hesabın var mı? giriş yap

  • bu memleketin yüzde 90'ı şu an yapılacak bir ankette müslüman çıksın, tüm malvarlığımı istediğiniz tacizci vakfa bağışlamaya hazırım.

    tanım: baskı devletlerinde görülen olaylardan sadece biri.

  • videoyu 3-4 kez izledim gulmek icin. ilk izledigimde tam; "gulme lan senin de basina gelir melir" derken, nereden basima gelecek boyle bir mallik deyip, kahkahayi bastim ve hala guluyorum alabora oluslari gozumun onune geldikce...

    resmen batan geminin malları olmuslar, ya da alabora olan.

  • çivi üretim fabrikasıyız. ham maddemiz olan filmaşin demiri dolar ile alıp dolar ile satıyoruz. iç piyasada an itibariyle satışları durdurduk.

    dün kur 11 civarı iken bugün 13.35 i gördü. dün verdiğimiz fiyat ile bugün verdiğimiz fiyat arasında dağlar kadar fark var. müşteriye kur kaynaklı diyoruz fakat fırsatçılık yaptığımızı zannediyorlar. halbuki ben dün kazandığım para ile bugün o parayı kazanmak için aldığım demiri alamıyorum.

    tam bir kaos durumu içerisindeyiz.

  • sermayeyi yola dokmus, dokerken de sokagi yapis yapis yapmis olmasi muhtemel bakkaldir. onu fabrikadan almamak gerek, aldiktan sonra sen onu bakkal olarak musteriye satsan da icsen de doksen de coca cola icin bir sey degismiyor.

    kesin ak partiye oy veriyordur.

  • erkeklerin de kadınların da sırları vardır. zihinlerinde kimseye açmadıkları şeyler. yaptıkları ama anlatmadıkları, düşündükleri ama paylaşmadıkları.

    bir insanı sevmek, onun zihnine tümüyle sahip olmak demek değildir. karşınızdakini, size açtığı kadarıyla seversiniz. zaman içinde tanır, anlarsınız. bir insanı anlamak için tüm sırlarını bilmenize gerek yok. gerek duyarsa size zaman içinde anlatır, duymuyorsa bilmemeniz gerektiğini düşünüyordur.

    sırlar, insanın kendine özel alanıdır. onu, o yapan şeylerdir. onları çekip almaya çalışmak, onu başka biri yapmaya çalışmak aslında. bir insana güvenmek için onun 'her şeyini' bilmeniz gerekiyorsa, güven sorununuz var demektir, iç dünyanızı gözden geçirmeniz gerekir. karşınızdaki gerçekten güvenilmez davranıyor da olabilir, o zaman da ilişkinizi gözden geçirmeniz gerekir.

    insanı, dedektiflik yaparak ilişki yaşamak kadar tüketen bir şey yok bu hayatta. hem kendinize hem karşınızdakine eziyet etmek istiyorsanız buyrun tabii, tutmayalım sizi.

  • twitter'da denk geldiğim açıklama. @gelbanagorbeniaskinneyledi sağolsun usenmemis resim halindeki açıklamayı yazıya dökmüş. buraya kopyalıyorum.

    --- spoiler ---

    otobüs gibi toplu taşıma araçlarının önceden belirlenen güzergahlar ve bu güzergahlar üzerinde bulunan mola yerleri dışında, hayati tehlike arz edecek durumlar hariç olmak üzere durması, bizzat toplu taşıma sisteminin bu niteliğinden dolayı amaca uygun değildir. anayasanın 2.maddesinde türkiye cumhuriyeti,demokratik,laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanmıştır. anayasanın 14.maddesine göre,anayasada tanımlı hakların hiç biri,özellikle demokratik ve laik anlayışı ortadan kaldırma amacıyla kullanılamaz.

    anayasanın 23.maddesi "yerleşme ve seyahat hürriyeti" ni ve 24.maddesi "din ve vicdan hürriyeti" ni güvence altına almıştır. buradan hareketle müvekkil şirketin,sadece bir veya bir kaç yolcu ibadet edecek diye, ibadet etmeyen ve öngörülen zamanda varmak istediği noktaya ulaşmak isteyen diğer yolcuların, bahsi geçen anayasal haklarını görmezden gelmesi şirket politikamız nedeniyle mümkün değildir.

    tüm yolcuların bu prensiplere saygı duymasını beklediğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz.

