hesabın var mı? giriş yap

  • bu konu hakkında detaylı detaylı yazıp da kimseyi sıkmak istemem ancak söyleyebileceğim en kısa, en net ve en önemli şey şu ki; vereceğiniz karar, üçüncü şahısların fikir ve düşüncelerinden tamamen bağımsız olsun. üçüncü şahıs derken sadece sizin için bir şey ifade etmeyen insanlardan bahsetmiyorum. buna aileniz ve yakın arkadaş çevreniz de dâhil.

    iki insanın arasında geçenleri yalnızca o iki insan bilir. başka kimse değil. dışarıdan nasıl görünürse görünsün, gerçeği yalnız siz bilirsiniz.

  • bunlardan birisi de benim; hemen üstteki entride de malın önde gideni olduğum yazılmış.

    bir üstteki arkadaşa katılıyorum, son 5 yılda işim icabı 15 farklı ülke görmüşümdür, bir çok kişinin facebook'ta paylaşmak için öleceği fotoğrafları arşivimde saklar, dostlarımla bazı gece içmelerinde açar, eğleniriz. zaten en yakın 3 dostumdan ikisinin de bu sosyal hesapları yok. e diyorlar ki: "eski arkadaşlarını buluyorsun". ya ben zaten sevdiğim, görüşmek istediğim insanları bir şekilde bırakmıyorum. bahsettiğim dostlarımdan ikisi ilkokul arkadaşlarımdır. 25 yıl önce ilkokuldan birilerini daha bulsam ne olacak? kardeş mi olacağız bu kadar zaman sonra?

    twitter'ı gezi zamanında açmıştım, sonra gereksiz ve yorucu buldum. bir de oradaki tipleri görünce onlardan birisi olmak istemedim. kültür diyorsanız konuşacak bir kaç kelamımız var elbet ama onu da cemiyette seslendirmeyi tercih ediyoruz.

    instagramı da yemek fotoğrafı ve sadece kendilerinin "selfie"lerini çekenler yüzünden sevmiyorum.

    özetle tüm bunlardan uzak durmak istememin sebebi insanların elinin altında olmaktan kaçınmak. bu kadar kolay ulaşsınlar istemiyorum bana. zaten herkesin birbirine benzediği şu ortamda özgünlüğünü birazcık olsun korumanın önemli olduğunu düşünüyorum. özellikle de erkekler için..

    adam gidiyor, facebook'ta (onlar feys diyor tabi) çiftlerin fotoğraflarının altına "cnm yaa cokh yakışmışsınız" yazıyor, sonra gelip beni burada mallıkla suçluyor. neyse...

  • çankırı'da valiliğin yayımladığı bildiri ile il sınırların içindeki halka açık yerlerde içki tüketimini yasaklandı. şimdi hemen dellenmeyin bir bakalım gerekçe neymiş. valilik diyor ki havalar ısınınca insanlar pikniğe gidiyor, orada alkol alıp dönüş yolunda trafik kazası yapıyor, bu yüzden geçen sene 2 kişi ölmüş. http://www.milliyet.com.tr/…akika&articleid=1094614

    şimdi yasağın tutarsızlığına gelirsek; diyelim ki bir minibüse arkadaşlarla 20 kişi doluşup pikniğe gittiniz. valilik genelgesine göre 20 kişinin de içki içmesi yasak. niye? çünkü kaza olur. sadece şoför içmese, ya da yasal sınırlar dahilinde içse? olmaz, içki herkese yasak. (bkz: maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek). "e kontrole gelince kim şoför ne bileceğiz, ya içiyorsa?". arkadaşım piknik yolu güzergahları bellidir, koyarsın bir ekip otosu üfletirsin şoföre, yasal sınırın üzerinde alkollü ise zaten kodaman bir ceza yazma hakkın var.

    ceza dedim de aklıma geldi; bu ülkede alkollü araç kullanmak zaten yasak değil mi? yasak. hem de kol gibi para cezası var, ehliyetin alınması da cabası. e o zaman sen bu yasağı yürürlüğe koyma acizliğini neden ikinci bir yasakla kapatmaya çalışıyorsun? o zaman ben derim ki madem alkollü araç kullanmak yasak ama kontrol edemeyip içki içmeyi yasaklıyorsun o zaman halka açık yerde içmeyi kontrol edemezsen yarın içki üretimini de yasaklarsın. hadi onu da kontrol edemedin, kesmedi içki ithalatını da yasaklarsın. nereye varacak bu? bir tane yasağın var onu adam gibi uygula olsun bitsin.

