hesabın var mı? giriş yap

  • tarihte uçmanın pek çok kez denendiğine dair bilgi veya rivayet vardır. mesela hezarfen ahmet çelebi, lagari hasan çelebi gibi isimler bu konuda tarihimizin en bilindik isimlerindendir.

    bu entryde, 12. yüzyılda bunu yapmayı deneyen isimsiz birinden bahsedeceğim. fakat öncelikle şunu belirtmeliyim: şahsen isimsiz olmasına gönlüm el vermedi. bu sebeple de kendisine çılgın türk ismini vermeyi tercih ettim. takdir okuyucunundur.

    1161/62 yıllarında imparator manuel komnenos, anadolu selçukluları sultanı ikinci kılıç arslankonstantinopolis'te misafir etmişti. devrin bizans tarihçisi niketas choniates de bu ziyareti yazmıştır. sultanın uzunca bir süre bizans başkentinde kaldığından ve bu esnada da at yarışlarına çok ilgi gösterdiğinden bahsetmiştir. işte tam bu misafirlik döneminde bir gün imparator ile sultan at yarışlarını izlerken bizim ''çılgın türk'' uçmaya karar vermiş... geri kalanını choniates anlatsın:

    ''bu yarışlar sırasında bir defasında şöyle bir olay oldu: türk'ün biri (...) yarış yerinin seyir sıraları üstünde yükselen sütuna tırmandı. bu kule-sütunun altında kavisli bir sıra halinde yarış arabalarının çıkış yerleri, üstündeyse, birbiri karşısında altın suyuna batırılmış bronzdan dört at heykeli bulunur. (...) böylece bu türk kule üstünde çıkış yerinde bir yarış atı gibi durdu ve stadyum üzerinde uçacağını ilan etti. çok çok uzun ve geniş, içine takılan çemberlerle şişirilmiş beyaz bir giysiye bürünmüştü. bu giysi ona güya amaçladığı iş için, yelkenlerin bir gemi için gördüğü hizmeti yerine getirecekti. rüzgarın, giysisinin kıvrımlarına ve şişkin kısımlarına yakalanarak onu havada taşıyacağını düşünüyordu. bütün gözler ona dikilmişti; halk onunla alay ederek ''haydi yelkeni aç, haydi uç'' veya ''ulan arap bizi daha ne kadar bekletecek ve kule üstündeki rüzgarı daha ne zamana kadar ölçeceksin!'' diye bağırmaktaydı. imparator derhal bir adamını koşturmuş, türk'ü maksadından vazgeçirmek istemişti. seyirciler arasında bulunan sultan, deneyimin ne sonuç vereceğinden endişe ederek dişlerini sıkmaktaydı; her tarafından ter fışkırmıştı. hem kendi milletine mensup olan adam için endişe ediyor hem de gururlu bir beklenti içinde bulunyordu. türk'e gelince o büyük bir dikkatle rüzgarı kontrol ederek, bazen bir, bazen de diğer taraftan onu yakalamaya çalışıyor uğraşıyor ve ellerini öne uzatarak, bunlar sanki birer kanatmış gibi, çırpınma hareketleri yapıyor, fakat sonra yine vazgeçerek ellerini geri çekip rüzgarı bekliyordu. seyirciler artık aldatıldıklarını sanmaya başlamışlardı ki, rüzgar türk'e yeterli derecede güçlenmiş göründü ve o da kollarını açarak ve bir kuş gibi çırpınarak o an için uçtuğunu sandı. ancak bu semalar hâkimi, ikaros'tan daha da acınacak bir haldeydi. hafif bir kuş gibi değil, ağır bir taş gibi düşerek kırılmış kemikleriyle ölü olarak yere serildi.''

    kaynak:
    + niketas khoniates - historia (ioannes ve manuel komnenos devri) - çev: fikret ışıltan - türk tarih kurumu yayınları.

  • j.k. rowling'in bir tek harry potter'ı yazacak bir yazar olmadığının kanıtıdır. gerçekten iyi bir hikaye anlatıcısı olduğunun kanıtıdır. böylece sıradan bir olay hakkında, koca bir roman yazıp, bunu da sıkmadan okutabiliyorsa o kitap başarılıdır. hayranlıkla okudum! bitmesin istedim, tıpkı harry potter serisinde olduğu gibi...

    ve ben anlamıyorum, "yazmasın başka şey, yazmasın, harry potter yazsın" diyenleri... evet yazsın, ama canı gerçekten istiyorsa yazsın. yazarlık hayatına hepimizi büyülemiş, harika öykülerle adım atmış olabilir, ama ömrü boyunca harry potter'a mahkum olacak demek değildir bu. ben bu kadının başka ne hikayeler anlatacağını merak ediyor ve sabırsızlıkla bekliyorum şimdiden bir sonraki kitabını.

  • direksiyon sınavlarında komisyon başkanlığı ve üyeliği görevlerinde bulunuyorum. bu görevler esnasında gördüğüm ise kadın sürücü adaylarının çoğunluğunun ciddi anlamda beceriden yoksun,inatçı,telaşlı oldukları ve her durumda haklı olduklarına inanmalarıdır. kadın sürücü adayı düz yolda durduk yere kaldırıma sürüyor, son anda direksiyonu çevirip frene basıyorum ve adaya kaldığını söylüyorum
    ;kadının cevabı ise’’ aaa ne oldu ya naptım ki ben?’’ kadın sürücüye hatasını kabul ettirmek deveye hendek atlatmak gibi bir şey. bu kazada da prensesimize çok geçmiş olsun diyorum. üzülmesin bir dahakine tamamen ezer.
    tanım: dikkatsiz bir sürücüdür.