    https://twitter.com/…?t=ij6wmavhnxaphrnkaobjhq&s=19
    --- spoiler ---

    edit: yaşanan olayla ilgili başlığı sabah görmüştüm ama şimdi bulamadım. başlığı gönderen olursa bu entry'de yer vereyim

    edit 2: olayın nedeni şuymuş.
    https://twitter.com/…?t=er3n8psdf0rbfqkiryodyg&s=19

  • bugün 16 kasım ve ben 4 gün önce, hayatımı değiştirecek bir karar alıp bu ameliyatı oldum. öncesinde çok uzun bir düşünme, karar verme ve araştırma sürecim oldu ama yine de bildiklerim, şimdiki aklımla bilmek istediklerimin yanında devede kulak kalıyor.

    tüp mide, kabaca anlatmak gerekirse, midenin yüzde 90'ının alındığı, midenin ince, uzun bir boru haline getirildiği ve sonrasında doğru beslenme biçimi ile de insanın kısa sürede ciddi miktarlarda kilolar vermesine sebep olan bir ameliyat. midenin alınan o yüzde 90'lık kısmı, acıkmayı tetikleyen hormonu da içerdiğinden, insan küçücük mideli, iştahsız bir tip olarak sürdürüyor hayatını.

    kilolu bir insanın ilk tercihi olabilecek bir şey değil elbet. öncesinde diyetle, sporla, muhtelif şeylerle kilo vermeyi denemesi lazım bir insanın. zaten öyle elini kolunu sallayan herkes de olamıyor. vücut kitle indeksinin 35'in ve hatta sgk kapsamında ameliyat olabilmek için 40'ın üstünde olması gerekiyor.

    ben 127 kiloluk tosun halimle geçen cumartesi oldum bu ameliyatı. uzun vadede bu ameliyatın hayatım üzerinde sihirli değenek etkisi yapacağından şüphem yok ama kısa vadede öyle sevimli bir etkisi olmadı. yani değenek gibi oldu aslında da, o değenek girdi biraz bir yerlerime benim..

    obezite forumlarında, bu tür sitelerde tüp midenin ne kadar cici bir şey olduğu, 6 ayda nasıl da 30 kilo verildiği, sağlığın düzeldiği, insanların bulutların üstünde dolaştığıyla ilgili pek çok yazışma var. ameliyattan sonraki sıvı beslenme biçimi ile de bir sürü tavsiye verilmiş ama ameliyattan sonraki kısa döneme dair okumuş olmam gereken hiçbir şeyi okumamışım ben. ne yazık ki ameliyattan sonra farkettim bunu ben.

    karın içi ameliyatları çok çok çok sancılı geçen ameliyatlarmış, laparaskopik yapacaz, küçücük deliklerin olacak, cart cart alıvericez mideyi şeklinde olmuyormuş. ameliyattan sonraki ilk günüm o kadar zor geçti ki, değil midemi, canlı canlı kafamı kesseler, o an ölüp o dertten kurtulabilmek adına gık demezdim muhtemelen. sonraki 20 saat boyunca dayanılmaz ağrılarım ve acılarım yüzünden 10 dakika bile uyuyamadım. "uyutun lan benii, nerde bu doktooor, nerde benim ağrı kesiciiim" diye hastaneyi inletmeme ve ağrı kesici manyağı yapılmama rağmen, bana verdikleri, acılarımı dindirmeye zerre kadar yetmedi.

    ne zaman ki ameliyatın üstünden iki gün geçti, o zaman normale dönmeye başladım. ağrılarım çekilebilecek hale geldi, gözümü açtım ve sonraki 24 saat boyunca açığımı kapatmak istercesine deliler gibi uyudum. dördüncü günde, dünyanın en iğrenç mavi mürekkepli sıvısını içirip, midenin dikilen kısmında bir kaçak olup olmadığını, dikişlerde sorun olup olmadığını teyit etmek için röntgen çekiyorlar. o mavi sıvıyı kusmamak için insanüstü bir çaba harcarken, röntgen esnasında da motor yağı olduğuna yemin edebileceğim başka bir iğrençlik abidesi içiriyorlar.. zor geçen son tetkiklerin sonunda, dren çekme faslı geliyor.. acılı diyemeyeceğim ama insanın iç organlarının sökülmesine, elektrik süpürgesiyle hüp diye içinin çekilmesine benzeyen iğrenç bir şekilde o dreni çıkartıyorlar içinizden ve bir sürü vitamin desteği ve ağrı kesici ile eve gönderiyorlar sizi...

