• bir arkadaşımın * çeşitli durumlar karşısında ruh halini dile getirmek için kullandığı cümle.
    az sıkıntılı.

    bana dedi ki, beni arkadaş olarak görmüş hep. ben seni arkadaş olarak görüyorum dedi, ben de seni insanüstü görüyorum dedim, az pilav üstü çok döner gibi, mis dedim, o bana dedi ki, arkadaşlığımız bozulmasaymış, çünkü ben çok iyi biriymişim. ben dedim ki madem çok iyi biriyim neden sevgili olamıyoruz dedim. o dedi ki çünkü benim konuştuğum bir çocuk var dedi, ben de dedim ki, çocukla konuşmaktan bir zarar gelmez dedim çocuk o dedim. o da o çocuk değil şapşal benim sevgilim dedi. benim sevgilim dedi, benim sevgilim. benim sevgilim dedi.

    olaysızca dağıldım.
  • dolmuşum ya. tenceremin düdüğü bozulmuş.
    iç basıncım artınca kuytularımdaki bir cümlenin etrafında yavaş yavaş birikmişim.
    ah o meczup cümle! o isyankar zerrelerim!
    nasıl kalabalık! nasıl kalabalık!
    başlamışlar kaynamaya. fıkır fıkır oynamaya.
    ocak kısııık, kap deriiinnn,
    aşçı orantısız üflüyor bir yandan da...
    taşamıyorum haliyle. provokasyonun bini bir para:
    "nasıl yaaa!!!" diye ünlüyor içimden bir ses. "nasıl olur???"
    bilmiyor ki artık envaiçeşit tutorial'ı var tüm bozgunculukların.
    binlerce koreografi var: alem postmodern...
    bir taşım kandırıldım sonra;
    olaysızca dağıldım.
  • "olaysızca dağıldım"

    bir vapur sesi duymuşum. vapur ne hiç görmemiş gibiyken üstelik. belki bir tek filmlerden, bir de kitaplardan, bir de uzaklardan biliyorken üstelik. işte tam o sırada; bir vapur sesi değmiş kulaklarıma. bana kalsa çok yakından; koşsam yetişeceğim kadar yakından. ona sorsan çok uzaktan; yaklaşamayacağım kadar uzaktan. kıyısına varmak istemişim; “nereden geliyorsun?”, “yolculuk nereye?” diye sormak. merak etmişim; bu kadar yükü nasıl taşıyor diye, “yorgun musun?” diye yanına gitmek, “nasıl duruyorsun öyle denizin üzerinde batmadan, neye tutunuyorsun, nasıl ilerliyorsun böyle hem ağır ağır hem güçlü güçlü?” demek sonra da. hiç konuşamasam bile, kelimeler dökülmese bile dudaklarımdan, el sallamak istemişim ben o vapura. el sallarsam beni elbet görür, beni farkeder, benim için yavaşlar demişim içimden. koşmuşum, bir umut. annem “koşma, düşersin” demiş arkamdan da, hiç duymamışım. öyle bir koşmuşum ki, öyle bir düşmüşüm ki kıyısına varamadan, öyle bir uzaklaşmış ki o sırada. dizlerim kanamış, ellerim parçalanmış, üstüm başım toz toprak. dağılmışım. gözlerim dolmuş uzaklardan gelen sesini duydukça. çaresiz, ben de onun çiğneyip geçtiği denize karışmışım.
  • -istediğinizi yiyebilirsiniz artık, işe gitmeyin, sevdiklerinize vakit ayırın bol bol, tatile çıkın, kendinizi yormayın. ilaçları içmeyin, yan etkileri daha etkili. birisini seviyorsanız, bunu ona mutlaka ona söyleyin.

    telefon çalar, çalar, çalar, açılır;

    -seni seviyorum, hep sevdim, özür dilerim.
    ...

    olaysızca dağıldım.
  • -çok akıllı bir çocuksun sen, ne güzel yetiştirmişler seni. kaça gidiyorsun, bire öyle mi? saçlarını kim taradı, annen mi? ne güzel örmüş annen saçlarını. sen büyüyünce ne olacaksın peki? demek doktor olacaksın. neden doktor olacaksın, annen ölmesin diye mi? olur mu öyle.

