ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
italya'da arzı endam eden roma askerleri
-
salt italya değil
ingiltere
http://www.abdullahgul.gen.tr/…buckinghamsarayi.jpg
fransa
http://i.dailymail.co.uk/…3000005dc-161_964x636.jpg
ispanya
http://fotosmadrid.files.wordpress.com/…a-copia.jpg
yunanistan
http://cdn.timesofisrael.com/…ermany-gauck_horo.jpg
moğolistan
http://blogs.voanews.com/…uards_13oct11-878x585.jpg
vs.. vs... daha onlarca ülke örneği sıralayabiliriz. mesele karşılama seramonisinde tarihini yansıtma meselesi değil. yukarıda saydığım ülkelerin bir çoğunda aktif olmasa da monarşi hala faal. bizim eleştirdiğimiz nokta salt fotoğraf değil, fotoğrafın anlattıkları. kendini padişah, bir çeşit monark olarak gören bir lider profili. osmanlıca eğitim, külliye, ülke ismi osmanlı olsun, 90 yıllik reklam arasi bitiyor, hedef 2023, karma eğitime son vs.. gibi düzenli olarak ivme kazanan karşı devrim ve bunun yarattığı psikolojinin yansımasını görmek. çin'de, ırak'da, iran'da, suriye'de, rusya'da, almanya'da soydaşlarına en ufak yardım eli uzatmayıp ancak dünyanin her yerinde mezhep birliği içinde olunan başta araplar olmak üzere salt ümmet mantığında hareket eden bir siyasi akımın bir anda soydaşlık nutku atar olması. osmanlı da bu konuda çok farklı sayılmazdı. insana insan olarak bakıp ele almak yerine politik birliktelik ve çıkarlar gözetilerek hareket etmek genetik kodlarımıza kazınmış sanırım!
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
d: defne, a: anneannesi, olay saniyeler önce gerçekleşti:
a: defnecim elma yemek ister misin?
d: istemem.
a: haydi bak soyuyorum ama!
d: istemiyorum.
a: tabağa mı koyayım elinde mi yersin?
d: ye-miy-cem.
a: ama haydi son kez soruyorum istiyor musun istemiyor musun?
d: is-te-mi-yo-rum!
a: sen bilirsin. bak ama ne güzel elm..
d: istemiyoruuum!
a: yani yemeyecek misin?
d: yemiyceeeeeem!
a: ama bak elma yersen ne sağlıklı...
d: *ciyaaaaaaak*
hemen ardından koşarak yanıma geldi, yüz kıpkırmızı, kaşlar alabildiğine çatık:
- baba! elma yemek istemiyorum!
- öyleyse yeme.
böyle deyince bir an için dondu kaldı, ardından küçücük kollarıyla öyle bir sarıldı ki boynum kırılacak sandım.
lozan'da burnumuzun dibindeki yerler bizden alındı
-
burnumuzun dibindeki süleyman şah türbesini kaptıranların eleştirdiği durum.
metroda inenlerin beklenmesini sağlayacak formül
-
(bkz: eğitim)
uçan hamamböceği
-
geçen kendisine terlik fırlattım, tuttu terliği geri bana fırlattı.canımı zor kurtardım dostlar.
tanım: şu sıralar iskenderun semalarında bolca bulunan yaratık.
gizem tuncer'in parasız adam gereksizdir demesi
-
mahmut tuncer'in kendi de değil, kızı.
ve biz bu kızın dediğini tartışacağız öyle mi?
bu tarz benim
-
kemal doğulu diyor ki; ben anlayamadığım insanları severim.
sanki benim başıma hep stephen hawking'lerle, einstein'larla takılıyor. hande yener'in kankasısın işte ne anlayamadığım insanı?
hande yener'i bile anlayamadıysan o da ayrı bir dram tabi.
edit: diğer enteller gibi 'ya ben hep felsefe entrysi giriyorum ama bu saçma entrym debe oldu ühü' demeyeceğim. diyemem zaten son 5-6 entrym bu başlığa :( sadece şunu diyeyim, senin ben osmanlıcana sokayım uzun it. geber artık.
geç saatlere kadar uyumayanların ortak noktaları
-
(bkz: işsizlik)
kobe bryant
-
(bkz: mamba out)
“20 yılın nasıl geçtiğini hiç anlamadım. tam bir delilik. burada, lakers’ta geçirdiğim yılları hiçbir şeye değişmem. siz taraftarlara desteğiniz ve bana kattıklarınız için teşekkür ederim. 20 yıl önce herkes ‘bana pas ver’ derken, bu gece ‘sakın pas verme’ dediler. her şeyin sona erdiğine inanamıyorum. siz taraftarlar her zaman kalbimde olacaksınız. ne diyebilirim ki, artık mamba gider…”
dünyanın bir bilgisayar oyunu olması
-
aşırı gerçekçi bir bilgisayar oyunu. yapay zekası o kadar gelişmiş ki karakterler bile gerçek olduklarını düşünüyorlar. uygarlıklar kuruyorlar, maden işliyor, ticaret yapıp, teknoloji geliştiriyorlar. hatta bazıları onlarla oynayan oyuncuya tapıyor bile. oyunun da belli sınırları var tabi. mesela oyundaki harita dışına çıkınca nefes alamıyorlar. ilerlemeleri çevresel koşullardan dolayı aniden güçleşiyor. bunun nedeni oyunun sınırlarına ulaştıklarında aslında tümüyle kurgusal bir evrende yaşadıklarını öğrenip umutsuzluğa düşmelerini engellemek. oyuncu arada canı sıkıldığında doğal afet falan gönderip eğleniyor. tam tersi karakterler birbirini öldürmeye çalıştığında anında kitap, peygamber falan geliyor. eldeki peygamber upgrade'i bitince fetullah, cübbeli falan gönderiyor. aslında farklı ülkelerin ve kıtaların farklı oyuncular tarafından yönetildiği multiplayer bir oyun da olabilir bu (mesela amerikanın sahibi iyi oynuyor). ama ne olursa olsun oyuncu bir gün oynamaktan sıkılacak ve fişi çekip tatile, kız arkadaşına falan gidecek.
(bkz: işte biz o gün tükeneceğiz)
edit: aklıma şimdi geldi de zaten dna'mız da kodlama şeklindeydi dimi lan? valla bizi çok pis kodladılar olum, demedi demeyin.
kaynaklar:
(bkz: the sims)
(bkz: truman show)
(bkz: matrix)
(bkz: age of empires)
(bkz: kıçım)
istanbul'da raylara atlayan kadını kurtaran adam
-
"ercan abi işe gideceği için kadının kim olduğunu öğrenememiş"
kahraman da olsan mesai saatlerine uyacaksın.
the shawshank redemption'ın yerli dizi versiyonu
-
hala cekilmemis olmasi saskinlik verici. ben dizici arkadaslara yardimci olayim.
dizinin adi: mapushane gulleri
yonetmen: osman sinav
oyuncular:
andy : kivanc tatlitug
red : mansur ark
hapishane muduru: zafer ergin
rita hayworth posteri: turkan soray posteri.
muzik : grup yorum
hadi gerisini de siz halledin artik. kib. optm. bye.
kiğılı'nın 10 kasım reklamı
-
bir marka bir anda ancak bu kadar yükseltilebilir.
reklam ajansını ayrı, marka yöneticilerini ayrı takdir ediyorum.
önümü ilikliyorum.