hesabın var mı? giriş yap

  • sevgili dostum bazen hepimiz ufak depresif durumlara girebiliyoruz bu son derece normal ve insan olmamızın bir gereği. burada mesele böyle bir duruma girdiğimiz anda hemen gerekenleri yaparak bu durumdan bir an önce çıkmaya çalışmak çünkü bu tür şeylerin kar topu gibi büyüyüp daha ciddi durumlara dönüşme riskim vardır. bir de ufak ek burada bahsettiğim mesele minik ufak depresif durumlardır majör depresyon durumlarında mutlaka ama mutlaka bir uzmana danışmanız lazımdır ama tabi tavsiyelerim size fayda verecektir.

    1) fiziksel aktivite: yürüyüş yapmak, koşmak veya ağırlık basmak veya kıran kırana maç yapmak gibi fiziksel aktiviteler, endorfin salınımını artırarak ruh halini iyileştirebilir. düzenli egzersiz, genel anlamda ruh sağlığını destekler ve stres seviyelerini azaltır. egzersiz yapmak aynı zamanda zihni meşgul eder ve negatif düşüncelerden uzaklaşmaya yardımcı olur. yani dostum yıllardır dilimde tüy bitti ama spor hem bedenin hem zihnin sağlığı için olmazsa olmazdır. aynen yemek gibi su gibi temel bir ihtiyacındır hem de teknolojinin herkesi oturduğu yerde patates gibi yaşayan zombilere veya pillere dönüştürmeye başladığı günümüzde. ne yap et mutlaka hareket et zaten büyük ihtimal hafif depresif durumunda hareketsizlikten kaynaklanıyor.

    2) sosyal etkileşim: arkadaşlarınla veya ailenle vakit geçirmek, yalnızlık hissini azaltır ve duygusal destek sağlar. bazen sadece birinin seni dinlemesi bile kendini daha iyi hissetmene yardımcı olabilir. insanlarla yüz yüze görüşmek mümkün değilse, telefon veya görüntülü aramalar da faydalı olabilir. insan insanın zehrini alır derler çok ilim dolu bir laftır. kendini depresif ve düşük modlu hissettiğin zaman kendini eve kapatıp duvarlara bakıp efkarlanmak sana iyi bir fikir gibi gelebilir ama bu fikre karşı koy tam tersine sosyalleş dostum sosyalleş. yalnız kurtlar depresif kurtlardır.

    3) yaratıcı faaliyetler: sanat yapmak, müzik dinlemek veya yazı yazmak gibi yaratıcı etkinlikler duygusal ifade biçimleri olarak işlev görebilir. bu tür faaliyetler sıkıntılarını işlemene ve duygularını dışa vurmana yardımcı olabilir, böylece içinde biriken negatif duyguları azaltırsın dostum. her tür yaratıcı üretici faaliyet sana iyi gelir. otur bir deftere düşüncelerini yaz, puzzle yap , ufak da olsa bir enstürman çalmayı öğren. kısacası üret dostum üret.

    4) doğa ile zaman geçirme: bak arkadaşım doğada zaman geçirmek, stres azaltıcı etkiler sağlar ve ruh halini iyileştirebilir. bir parka gitmek, ormanlık bir alanda yürüyüş yapmak veya sadece bir bahçede oturmak bile fark yaratabilir. doğal ortamlar, zihinsel yorgunluğu azaltır ve pozitif duyguları artırır. hepimiz doğadan kopartıldık ve şehirlerimizin beton yığını hali ortada. çalışma ortamları duygusuz beton yığınların evler desen betondan tavuk kümesleri. yeşil alanlar yok ediliyor. ama tüm bunlara rağmen kafasına koyan kendisini yeşille veya maviyle buluşturmanın yolunu bulur.

    5) uyku düzeni: iyi bir gece uykusu, hem fiziksel hem de zihinsel sağlık için çok önemlidir. depresif hissettiğinde uyku düzenini korumak zor olabilir, ama düzenli uyku saatleri belirlemek ve yatmadan önce rahatlatıcı bir rutin uygulamak (örneğin, kitap okumak veya meditasyon yapmak) uyku kaliteni artırabilir. uyku meselesinde dikkat ettiğim şey nerede bir depresif negatif insan görsem mutlaka gece kuşlarından oluyor. normal insan uyuma saatlerinde yat uyu dostum. o çok önemsediğin şeylere sabahta bakarsın. burada en büyük savunma hocam ben gece saatlerinde kafa dinliyorum oluyor dostum o kafan uykusuz kalırsan dinlenmez ve gündüzleri çok daha fazla sorun çıkarır.

