hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • maçtan önce, beşiktaş'ın kalesinde kimin oynayacağını merak ediyordum. ilk yarı bitti, hala kimin oynadığını merak ediyorum.

    edit: dk 54. günay oynuyormuş.

  • sinemaseverlerin dönüp dönüp izlediği filmler vardır. yüzüklerin efendisi, star wars ve hp serileri, türk filmlerinden de süt kardeşler bu filmlere örnek gösterilebilir. benim çevirip çevirip izlediklerim ise genelde animasyon filmlerdir. disney'in en güzel zamanlarına örnek gösterilebilecek hercules, adı pek duyulmasa da muazzam bir emeğin ürünü olan kubo and the two strings ve hayao miyazaki filmleri bu alanda en çok izlediğim filmler. bu listeye birkaç yıl önce de ratatouille'u ekledim. mutfakta çok becerikli bir insan olmasam da remy'nin azmi, çalışma hırsı ve birbirinden ilginç restoran çalışanları beni kendine çekti sanırım.

    bu geri dönüşlere yeni star wars serisini de eklemek isterdim ama filmler o kadar kötüydü ki ömrüm boyunca bir daha görmek istemiyorum hiçbirini. bir de bu filmler azaltmadığı gibi bendeki star wars özleminin daha da artmasına neden oldu. eski filmleri izlemek de kar etmedi çünkü ben sağlam bir sith hikayesi bekliyordum yeni seriden. bu yüzden gidip eski sith'lerin hayatını anlatan yazıları okumaya başladım.

    yine bir şeyler okurken durdum ve dedim ki film açayım bir tane. çünkü gözümün önünde ışın kılıçları belirmeye başlamıştı artık. sevdiğim filmlere bakarken de ratatouille denk geldi ben de onu izlemeye karar verdim. filmin takribi yirminci dakikasında da garip bir şey fark ettim. remy'nin başarı hikayesi bire bir sith kodunu takip ediyordu. ilk önce ne alaka desem de geçen sahneler ile birlikte bu inancım iyice oturdu. durumun gerçekten böyle olduğuna ikna olunca da gelip size anlatmaya karar verdim. şimdi remy'nin hikayesi ile sith code nasıl benzerlikler içeriyor bir bakalım.

    --- spoiler ---

    önce sith code nedir ondan bahsedelim. sith code, star wars evreninde sith'lerin düşünce yapısını anlatan ve izlemeleri gereken yolda onlara rehberlik eden sözler bütünüdür. jedi olup daha sonra sürgüne gönderilen sorzus syn tarafından yazılmıştır ve tamamı şöyledir;

    "peace is a lie, there is only passion.
    through passion, i gain strength.
    through strength, i gain power.
    through power, i gain victory.
    through victory, my chains are broken.
    the force shall free me."

    çevirisi ise aşağı yukarı böyledir.

    "denge bir yalandır. sadece tutku, arzular ve istekler vardır.
    tutkum ile yetenek kazanırım.
    yeteneğim ile güç kazanırım.
    gücüm ile zaferler kazanırım.
    zaferlerim beni bağlayan zincirleri kırar.
    force beni özgür kılar. "

    şimdi de adım adım remy'nin hikayesine bakalım. film öncelikle remy'nin "zincirli" olduğu kısımla başlıyor. remy aslında yemek konusunda henüz nereye koyacağını bilmediği bir ilgiye sahip. ancak babası bunu anlamsız buluyor ve fare toplumu olarak onu değişim geçirmekten alıkoyuyorlar. remy'nin burada yürüyüş tarzına kadar her şeyi sorgulanıyor.

    bu baskı normal bir karakteri sindirebilirdi ve ondan jedi kodunun istediği şekilde uyumlu olması bekenirdi ancak remy, uyumu değil tutkusunu seçiyor. mesela peynir ile çileği beraber yediği sahneden, mantar ve özel bir peynir bulduğunda bunları diğer yiyeceklerin arasına atmak istememesinden bunu görebiliyoruz.

