hesabın var mı? giriş yap

  • daha dün gece washington dc'deki bir bilardo salonunda müzik kutusuna coin atıp milleti tarkan'la coşturdum desem.

    ilk bir dakikada yanıma gelen genç, orta yaş ve ileri yaş grubundan 3 kişinin “is that tarkan” sorusunu saymıyorum bile.

    had bilmek önemli. tarkan iyidir kötüdür ama türkiye'nin en bilinen tanınan insanlarından biridir. keşke sporda sanatta edebiyatta daha da iyileri çıksa dersin o başka ama tarkan için tanınmıyor demek hadsizliktir.

  • martıdır... uçuyorsun bi kere. yüzebiliyorsun hatta dalıyorsun. e yürürsün de istesen. paso balık yiyorsun ama diğer yiyeceklere de adaptesin. sevimlisin de herkes simidini paylaşıyor.

    “maaşlı sigortalı bir iş mi; yoksa martılık mı?” deseler martı olmayı seçerim.

  • öncelikle bu sorunun cevabı için ateş kadehi'nin yumurta ve göz isimli 25. bölümüne bakmalıyız. çünkü bize myrtle'ın ölümünden sonrasında neler olduğu konusunda daha önce bilmediğimiz bilgiler verir ve bence jk rowling bunu ikinci kitaptaki hikayedeki boşluğu kapatmak için yapar.

    bu bölümde harry ilk görevde ejderhadan aldığı yumurtadaki ipucunu çözmek için cedric reisin de yardımıyla sınıf başkanları banyosuna yumurtayı incelemeye gider. ve buraya mızmız myrtle ile karşılaşılır.

    bildiğiniz gibi myrtle ölmeden hemen önce olive hornby onunla dalga geçtiği için tuvalette saklanmakta ve ağlamaktadır ve burada basiliksle karşılaşarak ölür. ateş kadehi 25 bölümünde myrtle sınıf başkanları tuvaletinde harry'e kendi ölümünden sonrasını şöyle anlatır:

    "...cesedimi bulmaları bile saatler aldı. biliyordum çünkü orada oturmuş onları bekliyordum. olive hornby tuvalete geldi. "yine orada oturmuş somurtuyor musun myrtle?" dedi. "çünkü profesör dippet seni aramamı istedi." ve o anda cesedimi gördü. öldüğü güne kadar da unutmadı. bunu ben garantiye aldım. peşinden dolaştım. hiç unutturmadım. evet. hatırlıyorum da. erkek kardeşinin düğününde..."

    (burada harry araya girerek başka şeyler düşünür ve myrtle'ı dinlemez. myrtle devam eder)

    "... ve tabi sonra sihir bakanlığına gitti. peşinden dolaşmama bir son vermek için. ben de buraya dönüp tuvaletimde yaşamak zorunda kaldım."

    özetle myrtle'ın ölümünden sonra uzun bir zamanı hogwarts'ta değil olive hornby'nin peşinde ona musallat olmakla geçirdiğini ve bakanlık olive hornby'nin şikayetiyle artık duruma bir son verdiğinde onu peşini bırakıp öldüğü yer olan hogwarts'a dönerek orada yaşamaya başladığını anlıyoruz.

    birinci teori: myrtle ölümünden sonra hogwarts'a dönene kadar uzun bir zaman, belki de yıllar boyunca olive hornby'e musallat olmuş ve sonunda hogwarts'a döndüğünde sırlar odası olayının üzerinden artık çok zaman geçmiş, sırlar odası tekrar açılmamış ve dumbledore myrtle'la konuşmaya çalışmaya gerek duymamış olabilir.

    bununla birlikte mızmız mytrle için onunla konuşma zahmetini gösteren herkesle uzun uzun muhabbet edip kendi ölümünün tüm detaylarını anlatmaya aşırı meraklı bir hayalet diyemeyiz. dikkat ederseniz seri boyunca sadece hoşlandığı kişilerle (harry, draco) yüzeysel konuşmaların ve klasik myrtle histerilerinin dışında gerçekten kendinden bahsettiğini ve karşısındaki kişiyi dinlediğini görüyoruz.