    üçüncü nokta; piknik dönüşü alkolden kaza olmuş. e peki ben içkiyi seven ama sorumsuz bir şoförüm, pikniğe giderken değil evden yola çıkmadan içtim, n'olacak? yarın "pikniğe giderken kaza oldu, artık evde içmek de yasak" mı diyeceksin?

    böyle neresinden tutsan saçmalık akan bir karar umarım uzun süreli olmaz.

  • hastanelerin yataklı polikliniklerinde gözlenen durumdur. özel, devlet fark etmez. enfeksiyon sebebiyle 40 derece ateşlenen yavrun saatler sonra uyuyakalmışken gece 3'te tangır tungur içeri girip ışığı yakarlar, bir de üstüne hadi annesi ateşini ölçelim fıstığın diye bağırırlar. haydi bakalım sabaha kadar uyut uytabilirsen tekrar. bak normali bunun nedir biliyor musun girersin içeri sessizce, anneye fısıldayıp ateş ölçeceğim dersin anne kalkar yardımcı olur işini yapar gidersin. odaya girerken bir koçbaşınız eksik arkadaş.

  • islamla taşşak geçen siyasal islamcıların bir başka iddiasıdır...

    he amk he aynen
    başkasının hakkını yemek hoş değilmiş

    hoş değil dediği şey, kuran'da affı olmayan tek günah
    bak dinlerini bile büküyorlar sırf akepe'ye laf gitmesin diye

    ekleme: altta gene gelmiş biri affedilmeyen tek günah hak yemek değil diyor.
    kuran oku olm kuran oku, allahın diyor ki bana kul hakkı ile gelme, hak yediğinden isteyeceksin yani affetmiyor kendisi.
    olm inandığınız dini bile bilmiyorsunuz ya gerçekten komedi bir de aklamaya çalışmış bu hak yemeyi, olm siz müslüman mısınız gerçekten?
    adam diyanete değil bana laf ediyor uydurulmuş diye. komedi yemin ediyorum komedi, akepe allah'dan büyük bunlar için yeter ki laf gelmesin padişahlarına

  • uzun bir zaman minimalizmi araştırdıktan sonra hazırlamaya karar verdiğim cüzdan dostu rehber.

    1. başlangıç. şimdiden çok fazla eşyanız olduğunu kabul edin. burası başlangıç noktası.

    2. sevdiğiniz renkleri tespit edin ve yazın. bu rehberde her şey yazılı olmalı. size yakıştığını düşündüğünüz renkleri yazın ve o renklere sadık kalın. tabii ki arada farklı renkler olmalı ama ilk aşamada değil. eğer size yakışan renkleri bilmiyorsanız ya da çok fazla giyimle uğraşmak istemiyorsanız neutral colors denilen, nötr renklere gidin. alacağınız her kıyafetin nötr renklerde olması durumunda, dolabınızdan rastgele çekip giyeceğiniz kıyafetlerin birbirine uyuyor olma ihtimali %90 filan. nötr renkler sizin abartısız ve modern-şık olmanızı sağlar.

    3. “bir tane” olması düşüncesiyle barışın. sadece bir tane siyah elbisenizin olması düşüncesiyle barışın. çoğu zaman daha fazlasına ihtiyaç duymayacaksınız, sadece öyle hissedeceksiniz. bu öğrendiğiniz bir şey, unutun. bir tane yeter. var olması yeter.

    4. bir tane’den sıkılmaya başlarsanız, bu sıkılma durumu “bir daha asla takmayacağım/giymeyeceğim” haline gelene kadar yenisini almayın.

    5. eski kıyafetlerinizi verin/bağışlayın/çok kötüyse atın. dolabınızın önüne oturun ve çok sevmenize rağmen son 1 senedir giymediğiniz tüm kıyafetleri çıkartın. son bir senedir giymediğiniz kıyafetlerin olması demek, 1 senedir ihtiyaç duymadığınız kıyafetler demek. 4 mevsim geçmiş olmasına rağmen ihtiyaç duymamışsanız, bağışlayın.