    bundan sonra remy tutkusu nedeniyle gusteau'nun şovunu izlemeye başlıyor ve kitabını okuyor. daha sonra ondan öğrendikleriyle yiyecekleri bir araya getirerek daha iyi lezzetler elde etmeyi öğreniyor. ki bu da tutkusunun yeteneğe dönüştüğü yer oluyor tam olarak.

    remy tabi ki bu haliyle bir restorana gidip iş başvuru yapamaz. şansının açıldığı kısım ise linguini ile tanışması oluyor. linguini ile birlikte gusteau'nun mutfağında çalışmaya başlayan remy, burada hem aşçılık sırlarını öğreniyor hem de giderek daha becerikli hale geliyor. yeteneğinin güce dönüştüğü yer ise müşterilerin mutfaktan yeni bir şey istedikleri kısımda gerçekleşiyor. burada remy, gusteau'nun pek popüler olmayan bir tarifini değiştirerek müşterilerin ilgisini çekiyor ve yerini daha da sağlamlaştırıyor.

    normalde yeteneğe ve güce kavuşan bir sith kendi zincirlerini kendisi kırar. ancak remy bir sith değil tabi ki. o yüzden skinner, "ne" olduğunu hatırlatıp onu bir fare kapanına kapattığında, remy'i kurtaranlar babası ve kardeşi oluyor.

    bundan sonra remy'nin zafer anı geliyor. mutfak ekibini kaybetmek, sağlık müfettişine yakalanmak gibi bir çok engeli aştıktan sonra işinin başına geri dönüyor ve anton ego'yu çocukluğuna döndürüp tekrar mutlu bir insan haline getiren yemeği yapıyor. bu muhteşem olaya rağmen gusteau'nun restoranı kapatılıyor ancak remy'nin kazandığı zafer zincirlerini kırmasını sağlıyor. yine dediğim gibi bunu sith'ler gibi sert bir şekilde yapmıyor remy. yeteneğini ve gücünü hem babasına hem anton ego'ya kanıtlayarak özgürlüğüne kavuşuyor ve küçük şef olarak çalışmaya başlıyor.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak burada remy'nin bir "sith" alegorisi olduğunu iddia etmiyorum tabi ki. ayrıca filmde de star wars'a ait hiçbir gönderme yok. ancak başarıya giderken attığı adımların sith code ile gösterdiği benzerlik de ortada. buradan şu sonucu çıkarabiliriz; belki de bir şeyler başaran insanlar benzer yollardan geçiyordur ve bu yol silikon vadisinde start-up başlatan bir bilgisayar mühendisi için de bir aşçı için de bir kurgu karakter için de aynıdır aşağı yukarı. çünkü sith code'un bahsettiği kavramlar aslında çok geniş. yani bunları takip ettiğinizde illa elinizden yıldırım atmanıza gerek yok. ancak bir şeyler hakkında tutkunuz varsa sith code, remy'e olduğu kadar size de yol gösterebilir belki.

  • 2023 için göz boyayan tayfanın, seçimleri kaybedeceklerini anladıkları anda ceplerindeki paradan da olmamak için yavaştan kaçması diye yorumladım.

  • yoklukla imtihan edilmekten iflahi kuruyan x kuşağının sonuç olarak ürettikleri yanlış politikaların yanı sıra teknoloji çağına geçişe maruz kalmış nesildir.

    ne tam anlamıyla x olup monoton yaşamayı, azla yetinmeyi, teknolojiden uzak olmayı becerebilmiştir ne de tam bir z gibi makinelerin, yazılımların çocuğudur.

    kafası hem nostaljik çalışır hem de modern çağın koşuşturması ve yabancılaşmasına duhul olmuştur.

    yine de en iyi bu nesil hayal kurmasını bilir. geçmişi ve geleceği harmanlamak sancılıdır ama görmesi/görebilmesi haz verir.

  • içerik konusunda birkaç tavsiye vermek isterim. zira televizyon tarihinin en iyi bazı dizilerini barındırıyor ve bunların izlenmemiş olması beni üzer. insanlar yeni nesil fast food dizilere alıştıkları için gerçekten derinlikli karakterlere, iyi yazılmış hikayelere sahip çoğu kült ve eski dizileri gözden kaçıyorlar.