    yani ikinci teori: dumbledore myrtle'la konuşmaya çalışmış, ancak myrtle dumbledore'a bir şey anlatmaya yanaşmayıp kendini klozet borusuna fırlatarak gözden kaybolmuş olabilir. ama dumbledore'un ikna kabiliyetini düşünürsek myrtle gibi zayıf bir karakteri istediği bilgiyi almaya ikna edememiş olması pek olası değil.

    bu da bizi üçüncü teoriye getiriyor: dumbledore myrtle'la konuştu. ölmeden önce "musluk tarafında bir çift göz gördüğünü" öğrendi ancak o sırada elinde olan bilgilerle myrtle'ın söylediklerinden herhangi bi çıkarım yapamadı. ya da yapabildi ancak harekete geçmedi. veya çok daha olası: harekete geçecekti ama geçemeden önce ikinci kitapta okul aile birliği tarafından okuldan uzaklaştırıldı. (en mantıklı teori)

    ancak bana sorarsanız olay şu: harry'nin sırlar odasını bulma hikayesine hizmet etmesi adına rowling dumbledore'u bu işe hiç karıştırmadı.

  • merak ediyorum kokpit'e girip kuleyle mi haberleşecekti?

    -alo kule merhaba. piste doğru gideyim mi yoksa kenarıyada bekleyeyim mi?

  • allah diyen aslan espirisi ne doğu'ya ne cem yılmaz'a aittir. bu espiri türk ateistlerinin 30 senelik espirisidir.

  • 8 yaşında bir çocuk 2 yaşında bir bebeği elinden tutup dolaştırmaktadır.
    -aaa iki bebek elele dolaşıyorsunuz.
    -ben bebek değilim, o bebek; ben çocuğum.
    -ee peki ben neyim o zaman?
    -sen züppesin.

  • şirket içinde kovulma eşiği akşam çıkarken sandalyesini yamuk veya masasını dağınık bırakması olan (abartmıyorum) çalışanların yaptığı videodur.üç sene önce toplu olarak tazminatsız kovulan arkadaşlarınızdan utanın bari diyeceğim de sizin de işgüzar yöneticilerin kurbanı olduğunuz videodaki yapmacık hareketlerden belli zaten.

  • acılı kebab, acılı lahmacun, acı biber, pul biber vs bilumum acılı şeyler yemenin gerçek ve temel sebebidir.

    acı severler aslında acı sever değil endorfin bağımlısıdırlar. uyuşturucu müptelası olduklarının farkında değildirler.

    acı denilen şeyler özünde acı değil "yakıcıdırlar". çünkü acı olan şeyi yiyemezseniz, tatları çok kötüdür. örneğin, acı çekirdek, acı hıyar gibi.

    yakıcı yiyecekleri (pul biber, acı yeşil biber vs) yediğiniz zaman bunlar ağız içi ve boğazdaki mukoza tabakasını tahriş ederler. vucut, doğal savunma mekanizması olarak bu tahrişin verdiği rahatsızlığı gidermek için süratle endorfin salgılar. endorfin bir çeşit morfindir ve doğal bir uyuşturucudur. diğer tüm uyuşturucular gibi bağımlılık yapar. endorfine alıştığınız zaman alınmaz ise yoksunluk belirtileri gösterirsiniz. şiddetle endorfin istersiniz ama ne istediğinizin farkında değilsinizdir, nasıl alacağınızı da bilmezsiniz. fakat vücut farkındadır! endorfin salgılanması için bir yerlerinizin kesilmesi, kanaması, ezilmesi, tahriş olması gibi bir şey lazımdır. bunun en kolay yolu da acılı (yakıcı) bir yiyecek yemektir. siz farkında olmadan canınız acılı yemek çeker. uyuşturucu bağımlısının elleri titreyerek şırıngaya sarıldığı gibi sarılırsınız acılı adana dürümüne, boca edersiniz pul biberi çorbanıza. ve yine her uyuşturucu alımından sonra olduğu gibi üzerinize bir rahatlama, bir keyif, bir gevşeme, bir yavşama gelir, neşelenirsiniz.

    küçüklükten itibaren acılı yemek kültürüne sahip yöre ve ailelerde büyüyen çocuklar endorfin bağımlısı olurlar. "şaane yemek yaptık lan, ziyafet çekeceğiz" diye masalarını acılı lahmacun, kebablarla donatan, yemeklerine pul biber boca eden aileler kendi elleriyle çocuklarını uyuşturucu bağımlısı yaptıklarının farkında değillerdir.