hesabın var mı? giriş yap

  • hevesli arkadaşın hevesini kursağından aşağı indirmek için yapılmış tavsiyelerdir.

    ilk önce sakın ama sakın markaya bakma güzel kardeşim. akustik gitarda aynı markanın aynı modelinin aynı yıl üretilmişleri bile farklı tınlar unutma. ayrıca dünyadaki bütün akustik gitarlar tektir bir başkası onun sesini vermeyecektir. bu yüzden denemeden alınmaz. mümkünse dükkandaki bütün gitarları deneyin. bakmaya gelmediğinizi ciddi alıcı olduğunuzu söyleyin ilgilensinler.

    ilk önce elektro akustik mi akustik mi olduğuna karar verin. sahneye çıkmıyorsanız elektro akustik almayın. iki katı para verirsiniz. düz akustik alırken kalbur üstü bir şey oluyorsa elektro akustikte vasat bir şey olur. ayrıca albümlerde dinlediğiniz bütün akustik gitarlar mikrofonlanmıştır, çok azı elektro akustiktir unutmayın. sahneye çıkmıyorsanız yani hem ritm hem solo calmıyorsanız cut-away kesik kasa almayın, seste ciddi kayıp yaratır. jumbo kasa gür sesli olur iyi tınlar ama çalması da taşıması da zor olabilir, tabi tercih meselesi çok gezenler drednought kasa tercih etsin.

    kararımızı verdikten sonra geldik asıl mevzuya, alacağınız gitar kontraplak olmasın all solid olsun 200 dolara all solid gitarlar var, bunun altında zaten gitar almayın o parayı gidin tatilde yiyin bari bir işe yarasın. maun kapalı ve baslı bir ton verir, supruce tizlidir takamine g serileri bu malzemedir çok iyi olanları var ama bakmak lazım. maple tizli ve midlidir, bas dengesi iyi olan bulmak lazım. ama ağaç da çok önemli değildir güzel tınlıyorsa sorun yoktur.

    kasanın boyutunu ve sesin gürlüğünü bas tiz dengesini sevdiyseniz bir sonraki aşamaya geçilebilir. bu arada tel konusu da çok önemli o ayrı bir başlığın konusu ama yeni teli çıngır çıngırdır rezil gitarı bile vezir eder, eskidikçe tizler kaybolur gevreklik gider ve baslar da boğuklaşır midli kapalı bir ton ortaya çıkar, güzelim gitarı harcıyabilirsiniz bir bilenle gitmek en iyisidir. neyse tek başınızasınız ve başımın çaresine bakabilirim diyorsunuz sorun yok.

    sonra sap incelemesi başlar ki gitarda kaliteyi ve papeli belirleyen saptır. teller yakın olmalı, satıcılar ayar yapınca iner der ama inanmayın inmez, inse de cızlar, adam sanki bilmiyor mu eline bir alyan alıp sapı indirmeyi. bu işlem en çok 5dksını alır, ve primat soylu her birey bu işlemi yapabilir. teker teker her telde her perdeye basın tellerde cızlama var mı, cızlama varsa bırakın o gitarı yere sakince.

    bare basın rahat mı tel gerilimi nasıl bir bakın bakalım. sonra sap kalınlığı, sap kalın olursa iyi sustain iyi bir titreşim ve tok baslı bir gitar demektir. ama rahatsız çalım. ince sap az sustain daha tiz bir ton ve rahat çalım, ben olsam akustik gitarda çok ince sapları tercih etmezdim, ince saplı iyi markaların iyi gitarları var ama onlar çok pahalı bebeğim. neyse elinize alın bakalım.

    klavye ağacı da çok önemlidir. gülağacının iyisi var kötüsü var, denemek lazım. ama bir de abanoz vardır ki aman aman çok serttir bu sayede sap atmaz ömürlük gitarlardır. tonlar tizli ve midli olur, çok iyi entonasyon tutar bu yüzden bol harmoniklidir. çok iyidir çok, ama papeli de ona göredir. neyse siz iyi bir gülağacı arayın. tip mip ıvır zıvır bunlar hikaye ama segul müdür nedir bir headstocklu gitar var ki dünyanın en iyi sesini veren gitarı olsa alıp kullanmam o derece.

