ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hoşlanılan kızın bayramda kurban şişirmesi
-
süper olay.
her eve 100 megabit internet
-
her eve maske verdiniz bakanım.
daha fazla yüklenmeyin
ecevit'in yemişim siyasetini gel otur rahşan pozu
-
bünyede çorapları çıkarıp kırlara doğru koşma etkisi yaratmıştır. şu güzel havada hapsolduk amk şirkete. :(
http://i.imgur.com/4zgcqze.jpg
gibi (dizi)
-
gibi dizisinden bahsetmek için aslında dadaizm felsefesinden de bahsetmek gerekir. dizinin yapımcıları aziz kedi ve feyyaz yiğit'in kadrosunda olduğu dönemde okan bayülgen programlarını hatırlayın. mesela dada dandinista. sonra okan bayülgen'in dada salon kabaresi de unutulmamalı. peki nedir dadaizm?
dadacılık, i. dünya savaşı'nda başlayan kültürel ve sanatsal bir harekettir. mantıksızlığı ön plana çıkararak mevcut düzenleri reddeder ve yeni denemeler yapar. dadacı yazarlar, sözde burjuva değerleri ile dalga geçerler. hatta bu dada ismini bile bir sözlükten rasgele bir sayfa açarak bulmuşlardır ve "oyuncak tahta at" anlamına gelmektedir. 1922'den sonra etkisini kaybederek sürrealizme dönüşmüştür.
örnek verelim: 1916'da voltaire kabaresini açan dadaist grubun performansı şöyle not edilmiş: "her yerde insanlar bağırıyor, gülüyor ve el kol hareketleri yapıyor. aşıklara özgü iç çekişleri, yaylım ateşi gibi hıçkırıklar, şiirler, mırıltılar ve miyavlamalar... tzara, oryantal bir dansçının göbeği gibi kıçını sallıyor. janco görünmez bir keman çalıyor ve meryem ana maskeli madame hennings bacak kaldırma hareketleri yapıyor. huelsenbeck, bir hayalet kadar solgun, piyanoda ona eşlik eden ball ile büyük davulu durmadan çalıyorlar." videosu da var.
gördüğünüz gibi gerçeğin çeşitli taraflarından alınmış görüntüler aşırılaştırılarak bunlardan bir kolaj yapılıyor. gibi dizisinde de az çok böyle. gerçek dünyadan unsurlardan ahenk gözetmeden bir performans çıkarılıyor. mesela efsane absürd mizah grubu monty python'ın skeçlerinin açılış sahnesi de bana dadaizm felsefesini hatırlatır.
gibi dizisi de az çok böyle. neden kocaeli'nde bir solaryum merkezi açılmasın ki? neden tanıdığımız tüm insanların isimlerini bir rehbere kaydetmeyelim ki? abartılı ve aşırı bir söylemle gerçeğin görüntüleri birbiri üzerine ekleniyor. dadaist yazarlar savaşa karşılardı. bu boşunalığı şöyle açıklıyor dada manifesto'da tristan tzara: “bu manifestoyu, insanların birbirine zıt fikirlere sahipken de bir arada aynı temiz havayı soluyarak yaşayabileceklerini göstermek için yazıyorum; eyleme karşıyım: sürekli karşı çıkmaya (zıtlaşmaya) veya onaylamaya da karşıyım. ne hiçbir şeyden yana olduğumu ne de bir şeye karşı durduğumu açıklamıyorum çünkü sağduyudan nefret ediyorum. her şey gibi, dada da işe yaramazdır."
dikkat ederseniz, mantıksız eylemler de dahil olmak üzere hemen hiçbir şey ciddiyetle yapılmaz gibi'de. zaga gibi, skeçlerde zeki enes akkan ve aziz kedi'nin birbirine disko demesi gibi her şey boşunadır ya da yararsızdır ne bileyim.
dolayısıyla üzüntüden uzakta izlenmesi gereken bir dizidir, gibi.
türk futbol tarihini değiştiren sözler
-
"amacimiz ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak, turk olmayan takimlari yenmek"
ali sami yen.
türkiye'de 19.00'dan sonra herkesin eve kapanması
-
bir türkiye gerçeği.
saat 19:00'dan sonra;
- herkes evine kapanır,
- sokaklarda araba park edebilecek yer bulunmaz (herkes evde çünkü)
- toplu taşıma araçları; caddeler, sokaklar bomboş olur,
- insanlar tv'nin karşısına geçip program izler,
- yetişkin çocuklar odasına geçip nette takılır,
- kimi müzik dinler,
- kimi yalnızlıktan dem vurur,
- kimi işini düşünür,
- kimi sevgilisini..
aslında herkes asosyaldir.
sosyal olmak; pazar günü avm'ye gitmektir.
apple'ın beyaz eşya işine girmesi
-
camasir ve bulasik deterjanlarinin sadece apple marka olmasi gerekecektir.
yaran diyaloglar
-
otobüsten inmek için düğmeye geç basanlara, otobüs şoföründen geliyor;
- iki günde 3g'yi öğrendiniz, bir otomatik kapıyı yıllardır öğrenemediniz!
