hesabın var mı? giriş yap

  • allah'tan başka kimseden korkmayan turabi ve hilmicem acun'dan korktukları kadar allah'tan korksalar biraz adam olurlardı. gitsinler allah aşkına...

  • türkiye’nin gsyih’sini olumsuz etkileyecek durumdur hem de ciddi ölçüde. çünkü ülkemiz usd üzerinden ara malı ve enerji ithal edip euro üzerinden de ağırlıklı olarak avrupa ülkelerine ihracat yapmaktadır. aradaki parite farkı gsyih hesabının net ihracat değişkenine olumlu katkı yapıyordu. şimdi bu ortadan kalkmış oldu.

    kantitatif etkisini ise önümüzdeki dönemde göreceğiz.

  • (bkz: eksi sözlük lafı asla geçmedi)

    olm adam inanmış lan. bunun gibi naif insanlara yapmayın şöyle şeyler vallahi üzülüyorum.

    debe editi: başlık sahibi #50664061 numaralı entry'ye cevap olarak "ekşi sözlük lafı asla geçmedi, üstelik üç kişiydik bu rezaletin üstüne işletme sahibi kalkmış bana burda iftira atıyor" gibisinden bir şeyler yazmıştı, ciddiye almıştı yani. o entry gidince bu da böyle saçma sapan bişey oldu :(

    neyse ben debeye girince hesabıma yatan paraya bakarım size niye açıklıyosam.

  • tam karşımda oturuyor şu an.

    aramızda bir haftadır evin orta sahasını parselleyen bilmem kaç bin parçalık bir yapboz var. "la palette bistro" diye küçük bir lokanta manzaralı. bitiremedik. her gün usul usul ekledi parçaları, sabırla. küçük karton parçalarını sanki sever gibi birbirine ekledi. ama bitiremedik. yapbozun kalan son parçası eksik çıktı. üzüntüden öyle bıraktı olduğu yerde, toplamadı. "sevmek", salonun orta yerinde terk edilmiş boş bir "dükkan"ın arkasında duruyor şu an.

    elinde bir kitap var, "marifetler". onu okuyor. kitap okumasına o kadar alışığım ki. insanlar sevdiğine çiçek alır, ben yeni kitap kokusu hediye ediyorum ona. öyle bir gülüyor seviniyor ki. şu an elindeki kitabı okurken mesela, hayata dair bütün soru işaretleri siliniyor aklımdan. ona bakıyorum: huzurlu. sadece, geçen trenlerin sesine dönüp bakıyor arada bir, çocuklar gibi.

    "koltuğun altında yapbozun o son parçasını bulamayınca dönüp bana baktığın yüz ifadeni özlüyorum."

    tam bu cümleyi yazmayı bitirirken kalktı geldi yanıma: "ne yapıyorsun?". iş maillerimi açıp, gereksiz bir şeyler gösterdim. yaptığım işin belki de en güzel yanı bu; meraklısı olmayanın ilgisini dağıtacak sayısız malzemem var. hafif geri çekildi, defansta derinliğin kaybolduğu bu andan faydalanıp "belim ağrıyor" bahanesiyle yönümü değiştirdim, rahat yazabilmek için. sırf sana çaktırmadan, gönül rahatlığı ile şu yazıyı bitirebilmek için:

    aramızda sadece bitmemiş bir yapboz kadar mesafe varken bile yine anladım.

    seni her an özlüyorum ve seviyorum.

  • buyur baba, alalım seni şöyle... tsk bekliyor sözleşmeli erleri... sana az gelir ama parası da iyi sayılır, 3,5 - 4 bin tl veriyorlar...

    korkmuyorsan, savaşırsan hadi buyur... bırak motoru kenara, bağışla bir yere. oradan ver elini hakkari... hadi bakalım klavyeden yazmak kadar kolaysa buyur kenancığım...

  • aselsan'ın yaptığı bu cep telefonu beklenenden iyi bir satış rakaımı yakalamasına rağmen, telefonun projesinin çalıntı olduğu gerekçesiyle üretimi elde olmayan sebeplerle durdurulmuştur. olayın aslı ise şudur.

    aselsan'da cep telefonun'un üretimi projesinin başına yabancı bir elektronik şirketinden bir mühendis getirilmiştir. (bu şahıs geldiği şirkette de benzer bir projeyi başarıyla tamamlamış bir proje lideri tabi) daha önceki şirketinde üretmiş olduğu cep telefonunyla ilgili bilgileri direkt olarak aselsan 1919 projesinde kullanmak isteyince telif hakları, patent olayları girmiş devreye. aselsan hukuki bir süreçle karşı karşıya kalmış, bunun sonucunda ise aselsan 1919'ların üretimi durdurmak zorunda kalmış.

    edit:aynı hikaye dolaylı ve zaruri olarak aselsan 1920 modelinin de başına gelmiştir tabi