ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hazırlıklarımız 19 yıl sürdü asıl şimdi başlıyoruz
-
ta 2002'den bu yana bu olacaklara dair toplumu uyaran atatürkçülere tüm ülkenin özür borcu olduğunu gösteren olaylar bütününün küçük bir parçası.
her söylenen bir bir çıktı. hala yetmez ama evet mi?
insan kaynakları
-
türkiye'de çoğu firma için gereksiz bir birim- özellikle de patron şirketi olanlarda. daha çok biz ne kadar kurumsalız demek için açıyorlar. personelle direkt muhattap olmayalım, şu başvuranların da hepsiyle uğraşmayalım diye var. ama sanki küçük dağları onlar yaratmış. tarif edilemez bir ego patlaması yaşıyorlar. halbuki gözlemlediğim kadarıyla bütün gün işte bilgisayar başında takılıyorlar. bir tek ay sonu biraz yoğunluk oluyor.
maaşlar, puantajlar ile genelde muhasebe ve personel müdürleri ilgileniyor. işe alımı da teknik bilgi ve yetkinlikleri yeterli olmadığından son aşamada ilgili proje müdürü ya da "patron" değerlendirmeyi yapıyor. yurtdışında okumuş anadil seviyesinde yabancı dili olan başvuranları ezberden ingilizceleriyle test ederken de hiç utanmıyorlar. utanmak ne kelime, havalarından geçilmiyor.
edit 2: iş yerinde bilgisayar başında takılan ik'cılar rahatsız. haklı çıkardığınız için tişikkirlir
esnafın z.burnu belediye başkanına verdiği ayar
-
-bak sen resulullah'ın
+orayı karıştırma
muazzam bir laiklik tanımı
yaran diyaloglar
-
saçma sapan şekilde 9 tane lahmacun yediğim gün mide ağırları çekmeye başlamıştım. babam geldi ve anneme sordu;
+ ne oldu buna yahu!
- lahmacun yemiş çok
+kaç tane yemiş?
-9!
+bırakın ölsün allahın belası...
rte'nin balmumu heykeli
-
gerçeğinden daha sempatiktir.
en azından konuşmuyor.
cenk & erdem
-
hızlı ve öfkeli 5/fast five adli film ve filmde oynayan vin diesel uzerine cevirdikleri muhabbet:
cenk: bugun hizli ve ofkeli 5/rio soygunu adli filmden biraz bahsetmek istiyorum.
erdem: cenk bey hizli ve ofkeli'nin sonuncusu ta$ ve sopalarla cekilecek demi$tiniz. dogru mu?
cenk: dogrudur, bunu ba$ka $eyler icin de soylemi$tim.
erdem: peki diesel dostumuz oynuyor mu filmde?
cenk: dizel dostumuz var biraz hesapli olsun diye kendisini oynatmi$lar.
erdem: hic bu filme uygun biri degil. dizelden o kadar surat hayatta cikmaz.
cenk: ama devamli yari$iyorlar ya butun film boyunca. kim bilir kac depo gitmi$tir.
erdem: dizel olduguna gore o ofkeli olan. hizli olan oburu. benzinli.
cenk: benzinli olan hizli. bu da "beni geciyor devamli geciyor, ben yoku$ bile cikamiyorum." diye sinirleniyor. 5. filmin butun hikayesi bu.
beynimi tokatlayan ikili. diyalogu dinledigimden beri pambik gibiyim amk.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
ana sınıfındaki veletlerle kumda oynarken..
aynur(5) : çok güzel kumdan çorba yaptım yemelisin
ben(-15) : ımmmh nefis olmuş bu ya harika ki bu hepsini yerim
samet(6) : ben de koyun kestim kumdan çiğ köfte yaptım size hadi yiyin
ben : e ben kırmızı et yiyemiyorum nasıl olacak ?
samet : yaa dert ettiğin şeye bak yeşil koyundan yaptım ben onu..
ulan.. hala gülüyorum.. bayağı yoğurdu birde oturup..
türk polisinin ifade almama çabası
-
avukat olduktan sonra çok yaşadım bu durumu. ya savcılığa şikayetçi olacaksınız ya da polisten şikayetçi olacaksınız.
yaşadığım örnekler;
1-telefonla dolandırılmaya çalışılan adam karakola geldi. az önce aradılar numarası gözüküyor, dedi. polis, sen dolandırılmamışsın bir şey yapamayız, dedi ifade almadan gönderdi.
2-müvekkilin mağazasında hırsızlık oldu. kamera kaydı var. önce cdye atın biz flash açmıyoruz almıyoruz dedi. cdye attık ben açamam onu program lazım dedi. tak bi çalışır belki dediğimizde tamam açıldı ama şirket yetkilisi gelsin, dedi. arçelik mağazasında hırsızlık olsa ali koç mu gelecek müdür burada avukat burada desek de ikna edemedik.
3-hırsızlık için girerken işyerinin mührünü kırmışlar. bi tutanak olsun diye geldik diyoruz. kamera kaydı istedi. verdik. yukarıdaki cd muhabbeti oldu tabi yine. mühür bozulurken gözükmüyor, diyor. sen yaz diye ısrar edince olay yeri gelecek gidin bekleyin sonra ifade alıcaz diye saatlerce esir ettiler.
