hesabın var mı? giriş yap

  • wall-e - distopik ve aşk. güzel ikilem mükemmel sunum. pek severim ben vooliii ve iiiivaaa'yı

    spirited away - sırf soundtrackları için bile izlenmeli. ıyi niyet ne güzel şey dedirtir insana ve açgözlülük bence en büyük günah

    wuthering heights - zaten klasik bir film, rüyalarınıza girebilecek mükemmel manzaralara sahip, içeriğine hiç girmiyorum

    jagten - çamuru at izi kalsın cinsinden, bakış açımızı değiştirebilecek bir film

    up - aşk, sen nelere kadirsin dedirtir. ele ayağa düşmesine bakmayın izleyin mutlaka

    amelie - gülümsetir, hayata bakışını güzelleştirir. bu kulvardaki en başarılı filmdir bence

    life is beautiful - bu anlatılmaz, pek duyguludur. filmin sonuna kadar adamın gülüşü aklınızda yer eder, filmden sonra, o kadar ıstıraba rağmen en çok o gülüşü hatırlarsınız

    the green mile - klasik stephen king tarzı film. ben bu adamı çok seviyorum ama tanımlayamıyorum her seferinde ama izleyin mutlaka

    the pursuit of happiness - bir babanın oğluyla beraber yaşam savaşı

    ı am sam - izleyemeyebilirsiniz, biraz durgun bir film, ama herkesin öğrenecek ve öğretecek bir şeyleri mutlaka vardır

    intouchables - nedense bana 'tanrı daima tebdili kıyafet gezer' romanını hatırlatıyor. gözleriniz doluyken kahkaha attıracak bir film

    guzaarish - ötenazi ile alakalı bir hint film

    life in a day - gerçek basit yaşamlardan alınan minicik görüntülerle oluşturulan bir film. o kadar güzel ki; hatta bence bu listenin başı olabilir.

    tangled - bir gün moraliniz bozuksa ve sihirli bir değnek olsa da mutlu olsam derseniz bu animasyonu izleyebilirsiniz, emin olun işe yarayacak

    man from earth tek bir falsosu olan süper film. izleyince fark edersiniz zaten spoiler vermeyeyim şimdi

    edward scissorhands sevgi pıtırcığı film

    requiem for a dream

    equilibrium- bana göre en iyi distopik filmdir

    my sister's keeperduygusal biri olmamama rağmen beni zırıl zırıl ağlatmıştır. hastalık konusunda zaafım olması da beni bu konuda daha hassas bir konuma getirdi muhtemelen. empati konusunda başarılı bir film olduğunu düşünüyorum yada dediğim gibi ben bu konuda fazla hassas olduğumdan empatiyi fazla kullnamış da olabilirim; velhasıl kelam güzel işte izleyin

    dead poets society - çok önceleri izlemiştim, 12 seneden fazla olmuş olabilir ben bu filmi izleyeli hatta ama hala aklımda kırıntıları var. bu aralar yeniden izlemeye ben de niyetliyim

    the book thief - nazi almanyası dönemini anlatan son dönemin etkili filmlerinden

    big miracle - istenirse ne de güzel şeyler yapılabilir; inat her zaman kötü değildir.

    ve tabii ki lotr

    bazı filmler izlenir, keyiflidir; sonrasında unutur gidersiniz. sadece ~100 dakika aldığınız keyifle kalırsınız, kritik yapmaya bile ihtiyaç duymazsınız

    ama bazı filmler beyninizde yer eder, hatırladıkça düşünürsünüz yada gülümsersiniz yada hüzünlenirsiniz, bazen anlamlandırmaya çalışırsınız. bu filmler benim için ikinci kategoride.

  • hayatinda hic oje surmemis toynakli suserlerin bilip bilmeden hakkinda konustugu kadindir.

    surekli oje surulen tirnak sararir ve sagliksizlasir. bu yuzden acik ayakkabi giymedigimiz kis mevsiminde genellikle tirnaklar kendine gelmesi icin ojesiz birakilir ve bu igrenc bir goruntu olusturmaz, ayak yine ayni ayaktir.

    yok bakimsiz yok gobekli yok baskasi icin mi suruyor bidi bidi.... gidin biraz tras kopugu yorumu yapin, en azindan ilerde sakaliniz cikarsa kullanma sansiniz var.

  • 2015 yılında söylenmiş utanç dolu ifade.

    söyleyene de bir mesajım var:

    o paraları sizden çatır çatır geri alırız sümeyye, ama kalan 3 - 5 de sen böyle düşündükçe burak ve bilal'e gidecek, tehlikenin farkında mısın?

  • şüphesiz ki hazır midye tava yeme imkanı bulunamayan şehirlerde en azından nefsi köreltmek adına derman olacak basit yöntem. yaklaşık 1 haftadır midye tava aşı eriyorum ve bu süreçte yaşadığım şehirde bu zımbırtıyı yapan yer bulamadım. ulan dedim madem öyle, ben bunu bir şekilde yapmak zorundayım, yoksa çüküm düşecekti. sağa sola baktım, 3-5 tarif okudum, herbirinden farklı uygulamaları benimsedim.

    neyse efendim, süreç şöyle :

    büyük bir markete gidilir (metro vs. vs.) ve dondurulmuş midye ve içerisinde 20 cm'lik 100 adet ahşap çubuk bulunan ürünler alınır. çünkü buralarda taze midye kolay kolay bulunmuyor. bunlara ek olarak ben bir de sağ üst görülen kızartma yağından da aldım. evet, içerisinde palm yağı var, zararlı, biliyorum ama lezzetli olacağını düşündüm.
    ( 1 kg ayıklanmış midye = 19 tl, çubuklar 2,50 tl, yağ 7 tl) bu arada midyeler de şili menşeili. çok şaşırdım.
    eve gelinir, midyeler suya atılır. çözülmesi yaklaşık 5 dakika sürer, sonra kendileri bir kaba alınır ve içlerine bir limon sıkılıp 10-15 dakikalığına dolaba atılır. çıkarılır ve şişlere dizilir.

    şimdi sıra, kızartmadan önce midyeleri bandırdığımız sosa geldi. bu da çok basit. 200-250 gram una 1 şişe soda ve 1 limon ekliyoruz. karıştırıyoruz. bu da hazır.

    daha sonraki süreçte midyelerimizi önce beyaz una sonra da bu sosa batırıp tavaya atıyoruz.

    pişmiş halleri.

    taratoru da çok basit. ben 6 tl'ye tadım'ın iç cevizlerinden aldım, yarım ekmeğin içini ıslatıp onunla rondoda karıştırdım, biraz da sızma zeytinyağı koydum, harika oldu.

    sonrasında da gömdük, gitti.

    sonuç: 30 şiş çıktı. toplam masraf :

    19 tl midye
    1 tl şişler ( yaklaşık)
    3 tl yağ (yarım litreden biraz az kullandım)
    6 tl ceviz
    1 tl ekmek içi

    = 30 tl. vay lan, düz hesap oldu. şişin tanesi 1 tl'ye gelmiş demek ki. deli kazanıyor demek ki midyeciler.

    afiyet olsun.