hesabın var mı? giriş yap

  • bütün fakirlerin hırsız olduğunu iddia eden tiplerin iddia ettiği burukluktur.
    alnının teriyle kazanıp burslu okuduğu okulda, annesinin helal parasıyla yediği yemek burukluk değil gurur kaynağı olabilir mi? hiç böyle düşünmüş müydün?

    yıllar sonra gelen edit: başlık sahibi umuyorum ki yazdıklarından utanmış ve kaçmış.

  • amazondan gelen dvd'sindeki special features'dan filmin kamera arkası notları:
    - set dekoratörünün yalancısıyım b52'leri usaf'tan hiç bir yardım almadan tasarlamışlar. durum bu olunca kokpit ve interior için başlangıç noktaları basit bir kitap kapağına basılı bir b52 kokpiti fotoğrafı imiş. ancak film setini medyaya açtıklarında usaf'tan temsilciler de gelmiş ve bembeyaz olmuşlar. çünkü her detay hemen hemen aynıymış. kubrick bunun üzerine dekoratörü arayıp, arayıp "ulan, uçağın iç tasarımı için değerlendirdiğimiz kaynaklar tamamen yasal mı? bir teknoloji casusluğu skandalı hiç hoş olmaz" demiş.

    - filmin montajı bitim aşamasında sidney lumet'in aynı temayı işleyen fail-safe'i çekmekte olduğunu öğrenen kubrick dava açarak kendi filmi gişeden çekilene kadar rakibin gösterimini durdurmuş.

    bu ikinci filmin fragmanına bakarak yapılacak bir karşılaştırma ile o günün teknolojisi ile strangelove'ın yönetmenlikten oyunculuğa senaryodan set tasarımına her sahnesinde ne denli dahiyane farklı olduğu daha iyi anlaşılabilirmiş.

    - başta peter sellers aslında kendi istemese de kubrick'in ısrarıyla b52komutanı bnb. t.j. 'king' kong'u da canlandıracakmış . teksas aksanıyla konuşmayı oldukça çalışmış. ancak çekimler sırasında yüksek bir platformdan düşerek bacağını kırınca kubrick slim pickens'ı bulmuş. gençliğinde gerçekten de bir teksas kovboyu olan ve hayatını westernlerde oynayarak kazanan pickens filmde kendisi gibi davranarak sinema tarihinin en canlı karakterlerinden birini yaratmış. bu film için ingiltere'ye uçmak zorunda kalan pickens ilk defa pasaport almak için başvuruda bulunmuş. pickens kovboy giysileriyle sette göründüğünde filmin ingiliz ekibi onun method* pratiği yaptığını sanmışlar. sonra anlaşılmış pickens, giyim tarzı dahil herşeyiyle gerçek bir texan hillbilly'dir. kubrick'in yönetmenlik tarzı ve mükemmeliyetçi detaycılığı pickens'i öyle bezdirmiş ki ünlü usta onunla "the shining" (1980)'deki dick hollaran karakteri ile birkez daha çalışmak istediğinde bunu reddetmiş.
    http://www.imdb.com/name/nm0001620/bio

    - b52'nin uçuş rotası için bir uçak kiralanarak grönland üzerinde günlerce süren çekimler yapılmış. bunlardan biri sırasında çekim ekibi tesadüf eseri bir amerikan gizli üssünü fotoğraflayınca inişe zorlanarak koğuşturulmuş.

    - savaş odası tamamen kubrick'in tasarımıymış. film siyah beyaz olmasına rağmen odanın en belirgin detayı olan devasa yuvarlak masanın dev bir poker oyunu hissi vermesi için yeşil çuhayla kaplanmasında ısrar eden de oymuş. ronald reagan bunun sadece kubrick'in dimağının bir eseri olduğunu, gerçekte bir war room olmadığını başkanlık seçimlerinden sonra beyaz sarayı gezerken "şu meşhur war roomu bir görelim" dediğinde öğrenmiş.

    - peter seller'ın filmdeki hemen bütün tiradları doğaçlamaymış. sellers başta, abd başkanını kriz boyunca burnunu silen ve astımı olan bir karakter olarak yorumlamış. ama kubrick bütün karmaşa içinde olan bitenin olası sonuçlarına ciddiyetle yaklaşan tek karakter olmasında ısrar edince bu sahneler yinelenmiş.

    - filmin öyküsü de kubrick'e aitmiş. filmi önce bir drama olarak çekmek isteyen kubrick birden en vurgulayıcı senaryonun bir satirik komedi olması gerektiğini hissetmiş. bunun üzerine terry southern'ı ingiltere'ye çağırmış ve senaryoyu birlikte yazmışlardır

