ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ömür gedik'in inanılmaz tespiti
-
süper güç türkiye'nin önde gelen cesur şarkıcılarından, eleştirmenlerinden hatta gazetecilerinden, ömür hanımın yaptığı tespit. bakalım;
--- spoiler ---
farkındalar mıydı bilmiyorum ama en son 1900 yılında doğanlar için böyle kolaylık olmuştu. böylesi 100 yılda 1 yaşanıyor ve şimdi de 2000'lilere aynı şey oluyor.
2000 doğumluların yaş hesaplamasına gerek yok.
2015'te 15 yaşındalar.
2044'de 44.
2057'de 57.
güzelmiş değil mi?
--- spoiler ---
https://twitter.com/…rmus/status/492235397725188096
evet, bu kadın bir gazetede köşe sahibi.
edit: şu tespiti bile sözlükten görmüş, ne desek boş;
(bkz: 2000 doğumluların yaş hesaplamasına gerek olmaması)
ali ağaoğlu'nun oğlunun askerlikten muaf olması
-
ali ağaoğlu'nun daha 20 yaşındaki oğlu alican ağaoğlu'nun kırgızistan trabzon fahri konsolosu olması sebebi ile askerlikten muaf olmasıdır. çünkü fahri konsoloslar askerlikten muaftır. babanızın turkiye'nin en zengin adamlarından biri olması 20 yaşında fahri konsolos olmanızla bağlantılı değildir şüphesiz. hayat zenginlere güzel. koskoca (20 yaşında) fahri konsolos ot mu yolsun askere gidip? bu işi yapacak çok fakir var bu ülkede. ne gerek var.
edit: http://www.haber61.net/news_detail.php?id=119142
burada yazıyor fahri konsolos olduğu. 4 temmuz'da olmuş. daha yeni.
ayrıca fahri konsolosların askerlikten muaf olduğu bilgisini google'dan buldum. sağlam kaynaktan doğrulayabilecek olan olursa sevinirim.
bu da öyle bi konsolosluk yok diyenlere gelsin. ağaoğlu resmi sitesinden:
http://www.agaoglu.com.tr/haber.asp?id=219
türkiye'yi sımsıkı birleştirecek tek insan
-
ekrem yavaş
yer yarılsa da içine girsem denilen anlar
-
deli gibi mideniz bulanmaktadır ve kötü şans o anda tıklım tıklım dolu bir otobüstesinizdir. ayakta önünüzde çok hoş bir bayan bulunmaktadır. kendisini uyarmak isterseniz kusarsam önümde olmayın diye. ve diyalog başladıgı gibi biter :
- hanfendi pardon (tık tık omzuna vurulur)
- (bayan arkasını döner) böeghhhhh (kusma efekti)
- hayvan!.................
arka sokaklar (dizi)
-
yerde yatan, bir yandan kıpırdayıp, bir yandan ıııh aaahh diye inleyen dayak yemiş adamın boynundan nabzına bakıp "yaşıyor!" diyen polislere sahip dizi.
adam bu saçmalığa dayanamayıp öldü o ayrı.
yoğun istek üzerine link: https://youtu.be/6txlji1u7o8?t=2942
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
kktc televziyonu olan brt'den bir dumur;
kiran kirana kavga dovus sona ermis bir mactan sonra takimlardan bir tanesinin yoneticisine mikrofon uzatilir...
-haydar bey mac hakkinda ne diyeceksiniz?
-uzulerek soyluyorum ki bu macta isporun i'si yoktu
-....
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
2001 senesinin kasım sonu ya da aralık başı, buz gibi bir hava. annem büyükdere caddesinde tam şişli camii’nin olduğu yerde bir mali müşavirlik ofisinde çay-yemek işlerine bakıyor, ben de 12 yaşında bir ortaokul öğrencisiyim.
1999’da babamın yaptıkları artık canımıza tak deyince annemle birlikte, annemin yıllarca çalışıp didinip pırlanta gibi dizdiği evi tek bir iğne almadan bırakıp, memlekete ölen dedemin evine, dayımların yanına kaçmıştık. boşanma davası, velayet vs. kesinleştikten sonra 2001 yılının yaz aylarında tekrar istanbul’a döndük. sıfırdan başlamıştık yani. çok güçlü bir kadın annem, hayatında tek gün okula gitmemiş ama yıllarca fabrikalarda, ofislerde çalışarak hem evine baktı, hem de beni okutmaya çalıştı.
