hesabın var mı? giriş yap

  • bir dönemler paris'te perde açan ve le théâtre du grand-guignol adıyla bilinen, korku tiyatrosu denildiğinde hala akıllara gelen* tiyatrodur.

    macerası 1897’de le théâtre du grand-guignol adıyla (guignol adı meşhur fransız kukla tiyatrosu tiplerindendir) paris’te pigalle’de eski bir şapelden bozma 293 koltuklu küçük bir tiyatro salonunda başlamıştır.

    şapel mimarisinin izlerini taşıdığından ve değiştiremediklerinden en başta sorun olmuşsa da sonradan sonraya bilhassa fuaye kısmında gotik mimariyi yansıtan eşyalarla destekleyerek ürpertici bir hava kazandırılmış, bu tarzıyla burada sahneye konulan korku oyunları kadar mekanın da hayli etkisi olmuştur. ifade edildiğine göre insanlar sadece oyun izlemek için değil bu hissi yaşamak için tiyatroya gelmişlerdir. dönemine göre kanlı sahneleri eksik olmayan canlandırmalar birçok insanı etkilese de bu heyecanı yaşamak için hayli rağbet gördüğü, kilise olduğu dönemden kalma yapı unsurlarının da korku şovuna dâhil edildiği, oyunda kullanılan “özel efektlerin” gerçekçiliği nedeniyle seyircilerin midelerinin dahi kalktığı gibi anekdotları kaydedilmektedir.

    tabi ilk kurulduğunda “korku tiyatrolarından” ziyade “natüralist temsillerin” sahnelenmesi söz konusudur. fransız oyun ve roman yazarı oscar metenier (1859-1913), eksikliğini duyduğu bir sahne performansını icra etmek için açmıştır bu tiyatroyu. emile zola’nın takipçilerinden olup natüralist novellalar kaleme almış olan metenier, yine bu türde oyunlar kaleme almıştır. tiyatroda paris’in aşağı tabaka insanlarını, sokak çocuklarını, suçlularını olduğu gibi gösteren “naturalistik” türde oyunlar sergilenmesini amaçlamıştır.

    grand guignol’un korku oyunlarıyla anılması, ikinci idarecisi max maurey’in ve onun başyazarı “korkunun prensi” lakaplı andre de lorde’nin işbirliğiyle başlamıştır.

    1898’de tiyatronun idaresi fransız oyun yazarı max maurey’e geçtiğinde “korku oyunları” sergilenmeye başlamış ve ağırlıklı olarak korku temsilleri sahnelenmiştir. onun bulunduğu dönemde (1914’e kadar) tiyatronun hayli ilgi görüp para kazandırdığı, neredeyse her gece birkaç kişinin etkilenerek fenalık geçirdiği ifade edilmektedir. maurey aynı zamanda korku piyesleriyle ünlenecek olan tiyatronun meşhur olmasında belki de en büyük pay sahibi kişi, fransız oyun yazarı andre de lorde’yi de keşfetmiştir. 1901’den 1926’ya kadar grand guignol’ün başyazarı olarak de lorde, gündüzleri meşhur arsenal kütüphanesi’nde kütüphanecilik yapmaktayken geceleri “korku dramaları” kaleme almıştır. tamamı korku ve delilik sömürüsü üzerine 150 civarında oyun ve birkaç roman yazmıştır. akıl hastalığı ile ilgili (oyunlarda en sık işlenen temadır) oyunları için bazen ünlü psikolog alfred binet (iq testinin geliştiricilerindendir) ile birlikte çalıştığı ve 100 civarında oyunu onun katkılarıyla yazdığı, 1920’lerde emsalleri tarafından “korkunun prensi” (prince de la terreur) olarak seçildiği bilinmektedir. bir diğer önemli katkıyı ise 1914’te tiyatronun başına gelen camille choisy, tiyatroyu asıl ününe kavuşturan grand guignol’e has özel efektleriyle sağlamıştır.

    tiyatronun en ünlü bir diğer ismi ise “dünyanın en çok öldürülen kadını” unvanı ile anılan paula maxa olmuştur. 1917’den 1933'e dek ağırlıklı olarak “kurbanları” oynadığı oyunlarda bu unvanı kazanmıştır: birçok gösteride 10.000 kere 60 farklı yoldan öldürülerek ve 3000 kere tecavüze uğrayarak.

