hesabın var mı? giriş yap

  • iki dk espri kasmayin amk ya belki insanlar oldu ne sikim adamlarsiniz. komik de degil sirf bisey yazmak icin yazip da cop etmeyin basliklari ben ve benim gibi bilgi almaya calisan insanlar bu salak entrylerden bilgi degeri tasiyan entryleri bulmakta zorlaniyoruz.

  • sinemanın en eğlenceli akımıdır.
    hazırsanız biraz daha detaya giriyorum.

    akımın kurucularından thomas vinterberg'in deyimi ile, dogma kuralları bir oyundur. ideolojiktir, politiktir, uzmanlık ister, küstah ve kendini beğenmiştir ama aynı zamanda eğlencelidir.
    [vinterberg'in konu hakkındaki fikirlerini https://www.youtube.com/watch?v=qcvew3hh7gq buradan] izleyebilirsiniz.

    her şey, 1995'in ilkbaharında danimarkalı yönetmenler lars von trier ve thomas vinterberg'in 45 dakika içinde yazdıkları bir kurallar silsilesi ile başlar. bu yeni akıma dogma 95 ismini koyarlar ve akabinde kendilerinden beklenecek şekilde bu kuralları, 'şeref, namus, erdem yemini' benzeri anlamında vow of chastity ismi ile yayınlarlar. (buradan okunabilir.)

    hemen peşine harika ve bir o kadar da sert bir manifesto yazıp dogma 95'in bir şaka olmadığını, son derece ciddi olduklarını anlatırlar. (buradan okunabilir)

    bu manifestonun bir özetini verecek olursak... hazırsanız başlıyorum.
    öncelikle 1960 sonrası yeni dalga sinema için, 'sinema ölmüştü ve tekrar diriliş çağrısı yapıyordu', 'amaçları doğruydu ama araçları yanlıştı'. 'dalga kıyıya vurdu ve berbat oldu' gibi oldukça sert ifadeler yer alıyor ve şöyle devam ediyor,
    'bireycilik ve özgürlük sloganları bir süre işe yaradı, ama bir fark yaratmadı. dalga, yönetmenlerin kendilerini de kapmak için yükseldi. dalga hiçbir zaman arkasındaki adamlardan daha güçlü olmadı. anti-burjuva sinemanın kendisi burjuva oldu, çünkü teorilerinin dayandığı temeller, burjuvanın sanat anlayışını ta kendisiydi. auteur kavramı, en başından beri burjuva romantizmiydi ve bu nedenle… yanlıştı! dogma 95'e göre sinema bireysel değildir!'

    geçmişi kritik ettikten sonra daha da sertleşen manifesto, günümüz sineması ve yapılması gerekenler kısmına da değiniyor,
    'bugün, teknolojik bir fırtına şiddetini arttırıyor ve bunun sonucu sinemanın nihayet demokratikleşmesi olacaktır. ilk defa, herkes film yapabilir hale geldi. ancak ortam ne kadar erişilebilir hale gelirse, avangart o kadar önemli olur. “avangart” ifadesinin askeri çağrışımlara sahip olması tesadüf değildir. cevap disiplindir...
    filmlerimizi tek tip hale getirmeliyiz. çünkü bireysel sinema, tanımı gereği çökecek!'

    vitesi daha da yükseltip, nihat genç ile veryansın formatına bağlayan dogmacılar şöyle devam ediyorlar,
    'çökmekte olan sinemanın şu yapımcılarının "yüce" görevi izleyiciyi kandırmak mıdır? gurur duyduğumuz şey bu mu? "100 yılın" bize kazandırdığı şey bu mu? bütün bu illüzyonlar hangi duygular aracılığıyla iletilebilir? bireysel sinema yapanların hile yapma özgürlüğü mü?
    dramaturji, etrafında dans ettiğimiz bir altın buzağı(put) haline geldi. karakterlerin iç yaşamları hakkında olay bir örgüsü çok karmaşıktır ve bu "yüksek sanat" değildir. yüzeysel aksiyon ve yüzeysel sinema daha önce hiç olmadığı kadar, tüm övgüleri toplar oldu.
    sonuç anlamsız ve faydasızdır. bu bir dokunaklılık ve duygu sömürme ilüzyonudur. bu bir aşk hikayesi ilüzyonudur.
    dogma 95'e göre, sinema bir ilüzyon değildir!'

    bu dokunaklı, iddialı ve sert açıklamadan sonra 'dogma 95, vow of chastity isimli değiştirilemez kurallar ile, ilüzyon sinemasınına karşı gelir!' cümlesi ile biter manifesto.

    peki bu değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez, adeta musa'nın 10 emiri olan dogma kuralları nelerdir?
    1- çekimler stüdyo dışında yapılmalıdır. sahne donanımı ve setler içeri taşınmamalıdır. (hikaye özel bir sahne donanımı gerektiriyorsa, stüdyo dışında bu donanıma uygun bir mekan seçilmelidir.)

    2- ses, kesinlikle görüntülerden ayrı olarak üretilmemelidir ya da tersi yapılmalıdır. (sahne içinde üretiliyor olmadığı sürece müzik kullanılmamalıdır.)

