ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bir demet tiyatro'dan akılda kalanlar
-
"içimde lise son sınıfın son cumasının ince kederi var."
şeyma subaşı'nın dolandırılması
-
e uçağı kim kapattı o zaman? mısırlı eleman, "üstümde yok şimdi, sen ver, dönünce ben sana veririm" mi dedi acaba şeyma'ya?
hamit altıntop
-
bugün şutu direkten içeri girecektir.*
karizmatik cevaplar
-
"yeri gelirse, ben müdahale ederim."
evet, cümle bu şekliyle hiç karizmatik değil, amma velakin buyrun söylendiği yere bakalım:
bundan 8 yıl evvel, hava harp okulu sınavlarına girilmeye hak kazanılmış ve toplu mülakat aşamasına kadar gelinmiştir. 20 kişilik aday grubu bir odaya alınır, saçma sapan bir konu verilir ve 10lık 2 grup halinde konunun tartışılması istenir. grubun biri konunun bir kısmını ikna etmeye çalışırken, diğer grupda diğer kısmını ikna etmeye çalışır. bu grubuda izleyen binbaşılar, pilot (rütbeleri hatırlayamıyorum) vs. vardır.
tartışma başlamış ve 10-15dk geçmiştir ama zatı muhterem ben, henüz tek bir kelime bile etmemişim.
ordan komutanlardan biri bana sorar, delikanlı sen hiç konuşmayacak mısın ?
ben: "yeri gelirse, ben müdahale ederim."
sonuç: 19 kişi o mülakatta elendi, ben geçtim. buda ömrü hayatımda verdiğim en karizmatik cevap olarak tarihe geçti.
edit: gelen bir çok mesajdan dolayı, not düşeyim, hikaye 2002'de yaşanmıştır . ayrıca subay olup olmadığım soruluyor, hayır değilim, bu olayların olduğu son hafta check-up'ta elendim, hikaye sona erdi, bir daha askeriye ile işim olmadı, askerlikte yapmadım, bedelliden yararlandım.
başkanlık 600 yıllık geleneğin sonucudur
-
yalnız saltanat yıkmak bizim ata sporumuz, onu bilin de...
2 eylül 2016 annemin dolandırılması
-
başlığı sadece içimi dökmek için açıyorum.
bundan 2 gün önce annemi telefon dolandırıcıları aramış ve telefonda korkutmuşlar. telefonuna gelen şifreyi onaylamasını istemişler ve büyük miktarda parasını almışlar. 2 gündür ağlıyor ve onu teselli edebilecek hiçbir şey söyleyemiyorum. banka, işlem onaylandığı için hiçbir şey yapamayacağını söylemiş. savcılık ve polis de "bu tür dolandırıcılıklar çok oluyor, yakalanmadığı müddetçe bir şey yapamayız" deyip yardımcı olamamışlar.
bu başlığı para yardımı ya da rezalet başlığı olsun diye açmadım. o yüzden kişisel bilgilere, hikayenin ayrıntılarına girmeyeceğim. ilgili başlığı verip bitiriyorum.
(bkz: telefon dolandırıcılarının yakalanmaması)
giden para olsun, can yakıcı bir miktar olsa da sağlıktan önemli değil diye düşünüyorum. ama annemi bu kadar üzdükleri, emekli maaşından başka bir şeyi olmayan yaşlı bir kadını sabahlara dek ağlattıkları için öfkeliyim. onun başına sırf bu üzüntüden ötürü bir şey gelir diye kahroluyorum.
sıçtık kelimesinin mesleklerdeki terminolojisi
-
tıp için (bkz: beklenmeyen komplikasyon)
avukatlık için (bkz: temyiz hakkımız var)
gibi.
edit: şükela modunda bakın bence
otobüste yaşanan dumur olaylar
-
elinde altı adet plastik sandalyeyle halk otobüsüne binen adamın bunları ayaktaki ihtiyaç sahibi yolculara dağıtması, ve böylece otobüs içinde çay bahçesi ambiyansının yakalanması. hayır merak ediyorum acaba adam kendine böyle bir misyon mu yükledi. ayakta yolcu kalmayacak!
uzi'nin terk ettiği kiralık dairenin ilginç hali
-
uzi gibi bir sanatçıya yakışmayacak harekettir. musikilerinde edepten, ahlaktan bahseden insanlara bir yesevi dervişi gibi temizliliği, iyi huyu aşılamaya çalışan bu sanatçı…
uzi dediğin adam kim ki evi temiz bırakmasını bekliyorsunuz.
çok güzel olmasına rağmen evde kalmış kız
30 yaşında işi eşi evi arabası olmayan erkek
-
ev, araba, çocuk, eş, ohaaa .
otuz yaşımı düşünüyorum da ev sahibi kirayı almaya geldiğinde ayakkabımın altındaki deliği göstermiştim. kadın üzülerek gidip 1 saat sonra 100 mark getirmişti bana, kocası vermiş "gitsin güzel bir bot alsın kendine" diye. ayakkabım bile yoktu lan.
şimdi hepsi var, ayakkabıları da alsın diye yerden tavana kocaman ayakkabılığımız bile var. ama o 100 markı koşa koşa evinden alıp gelen ev sahibim yok artık. o kadın ayakkabımın altındaki deliği kapatmaya çalışıyordu, şimdi her yanınızdaki deliği açmaya ve bu açıkları bulmaya ve daha da ötesi bu açıkları daha üstteki başlara sergilemeye can atan iş arkadaşlarım var. ve bu açık peşindeki iş ortamının yarattığı garip aura sana iş araba ev olarak dönüyor (eş ve çocuğu sokmayalım bu dünyaya)
bundan dolayıdır ki, ne kadar kaçabilirsen o kadar mutlusun. ama eninde sonunda insan yakalanıyor. çünkü diğeri de çıkmaz yol haline geliyor.
kız isteme söz nişan nikah düğün
-
(bkz: para tuzağı)
(bkz: tünelin ucu bombok bi yere çıktı)
bi kadın tanıyorum şu diyaloğu yaşayan;
gelin: adana set isterim.
kaynana: durumumuz yok kızım onu alacak.
gelin: durumunuz olduğu zaman evleniriz o zaman problem değil.
bu cümleden sonra ne mi oldu?
evlendiler bi de çocukları var şimdi :)