    -baban ne iş yapıyor peki senin?
    +babam yokmuş benim, hiç olmamış.

    olaysızca dağıldım.
  • yılbaşı yaklaşıyor ya yine, bir sene daha bitiyor, yepyeni gıcır gıcır bir yıl bekliyor açılmamış paketinde. heyecanlı herkes hani; türlü türlü dilekler, istekler, hayaller, beklentiler sıra sıra dizilecek yeni yılın kapısında, bizim kapılarımızı da ha çaldı ha çalacak umuduyla...

    narlar hazır edilecek sonra; yemek için değil, tat almak için değil, nara narlığını teslim etmek için değil de, o gece saatler sıfırlandığında yere atılıp patlatılmak üzere. ben mi seçtim, yoksa zaten nar olmaktan başka çarem yok muydu bilemedim, ama gittim o nar’lardan biri oldum ben. biri dilekler tuttu en tazesinden, bolluk bereket istedi, içinde bana dair hiçbir şey olmayan dileklerini gerçekleştireyim diye aldı eline beni, kapadı gözlerini, bakmadı yüzüme, düşünmedi bana olacakları, ve bir çırpıda alıp savurdu tüm gücüyle. ne kadar çok parçalanırsam her şey o kadar bol olur diye inandı ya en baştan, bana “peki sen ne isterdin?” diye sormadı. bunun için bu eve geldiğimi bilmiyordum diyemedim, bunun için ellerinin içinde olduğumu bana söylemedin diyemedim, yere yapıştım aniden. canım çok yandı, kan kırmızısı bir su bıraktım etrafıma, içimde sakladığım değerli taşlara benzeyen yüzlerce tanem saçıldı ortaya, kendi tadıma yine ve sadece kendim baktım, açıldım, saçıldım, parçalandım, dağıldım... belki bir leke olarak kaldım terliklerinin üzerinde, belki kapının hemen yanındaki duvarın bir köşesinde, belki ellerini sildiğin peçetenin kenarında.

    madem nar olmak zamanı geldi yeniden, hazır söyleme fırsatı bulmuşken bu şansı kaçırmayayım;

    ben; “yeni yılda tüm dileklerini(zi)n gerçekleşmesi dileğiyle” olaysızca dağıldım.
  • konsept çekimler. iki gün boyunca ormanda havada uçuşan boyalar, sular, kahkalara, emirler, çığlık. ama en çok da çiftlerin birbirlerine seslenişleri, el ele çekingen dokunuşları, sarılmalar... her bireysel çekimi heyecanla izleyen koyu kahverengi gözler, şimdi iki bacağın arasındaki dar boşluğa bakıyor havada aşk uçuşurken. yanımda diyaframdan gelen klik sesi, el ele tutuşun sarılın diye komut veren ses, başım iki bacağımın arasına sıkışmış, zaman geçsin diye usulca bekliyorum. havada yaz kokusu, tenimde yaz kokusu...garip. hayale dalıyorum. yazlıktayım işte. mutlu olduğumu hissediyorum. başka bi dünyadayım herkesten çok uzakta. tamam sıradaki gelsin sesiyle uyanıyorum. ve o anda milyonlarca parçaya ayrılıyorum. ama kimse görmüyor.
  • o gitti... ben devam ediyorum. hani diyorlar ya hiç bi'şey olmamış gibi:bok bi'şey olmamış gibi! bir kahkaha atıyorum, çok değil 3.saniyesinde sönüyor. sevişmek istiyorum nefesim kesilene kadar çok değil daha hayalini kurarken bitiyor.
    şişeler dolduruyorum, kadehler boşaltıyorum. ağız dolusu küfürler öğreniyorum. hala oturamıyorum o direksiyon koltuğuna, üzülüyorum çok üzülüyorum.
    ne varsa biriken, ne yoksa çekip giden elimde taşlar sloganlarla haykırıyorum. yetmiyor. bitmiyor.
    gözlerimden yaşlar süzülüyor, hepsi organik. ellerim yazılar yazıyor hepsi kurmaca. dilim kelimeler haykırıyor hepsi saçma...
    10
    9
    8
    7
    6
    5
    4
    3
    2
    1
    2014!

    ben bu filmi görmüştüm zaten. parçalarımı toplamadan uzaklaşıyorum.

    olaysızca dağıldım.
  • bir saat önce beşiktaş, büyük ihtimalle şampiyonluğu kaybetti.

    ben 41 yaşındayım, 37 yıllık beşiktaşlıyım. çok şampiyonluklar gördüm, daha da çok şampiyonlukların kaçışını. çok gençken, böyle hayalkırıklığı anlarında karanlığa gömülür, kendi iç dünyama çekilir, dışarıdaki dünyadan hızla uzaklaşır, bazen içime doğru taşkınlıklar yapar, bazen kendimi kadehe teslim eder, avununcaya kadar içerdim. sonra geçerdi.

    sonra anladım. hayatta önemli üzüntüler olduğunu, böyle dertlerin dert sayılmayacağını, sayılsa bile kendiliğinden, az bir zamanda geçeceğini. bunu erken keşfetmekten sonra mutluluk da duydum.

    çok sıkı beşiktaşlıyım ama fanatik değilim. bu gece de şampiyonluk büyük ihtimalle kaçtı, ben kahveden sakin bir üzüntüyle çıktım, olaysızca dağıldım..
hesabın var mı? giriş yap