    tiyatronun etkisini kaybetmesi ise 1930’da tiyatronun idaresine gelen jack jouvin’den sonradır. tiyatronun alışıldık temasını değiştirmiş, kanlı korkudan ziyade psikolojik dramalar ağırlık kazanmıştır onun döneminde. bu nedenle tiyatro giderek popülaritesini yitirmiş, bilhassa ikinci dünya savaşı’ndan itibaren seyircisi azalmıştır. son idareci charles nonon döneminde sinema karşısında seyirciyi yeniden tiyatroya çekebilmek adına 1962’de oyuncularıyla son kez bir turneye çıkmış, anlaşıldığı kadarıyla bu turnede gereken ilgi görülmediğinden grand guignol bir daha açılmamıştır.

    nitekim dönemin milliyet gazetesinde bu kapanış kendisine şöyle yer bulmuştur:

    (alıntıdır) “paris, t.h.a: korku tiyatrosu kapandı, sebep: seyircilerin artık korkmaması! burada 65 yıldan beri devamlı faaliyette bulunan meşhur “korku tiyatrosu” kapanmıştır. genç çocuklardan tutun da çok yaşlı insanlara kadar bir yığın meraklısı, abonesi bulunan korku tiyatrosunun kendine göre belirli gelenekleri mevcuttu. “grand guignol” adı ile anılan bu küçük tiyatroda devamlı surette korkutucu piyesler temsil edilirdi. burada sahneye konan eserlerin hemen hepsinde akla hayale gelmeyecek şekillerde cinayetler, işlenir, deli doktorlar, vampirler, hortlaklar sahnede, seyircileri dehşetten dehşete düşüren araçlarla, adam öldürürlerdi! kendisi de sahne artisti olan ve bazı korku piyeslerinde rol alan madam christiane wiegant “grand guignol” tiyatrosunda aksesuar masraflarının çok olmasından da şikâyet etmiştir. filhakika madam c. wiegant, temsillerin çoğunda en aşağı bir “kova” kan kullanıldığını açıklamıştır. grand guignol tiyatrosunun kapanmasının asıl sebebi, seyircilerin korku piyeslerinden artık korkmamaya başlamış olmalarıdır.” (milliyet, 24.01.1963)

    bu ilgi kaybetme meselesi, sinemanın zaferinden çok insanlığın dünya savaşlarında tanık olduğu vahşetin ardından sahnedekini artık korkutucu bulmamaya başlaması da olabilir. zira son idareci charles nonon’ın şu sözleri oldukça manidardır: “biz asla buchenwald toplama kampı ile boy ölçüşemeyiz. savaştan önce herkes sahnede olup bitenlerin imkânsız olduğunu hissederdi. şimdi bunları biliyoruz ve daha kötüsü: bunlar gerçekte mümkün.”

    (bkz: korku tiyatrosu/@songulyabani)
    (bkz: alfred binet/@songulyabani)

    (not: daha önce artkolik dergisinde kaleme aldığım bir yazıya atfen işbu entry'i yazdım.)

  • (bkz: ülkücü hareket olarak yola çıkıp ülkünün köküne kibrit suyu dökmek)

  • istanbul teknik üniversitesi bünyesindeki farklı fakültelerden bir araya gelmiş, farklı becerilere sahip, daha önceden birçok başarılı projeye imza atmış öğrencilerden oluşan bir takım itü rover takımı.

    rover dediğimiz, gezegenlerin veya diğer gök cisimlerinin yüzeyindeki çeşitli görevlerin yerine getirilebilmesi için tasarlanmış uzay araştırma araçları üretiyorlar. hani şu mars'ta görev yapan curiosity uzay aracını hatırlarsınız.

    itü rover takımı, mars society'nin düzenlediği university rover challenge'a türkiye'den kabul almış ilk türk takımı olarak katılmış ve şu başarıları elde etmiş:

    - bilim görevinde 96 puan alarak 4.’lük
    - otonom hareket görevinde bringham young, military collage ve
    university of waterloo ile 4. lük
    - farklı ülkelerden yarışmaya katılmış üniversiteler arasında 82 takım arasından 13.'lük.

