hesabın var mı? giriş yap

  • bayramın ilk günü yürüyüş yapmak için gittiğim yer. her yerde sandalye kiralayan kekolar, son ses rap şarkısı açıp dinleyen kekolar, ağzıyla içmeyi bilmeyen ve etrafı çöp yığınına çeviren kekolar doluydu. ne kadar iğrenç bir yer olmuş burası yav diyip eve dönerken iki grup birbirine bıçaklarla girdi. gözümün önünde insanlar bıçaklandı yüzlerinde bira şişeleri kırıldı. istanbul'un en nezih semtleri bile esenyurt'a çevrildi. bu ülkenin sonu çok karanlık.

  • lisedeyim. daha az kira vermek için okuduğum lisenin yakınından 5-6 km ötedeki daha küçük bir daireye taşınmıştık. çoğu zaman bana verecek dolmuş parası olmuyordu, okula yürüyerek gidip geliyordum. giydiğim montun fermuarı bozuktu, kışın kendimi rusya'daki napolyon'un askeri gibi hissederdim.

    evde ödeyebildiğimiz tek fatura elektrik faturası ancak o ay onu da ödeyememişiz. o sabah uyanınca zifiri karanlıkta üstümü giyindikten sonra yiyecek bir şey olmadığı için kahvaltı etmeden evden çıktım. akşam bayağı sağlam kar yağmış, yollar ve kaldırımlar buz tutmuş. tek tesellim yolların her zaman olduğu kadar dolu olmamasıydı çünkü yürürken ayakkabının da dandikliği yüzünden sürekli düşüp kalktım. yol o sabah beni o kadar zorlamıştı ki normalde 30 dakikada gittiğim yolu sanki 2 saatte gitmişim gibi hissetmiştim. okulla aramdaki son engel olan dik yokuşa geldiğimde bacaklarım artık hissizleşmeye başlamıştı, burnum çeşmeye dönmüştü ve ellerim ile dizlerim ise yara bere içindeydi. kaydırak tırmanmaktan pek farkı olmayan o buzlu yokuşu da bir şekilde atlattıktan sonra sonunda okula vardım. ancak bahçe kapısına geldiğimde kapının kilitli olduğunu fark ettim. daha sonra ise okula dikkatimi verdiğimde olağan dışı bir sessizlik ve sakinlik olduğunu fark ettim. bahçede öğretmenlerin arabaları da yoktu.

    tam o sırada arkamdan geçen yaşlı bir adamdan okulların tatil olduğunu, dün akşam haberlerde duyurduklarını öğrendim. tabii televizyonu elektrik olmadığı için izleyememiştim.

    onca yolu boşa gitmiş olmama rağmen okulun tatil olduğunu öğrenince yolda harcadığım gücüm geri geldi, bütün ağrı ve sızılarım geçti. eve geri neşeli bir şekilde yavaş yavaş gittim, düşe kalka gittiğim yolları paten yapar gibi kaya kaya geldim. apartmanın dış kapısına vardığımda ise güneşin sonunda çıktığını fark ettim.

  • 1. ne olursa olsun paranızın yettiği en iyi gitarı alın, satın almaya giderken yanınızda bir bilen mutlaka olsun, sapı atmış falan olmasın... hiç bir şey kötü bir enstrümandan çıkan ses kadar çalanı rahatsız edici olamaz...

    2. çalışın, parmaklarınızın kanamaya yaklaştığı noktada biraz daha çalın...

    3. dinleyin... oburca dinleyin, tür ayırt etmeyin...

    4. armoni bilgisine inanın...

    5. her gamı en az iki oktav, en az beş telde her perdeden çalacak hale gelin... pozisyon değiştirmeye alışın...

    6. sol elin başparmağının sapın arkasında durması ve görünmez olması gerektiğine inanan klasik gitarcıları dikkate alın... ama herkesin her dediğini de dinlemeyin (bkz: ne dedim ben simdi)

    7. çaldığınız melodilerin temiz çıkmasına dikkat edin... hız çalışmakla ve zamanla gelir ama yokuş aşağı giden kontrolden çıkmış bisiklet misali sesler sadece kulak tırmalar...

