hesabın var mı? giriş yap

  • en basitinden: oksimoron bir dil sanatıdır, paradoks ise bir mantık çıkmazı*.

    gelelim bunun pratik sonuçlarına:
    - oksimoron, birbiriyle çelişkili sıfatların bir nesneye yakıştırılarak, o nesnenin kendine has bir özelliğinin çarpıcı bir şekilde ön plana çıkartılması veya söz konusu nesneye ilişkin bir merak uyandırmak için kullanılır.
    birinci kullanıma örnek: "aptal bilge".
    ikinci kullanıma örnek: "tanımadığım dostlarım".

    görüldüğü gibi, oksimoron kullanıldığında, ortada gerçek bir paradoks bulunmasına gerek yok. sadece görünüşte birbiriyle çelişen iki sıfatı, somut veya soyut bir varlığı betimlemede kullanıyoruz ve karşı tarafta "nası yaa?" şeklinde bir etki yaratmaya çalışıyoruz.

    - paradoksta ise, düz mantığın birbiriyle çeliştiği sonucuna varması gereken, yani birbirini dışlayan iki önermenin aynı anda geçerli olduğunu iddia eden bir mantıksal durum söz konusu olmalıdır. en basit örnek olan epimenides paradoksunu (veya bir çevrimini) ele alacak olursak: "bu söylediğim yalandır".

    paradoks olan şeyin, dışarıdan çelişkili veya tutarsız görünmesine gerek yoktur, çelişkinin ortaya çıkması için önermelerin anlamının doğruluk-yanlışlık bağlamında incelenmesi gerekir. oksimoronda ise, betimlenen olgu kendi içinde bir bütündür ve onu tanımlarken kullanılan sözcüklerin birbiriyle zıt anlamları bulunması, göndermede bulunulan varlığın tutarlılığı açısından bir şey ifade etmez: yalnızca onun bir açıdan gözleniş şekline ilişkindir.

    kısacası, oksimoronda, paradoksun aksine semantik bakımından çelişkili bir durum yoktur, çelişki sadece semiyotik düzeydedir.

  • acemiyken mersoya binilir mi yorumları tam oksimoron.
    asıl acemiyken mersoya binilir. şahin denen tekerli tabuta mı binsin adam?
    canının kıymeti olan kibar bir kardeşimizmiş. helal olsun.

  • ilginçtir ama yadırganmaz. ineceği durağa gelene kadar ayaktaki yaşlıyı görmezden gelip ineceği durağa 100 metre kala o yaşlıya yer verenleri de gözlerden kaçmaz.

  • bir gün istiklalde dört arkadaş elde biralar yürüyoruz. gitar çalıp para toplayan bir şarapçı gördük. biz de sarhoş ve genciz, yanına oturduk. o bizden içki istedi, biz de ondan şarkı. çalıp söylerken adam bize ”ne çalayım” diye sordu. o sıra haluk levent'in kağızman şarkısı her listede bir numaraydı. benim de nereden aklıma geldiyse geldi ve ”kağızman çal be” dedim. tam o sırada arkamdan bir ses ”ne çalsın, ne çalsın!” dedi. kafamı bir çevirdim haluk levent. dört kişi, alkolün bokunu çıkarttık diye düşünürken haluk gülümseyip karşımızda dikiliyordu.

    bizim grupta kahkahalar ve gülüşmeler

    abi dedik gel sen söyle bari.
    yok dedi işim var ama dönüşte uğrarım..
    iç sesimiz direkt ”yalaan” diye fısıldadı. uğramayacaktı.
    ama dönüşte uğradı! ve bizi de utandırdı.

    siz dedi çalın ben amcaya para toplayacağım...
    yoldan geçenleri çevirip gitar çalan şarapçı için tomarla para topladı.
    şarapçı belki iki üç ayda kazanacağı parayı bir gecede haluk levent sayesinde kazanmıştı.

    işi bitince teşekkür edip gitti haluk. sonra biz de dağıldık

    o zamanlar sosyal medya yoktu. adamın kariyeri desen zirvedeydi. peki o zaman bu adam bunu neden yaptı?

    sevin, sevmeyin ama ben iyi kalpli bir insan olduğuna bizzat şahit oldum. o yüzden bana samimiyetsiz de gelmiyor.

  • malum yazarın lord eddard stark'tan ifşalı basın açıklaması başlığındaki açıklama entrysinde "üç gün önce bir arkadaşla konuşmamız" parantezinde kanıt olarak gösterdiği twitter mesajlaşması görselinde yaptığı hile.

    mesajların altındaki tarihler photoshop ile oluşturulmuş. zira her birinin üst boşluk (margin) değeri birbirinden farklı. buyrun:

    https://hizliresim.com/lb9bzg

    bu tür arabirimlerdeki element konumları css ile belirlenir, ve birbirinden farklı olamaz. fakat burda kimi 5 piksel, kimi 9 piksel, kimi bilmem ne bela.

    kahve iziyle belge eskiten kafa, heyecandan pikselleri de hesap etmiyor demek ki.

  • o kadar uğraşılıp ortaya çilek reçeli soslu, içi pudra şekerli akide şekeri çıkarılan gerizekalı şeyi. tabi bunu yapan, japon olduğu için şaşırmıyoruz.