canlanmış
    y: ....
    x: ee napacaz ya selayı falan verdirdik kayıncı da kefen almaya gitti.
    y: ....
    x: geri ölme ihtimali var mı
    y: ....
    x: iyi napalım yarına kadar ölmezse durumu millete açıklarız artık. doktor hatası diye.