hesabın var mı? giriş yap

  • benim bir kedim var. öyle kaprisli ev kedilerinden değildir. sizi görür görmez yere atar kendini, açar karnını ve bekler. ister ki sevilsin, okşansın.
    bazı günler bakar ki gelip onu yerde seven yok, kalkar oturduğum koltuğa gelir. önce boynumun arkasına burnunu sürter, saçlarımı koklar ve hoppp diye kucağıma atlar. çok da güzel mırlar, açar motoru tor tor tor...
    severim ben de kedimi, o kadar zahmet etmiş, ayıp olmasın derim. ama o sırada başka bir odaya gitmek isterim. karnım açtır mutfağa gitmek isterim, hava sıcaktır duş almak için banyoya gitmek isterim. isterim de isterim!
    peki kediyi o mutlu, huzurlu ortamdan çıkarmak onu üzmeyecek mi derim içimden. daralırım, kalbim sıkışır.
    düşünürüm ve sonra yavaş yavaş sevginin şiddetini arttırırım. dokunulmasını sevmediği yerlerine dokunur, koltuktaki yerini daraltırım.
    önce bir afallar, sonra bana kızar, bazen pati atar hatta dişlerini de kullanıp şiddetin dozunu kaçırır ve bir hışımla kucağımdan atlatıp kaçar.
    "gitme" derim ama gider.
    ilişkileri bu tek kelimelik cümle ile bitiririm ve benim bitirdiğimi kimse anlamaz. bana kızan olmaz.
    bu yöntemi ben keşfetmedim, bir zamanlar keşfedenin kedisiydim.

  • "sevgilim hapşurunca çok sev dedim.
    elhamdülillah dedi.
    yerhamükallah dedim.
    yehdina ve yehdikum dedi.
    sonra oturup hatim indirdik.
    nerden nereye... "

  • birebir şahit olduğum iki olay ile biraz olsun anlaşılabilecek durum;

    mekan : barcelona'da bir cadde.

    bir adam 6-7 yaşlarındaki 4-5 çocuğu gezdiriyor. çocuklar yorulmuş olmalı ki el ele tutunmuşlar ve taksiye binmek içim kampanya yapıyorlar:

    taksi porfavor!
    taksi porfavor!

    diye küçük küçük bağırıyorlar.

    adam onları yürütmekten vazgeçip taksi tuttu mu bilmiyorum ama bu kadar sevimli bir şekilde ihtiyaçlarını dile getiren çocuklara karşı geldiğini sanmıyorum.

    şimdide ikinci olay.

    yer : istanbul, ikea.

    5 yaşında falan bir çocuk, ter içinde kalmış, yürümekten yorulmuş, babasının önünü kesip bacaklarına sarılıp kendisini kucağa aldırmak istiyor. babanın eli kolu dolu, kucakta yer yok. bunun üzerine çocuk çığlık atarak ağlamaya başlıyor. baba çocuğu sakinleştirmeye çalışıyor ama çocuk ancak kucağa alınırsa susacak. sonunda baba dayanamayıp elindekileri bırakıp çocuğa tokatı çakıyor. çocuk daha da bağırmaya başlıyor. ama baba rahatlamış gözüküyor.

    "şimdi ağla" deyip yoluna devam ediyor. yani "ağlamaya değer bir şeyin olsun" der gibi.

    bu kadar.

  • bunun churchill olduğuna emin miyiz? bana daha çok stalin ya da hitler gibi geldi.

    tanım: adıyamanlı bir simyacının soda, tuz ve limondan hazırladığı bir iksir.

  • münasip ortamda olmadığımdan ötürü göz yaşlarımı kulaklarımdan akıtmama vesile bir tayyip erdoğan azarı.
    http://www.radikal.com.tr/…id=1083677&categoryid=77

    ülkeyi hepten lise müdürü gibi kontrolüne aldı sn. başbakan. istiklal marşı öncesi okula fırça basıyor gibi.

    "gülünecek bir şey varsa hep beraber güleriz" çıkışını bir sonraki toplantısına bırakmıştır diye düşünüyorum...

    "allah tebeşir fırlattı" :)