    şöyle bir anekdotla bitireyim benim gitarım takamine g321 takaminenin 193 euroluk bir modeli. alt serilerinden bir tanesi, zamanında bütün dükkanlardaki bütün fiyat aralığındaki gitarları deneyip almıştım, ve çok sevmiştim, bir süre önce değiştireyim dedim ve yine dolaşmaya başladım lag gitarlara baktım 1400tllik olanı benim gitarın yanına yaklaşamaz, alt serileri hep clız ve tiz sesli çünkü sapları çok ince, he benim gitardan rahat mı rahat orası ayrı.

    lagları beğenmedim geçiniz, fenderler eh idare eder ama yok be gülüm geçiniz. epiphone aman yanına yaklaşmayın gerçekten çok vasat. yamaha alt modeller rezil üst modellerde de yine denemek lazım. sonra 3000 tlik taylor baktım ağzım açık kaldı çünkü rezildi. sonra 700 tllik bir cort baktım cirlop gibiydi hatta satıcının ağzı açık kaldı. ama diğer cortlar da sallantıdaydı. sonra segul denedik yok tutmadık. sonra bir prs denedim ki aman aman, prs se angulus custom, harika bir şeydi. resmen kendine ait bir tınısı vardı. ama abanoz klavyeli. onun standardına baktık corttan çok daha kötüydü. ama custom olanı dehşet bir şey, tabi ki fiyat 1500 papel benim 500 liralık gitardan 3 kat daha iyi mi diye sorarsanız hayır sadece daha iyi.

    mükemmel bir gitar değil. 10000 tllik gibsonları denedik ki alamayacağımı söylediğim halde dene olsun dedi ki helal olsun. onları da denedim, çok güzel gitarlar ama mükemmel değiller prsden daha iyi değiller mesela. kısacası benim takamineden daha iyi gitar bulamadan geldim. eve gelip af diledim takadan onu aldatmayı düşündüğüm için.

    bir ilave de şu e kardeşim mükemmel gitar ne diyebilirsiniz. satıcıda görmediğim bir arkadaşımdan alıp denediğim (bir arkadaş ekolü) martin d45 santur gibi gitardı. ayrı bir müzik aletiydi, nirvanaydı tabi 8000 papelcik. tl ile 16000 civarı ama peşin 15000e bırakırlar sanırsam.

    hadi kolay gelsin.

    edit: takamine gd 321'i değişirdim, yine takamine aldım gd 50. çok ama çok güzel bir gitar, ses kapağı all solid spruce, yani kontrplak değil, gerçek ağaç, ki bu bölüm sesin oluşumuna en fazla katkı sağlayan bölüm. yanları ve arka kapağı lamine gül ağacı, her ne kadar lamine olsa da takamine bu işi iyi biliyor, ucuz bir lamine malzeme gelmesin aklınıza. sapı çok rahat, sap kalınlığı çok ideal ayarlanmış, yani sonuç olarak gümbür gümbür gevrek bir gitar. ayrıca çok hafif, bunu da belirtmeliyim.

    bu gitarı alırken de bütün gitarcıları dolaştım, deneyebildiğim her gitarı denedim. bu belki de en sevdiğim gitar oldu ve alabileceğim fiyat seviyesinde olması mucizeydi. 10.000 tllik gitar da denedim, 500tllik de ve yine gördüm ki akustik gitar isi hiç belli olmuyor, 2000tlye 10.000liği dövecek gitarlar vardı.bazı lamine kasalar masif ağaç kasalardan daha iyi tınlıyordu. ama bazı masif kasalar vardı ki, cidden tam anlamıyla gitardı. bir de şunu farkettim, diğer markaların gitarları arasında ciddi kalite farkı olabiliyor ama takamine standardı iyi tutturmuş, aynı serideki gitarlar arasında atla deve fark yok.özellikle internetten sipariş edecekler bunu göz önünde bulundurabilir.

  • ayasofya'daki mozaiklerin büyük bölümü en az üç yüzyıl, bazılarıysa dört yüz küsür yıl yerli yerinde durmuştur. ne şehri fethederek binayı camiye çeviren fatih sultan mehmet, ne mimar sinan'a büyük bir onarım yaptırarak binanın ömrüne ömür katan ii. selim ne de onlardan sonra gelen sultanlar bu tasvirlerin üzerlerini kapatmayı düşünmüştür. onlar da, şeyhülislamları, ulemaları ve reayası da osmanlı devleti'nin süper güç olduğu dönemlerde yüksünmeden bu tasvirlerin altında ibadetlerini yapmışlardır.