    bonus: kendini iyi hissetmek için hedefli olman lazım ve sana iyi gelecek bilgileri öğrenip hayatına uygulaman gerekiyor. bu sebeple sana içinde kendini geliştireceğin onlarca video bulunan kanalımı öneriyorum orada çok daha detaylı şekilde sana iyi gelecek bir çok meseleyi anlattım. kanala git bir incele bir kaç video izle sana iyi gelirse abone ol ama daha önemlisi bir videoyu bile olsa yaşamına uygula.

    işte kanal

    https://www.youtube.com/aydinserdarkuru

    sevgilerimle

  • karaciğer yağlanması sadece fazla alkol alanlarda görülen bir durum değildir. hayatınızda hiç alkol kullanmamış olsanız bile karaciğerinizde yağlanma meydana gelebilir. bu durumun adı ise non alkolik steato hepatit (nash)'tir, yani alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasıdır.

    bu durumun ortaya çıkma sıklığı günümüzde iyice arttı. sebebi ise henüz fazla farkında olunmayan ama gittikçe başımıza bela olacak yeni bir zehir türü. ülkemiz yakın geçmişe kadar tarımda ve şeker üretiminde kendine yeten bir ülke iken, doğal yollarla üretilen şekeri kullanabiliyorduk. endüstriyel olarak daha gelişmiş ülkelerde ise (başta abd) şeker üretmek pahalı ve uzun bir süreç olduğu için yerine fruktoz ve mısır şurupları kullanılmaya başlandı. tabii bizde de halk sağlığına öncelik vermek yerine, geçmişte de örneklerini gördüğümüz politikalar sonucunda kendi ürünümüzü üretmeyi azalttık ve dışarıdan ucuza bu fruktoz şuruplarını almaya başladık. henüz ülkemizde durum çok vahim olmasa da, abd gibi ekonomilerde aşırı derecede şişmanlar (morbid obezler) var. bu fruktoz şurubu da aynı eroin gibi insanda bağımlılık yapıyor. nedenlerini ise aşağıda göreceksiniz. ileride bence ülkemizin başına en büyük belayı açacak tehlikelerden biri bu.

    peki nedir bu mısır (fruktoz) şurubu? ingilizce high fructose corn syrup (hfcs) olarak geçen, glukozu fruktoza çevirmek için mısır nişastasının glukoz izomeraz ve çeşitli asitler de dahil olmak üzere farklı kimyasallarla işlenmesi ortaya çıkan bir tatlandırıcı şurup. üretimi normal bildiğimiz beyaz şekere göre daha kolay ve ucuz. üretici açısından en büyük faydası ise, normal şeker olan sukroza göre 1.5 kat daha tatlı olması. yani daha az kullanılarak şekerle neredeyse aynı tatlılık oranını sağlayabiliyor olması, bu da üretim maliyetlerini düşürüyor.

    peki bunun bize faydası veya zararı ne? faydası olmadığı kesin de, zararı şu: bugün yediğimiz içtiğimiz her türlü işlenmiş gıdanın etiketine bakın, bu maddeyi göreceksiniz. normal şekerle (sofra şekeri-sukroz) fruktoz şurubunun kimyasal yapısına baktığımızda, normal şekerde %50 fruktoz, %50 glukoz olduğunu, mısır şurubunda ise %55 fruktoz, %42 glukoz olduğunu görüyoruz.

    fark az gibi ama etkisi büyük. vücudumuza normalde şeker aldığımızda (ki yaşamak için almak zorundayız) bu şeker mide ve incebağırsakta emilir ve kana karışır, kan şekeri yükseldiği zaman pankreastan insülin salgılanır ve şekerin fazlası karaciğerde glikojen ve sonrasında yağ olarak depolanır. normal sağlıklı insanlarda yemek yedikten sonra insülin salgılanır ve şeker seviyesi dengede tutulur. bunun tersi çalışan hormon ise glukagon olup, yine pankreastan salınır ve karaciğerde biriken glikojeni alıp parçalayarak glukoz olarak kana salınmasını ve şeker seviyesini yükseltmeyi sağlar.

    ancak diyabetli olan kişilerde bu insülin ya hiç yoktur ya da yeterli miktarda salgılanamaz ve dışarıdan insülin iğnesi olmaları gerekir. peki diyabeti olmayan kişiler bu mısır şurubunu fazla alırsa ne olur (diyabetlilere zaten yasak)? biraz önce yukarıda yazdığım kimyasal yapıdaki farklılık nedeniyle, mısır şurubu hücreler tarafından normal şekere göre çok daha hızlı ve yüksek miktarda emilir. %55'lik fruktoz yapısına bağlı olarak şekerin emilim oranları değişir, bunun sonucunda kana bir anda çok daha fazla insülin salgılanması gerekir. ama çok fazla insülin salgılanınca da bu sefer şeker miktarı bir anda çok düşer. bu sefer şekeri yükseltmek için glukagon çok salınır ve denge sağlanıncaya dek ipin ucu kaçar.