döndüğümüzde 1 odası, 1 küçük mutfağı ve büyükçe bir balkonu olan annemin teyzesinin çatı katını tuttuk. bizim hiç eşyamız yok, sadece kıyafetlerimiz ile döndük ama evde bir insanın asgari düzeyde hayatını sürdürebileceği, teyzemin ve çocuklarının eski eşyaları var. bir tek televizyonumuz yoktu. annem ben sıkılmayayım diye bir akrabamızdan ikinci el bir televizyon almış, alırken de dolandırılmıştı, o başka bir enrtynin konusu. bu şekilde kendi ayaklarımız üzerinde durana kadar idare edecektik artık.
o zamanlar gültepe’de doğalgaz yok, hani olsa da bizim oturduğumuz ev doğalgaz tesisatına uygun mudur orası şüpheli. çok eski bir yapı çünkü. çatı katı olduğu ve yapı çok eski tahta bir çatıya sahip olduğundan, rüzgar estiğinde evde hissedilirdi. kış ayları bizim için ciddi sıkıntıydı. kış yaklaşınca sobayı, o zamanlar her yerde bulunan bir sobacıdan ikinci el almıştık. böyle içi tuğla, hayvan gibi döküm bir soba. sağolsun belediyede çalışan bir akrabamız da annemin adını ‘meşhur’ kömür yardımlarına yazdırmış, kış öncesi 30-40 torba kadar bir kömür gelmişti ama soba tek başına kömürle yanmıyor, tutuşturacak odun lazım.
şimdilerde yerinde devasa şişli marriott otelin olduğu yerde o yıllarda pazar yeri vardı. yanı başı o zaman da şimdi de minibüs durakları. haftada birkaç akşam okul sonrasında annemle iş çıkışında buluşur, o pazar yerinde pazarcılardan depozitosu olmayan meyve-sebze kasalarını isterdik. olan da verirdi allah razı olsun. kasaları hemen kaldırımda toplar, oracıkta insanların ayaklarının altında kırıp, yanımızdaki çamaşır ipi ile bir deste haline getirirdik. bunu yağmur altında sırılsıklam olarak yapmak zorunda olduğumuz da olurdu. sonra hemen oradan elimizde tahta destesi ile gültepe minibüsüne biner eve gelirdik. iş çıkış saatlerinde gültepe minibüsleri tıklım tıklım. kimi zaman minibüsteki yolcular, kimi zaman minibüs şöförleri bu durumdan hiç hoşnut olmaz, kendi kendine söyleneni de olurdu. anneme bakardım, bir şey demezdi, ne desin ? soba odunsuz yanmıyor ve hava soğuk.
o yıllarda çocuk yaşımda bu yaptığımız bana çok normal gelirdi. insanların ayaklarının altında kasa kırmaktan, o tahta destesi ile tıklım tıklım minibüse binmekten, sonra onu sırtımızda eve taşımaktan hiç gocunmazdım.. çocukluk işte, kısa süre içerisinde başkalarının eşyalarıyla, devletten gelen kömürle, pazardanan taşınan odunla yaşamaya alışmıştım, normalim olmuştu hemen. ama annem için hiç öyle değildi. yüzünde sürekli o hüznü, nasıl olmayacak bir şeyi olur yaptığımızın zorluğunu görürdüm.
enrtyi nasıl bağlayacağımı bilemedim dostlar.. ne zaman kombiyi açsam o günler geliyor aklıma. az önce uyandım ve üşümüştüm, gittim kombiyi ateşledim, yine aklıma geldi. odasına girdim annemin üstü açık, aklımda bunlar, üstünü örttüm, oturdum yazdım..
yenilgiyi kabul etmenin verdiği rahatlık
-
az önce eriştiğim mertebe.
rahat olun ya. hayat güzel, kendinizi kitaba, spora, müziğe verin. kişisel olarak kendinizi geliştirin bireysel donanımla kendinizi mutlu edin.
mal gibi ona buna laf yetiştirmeyin. kendi doğrunuzda inanarak yürüyün. gerisi boş.
bir dersten kalmadan önceki son sözler
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
bir aile yemeginde babanin sisman olan ogluna "keske seni balet yapsaydik" demesi ustune, "benden balet olursa at yarragindan gramofon ignesi olur" demek isteyen oglanin, aile yemegi protokolleri uyarinca sansur arayisina girisi ve su sekilde basarisiz olusu: "benden balet olursa, sey yarragindan gramofon ignesi olur"
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"serdar ortaç'ı yoran hayat takdir edersiniz ki bizim ağzımıza sıçar..."
(bkz: sezar ın hakkı sezar a)
almanlar yapmış abi dedirten ürünler
-
(bkz: smart card)
bugün banka kartlarında, sağlık kartlarında, kimliklerde kullanılan çipler iki alman, jürgen dethloff ve helmut gröttrup tarafından bulundu.