hesabın var mı? giriş yap

  • sinema tarihinin en bencil karakterlerinden birine ev sahipliği yapar. bahsettiğim kişi elbette ki "cooper" karakteridir. kendisi, sadece yapmak istedikleri için karar alan, bu uğurda her şeyi arka planda bırakabilen, bunları yaparkenki kararlılığı ile de göz dolduran ilginç bir karakterdir. genelde bencillik, yaşamın ve sanatın hemen hemen her alanında tu kaka gösterilen bir özellik iken; bu filmde destansı bir kahramanlıkla anlatılır.

    -spoiler-

    cooper'ın uzay görevini kabul etmesinin insanlığı kurtarmakla yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. kendisi yaşadığı hayattan nefret etmektedir. çiftçilik yapmak, ergen erkek çocuğuyla muhatap olmak, geri kafalı okul yönetimine dert anlatmak ve kayın babasıyla toza bulanmış evinin terasında içki içmek; bu dünyada yapmak istediği en son şeylerden biridir. onun, her gün rüyalarına giren tek bir arzusu vardır. gökyüzünde olmak ve hatta mümkünse aldığı eğitimler doğrultusunda bir gün uzaya çıkmaktır. onun hayali ve isteği bu yöndedir. ve bu hayalleri için çok sevdiği kızını bile geride bırakır. misyonu tamamlayıp dönebilirse kızından çok daha genç kalacağını ve belki de kızının öleceğini bildiği halde görevi kabul eder. filmde cooper'ın kızını çok sevdiği defalarca bize gösterilir. bunu hepimiz biliriz. fakat o, hayallerinin peşinden gitmek isteyen bencil bir kahramandır. ne kızı ne de bir başkası onu bunlardan alıkoyamaz.

    uzaya çıkar, solucan deliğinden geçer ve ulaşmak istedikleri galaksiye varırlar. önemli bir kararın eşiğindedirler. brand'in erkek arkadaşının gittiği gezegene mi yoksa dr. mann'nin bulunduğu gezegene mi iniş yapacaklarını tartışmaktadırlar. brand, duygusal bir konuşma yapar. "kalpten kalbe bir yol vardır görülmez" der. "bir şeyler hissediyorum, sevgilimin olduğu gezegene gidelim" der; ama cooper asla onu dinlemez. çünkü o, dr. mann'in bulunduğu gezegene gitmek istemektedir. o ne derse o'dur. hatta ilginç bir şekilde brand'i, kararında bencillikle suçlar:) ve yine cooper'ın istekleri doğrultusunda dr. mann'in yanına giderler. bildiğiniz üzere işler sarpa sarar. yanlarındaki üçüncü arkadaşları da ölür. kendilerini yirmi yıldan fazla bekleyen adamı kaybederler. daha sonra bu bilim insanının bir kez olsun ismi anılmaz. o, bildiğinden bir adım geri atmayan, sevdiği kadını bilimsellik maskesiyle kıskanan bir kahramandır.

    meşhur karadelik sahnesinde de aynısını yapar. bu sefer terk ettiği kişi görev sırasında aşık olduğu brand'in ta kendisidir. "ikimiz kurtulamayız, sen git" deyip kendini karadeliğe bırakması işin tamamıyla şov kısmıdır. burada da yine istediğini yapmıştır. daha önce hiçbir canlıya nasip olmamış bir olayın evresindedir. karadeliğe girecek ve belki de içinde neler döndüğünü öğrenebilecektir. o an bunu yapmak ister ve yapar. o, yok edilmesi imkansız bencilliği ile karadeliğe bile girip çıkabilen bir kahramandır.

    ve sıra o muazzam sahneye gelir. hani kızının yaşlı haliyle karşılaştığı sahne... bu arada, bu sahneden bahsetmeden geçemeyeceğim. bu sahne öyle bir sahnedir ki bundan önce yapılagelmiş hiçbir sanat eserinde böyle bir sahneye rastlayamazsınız. ne bir resimde, ne bir hikayede, ne bir masalda ya da şiirde, ne daha önce çekilmiş herhangi bir filmde... hiçbir yerde biz ölümlüler, bir baba ile ondan çok çok yaşlı evladının yan yana geldiği bir ana daha önce şahitlik etmedik. bu anlamda eşsiz bir sahnedir. eğer yanılıyorsam da düzeltin beni.