    "gelmiş geçmiş en iyi diziyi izlemek istiyorum. içinde drama olsun, felsefe olsun, siyaset olsun, entrika olsun, bilimkurgu olsun, üç boyutlu karakterler olsun, muhteşem senaryo olsun. izledikten sonra bir daha bir daha izleyeyim, her izlediğimde farklı bir derinlik yakalayayım."

    - battlestar galactica

    "yukarıdaki özellikler olsun ama fringe'e de benzesin. hatta fringe'in ilham kaynağı olan daha iyi versiyonu olsun."

    - the x-files

    "kaliteli esprilere sahip, sempatik karakterleriyle bağ kurdurtan, yer yer duygulandıran, sitcom tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir şeyler var mı?"

    - the office, parks and recreation, community

    "yukarıdakinin aynısı ama sempatik karakterler ve yer yer duygulandırma kısmı hariç bir şeyler peki? ben it kopuk serseri karakterler istiyorum."

    - seinfeld, married with children

    "izlerken heyecandan, adrenalinden, gerilimden nefesimi tutayım. bölüm bittiğinde hemen meraktan öteki bölüme geçeyim, bir de bakayım da dışarda gün aydınlanıyor. aşırı karizmatik bir protagonist olsun."

    - 24, prison break

    "24 güzelmiş ama aksiyon dozunu biraz azaltıp realizmi arttıralım. protagonist o kadar karizmatik olmasa da olur."

    - homeland

    "beni öyle yerin göğün oynadığı dünyanın kurtarıldığı işler yorar. bizi bize bizce anlatan, yer yer güldüren yer yer duygulandıran, karakterleri ailemizden biri gibi olan diziler olsun."

    - this is us, parenthood

    "yukarıdakinin aynısı ama gençler olsun."

    - dawson's creek

    "dawson's creek güzelmiş. bunun vampirlisi, fantastiklisi, yer gök oynamalısı olsa izlenir."

    - buffy the vampire slayer

    "yine yer yer güldüren yer yer duygulandıran, karakterleri ailemizden biri gibi olan diziler olsun ama tam da bizi bize anlatmasın. biraz böyle şatafatlı elit hayatlar olsun. jane austen romanı okurcasına izleyeyim."

    - downton abbey

    "battlestar galactica güzelmiş, başka var mı böyle uzayda geçen drama?"

    - the expanse

    "izlerken çizgi roman tadı alayım ama böyle marvel filmleri gibi disney disney de olmasın."

    - heroes, the boys, preacher

    "her bölüm bir suç gizeminin usta zihinlerce çözülmesini izleyeyim ama bir suç gizeminin usta zihinlerce çözülmesi kadar iyi yazılmış karakterleri için de izleyeyim."

    - bones, monk, psych

    "yukarıdaki gibi olsun ama suç yerine hastalık çözsünler."

    - house m.d.

    "kahkahalarla güldüren dizi değil de incelikli mizaha sahip, güldürürken düşündüren ve modern dönem komedi anlayışını yansıtan bir dizi olsun."

    - fleabag, upload, good omens

    "hep yakışıklı ve güzel, kusursuz, kahraman polisleri izliyoruz ama gerçek dünya böyle değil. gerçekçi olsun, behzat ç gibi olsun."

    - the shield, justified

    "yakışıklı ve güzel, kusursuz, kahraman polisleri izleyelim."

    - chicago pd, hawaii five-0, law & order, csi

    "chicago pd güzelmiş, bunun itfaiyelisi olsa izlenir."

    - chicago fire

    "güçlü kadın karakterlerin başı çektiği diziler olsun ama netflix dizileri gibi feminizm kamu spotu olmasın, iyi yazılsın. entrika olsun, politika olsun."

    - damages, the good wife, the man in the high castle

    "60'ların 70'lerin new york'unda geçen, emmy'nin golden globe'un kürekle verildiği kaliteli bir dönem dizisi olsun."

    - mad men, the marvelous mrs. maisel

    "krallar, kraliçeler, saray entrikaları istiyorum."

    - the tudors

    "ben bunların hepsini izledim zaten, başka dizi yok mu?"