4-ifadeye çağrılmış müvekkille gittik bekliyoruz. o gün de adamın biri cinayet işlemiş ama yakalanmış vs her şey net. karakolda sürekli bi hareket var ama hiçbir şey yapılmıyor. bizim gibi ifade vermeye gelenleri bekletiyorlar. ne zaman ifade alırsınız, bugün alır mısınız, diye soruyoruz. dur kardeşim şimdi olay var, iş çıkartma başımıza, diyor. sanki pastaneye geldik de profiterol istiyoruz ama içeride adam vurmuşlar. karakol değil mi burası sonuçta, böyle şeyler olması normal değil mi!
5-müvekkili ifadeye çağırdılar. pazartesi geleceğiz, dedik. pazartesi de adamın işi çıktı salı sabah gittik. memur, ben sizi pazartesi bekliyordum, evrakınızı iade etmiş olabilirim, ifadeyi artık savcıya verirsiniz, diye bir saat kafa şişirdi, müvekkilin yanında. sonra baktı, aa daha göndermemişim, hadi alalım ifadenizi dedi.
6-birgün saat 15.00-16.00 gibi müvekkili uyuşturucu ticaretinden gözaltına almışlar. ben saat 19.00-20.00 gibi karakola gittim. ifade kaçta alındı biliyor musunuz? saat sabah 06.00'da!
7-arabanın aynalarını kırmışlar, kasko istiyor diye şikayetçi olacağız. fotoğrafların renkli çıktısından tanık beyanına, neler istemediler ki!
8-müvekkil dayak yemiş şikayetçi olucaz. git rapor getir diyor. biz ifade verelim sonra raporu da getirir istersen beraber gideriz hastaneye diyorum. hep öyle diyorlardı giden gelmiyor valla rapor gelmeyince ifade almamaya karar verdik, diyor.
öte yandan ifade alınca da kafasına göre ifade yazıyor. kendi aklınca düzeltiyor ya da yardımcı oluyor. müvekkil teyple oynarken kaza yapıyor. polis sağ olsun teybi karıştırmadım yardımcı oldum ha, diyor. müvekkil tecavüzden ifade veriyor, polis aramış savcıya özet geçiyor. sevgililermiş savcım, diyor, savcı da salıveriyor.
türkiye'de hukuk bitmiş. bunu da eyyorlamam bu kadar işte.
olaysızca dağıldım
-
bir arkadaşımın * çeşitli durumlar karşısında ruh halini dile getirmek için kullandığı cümle.
az sıkıntılı.
bana dedi ki, beni arkadaş olarak görmüş hep. ben seni arkadaş olarak görüyorum dedi, ben de seni insanüstü görüyorum dedim, az pilav üstü çok döner gibi, mis dedim, o bana dedi ki, arkadaşlığımız bozulmasaymış, çünkü ben çok iyi biriymişim. ben dedim ki madem çok iyi biriyim neden sevgili olamıyoruz dedim. o dedi ki çünkü benim konuştuğum bir çocuk var dedi, ben de dedim ki, çocukla konuşmaktan bir zarar gelmez dedim çocuk o dedim. o da o çocuk değil şapşal benim sevgilim dedi. benim sevgilim dedi, benim sevgilim. benim sevgilim dedi.
olaysızca dağıldım.
ozmo ile ingilizce öğrenmiş efsanevi nesil
-
hala anahtarımı ararken o ses tonuyla where is my key dememe sebep işte bu ozmo nanesi. lan 30 yaşıma geldim nerdeyse, hala where is my key.
çocukluğuma inmek lazım, derinlerde daha neler var kim bilir.
travesti komşudan gece 2'de zeytinyağı istemek
-
garipliğin travesti komşudan istemek değil, gece 2'de zeytinyağı istemek olduğu eylem.
sadece kadınlardan oluşan whatsapp grupları
-
kız whatsapp grubu:
- kızlar elbisem nasıl?
mükemmel canim cok tatli olmuşsun
cok yakışmış bitanem
gule gule giy
erkek whatsapp grubu:
+beyler yeni aldığım kot nasil lan
bok gibi
senin zevkine tukureyim ben. bu ne lan
bunla anca bagcilarda dolaşirsin amk.
ikea'nın isveç kültürünü dayatması
-
içecekler sınırsız diye makinelere dadanan, tek yemekle 3-5 bardak içen, ketçap-mayonez sınırsız diye (ki artık değil, ikea bile pes etti) yese de yemese de her aldığı yemeğin üstüne paket paket sıkan, üzerinde "mağazadan çıkarken iade ediniz" yazdığı halde katalogları çantasına, montuna sıkıştırmaya çalışan, belirli köşelere, alışveriş esnasında not alabilinsin diye konulmuş kurşun kalem ve mezuralı kağıtları avuç avuç cebine tıkan biz türk milletine vız gelip tırıs gidecek dayatma.
zamanında stockholm'e kadar gider orayı da alırmışız bakma sen, üşenmişiz.