hesabın var mı? giriş yap

  • buyrun bu da yeni bir haber.

    başka bir minibüsçü, başka bir genç kız, yine yoldan ayrılan bir dolmuş ve minibüsçünün inmek isteyen kıza söylediği cümle..

    sonuçta kız minibüsten inmeyi başarmış. yani tecavüze uğramamış, yaralanmamış, ölmemiş. ve bunlar başına gelmediği için mahkeme bu minibüsçüyü tutuksuz yargılanmak üzere bırakmış.

    kızın isyanı çok haklı değil mi?
    "şikayetçi oldum ve olay mahkemeye taşındı. ama tutuklanmadı bile. tutuklanması için illa benim ölmem mi gerekiyordu."

    unutulmaması için
    #özgecanyasası

  • tırın durma mesafesine bakınca hızının sınırlar içinde olduğunu düşünüyorum. çocuk durmak varken tıra doğru koşmuş .

    anne baba acılı anlıyorum da tırın o çocuğa çarpmaması için hiç orada olmaması gerekiyordu , ben tırda bir hata görmedim açıkcası.

    umarım kısa sürede iyileşir.

  • bir entrym o kadar begenildi ki, takip ettim basamaklari birer birer cikti, diger entrylerimi birer birer solladi ve sonunda bir numarayi da gecerek listeden kayboldu. nereye gittigini cok merak ediyorum ama olsun performansindan dolayi entrymi kutluyorum.

  • tamamen dolandırcılıktır. ebru gündeş ve reza tam film çeviriyorlar şu anda karşılarında aptal var tabi.

    senelerce amerikaya git sin gelsin ebru gündeş talimatları alsın reza beyden. sonra seneler sonra biz ayrılcaz! yok ya. buna gerizekalılar inanır anca. ne hesaplar kitaplar yapıldı kim bilir!

    aynı demet akalın okan kurt olayındaki gibi. okan kurt iflas ediyor. bunlar tutuşuyor avukatlarla görüşmeler vs. yalandan ayrıldık falan ki demet akalın a icra gelmesin. sonrasında tekrar beraberiz ayaklarına evlenmiyorlar birlikte yaşıyorlar. evlensenize lan dolandırıcılar.

    bu ebru gündeş dahil savcılık soruşturma açması lazım kocası vatan hainliği ile suçlanıyor. ebru gündeş in yardım yatakliktan çoktan tutuklanması gerekli ama nerde işte. bu mal mülk nerde reza efendinin? ne yaptın onları ebru hanım? bunların hesabını ver önce!

  • ismi türkçeye seçme paradoksu olarak tercüme edilebilecek barry schwartz kitabında anlatılan kısaca şu: "birkaç seçenekle tatmin olursunuz. birçok seçenekte boğulursunuz." schwartz da kitabında bir seçim yaparken istediğine hemen hemen uyan sonuçla tatmin olup önüne bakanları "satisficer"; en iyi seçimi ararken paralize olanları, seçimi yaptıysa bile sürekli dönüp arkasına bakanları, maksimum faydayı ararken mutsuzlaşanları "maximizer" olarak tanımlıyor.

    eğer sağlık sektöründe bir ilaç üzerinde çalışıyorsanız ya da savaşta ölçümleme yapıyorsanız kusursuzluk arayışınızın devam edecek olması normal, işin doğası hatayı kaldırmaz çünkü. onlar konumuzun dışında. ama günlük yaşamında bir kot almak için mağazaya girdiğinizi düşünün. güzel ve trendy kesim bir kot istiyorsunuz. 2-3, bilemediniz 4-5 model arasından seçim yapacaksınız. mağaza -atıyorum mavi jeans- size ufak nüanslar dolu 15 seçenek sunuyor. hangisi size daha iyi oturuyor, hangisi daha çok tutuyor, millet ne almış, karşı cins hangisini beğenir, paçası şöyle mi olmalı böyle mi, beli çok mu düşük, renk bir tutam daha mı koyu olmalı, taşlanmış olmasa daha mı iyi, dizden aşağı şöyle mi insin böyle mi, aradaki 50 tl farka değer mi, ya diesel'in outlet'ine mi baksam, 50 tl yerine 70 tl farkla şunu mu denesem, kumaşlar arası neden hafif bir fark var gibi,... derken altı üstü bir kot almak için ayırdığınız zaman ve harcadığınız mental enerji giderek artıyor. sonunda seçiyorsunuz, alıyorsunuz, çıkıyorsunuz. çok güzel, hayırlı uğurlu olsun.

    bitti mi mücadele? hayır. "acaba diğerini mi alsaydım, viaport'ta daha çok seçenek bulur muydum, acaba levi's'a mı baksaydım, kazıklandım mı, daha iyi bir model vardı da görmedim mi acaba, keşke sevgilime de sorsaydım, arkadaşım benzerini 30 tl düşüğe almış, acaba moda değil mi bu model, tezgahtar elindekini vermek için mi buna yönlendirdi acaba..." derken mevzu "tüh keşke bunu almasaydım"a dayanıyor. belki de iade etmeye karar veriyorsunuz. etmediyseniz içinizi kurt kemirmeye devam ediyor. ettiyseniz bu döngüye tekrar giriyorsunuz. ya da baştan vazgeçiyorsunuz çünkü seçim "zenginliğinde" boğuldunuz.

    schwartz da "altı üstü bir kot için bu kadar zamana, çabaya, enerjiye, moral bozmaya, üstelik para da harcayıp bir de sonunda mutsuz olmaya değiyor mu, üzerinde faydayı maksimize etmek için detaylar üzerinde çok fazla kafa patlattıkça muhtemelen mutsuz olacaksınız, mümkünse seçeneklerinizi daraltın, işinizi görüyorsa uygun olanı seçin, biraz tatminkar olun, önünüze bakın" argümanını bin bir çeşit örnekle ve bilişsel yanılmaların (cognitive biases) olumsuz etkileri eşliğinde anlatıyor. biraz güdük anlattım ama teşbihte hata olmaz, mevzu bu.