    2018'e geldiğimizde yine aynı yarışmaya katılmaya hak kazanan tek türk takımı olmuşlar ve yeni başarılar elde etmişler:

    - system acceptance review (sar) videoları ile 92 takım arasından 12. olarak finallere katılmaya hak kazanma
    - yarışma tarihinde ilk kez verilen “bilim özel ödülü”

    itü rover takımı, yine 2018'de european space agency tarafından düzenlenen european rover challenge adlı yarışmaya katılmış ve 65 takım arasından 13. olarak ülkemizi gururla temsil etmiş.

    içinde bulunduğumuz 2019 yılında da hiç boş durmamışlar ve aylarca süren çalışmalarının karşılığını university rover challenge'da finalist olmaya hak kazanarak almışlar. 30 mayıs-1 haziran 2019'da itü'yü ve türkiye'yi temsil edecek olmanın heyecanı, gururunu yaşıyorlar ve destek bekliyorlar.

    2019 yarışması için hazırladıkları, ön eleme niteliğindeki tanıtım videoları: https://youtu.be/yzazuq1nfq8

    daha fazla bilgi için: https://www.rover.itu.edu.tr/

  • aşağıdaki diyaloğun geçtiği toplantıdır.

    --- spoiler ---

    +yaşam odası var mı?

    - var

    + kaç tane var?

    - yaşam odasına girmek yerine kaçış yolundan çıkmaz mısın?

    + kaç tane var?

    - 2 tane

    + neredeler?

    - çalışma alanından uzak diye söktük.

    +yaşam odası var mı?

    - yeni yapıyorduk

    +yaşam odası var mı?

    - yok

    + ihmal var mı?

    - kesinlikle yok

    --- spoiler ---

  • gezi zamanı dolar 5 kuruş artıp 1.95 olduğunda hükümet kanadı ve ne kadar destekleyeni varsa dönüp ülkeyi batırdınız, hep sizin yüzünüzden vb. cümleler kurmuştu.
    dolar 18 lira olduğunda çıkıp ‘bizim dolarla ne işimiz var’ ne bilim ‘onların doları varsa bizim allahımız var’ diyenler o gün pek bi önem veriyordu bu işlere. ne oldu ki acaba….
    bu da böyle bir anımdır.

  • cevabı kabataş'ta görüntü var özgecan'ın katlin de ise deliller var olan soru. bunlar ciddi ciddi kabataş'ta çıkan ve bunların iftiralarını ortaya koyan görüntüleri yok sayıyorlar ya ben ona şaşırıyorum. lan kabataş'ta görüntü var var olmasına da sizi desteklemek bir yana iddialarınızı çürütücek şekilde var. yalan söyledik özür dileriz diyecek onur yok sizde ama onda haklısınız bak.

  • $u ana kadar ya$amak istedigi hicbir guzelligi ya$ayamami$ ama ya$amayi cok fazla isteyen insanlardir.

    ilk el tutu$malar, ilk opucuk, ilk heyecan gibi $eylerin hicbirini yapamami$ olup ve her girdigi ortamda bunlari saklama cabasi icinde olurlar.

    ili$kiler hakkinda bir konu acildiginda, hayattan soguyan, hicbir soruya cevap vermeyen veya hemen konuyu degistiren insanlardir.

    ya$in gitgide ilerlediginin farkinda olup, 'acaba' sorusu kafalarindan hic silinmeyen insanlardir.
    "acaba benim hic sevgilim olmayacak mı?"
    sonra kendi kendilerine kızar bu tipler, sen caba gostermiyorsun ki, nasıl sevgilin olsun diye kendi kendilerini yiyip bitirirler. yine kısır dongu ba$lar.

    her$eyden cekinen, haftasonlari ben neden di$ari cikmiyom, neden benimde gezecek bir arkada$im yok, sevgilim yok diye kendine i$kence ederler.

    birde di$arda gordukleri sevgilileri ozenirler, niye beni bu kadar cok seven bir insan olmadi diye, ama yine bilgisayari ile tek ba$ina kalir, yalnizligi dinler ve depresif haller ba$lar.

  • - hiç ummadığınız anda tanımadığınız bi kadın size çiçek verse ne yaparsınız ?
    - kadın ney ?
    - avrat yani..
    - oğul veririm ona... tohum ekerim...