    17. yüzyılda, fetih ekonomisinin tarihe karıştığı ve yeni bir sosyoekonomik düzenin kurulduğu sancılı süreçlerde bir sofulaşma dalgası yaşanmış, şehirde rum cemaatinin kullanmaya devam ettiği pek çok kilise ancak bu zamanda camiye çevrilmiş ve tasvirlere karşı daha önce olmayan bir hassasiyet ortaya çıkmıştır. bu dalgada ayasofya'da kalan tasvirlerin bazıları daha görünmez hale getirilmiştir. buna rağmen galeri denen üst katlardaki pek çok tasvirin 1847-48'deki fossati biraderlerin onarımından sonra bile yerli yerinde durduğu da bilinir. 1850'de binada ayrıntılı tetkikler yapan ve dört yıl sonra bunu yayınlayan wilhelm salzenberg'in eserinde bunların hangileri oldukları ayrıntısıyla vardır.

    cornelius loos'un 1710'da iii. ahmed'in himayesi altında hazırladığı ayasofya çizimlerinde geç dönem doğu roma mozaik tasvirleriyle osmanlı hat sanatı örneklerinin bir arada ve nasıl benzersiz bir bütün oluşturdukları görülebilir. ancak modern çağda birileri osmanlı kültürünü böyle kapsayıcı bir bütün olarak görmek istemediği için, ders kitaplarına ve ansiklopedilere kadar giren 'fatih fetihten sonra tüm mozaiklerin üzerini kireç badanayla kapattı' diye bir bilgi uydurulmuştur. kireç badanayla örtülen tasvirler, ancak galerilerde göz hizasında bulunan nispeten küçük tasvirlerdir.

    görülebilir kalan son tasvirlerse 1850-1934 arasında, muhtemelen batılıların, ''siz müslümansınız, müslümanlıkta tasvir olmaz, bu ne biçim iş'' diye alttan alta gaz vermelerinin de etkisiyle kapatılmıştır. fetihten 230, 275 ve 400 yıl sonrasına dek sağ salim ulaştıklarına dair sadece yazılı değil görsel kaynaklar da bulunan tasvirler, işte bu son dönemde tümüyle görünmez hale getirilmiştir.

    hasıl-ı kelam, iktidar sahipleri örnek aldıkları fatih ve kanuni'nin izinden gitmekte kararlıysa, herhangi bir tasvire el sürmemeleri yeterli olacaktır. tabii bu durumda bu tasvir gizleme işi için yaratılacak bütçeden ve bunun etrafında oluşacak mikro ekonomik yapılardan feragat etmeleri gerekecektir.

    edit: ekşiseyler'de yayınlandığını fark edince yazıda sözünü ettiğim görselleri eklemek istedim.

    görsel guillaume-joseph grelot'nun 1680 tarihli çizimi

    görsel cornelius loos'un 1701 tarihli çizimi

    görsel loos'un güney galerisindeki melek tasvirlerini gösteren çizimi

    görsel loos'un melek tasvirlerinden ayrıntı

    edit 2: son osmanlı ve cumhuriyet döneminin ''fatih tüm tasvirlerin üzerini kapattı'' uydurmasını, islami kesimden de benimseyenler olduğu, ekşişeyler'de yayınlanan yazının facebook'taki paylaşımının yorumlarında paylaşılmış kısa bir makaleden de anlaşılıyor.

    edit 3: ayasofya'nın osmanlı dönemindeki tarihi üzerine gülru necipoğlu'nun kaleme aldığı ve şimdiye dek yazılmış en kapsamlı, en güncel makaleyi okumak isteyenler buradan, bu makalenin de içinde bulunduğu toplumsal tarih dergisinin şubat 2015'te yayınladığı özel dosyaya da buradan ulaşabilirler.

  • 3 doz oldum aşı, aşı çıkmadan önce çok ağır covid geçirdim, öleceğimi düşündüm evde karantinadayken,10 kilometre,yi 46 dakikada koşuyorum, yaş 43, yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum.görsel

  • okul yıllarının vazgeçilmez tadıdır. sevmeyenini görmedim. o nasıl bir tatsa artık.
    konya'da cips diyorlardı buna. kokusu ve tadı zihnimde canlandı yeminlen.

    debe notu: ekmek arası patates kızartması bir fakirlik belirtisi değil, öğrencilik belirtisidir. tatlı anıların kahramanıdır.