ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
elektrik kesilince hep birlikte aaa demek
-
bizi biz yapan değerlerden biri olan bu ritüel de kayboldu artık. salon oturmaları sona erdi. artık herkes kendi odasında bireysel tepkisini ortaya koyuyor. aileyi bir arada tutan gizli zincirlerden biriydi.
elektrik geldiğinde evin çeşitli yerlerinde yakılmış mumları söndürmek için yarışmak da yok artık.
leonard cohen
-
az ışıklı, az eşyalı, sıcak bir odada sabaha kadar uyuyan birini izleyip sabaha karşı gitmek gibi, bu adamın şarkılarını dinlemek.
geçen sene, bir gazetedeki "20 soruda siz" temalı bir testte, "nasıl ölmek istersiniz" sorusuna, adını hatırlayamadığım bir adam "leonard cohen dinleyerek..." cevabını vermişti. evet demiştim kendi kendime; leonard cohen tam olarak öyle bir şey galiba.
uzaylıların dünyalılarla iletişim kurmaması
-
suskunluklarının asaletlerinden dolayı olmasındandır.
qled vs oled vs 4k
-
temel kavramlara bakarak net karşılaştırma yapacak olursak:
-kontrast (contrast)
oled tv’lerde teorik olarak sonsuz kontrast var. yani oled tv’ler bu konuda mükemmel.
-> kazanan: oled
- siyah seviyesi (black level)
aslında kontrast ile direkt alakalı bir madde ama ayrı olarak yazıyorum. oled tv’de her bir piksel kendini aydınlatabildiği için iki komşu pikselden birisi tamamen kapatılabilirken diğeri beyaz olabiliyor. muazzam bir keskinlik sağlanabiliyor. qled ne yazık ki bunu sağlayamıyor.
-> kazanan: oled
- gri tekdüzeliği (gray uniformity)
oled’lerde her bir piksel kendini aydınlattığı için çok net bir şekilde her noktada aynı gri tonu yakalanabiliyor. qled tv’de ise köşelerde siyaha dönük gri oluşuyor.
-> kazanan: oled
- parlaklık (brightness)
qled tv’lerde parlaklığı sağlayan aydınlatma paneli ayrı. çok güçlü aydınlatma sağlayan bu altyapı, oled tv’lere göre çok daha fazla parlaklık sağlıyor.
-> kazanan: qled
- renk aralığı (color gamut)
oled tv’lerde kontrast çok yüksek olduğu için renk paleti çok geniş ancak parlaklık konusunda geride kaldığı için bu alandaki değerlendirmede qled tv’lerde önde çıkıyor.
-> kazanan: qled
- izleme açısı (viewing angle)
oled paneller bu konuda daha başarılı. qled tv’lerde açı genişken renklerde bir miktar bozulma olabiliyor.
-> kazanan: oled
- hareket bulanıklığı (motion blur)
oled tv’lerin tepki süresi en az 10 kat daha iyi. o sebeple bu alanda daha başarılı.
-> kazanan: oled
- görüntü tutma (image retention)
sabit görüntü olması durumunda oled tv’lerde kalıcı bozulmalar gerçekleşebiliyor. (burn-in) bunun önüne geçmek için yazılımlar kullanılıyor ancak oled tv’lerin en önemli problemi bu.
-> kazanan: qled
sonuç: teknik olarak oled tv’lerin görüntü kalitesi iç mekanda kullanımda daha iyi olmakla beraber ekran yanığı (burn-in) riski tüm alıcıların en büyük çekincesi. bir de yeni nesil led panellerin çok daha fazla parlaklık sunabilmesi aydınlık ortamda kullanım için tercih sebebi olabilir.
genel olarak baktığımda, oled tv’deki kontrast ve uniformity gerçekten iyi hissettiriyor. özellikle karanlık çekimlerde çok daha fazla detay görülebiliyor.
bütçe ayırabilecekseniz oled tv’nin daha iyi tercih olacağını düşünüyorum.
doktora dokunmak konuşmak falan bu ne manyaklıktır
-
doktorların kendileri dışında tıp okumayanları geri zekalı sanması olayı.
edit. e tabi hepsi için değil yahu.
okan bayülgen'in nusret gökçe'ye attığı tweet
-
şuan ekşi sözlük'e bakıp, gündem oldum mu lan acaba demiyorsa ben de hiçbir şey bilmiyorum.
sağlık bakanlığı'nın 1 milyon bisiklet dağıtması
-
mesele 1 milyon bisikletin dağıtılması değil, bu bisiklete binecekler için yollar yapılması, etrafından geçecekler için farkındalık yaratılmasıdır. sağlık bakanlığı bu konu ile ilgili olarak güzel bir iş yapmaya çalışıyor ama bu süreci başlatmadan daha çok yol alınması gerekiyor.
40 ülkeyi gezip, türkiye'ye geldiğinde trafik kazası sonucu ölen fransız bisikletçinin haberi daha tazeliğini koruyor. hazır sağlık bakanlığı da bu konuda bir adım atıyorken bu tip durumların tekrar yaşanmaması için radikal kararlar da almak gerekiyor.
fransız bisikletçi hayatını kaybetti
dolmuş diyalogları
-
taksim - bakırköy hattı ... sabaha karşı 4 .. şansa sahil dolmuşu bulmuşum çakır keyifim. bir tane kulaklıkla müzik dinleyen hanım kızımız var.
bakırköy girişinde sorulan klasik soru ve olaylar gelişir.
kaptan: yeni mahalle var mı ?
yolcular: (ses yok)
yeni mahalle girişi geçilir. kulaklıkla müzik dinleyen kızımız tepki verir
kızımız: niye geçtik girişi yaaaağğ ?
ben: e sordu ya kaptan yeni mahalle var mı diye
kızımız: duymadım ki ya ben :( (surat bu hale geldi ondan)
ben: kaptan duymamış hanım kızımız. bence dönelim geri sabaha karşı bi de tehlikeli bak.
kaptan: abi dönemeyiz ya.
kızımız: ay nerden hanım kızın oldum ben senin be
ben: kaptan dönmeyelim yesin bunu köpekler sarhoşlar filan.
kızımız: ya ne diyosun beee
kaptan & yolcular: ehe ehehehe ehehhehe.
kızımız: yaaaaağğğğğ :(
ben: bırakayım ben seni eve hanım kızım ?
kızımız: git be pis
kaptan & yolcular: hehe ehe eheheheeeğğğ
bu da demek oluyorki çakırkeyif olunca iğrenç bir insan oluyormuşum. güzel de kızdı be
sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa'nın ingilizcesi
-
"too many chiefs, not enough indians."
biberiye
-
antik yunan ve roma'da sadakat sembolü.
ophelia'nın hamlet'e unutulmamak için uzattığı dal.