    6. geri kalan kıyafetlerinizi birer birer elinize alın. her seferinde tek bir kıyafet. o kıyafetle şu şekilde bir bağlantı kurun: “ben bu kıyafeti giymeyi seviyor muyum? bu kıyafet bana mutluluk veriyor mu? bu kıyafeti giydiğimde kendimi mutlu hissediyor muyum?” hissetmiyorsanız, mutlu etmiyorsa, bağışlayın.

    7. evde giymek için ayırdığınız kıyafetlere sıra geldi. bir x kıyafeti size mutluluk vermesine rağmen dışarıda giyilemeyecek hale geldiyse (rengi solmuş, bir yeri yırtılmış vs), evde giymek için kendinize ayırın. ama sevmiyorsanız, sadece giymiş olmak için giyecekseniz: bağışlayın.

    8. bu süreci her sene en az 2 mevsim değişikliğinde yapın. gardrobunuzdaki tüm kıyafetleri, neyin ne olduğunu, neyin neyle yakıştığını bilin.

    9. bir şeye ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsunuz. mesela bir gömlek ihtiyacınız oldu. dolabınızın karşına geçin ve kaç tane gömleğiniz olduğunu, hangisini hangi durumda giyip hangi durumda giyemediğinizi düşünün. kendinize bir gömleği ya da başka bir eşyayı almak için mazaret uydurmayın, gerçekçi olun. “alacağım çünkü ihtiyacım var.”

    10. bir kıyafeti almadan önce, onu neyle giyebileceğinizi mutlaka düşünün. çok beğenmiş olmanıza rağmen, bir x kıyafetini almak size uzun vadede bir y ve z kıyafetini aldıracaksa, almayın. tüketiminiz, ihtiyacınızı gidermeli. size yeni ihtiyaçlar çıkartacak tüketimi bırakın.

    11. bir kıyafeti almadan önce kendinize düşünmek için bir dakikalık bir süre verin. bunu gerçekten istiyor muyum? buna gerçekten ihtiyacım var mı? bunu neyle giyebilirim?

    12. nötr ve minimal kıyafetler seçmeniz durumunda zaten neyle giyebilirim sorununuz ortadan kalkmış olacaktır.

    13. online alışveriş yapmayı çok seviyorsanız, bu durumun bazen ne kadar uzun bir sürece dönüştüğünü biliyorsunuzdur: bir şey al, gelsin, bedeni olmasın, değiştir, banka iadeyi yapsın. bu süreç ideal bir süreç değil. minimal değil. mağazada deneyin, sırada beklemeden gidip size olan bedeni internet mağazasından alın. alışveriş sürecinizi (alım sürecinizi) uzatacak olan bir şey bu. uzun vadede alışveriş deneyiminizin süresini uzattığı için size daha fazla mutluluk verecek.

    14. yine de online alışveriş size mutluluk veriyorsa, alışverişin satın alma kısmına değil araştırma ve gezinme kısmına odaklanın. öncelikle tüm alışveriş sitelerindeki indirim ve kampanya üyeliklerinizi sınırlandırın. size %30 indirim fırsatı mailleri gelmeye devam ettikçe, sizin o siteye girip alışveriş yapma ve para harcama ihtimaliniz artacak. kitap siteleri de dahil olmak üzere, üyeliklerinizi bitirin.

    15. üzerinize tam olarak olmayan hiçbir kıyafeti almayın ya da saklamayın. bilhassa internetten aldığınız ve üzerinize tam olmayan kıyafetleri sıklıkla giyme ihtimaliniz neredeyse hiç yok. bir kere, maksimum iki kere giyeceksiniz. aldığınız kıyafetleri çok çok sevmediğiniz müddetçe terziye gidip bir yerlerini daralttırmayacaksınız. bununla uğraşmayın.

    16. çok fazla para verdiğiniz bir ürünü, gerçekten bulunması çok zor bir şey değilse, tadilata göndermeyin. o kadar para verecekseniz üzerinize tam uyanını bulun, bulamadıysanız çok zor durumda değilseniz (aciliyet vs) almayın. üzerinde oynanmış kıyafetlere karşı bir önyargınız olsun. düzelttiririm ben bunu diye aldığınız çoğu şeyi aldıktan sonra düzelttirmek size külfet gelecek. uğraşmayın.