    8. her akoru en az üç pozisyonda çalmayı öğrenin...

    9. sol eldeki hareketler daha bir atraksiyonlu olsa da, tel kontrolünün sağ elde olduğunu unutmayın...

    10. vibrato kolunun icat edilmiş olduğunu en az bir sene unutun, kolu sökün... yarım ton ve tam ton tel çektirmeleri sıfır entonasyonla rahatça yapana kadar da takmayın...

    11. başta 0.010 ince mi teliyle başlamayı değerlendirin, hem daha az tel kopartırsınız, hem de parmaklarınız daha çabuk hızlanır... stevie ray vaughan gibi 0.013 telle ve yarım ton düşük akordu duyduğunuzu unutun...

    12. pat metheny dinleyip bunalıma girmeyin...

    13. olabildiğince çok, başka gitarcılarla çalın... ama "abi, do yedi nasıl basılıyordu" diye sormayın... eb dim7/f# gibi akorlarda bu tür sorular caiz olsa da, başkalarıyla çalmaya teşebbüs etmeden önce temel akorları basmayı bilmek gerekir...

    14. nota ve tab okumayı öğrenmenin hiç bir zararı olmaz...

    15. açık pozisyonda zingir zingir çalmak kumsalın dışında yapılmaması gereken bir harekettir, vurduğunuz tüm tellere sol elinizle bastığınızdan emin olun... john mclaughlin olunca açık tele vurursunuz...

    16. ispanyol kadansından (bkz: akdeniz aksamlari) mümkün mertebe uzak durun...

  • babasının: binlerce flörtüm oldu. bir gece bir bayanla beraber oldum ve bir daha da görmedim. sonra 'çocuğum var' diyerek çıktı.

    bu çocuk o çocuk aq.

  • peşin edit: neden kıprıslı? çünkü yıllar önce, kıbrıs'ta, kıbrıslı birinden dinlemiştim.

    kıprıslı bir çift, hayvanat bahçesine gider. fıkra bu ya, bir tur rehberi eşliğinde sırasıyla hayvan kafeslerini gezerler. rehber hayvanat hakkında bilgi verir:

    - efendim aslanlar şu kadar yıl yaşar, şunu şunu yerler, bunu içerler, dişileri şöyledir, erkekleri böyledir,... erkek aslan dişilerle günde 3 kez çiftleşir, her çiftleşme en az 20 dakika sürer.

    kadın dirseğiyle kocasını dürtükler:
    - be, gördün?
    adamcağız cevap veremez, boynunu büker.

    bir sonraki kafeste rehber anlatır yine;
    - kaplanlar şu kadar yıl yaşar, şunu şunu yerler, dişileri şöyledir, erkekleri böyledir,... erkek kaplan dişilerle günde 2 kez çiftleşir, her çiftleşme en az 15 dakika sürer.

    kadın yine kocasını dürtükler:
    - be, gördün?
    adamcağız yine boynu bükük.

    tur devam eder, rehber anlatır da anlatır; yılanlar 24 saat, sümüklü böcek 6 saat, tahta kuruları günde 200 defa, arjantin ördeğininki 40 cm derken kadın her seferinde kocasının dürter.
    koca perişan, geldiğine bin pişman.

    derken geyiklerin olduğu kafesin önüne gelirler, rehber:

    - geyikler şu kadar yıl yaşar, şunu şunu yerler, bunu içerler, dişileri şöyledir, erkekleri böyledir,... erkek geyiğin organı vücuduna oranla biraz kısadır, dişilerle ayda yılda bir kez çiftleşir, o da yaklaşık 2 dakika kadar sürer.

    adamın yüzü aydınlanır, ağzı kulaklarında, dirseğiyle karısını dürtükler:
    -be, gördün?

    karısı cevap verir:
    -boynuzları da gördün?