  • başlık sınırlaması yüzünden zorlanmış bir başlık.
    dialog ile anlatayım
    a-hayatın boyunca hiç gökyüzünden kitap indiğini gördün mü?
    b-hayır.
    a- peki gören birini gördün mü?
    b- hayır.
    a- peki biri gördüğünü iddia etse inanır mısın?
    b- hayır.
    a- en yakın arkadaşın bana kitap indi dese?
    b-hayır.
    a- ulan madem öyle bundan 1400 yıl önce yaşamış, en az 50 göbek ötesi, senin ırkından senin dilinden olmayan, başka bir coğrafyada doğmuş, okumanın yazmanın olmadığı, cehaletin kol gezdiği yerde, senle hiçbir ilgisi olmayan adama nasıl inanıyorsun?
    b-...
    a-biri sana 20 yaşındayken babanın aslında gerçek baban olmadığını söylese o an babandan soğur muydun?
    b-hayır

    işte dinin temeli, erken yaşta motivasyon, güdülenme. daha bebekken verilmeye başlanan dini eğitim. aileler kendilerine verildiği gibi yalan ve yanlışları çocuklarına aktarıyorlar, hiç sorgulamadan eleştirmeden, çocuklar ise daha farkında olmadan bu anlatılanları gerçekmiş gibi kabul edip, asla sorgulamadan zihnine yerleştiriyor. ölene dek. eğer şanslı ise 5-10 yıllık bir araştırma, merak ve idrak süreci ile atlatabiliyor. yoksa sonuç ortada.

    gerizekalıya edit: kitap indi derken cilt cilt ansiklopedi gibi indiği kastedilmedi tabiki. allah ile melek aracılığı ile iletişim kurup vahiyler halinde indi. çok daha sonra kitaplaştırıldı. sen bunu anlarsın diye kısaca kitap indi dendi.
    sanki böyle yazınca çok mantıklı olcak amk.
    gerizekalıya edit: dini eleştiren herkes ateist değildir. farklı inanışlar var. ben de değilim.

  • cok haklisiniz diyerek bir enkazin altina ittirilmelidir kendisi. bir de pratikte gorelim hanimefendinin soylediklerini, uygulamali olarak.

    edit 1: twitter'da entry'i birebir yazanlardan hicbiri ben degilim, twitter hesabim yok, instagram ve facebook hesabim da yok. birileri kopyala yapistir yapiyorlar sagda solda videonun altina, cok da sorun degil.

    edit 2: populer olayim aman favlanayim diye yazmadim, sinirlendim ve icimden geleni yazdim. hanimefendinin yorumunun anlamı birebir olmasa da seçtiği sözler dolayısı ile ahmakca bir yorum oldugunu dusunuyorum ve ayni ahmaklikta kasitli olarak cevap verdim. benim icin bir sikinti yok hala yani... ulusal tv'ye çıkıp ahkam kesecekseniz sözlerinizi dikkatli seçeceksiniz, şu an bir bölümü zorda olan ve diğerlerinin de içinin kan ağladığı koca bir ulusa gidiyor bu sözler.

  • açılın! bunu bizzat tecrübe etmiş biri var karşınızda! yalnız gönderen baba değilim, gönderilen torunum ben.

    derslerim hep iyiydi, okumayı deli gibi seviyordum, öğretmenlerin favori öğrencisiydim her sınıfta, ama baba mesleği şoförlüğe, tamirciliğe de çok meraklıydım. babam da gurur duyardı, kendisi okumadığı için benim okumamı çok istiyordu. karnelerimle dayımlara, amcamlara nispet yapıyordu. her karnede de ödüllendirirdi beni.
    mesela 1. sınıfta bisiklet almıştı. 4. sınıfta atari, 5 sınıfa geçtiğimde de 5 milyon vermişti ki o zamanlar o paraya 2 çeyrek altın oluyordu. ama işte babam o son hediyesinden 2-3 hafta sonra aramızdan ayrıldı.

    sonraki sene dedem ve amcam ortak kararla beni bir ustanın yanına verdiler. oto elektrik ustası. "zanaat öğren, bir yandan da sanat okuluna (meslek lisesi) gidersin çekirdekten yetişmiş diplomalı usta olursun." dediler. sanırım babam sağ olsaydı asla izin vermezdi buna. o, usta falan değil öğretmen, doktor, mühendis olmamı istiyordu.

    neyse işe başladım. çok da hevesle başladım, 11 yaşımda 3-4 km yol yürüyordum dükkana. sabah 8:30'dan akşam 7-8'e kadar çalışıyordum. aldığım para da sabahları kahvaltı için iki dilim kürt böreği almaya yetiyordu.

    yoldan araba gelirdi, kaputuna dokunduğunda bile elin yanardı, hele elin yanlışlıkla motora değerse bildiğin kabarırdı orası. yağ, kir, pas... bunlar gene neyse de, sürekli azar, sürekli fırça...

    usta takım bırakır arabada, senden sorar. havyayi kablo önüne koyar, kablo yanar, senden sorar, kalfa falan her türlü yavşaklığı yapar. çıkmak istiyorum, dedemler izin verniyor, zorla gönderdiler. yeminle o yaşta ihtiyarladım.

    orada okumanın kıymetini öyle bir anladım ki hala okuyorum. :)

    ha günümüz şartlarında okumayan hatta çok çok iyi okumayan çocuğu zorla okutup, dandik üniversitelere göndermek yerine, düzgün bir ustanın yanına verip meslek öğrenmesini sağlamak daha iyi. üniversite mezunlari şu ana asgarî ücrete iş bulsa şükrediyor, böyle dandik bir ülke oldu burası.

    ustaligin yanında çocuk bir de yabancı dil öğrenirse gönder kanada, avustralya, yeni zelanda gibi kalifiye eleman arayan ülkelere, çocuğun hayatı kurtulur.

  • hemen hemen tüm hint filmleri.
    maşallah 8.1 in altında olan filmleri yok.
    iyiki imdb nin farklı degerlendirme kriterleri var da meydan bunlara kalmıyor.