    17. kendinize bir alışveriş/harcama/tüketim sınırı koyun ve o sınıra sadık kalın. her ay ekstrenizin bir çıktısını alın ve yaptığınız alışverişleri tek tek düşünün. gerçekten ihtiyacınız olanların yanına bir işaret koyun. geçmişe dönük olarak kendinizi sorgulayın. o x harcaması gerçekten gerekli miydi? ne kadarı gerekliydi? tasarruf yapılabilir miydi?

    18. kaliteyi, çokluğa tercih edin. bir tane alıyorsanız en iyisini alın ve onu uzun süre giymekten çekinmeyin. kalitesiz ama çok aldığınız kıyafetler sizi daha çok harcama yapmaya yöneltecektir (renklerin çabuk solması, biçimin çabuk değişmesi vs). lcw’den 50 liraya aldığınız düz siyah pantolon hemen solup giyilmez olduğunda sağlam bir levis pantolona 180 lira vermek sizin için çok büyük masraf kalemi olmayacaktır.

    19. indirimlere kanmayın. indirimler sıklıkla size ihtiyacınız olmayan eşyaları aldırır. ihtiyacınız olsa zaten ihtiyaç duyduğunuz an gidip alırsınız. indirimler daha çok sürekli giydiğiniz ve giyeceğinizden emin olduğunuz eşyalar içindir: beyaz gömlek, düz siyah pantolon vs gibi. klasikler için.

    20. kıyafetin insanlar üzerinde ne kadar etkili bir izlenim bıraktığını tekrardan konuşmak yersiz. ancak önemli noktayı kaçırmamak lazım: temiz giyinin. temiz ve düzgün kıyafetler içerisinde olmak önemli. her zaman için üzerinizde olan şey karakteriniz olmalı, kıyafetlerin sizin adınıza konuşmasına çok müsaade etmeyin.

    21. mağazalardan eli boş çıkmayı alışkanlık haline getirin. saatler bile olsa geçirdiğiniz mağazadan eliniz boş çıkmak ayıp bir şey değil. “o kadar baktık alalım bari” demeyin, almayın. mağazalardan ve online alışveriş yaparken internet sitelerinden bir şey almadan çıkmak konusunda irade sahibi olun.

    22. mağaza çalışanlarının size yardımcı olduğu zamanlarda da gönlü olsun diye almaya yönelmeyin. “o kadar uğraştırdık adamı” diye düşünmeyin. siz işte nasıl yoruluyorsanız, o da yoruluyor ve yorulacak da. sizin ona minnet duymanızı sağladığını her zaman fark edin. bu konuda robert cialdini’nin iknanın psikolojisi isminde bir kitabı var. bu kitabı okuyabilirsiniz (günlük hayatta pazarlamacılar ve psikologlar tarafından nasıl kandırıldığımızı görmek için).

    23. aldığınız şeyin bir benzerinin sizde olup olmadığını iyi düşünün.

    24. çok farklı kıyafetler ya da eşyalar almak size farklılık oluşturması açısından iyi hissettirebilir ancak bir süre sonra o şeyi bir anda sevmemeye başlama ihtimaliniz de çok yüksek. gelecekte fotoğraflarınıza baktığınız zaman üzerinde olmasından hoşlanmayacağınız şeyleri almayın. o yüzden her zaman için klasikler iyidir. bir şeyi almadan önce uzun süreli kullanım sonucunda onu hala seviyor olup olmayacağınızı düşünün.

    25. aldığınız şeyleri çok amaçlı olarak kullanmaya çalışın, her tüketimi bir üretim malzemesine dönüştürmeye çalışın. sürekli kitap alma hastalığınız mı var: kitap blogu tutun mesela. size ait bir şeyler yapmaya çalışmanıza yardımı dokunsun.

    şimdilik bu kadar.

  • yol tutuştan daha çok muazzam bir şöför barındıran video.

    o arabayı oradan kurtarmak gerçekten büyük iş.

  • sonunda bir babayiğit çıkmış dedirtendir.

    ya ne olacaktı? gecenin körü iki bıçaklı tinerci abinin önünü kesmiş haraç kesiyor, gasp ediyor. o da çakmış kibriti, bakayım yanıyor mu diyor hahah. helal olsun.