    vücudumda şu an 4 küçük 2 büyük yara yerim var. ameliyat kapalı olduğu için çok dikişim yok ama dren yerim kapalı. karnım çürük içinde. rahat hareket edemiyorum ve kendi başıma giyinemiyorum ama çok ağrım olduğunu söyleyemeyeceğim. şimdilik sadece sıvı ile besleniyorum. önümüzdeki bir ay boyunca önce sıvı, sonra pütürlü, en sonunda kademeli olarak katı gıdalara geçeceğim ve sonrasında hep o sinir olduğum iştahsız, küçük mideli yellozlardan biri olacağım inşallah.

    bu ameliyatın bu kadar büyük ve zor bir şey olacağını bilseydin yine de yaptırır mıydın diye soruyorlar çevremdekiler.. yaptırırdım sanırım. ama en azından o zaman zihnen hazırlardım kendimi "ilk gün zor geçecek ama sonrası düzlük, sık dişini kızım" derdim.. ben öyle laylaylom gittim ki hastaneye, öyle kolay geçeceğini düşünüyordum ki, ilk gün resmen dehşet içinde, şok içinde yaşadım çektiğim tüm acıları.

    ama tüm o acılar boyunca da şişman olduğum için yaşadığım acıları, sıkıntıları, zorlukları hatırlattım kendime. onca senenin ağırlığı mıh gibi çökmüşken üzerime, ameliyat sonrasında geçen ilk 3 günün zorluğu bana ne desin ki sözlük?

    geçen 4.5 günün sonundaki bilanço şu ki, şimdiden 5.5 kilo verdim... dikişlerimi patlatmamak için kıs kıs gülüp , "2012 yazı, bekle beni, o biçim geliyorum" diyorum*

    seneler sonrası editi :
    ameliyatla ve şu anki durumumla ilgili çok soru geliyor.. tek tek yetişemediğim oluyor. yakın zamanda bir yazar arkadaşa yazdığım cevabı şuraya kopyalayayım dedim.. yazdıklarımın haricinde bir sorusu olan olursa seve seve yardımcı olmak isterim.

    "bundan 5.5 sene önce 127 kilo ile ameliyata girdim. kadınım. boyum 1.66. şimdi 64 kiloyum. ameliyat sonrası gördüğüm en dip kilom 60.5'tu. romatizma tedavisi gördüğüm ve kortizon iğneleri olduğum bir dönemde çıktığım en yüksek kilo da 70'di.

    hayatım boyunca şişman oldum ben. liseye kadar görece iyiydi durumum. üniversiteyle birlikte üç basamaklı sayılara çıktım. 101 kiloyla hamile kaldım. kızımdan sonra da hepten kilo aldım. denemediğim yöntem, gitmediğim ünlü diyetisyen kalmadı. akupunktur, değişik titretmeli spor aletleri, gitmediğim ama parasını ödediğim spor salonu üyelikleri, bitki çayları, herbalife'lar.. aklınıza ne gelirse. ama olmadı. çünkü müthiş iştahlıydım. yemek yemeyi çok seviyordum. ve irade'nin i'si yoktu bende. kendimi kesinlikle frenleyemiyordum.

    ben ameliyat olduğum zaman obezite cerrahisi bu kadar yaygın değildi. haliyle neye bulaştığımı pek bilmiyordum. ben sihirli değenek gibi bir şey hayal ediyordum. midem alınacak ve puf zayıflayacağım ve her şey normal olacak.
    maalesef böyle değilmiş durum.

    öncelikle şunu söyleyeyim olumsuz şeyler sıralamadan evvel.
    zayıf olmak harika bir şey. müthiş mutuyum. ve başa dönsem yine ameliyat olmayı seçerdim. ama zihnen kendimi yaşayacaklarıma hazırlamış olmayı isterdim.

    hızlı kilo vermeye bağlı ciddi sarkmalarım oldu. ben zayıflarken hiç spor yapmadım. zaten spor bilincim ve disiplinim olsaydı 130 kilo olmazdım. sporla birlikte verseydim durum aynı mı olurdu bilmiyorum ama felaket sarktım. gerçi 60 kiloyu 1 yılda verince, spor salonundan da çıkmasam çok farklı olmazdı diye düşünüyorum..