    işte bu muhteşem sahnede cooper; kızını görür, yanına gider, samimi bir şekilde ağlar. akan göz yaşları gerçektir; fakat kızı, "onun (brand) yanına git" der ve cooper, ayıp olmasın diye yaptığı itirazın ardından çok sevdiği kızını ikinci kez terk edip brand'a gider. bu arada zaten gidecektir; çünkü brand'i görmek istemektedir ve onu durdurabilecek evrende hiçbir güç yoktur. gerçekten yoktur. karadelikten çıkıp gelen birini bu evrende başka ne durdurabilir ki. kızı da bunu bilmektedir. "gitme baba, beni terk edip gittin zaten. ben ölene kadar kal bari yanımda" dese bile babasının gideceğini bildiğinden "onun yanına git" der haklı olarak. ve cooper, yine istediğinin peşinden gider. o, bu sefer de aşık olduğu kadını seçen uslanmaz bir kahramandır.

    o, istediklerini yapmaya geldiği bu dünyada istediğini almaya ant içmiş, bencil; ama bir o kadar da özgür ruhlu bir kahramandır.

  • + ya okudum da baba, dili çok ağırdı pek bi şey anlamadım.
    - haklısın oğlum. bunları yazanlar bu kadar cahil bir neslin yetişeceğini ön görememiş kabahat onların.

  • yaşam koçluğu, kişisel gelişim zırvaları, astroloji-enerji-fal-burç saçmalıkları başı çeker bu konuda.
    gerçi memlekette keriz çok haliyle keriz bol olunca da illa silkeleyecek uyanıklar çıkıyor ortaya. arz-talep meselesi.

  • daha çok yaz aylarında grönland, kanada' nın kutup bölgesi ve alaska' da inuit' ler tarafından avlanmaları yasal olan bir çeşit balinadır. bir diğer adı da denizgergedanı'dır. derisi gri ve en belirgin özelliği dört metreye yakın boynuz benzeri dişidir. o kadar serttir ki kolayca kırılmaz ve yaklaşık ağırlığı on kilo kadardır. bu diş, dişilerinde çok nadir karşımıza çıkar.

    narval' a ait en şaşırtıcı özellik ise, kutup bölgelerinde neredeyse hiç bulunmayan c vitaminini derisinde fazlasıyla bulundurması. yani narval derisi bir çeşit portakal kadar c vitamini taşıyor. iniut halkının yaşam kaynağıdır bu yüzden ve bir kaç aile içinde yaklaşık olarak bir kaç haftalık besin ihtiyacını karşılar.

  • + tuvalet?
    - kumun ustunde efendim...
    + oyun?
    - bir yumak verin kafi...
    + capkinlik?
    - gecen sene kisir edildim...
    + referanslar?
    - buyrun, uc adet; her evde en sevilen varliktim...
    + en son isinden ayrilma sebebi?
    - en cok beni seviyordu ev sahipleri, digerlerine haksizlik oldugunu hissettim; bir evin tek hayvani olmak istedim...
    + tamam, bugun baslayabilirsin...
    - ben size uc gun sonra donsem... baska yerlerden de teklif var da, o bakimdan...

  • -alo aşkım napıyosun
    +sağol hayatım iyiyim, evde televizyon seyrediyorum. sen napıosun?
    -sen de karı gibi ne oturuyorsun evde anlamıyorum ki...
    +birazdan çıkacam zaten arkadaşlarla ya
    -kim kim?
    +ercan, kamil, ufuk, behzat...
    -kesin bi bok yiyeceksiniz erkek erkeğe siz. ne yapmaya nereye gidiyorsunuz bu saatte?
    +kızlar da var hayatım
    -ne işin var ben yokken kızların arasında senin ha???
    +yok öyle değil hayatım, yani bizim arkadaşların sevgilileri falan, boşta kız yok yani
    -o daha kötü ya, ne işin var onlar çift sen tek..
    +onlar sorun etmiyor ki...
    -sen niye etmiyorsun?
    +lan ben niye edeyim?
    -hoşuna gidiyor galiba...
    +sende gel...
    -ben gelemem!
    +lan o zaman ne yapayım.. manyak mısın?!
    -ne biçim konuşuyorsun sen yaaa? kavga çıkarmakta üstüne yok! nereye gidersen git, beni ilgilendirmez...
    +tamam o zaman
    -nereye gidiyorsun?
    +allah belamı versin, bi yere gitmiyorum evde oturacam..
    -otur zaten evde karı gibi
    +.....
    -sana diyorum orda mısın?

  • 8 yaşında bir çocuk 2 yaşında bir bebeği elinden tutup dolaştırmaktadır.
    -aaa iki bebek elele dolaşıyorsunuz.
    -ben bebek değilim, o bebek; ben çocuğum.
    -ee peki ben neyim o zaman?
    -sen züppesin.

  • koskoca lise dönemi bu şarkı hakkındaki hikayelerle geçmiştir. çocukluk dönemini de atilla taş yedi. ben de diyordum allah neden belamı verdi diye.