    olay sadece dengeyi bozmakla kalmaz. kanda şekerin bir anda yükselmesi ve sonrasında hızla düşmesi sonucu vücudumuz tekrar şeker istemeye başlar ve beynimize glukoooz bana glukoz veeer diye sinyal yollamaya başlar, siz de fellik fellik canım tatlı istiyor diyerek gofret aramaya başlarsınız. bunun sonucunda o gofreti yediğinizde bu sefer bir halsizlik, ağırlık çökmesi, uyku hali, terleme başgösterir. daha ileri safhalarda artık vücut hücreleri kandaki insülini yeterli bulmaz ve daha çok insülin istemeye başlar, var olan insüline de tepki vermemeye başlarlar, yani insülin artık işe yaramamaktadır. sonuç: insülin direnci ve artık siz de bir diyabet hastalığı adayısınız.

    peki tüm bunların sonucunda ne olur? vücutta devamlı indirilemeyen miktarda aşırı şeker olması sonucu, bu şeker karaciğerde önce glikojen ve sonrasında yağ halinde depolanmaya başlar. bingo: alkole bağımlı olmayan karaciğer yağlanması artık sizde de var.

    başka sebepler var mı? olmaz mı? çeşitli ilaçlar, fazla karbohidratlı beslenme, bazı virüsler, alkol ve metabolizmanın kendisi de yağlanmaya yol açar. literatürde nash'i tedavi edebilenlerle edemeyenler tartışma halinde. bilindiği kadarıyla ilaçlı kesin bir tedavisi yok. ancak bazı ayı safrasından elde edilen ilaçlarla tedavi olabildiği söyleniyor. en azından literatürde fayda sağlandığını gösteren yayınlar var. bir kısmı da kolesterol düşürücü ilaçların faydalı olduğunu söylüyor. ama bu işler ciddi işler ve uzman bir doktorun detaylı taramalarından sonra tedaviye karar verilebilir. siz siz olun sağdan soldan alınan bilgilerle veya arkadaşımda işe yaramış ekolünden bilgilerle internet doktorculuğu oynamayın. hastanelerde karaciğer nakli bekleyen insan sayısı çok, siz de sıraya girmeyin.

    peki ne yapılabilir? en güzeli içinde fruktoz (mısır) şurubu olan gıdalardan (ucuza satılan gofretler, çikolatalar, gazlı içecekler, kurabiyeler vs) uzak durmak, sebze ve abartmadan meyve ağırlıklı beslenemk (normal meyvenin de içinde şeker var, fazlası zarar), karbohidratı yani unu, makarnayı, pizzayı kısıtlamak (bunlar da şekere dönüyor), tedavi oluyorsanız veya şikayetiniz süresince alkolden uzak durmak, ve en en en önemlisi de egzersiz yapmak. özellikle insülin süpürgesi denen büyük kas gruplarını, ki en büyüğü bacaklar, çalıştırmak kısa sürede büyük fayda sağlar.

    çoğu insan karaciğer yağlanmasını vücutlarının sağ tarafında kesif bir ağrı olarak farkeder ama bu ağrının olması sadece karaciğer yağlanmasını değil bir çok başka rahatsızlığı da gösterebilir. genelde birçok insanda hafif de olsa (grade 1) yağlanma vardır. önemli olan daha ileri safhalara gitmeden önlemi almak ve düzgün bir yaşam sürmektir. bu tip rahatsızlıklar dikkatli bir yaşamla geri döndürülebilir çünkü karaciğer vücutta kendini en hızlı yenileyebilen organlardan biridir.

    böyle bir rahatsızlığınızın olduğu düşünüyorsanız, konusunda uzman bir dahiliye hekimine gidip gerekli test ve tetkikleri yaptırmadan kendi kendinize ilaç kullanmanız çok ağır sonuçlara yol açabilir.

  • normal bir olay. askerdeyken az albay dövmediydim. yaşlarına saygı duyup her hareketlerini alttan alırsanız tepenize biniyorlar hemen. o yüzden baştan ağırlığınızı koymanız gerekiyor. ilk izlenim çok önemli.

  • videoda gerçekten anlaşılmıyor, velev ki aşağı bak demiyor olsun. videonun başında, polisin terbiyesizler dediği gerçeğini değiştiriyor mu? veya orantısız müdahalesini?

    edit: ben de yol tv'nin yaptığına doğru demedim zaten. slogan oradan çıkmış ama temel mesele o değil. yol tv'nin yaptığı yanlış ve bence de manipülasyon. ama polisin yaptığına sadece "rahatsız edici" demekle yetinip odak noktasını buraya kaydırmak doğru değil. bunun üzerine de gitmek gerekli, o ayrı mesele.