    3- kamera, elde taşınıyor olmalıdır. elde taşınan kamera ile elde edilecek hareketlilik ya da hareketsizlikler serbesttir. (film, kameranın durduğu yerde çekilmemeli; kamera filmin olduğu yerde olmalıdır.)

    4- film, renkli olmalıdır. özel ışıklandırma kullanılamaz. (eğer çekilecek olan sahnede filmin pozlandırması için çok az bir ışık söz konusuysa, sahne kesilmeli ya da tek bir lamba kameraya iliştirilmelidir.)

    5- optik numaralar ve filtreler kesinlikle yasaktır.

    6- film, gelişigüzel aksiyon içermemelidir. (öldürme, silahlar, vs. bulunmamalıdır.)

    7- zamansal ve coğrafi yabancılaştırmalar yasaktır. (kısaca film, şimdi ve burada geçmelidir.)

    8- tür filmleri kabul edilemez.

    9- film formatı 35 mm olmalıdır.

    10- yönetmen, jenerikte belirtilmemelidir.

    ek madde- ayrıca yönetmen olarak, kişisel üsluptan kaçınacağıma and içerim. ben artık bir sanatçı değilim. anları bütünden daha önemli gördüğüm gibi, bir ‘eser’ yaratmaktan kaçınacağıma and içerim. en büyük hedefim karakterlerimden ve ortamdan gerçeği açıkça çıkarmak olacaktır. tüm bunları elimden geldiğince, iyi uslup ve estetik kaygılar pahasına yapacağıma and içerim.

    böylelikle, namus ve şeref yeminimi ederim!”

    gelin görün ki, bu yemini yazanlar, yemini ilk bozanlar olacaktır. çünkü bu kural tanımaz, provakatif yönetmenlerden böyle bir yemine kariyerleri boyunca sadık kalmaları zaten beklenemezdi.
    hatta 1998 yılında, dogma akımının ilk örneği olarak çekilen festen'de bile yıllar sonra vinterberg, kuralı 'çaktırmadan' bozduğunu itiraf etmiştir.
    yetmezmiş gibi, akımın çekilen ikinci filmi olan ıdioterne'de lars von trier arka plan müziği kullanıp ikinci kuralı çiğnemiştir.

    fakat aradan 26 yıl geçmiş olmasına rağmen, hala etkisi devam eden dogma95 efsanesi hakkında kimsenin emin olamadığı tek şey şu,
    dogma, iki sarhoş danimarkalının kafası güzelken eğlenmek için uydurduğu bir şey mi?
    yoksa hakkında tezler yazılacak kadar ciddi bir sinema akımı mı?

  • bana balık verme, balık tutmayı öğret... (çin atasözü)

    bana balık ver, rakıyı tazele, buz da bitmiş... (türk atasözü)

  • öncelikle

    (bkz: yeni başlayanlar için aşk)

    - karşınızdaki kişiyi iyice tanımadan ilişkiye başlamayın. tanımak için kendinize süre verin.

    - baştan uzun bir ilişkinin hesabını yapmayın. boş hayaldir. canınız yanar daha sonraları. bu hayal, kendinizi ona daha çok bağlamanıza ve de ayrılıkta daha çok azap çekmenize neden olur. yapmayın.

    - değer olgusunu iyi ayarlayın. yapamayacağınız şeylerin sözünü vermeyin.

    - fazla muhabetten kaçının, tecrübeyle sabittir *. uzun bir ilişki istiyorsanız, yaşanacak şeyleri tüketir bol muhabbet. bundan kaçının derken b.kunu da çıkarmayın.

    - problemin boyutu ne olursa olsun, saklamayın. içinizdekileri dökün, paylaşın. ufak problemler ileride, büyük sorunlara neden olabiliyor.

    - detaylara önem verin. ama kasmayın. bu bazen incelik gibi görünse de bazen çok fazla can sıkabiliyor karşı taraf için.

    - çok masraf yapacaksınız. bi sponsor bulun en iyisi.

    - gözlem yeteneğinizi geliştirin, farkında olabilmek, çok önemlidir bi ilişki için. nasıl gelişir bu yetenek derseniz, bilmiyorum. kelin ilacı olsa hesabı. anladınız.

    - sözlükte yazdığınızı öğrenmesin. kurcalıyor. çok can sıkıyor. tahmin edemezsiniz. sorgu sual falan.

    - dış görünüşe önem vermeyin, sırf çok güzel ya da çok yakışıklı diye bir ilişkiye başlamayın. yüzeysellik pek faydalı değildir.

    - biteceğini bilin. bitmeyen bir ilişki yoktur. evlilik dahi olsa birliktelikte, ölüm ayıracaktır sizi. ayrılığa hep hazırlıklı olun. benden tavsiyedir.*

  • ''neden hayatında biri yok diye soranlara:
    hani bazen durakta belli bir otobüsü beklersiniz ya;
    on dakika, on beş dakika, yirmi dakika beklersiniz gelmez.
    bu arada başka alternatifler de geçer ama binmezsiniz.
    ne de olsa “beklemişsinizdir o kadar”, boşa gitsin istemezsiniz.
    sormayın artık bana!
    herhangi biriyle değil, beklediğime “değecek” olanla devam etmeliyim bu yola!..
    durakta yaşlanmak olsa da işin ucunda..'' *

    siz yine de beklemeyin.