  • mantiklidir. zira ımamoglu'na oy verecek saadet partili zaten verir. diger turlu, chp'ye eli gitmeyecek saadet partisi secmeni gidip binali'ye basabilirdi.

  • bugün synoptic sınavını verip mezuniyet için sadece stajımın kaldığı okulum. bu okulda çok şey öğrenmek mümkündür. ücreti sadece hayatının sonuna kadar mükemmel yemek yapabilmek için bile ödenebilecek bir paradır benim için. eğer akıllı olursanız okuldan çıkarken sektörde ulaşabileceğiniz bir çevre ile çıkarsınız okuldan. öğrettikleri reçeteler sektörde yok diyen arkadaşlar asıl olayın klasik tekniklerden geçtiğini kavrayamamışlar sanırım. burası mutfak için bir kickstarter ve öğrenmek sizin elinizde. türkiye sektöründe kendine has bir çevresi vardır ve iş imkanı sunar. uzun dönemi bitiren bir öğrenci le cordon bleu standart eğitimini almış birisi ile aynı seviyede gözükür city&guilds tabanında. uluslarası bir kariyer imkanı da sunar. dediğim gibi bu okul sana çok fırsat sunar. değerlendirmeyip sonra okula sövmek senin tercihin.

  • sen küçük bir kız çocuğunun 5 yaşından 35 yaşına kadar senin ürettiğin sütü içerek büyümesi, okula gitmesi, spor yapması, mezun olması, evlenmesi, anne olması üzerine reklam çekeceksin "büyüdüm büyüdüm pınar'la büyüdüm" diye, sonra aynı kız çocuğunun daha reklamın 3'te 1'ine bile denk gelmeyen kısmında, hâlâ çocukken evlendirilmesini meşrulaştıran bir kararın tek adam tarafından zart diye alınacağı, o kız çocuğunun bir daha özgürce ne spor yapabileceği ne de rüzgarın saçlarının arasından geçebileceği bir düzeni destekleyip, reddedenleri paranla tehdit edeceksin öyle mi?

    sonra da utanmadan reklamında kullandığın o özgür cumhuriyet kadınının ve onun annesinin, babasının, kardeşinin, kocasının hiçbir şey olmamış gibi senin ürünlerini market arabalarına doldurmaya devam etmesini bekleyeceksin? çok beklersin.
    çevremde izmir markasıdır, kalitelidir diye pınar kullanan ve çocuk evliliğini desteklemeyen ne kadar insan varsa, son yıllarda hiç konuşmadıklarım dahil, bu durumdan haberdar ettim, büyük firmalar için toplu alımdan sorumlu iki arkadaşımı da öyle.

    sizin yalakalık yapmanız gereken kişi henüz ev yoğurdunu, kasap sucuğunu, yerel peynirciden alınan peyniri, sek sütü keşfetmemiş olan, bu ülkenin ekonomisini ve sizin cironuzu sırtlayan insan kesimdi, evine çüküm sütü zor alıp, çocuğuna ısıl işlem görmüş gergedan sucuğunu ayda 1 zor yedirip, bir padişah gelip bizi tekrar kanırtsa hayalleri içinde deliren durgun zekalılar değil.

    biraz haysiyetiniz varsa reklamlarınızda bir daha tecavüzcüsüyle evlendirilme, şortu yüzünden tekmelenme, burkanın içinde sıkışıp kalma kaygılarından azadeymiş gibi koşup oynayan, spor yapan eski türkiye'nin kız çocuklarını kullanmayın. çok ikiyüzlü oluyor öyle. size yeni reklam önerim:
    büyüdüm büyüdüm pınar'la 14'üme kadar büyüdüm
    sonrası 24'ünde 4 çocuk annesi,
    sunumlarım, 4 duvar arası #künfeyekün

    edit: 4 senedir mado'ya adım atmadım, nimet için kötü konuşmak istemiyorum ama mideden 10 saat geri gelen dandik bir salçalı hamburgeri kemirmek için arkamdan küfreden şeriatçıların dükkanları önünde kuyruğa girecek kadar basiretsiz bir insan hiç olmadım. sahipleri içki içenler hakkında ağza alınmayacak laflar eden, müşteri tartaklayan, kazıklayan hiçbir mekana adımımı bile atmam, herkes cuma akşamı boomerang'la yapılmış rakı bardağı tokuşturma videosu çekmek için böyle yerlerin yolunu tutmuyor. gideceğim yerin kirası kimin cebine giriyor onu bile araştırıyorum. kin gütmek, öfkelenmek lazım bazen, yorucu ama lazım.
    biraz basiretli olun, malum şahsın dediği gibi artık biraz da siz kininizin davacısı olun.