3 bin tl maaş istanbul vs 10 bin tl maaş batman
-
batman alır. 10000 tl'ye batman'da, betmen gibi yaşarsınız.
yaran fıkralar
-
doğu illerindeki bir ağanın en büyük zevki, kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış.
bu nedenle kar yağmaya başladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış.
kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına kurkunu giyer ve koy meydanına gelirmiş.
yanında da en yakın yardımcısı haso. ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış:
“-ula hasso, ahali bakiy mi?”
hasso yanıtverirmiş:
“-evet ağam, hepisi de bir olmuş, pencerelerden bakir.”
ağa çişiyle karin üzerine imzasını atarmış, “abdullah cizrelioğlu” sonrada bir nokta koyarmış ve sorarmış:
“-hala bakirler mi lo?”
“-he ağam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkışlirler.”
her sene ayni tören sürermiş. aradan 7 yıl geçmiş. ağa yine kar tuttuktan sonra çıkmış koy meydanına.
sormuş hasso’ya:
“-ahali bakir mi?”
“-he ağam bakirler, kopekler, kediler bile camdadir.
ağa adini yazmaya başlamış “abdullah” diye. “cizreli” demiş ki, kalakalmış, çünkü yas gereği prostat.
halka rezil olmak var..alçak sesle hasso’ya sormuş:
“-bakirler mi?”
“-he ağam bakirler de, sen ne diye durdin ki ogle?
ağa çaresiz
“-ula gel yanıma, arkanı don ahaliye, tamamla sunu.” diye emretmiş.
hasso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanın
kulağına eğilmiş :
“-ağam..” demiş haso..,
“-kırk yıldir kafama vurdin salak dedin, sırtima vurdun aptal dedin. he bu kulun okumayı yazmayı sökemedi ki, ucunu tut da yazının devamını sen yaz…
yanımızdakileri eğitmezsek, tutacağımız gün yakındır.
kadıköy'deki fırsat daire
-
stüdyo daire denmiş ama, bu bildiğin f tipi kapalı cezaevi.
yer yarılsa da içine girsem denilen anlar
-
lise sondayım. komşu okuldan bir kızla çıkıyorum. öğle tatilimiz aynı saatlerde başlıyor, ben de genellikle onların bahçesine sızıp kızla buluşuyorum. bir gün yine bu ritüeli gerçekleştirmek üzere okulun bahçesine giriyorum ama kız her zaman buluştuğumuz köşede yok. arkadaşlarına soruyorum, sınıfta diyorlar. detay vermiyor adiler.
kapılarda sınıfın içini görmeye yarayan ufacık pencereler var. oradan sırasının olduğu yere doğru baktığımda kızı tek başına görüyorum. oturmuş, bir kağıda bir şeyler yazıyor.
çıkmaya başlayalı belli bir süre olmuş, birinci ayımızı kutlayacağız (gençlik!). kıza güzel bir hediye ayarlamışım, yanında vermek için de tek bir gül almışım. hâlâ birbirimizin her türlü aptallığını kaldıracak kadar aşığız. ama daha da kötüsü ben her türlü aptallığı yapacak kadar aşığım. o an gereksiz bir komiklik yapasım geliyor: gülü dişlerimin arasına sıkıştırıyorum, ardından da kapıyı swat elemanı gibi hızla açıp sınıfa dizlerimin üstünde dalıyorum. bir de tatatataaaam gibi bir efekt patlatıyorum (salaklık!).
özetin özeti: öğle tatiline uzamış bir yazılının ortasına dalmışım. sevgilim olacak kız en ön sırada tek başına oturuyormuş, o yüzden sadece onu görmüşüm. içerideki öğretmen (bir ingiliz teyze) sınıfa terörist dalmış gibi tepki veriyor, kafama tebeşir ve silgi atıyor, panik içinde çığlık çığlığa bağırıyor.
kızın ve sınıfın tepkisiyse okulun hatıralarımdaki koridorlarında sonsuza dek yankılanacak. biz cep telefonuna yetişemedik, o kötü oldu.
rte'nin ilkokul fotoğrafı
-
(bkz: cinli korku filmi virali)
her çocuk sevimlidir, her çocuk masumdur diyenlerin evine 24x24 altın varaklı çerçeve ile asacağım fotoğraftır.
tesla'dan çok daha iyiyiz
-
bilim, sanayi ve teknoloji bakanı fikri ışık'ın yaptığı talihsiz açıklama. ayrıca, "bir şirketin yaptığından daha iyisini bir devlet yapacaktır." diyerek ilk altı ayda anne sütünün önemini bir kez daha vurgulamıştır.
ilgili açıklama: http://mobil.hurriyet.com.tr/…-daha-iyiyiz-40101023
debe editi: gamzecim doğum günün kutlu olsun ;)