    - var ama ben izlemedim ya da önerilesi bulmadım. 24 ve homeland sevenler için jack ryan, star trek sevenler için star trek picard, neil gaiman sevenler için american gods, the tick çizgi filmini sevenler için the tick, distopya bilimkurgu sevenler için defiance denenebilir ama kendi adıma biraz zayıf buldum bunları, çok da devam edemedim zaten. mozart in the jungle, electric dreams, carnival row, tales from the loop, modern love ve undone da benim denemediğim fakat övgüyle bahsedilen bazı diğer amazon yapımı diziler.

    edit: sık sorulan sorular

    "hepsini izledin mi bu dizilerin?"

    bu dizilerin çok büyük bir bölümü 90'ların sonunda 2000'lerin başında çekilmiş diziler. mesela the x-files ile tgrt diye bir kanal varken tanıştım, married with children'ı cnbc-e daha kanal e adında az bilinen bir kanalken izledim. listelediğim çoğu diziyi lise üniversite dönemlerimde cnbc-e ve e2 kanallarında izledim. zaten 2010'dan sonra çekilmiş dizi yok denecek kadar az, 2010'dan sonra çekilip benim için anlamı olan çok sayıda dizi de yok. nerede o eski bayramlar edebiyatı yapmak istemiyorum ama nerede o eski bayramlar. özetle demem o ki 20 yıllık bir süreçte hayatıma giren, çocukluğumda ve gençliğimde yer etmiş diziler bunlar. o yüzden övgüyle bahsediyorum amazon prime video'nun arşivinden, biraz nostalji etkisi olabilir.

    "netflix için de yapabilir misin böyle bir şey?"

    tam olarak önceki soruya verdiğim cevaptan dolayı o zor biraz. zaten entry'nin de başında kötü yazılmış fast food dizilerden sıkıntımı belirtmiştim. belli istisnalar hariç netflix dizilerinden karşılaştıklarımın tamamı böyle. bu entry'yi yazma nedenim de jeff bezos'un dayımın oğlu olması değil; battlestar galactica, the x-files, 24 gibi yeni nesilin atladığı süper diziler atlanmasın diye. netflix dizilerine karşı ne böyle bir bağım var ne de yeterli sayıda diziyi izleyecek kadar tanışıklığım var. dört yıldır falan üyeyim, onda da izlediğim diziler şunlardı içeriği bozmadan önce zaten.

    "downton abbey uzayda mı geçiyor?"

    önce tanımı sonra diziyi okuyun.

  • sabah sabah tüm sinir sistemini çökerten çocuk. orada gevrek gevrek gülen gerizekalı kıza muhtemelen şirin gözükmek için girilen aptal saptal bir iddianın sonucunu 7 senedir çektiği eziyet olarak kazanmıştır.

    delikanlının gözyaşlarına ayrı içim yandı, o anneciğin gözyaşlarına ayrı.

    umarım bir hayırsever duyar sesini de en kısa sürede sağlığına kavuşur. en azından "anne" diyebilir.

  • müşterilerden hala yüzsüzce para tokatlamaya devam eden şirket, ödemesi gereken parayı ise ödemeyeceğini söylüyor. böyle komedi görmedim, şimdi üyeleri bana maç yayını vermiyorsun ben de sana ödeme yapmam dese avukatları ile beraber binlerce insana taahhütünüz var icra yollarız diyecek olan araplar, kendi ödemesi gereken yükümlülüğe ise ödemeyeceğiz diyorlar.

  • az önce radikal'de gördüğüm haberle hayatı yeniden sorgulamama sebep olan olay. milano üniversitesi sik sok bölümünden mezun olan 23 yaşındaki oğluna 12 milyon liraya bina almış ablamız. ablamız bu hareketi üzerine sinan abi* durur mu içini de ben döşiycem amk demiş o da bastırmış 4 milyon.
    iş kuracakmış bu mezun ve başarılı arkadaş. adam hayata 1-0 değil 1000-0 önde başlıyor. sonra fırsat eşitliği. heee fırsat eşitliği hee. son olarak zenginin malı züğürdün çenesini yorar
    edit: lira değilmiş dolarmış. biz fakirler böyleyiz işte yabancı para birimini hayal bile edemiyoruz.