    kolumdaki sarkmalar için ve göğsüm için 2 tane estetik ameliyat oldum. sarkık deriler alındı. çok ağrılı ve görsel olarak da çok dikişli ve nahoş ameliyatlar. kollarım köpek balığı saldırısına uğramışım gibi görünüyor.. ama en azından inceldiler diye kendimi avutuyorum. maddi olarak da çok rahat olduğum söylenemez. 2 sene önce olduğum ameliyatların kredisini ödüyorum hala. bunların ödemesi bitince de karın germe ameliyatı olacağım muhtemelen. bacaklarımda da ciddi sarkma var. deri, inanılmaz gevşiyor ve sarkıyor içindeki onca yağ gidince.

    bu işin görsel tarafı.
    diğer yanda sağlık boyutu var.
    bu ameliyatı olanların sindirim sistemi kalıcı olarak değiştiği için, genelde çok kısa süre sonra safra keseleriyle ilgili problem oluyor. benim de ameliyattan 1 sene sonra safra kesemde kum ve taş biriktiği için ameliyat olmam gerekti.
    bunun dışında metabolik sendrom denen bir şey var. vücudun bu yeni sindirim sistemi düzenine alışması gerekiyor ve bu maalesef birkaç yıl alıyor. yavaş yemek, doğru gıdaları seçmek lazım. beslenme düzeni çöplük gibi olan benim gibi biri için pek kolay değildi bu. zira fiziksel olarak artık obez olmasam da içimde hala doymak bilmeyen biri vardı ameliyatın hemen sonrasında bile. yemem gerekenden fazlasını yiyordum ve midem bunu kaldırmadığı için sürekli istifra ediyordum. gün içinde defalarca kez ve bu beni mahvediyordu. tansiyonum çok düzensizdi, müthiş halsizdim ve kan değerlerim sürekli düşüyordu. buna alışmam birkaç senemi aldı. şimdi görece daha iyiyim. ama halen belirli aralıklarla dahiliyenin kapısını aşındırıyorum.
    yetersiz beslenmeye dayalı çok ciddi saç dökülmelerim oldu geçen zamanda. iki kere saçkıran oldum. midemde yeterli emilim olmadığı için evet kilo almıyorum ama aynı şekilde vücudum için gerekli ve faydalı olan vitaminleri de alamıyorum gıdalardan. bu da düşük değerlere sebep oluyor. demir değerlerim o kadar düşük geliyor ki hapla falan toparlayamıyorlar, direkt plazma kan veriyorlar..

    gelelim sorularınıza.
    ben ameliyat sonrası katı gıdaya geçiş sürecindeki diyet dışında, hiçbir rejim uygulamadım. her şeyi yedim. ama midem bir çay bardağı kadar olduğu için her şeyden çok çok az yiyebildim. zaman içinde mide kesinlikle genişliyor. ilk bir yıl tek bir köfte ile doyabiliyordum. şu an ise 3 köfte yiyebiliyorum mesela.
    katı ile sıvıyı tabii ki yan yana tüketebiliyorum ama çok değil. zira sıvı hemen midemi dolduruyor ve o zaman yemek yiyemiyorum. alkol alıyorum. ama eskisinden çok daha çabuk sarhoş oluyorum :) kola da içiyorum. eskisinden farklı hiçbir şey yapmıyorum. sadece midem almadığı için çok çok az yiyorum.
    kızım 8 yaşında. onun yediğinin 3te 1ini yiyor ve doyuyorum. eskiden 3 tane whopper yiyebilirken, şimdi bir tane whopper jr'ın üçte ikisini yiyor ve doyuyorum.

    pek çok sıkıntı yaşadım bu süreçte ama diyorum ya başa dönsem yine ameliyat olmayı seçer aynı yollardan geçerdim. şişmanlık zor, bir ömür çektim biliyorum.. kolaylıklar diliyorum.. "

  • - abi hiç evrilmeyecektik.
    - haklısın babuş.

    edit: ya bu entry oylanıp duruyor ama başlığı açan ben değilim ona göre. ben açmış olsam saçma bi espri çünkü (bu haliyle de çok süper değil ama en azından daha mantıklı).

  • oğlum 7 yaşında, berbere gittik ikimizde traş olacağız. ufaklık traşını oldu sıra bana geldi. berber çocukluk arkadaşı olunca muhabbet sohbet derken zaman bayağı geçti, oğlumun oflayıp puflamalarını duyuyorum bi yandan. işimiz bitti vedalastık çıkarken aşağıdaki diyalog gerçekleşti.

    +baba bence gitmeyelim tekrar girelim içeri
    -noldu lan çok mu sevdin berberi?
    +ne sevcem be seni beklerken tekrar uzadı saçlarım, annem kızar şimdi niye traş olmadın sen diye.
    -eşşoolu..