hesabın var mı? giriş yap

  • 1. sarısında kükürt vardır, "tatlıdaki yumurta kokusu" denilen şey bu kükürtün yüksek sıcaklıkta gaz formuna dönüşüp kokması oluyor, yani krem karameli 120 dereceden falan daha yüksek olmayan sıcaklıklarda uzun sürede pişirmek lazım kokmasın diye.

    2. kabuğu yıkanmamalıdır, yüzeyinde gözle görülemeyen ama ufak delikler olduğu için suyu ve dahi deterjanı içine çekecek ve bozulacaktır.

    3. kabuğu kalsiyum açısından zengin olduğu için haşlandıktan (ve üzerindeki bakterilerin öldüğünden emin olduktan) sonra toz haline getirilip içeceklere, köpek mamalarına ve bitkilerin topraklarına katılabilir.

    4. albumen, yani yumurta beyazının iki formu vardır, biri daha koyu ötekisi daha akışkan bir sıvı, poşe yumurta yaparken iplik iplik dağılan kısım bu akışkan kısımdır. poşe yumurta yapmadan önce yumurtanızı bir süzgecin üzerine kırıp bu ince sıvıyı akıtırsanız poşe yumurtanız iplik iplik olmaz.

    5. sarısı 65, beyazı 62 derecelerde katılaşmaya başlar.

    6. tazeliğini anlamak için bir bardak suyun içine bırakabilirsiniz. batıyorsa tazedir, batmıyor ve yüzüyorsa bayattır.

    7. pastörize edilmemiş yumurtada salmonella bakterisi bulunur, sadece kabuğunda değil beyazında da bulunma ihtimali vardır, o yüzden pastörize edilmemiş yumurtaları çiğ tüketmeyiniz.

    8. yumurtanın kabuk ve sarısının rengi tavuğun beslenmesi ve türüne göre değişiklik gösterir. mavi yumurta diye bir şey vardır mesela :')

    9. hindi, kaz, ördek ve benzeri hayvanların yumurtaları yerine tavuk yumurtasının bu kadar sık rastlanır bir ürün olması, diğer mevzubahis hayvanların tavuklar kadar sık ve çok sayıda yumurtlamamasından kaynaklanır.

    10. bayatlamaya yakın ya da bayat yumurta kabukla beyaz arasında oluşacak hava kabarcıklarının miktarı dolayısıyla daha rahat soyulur.

    11. yumurtada d vitamini vardır, d vitamini çoğu diğer yiyecekte bulunmadığı için ilginç bir bilgi.

    12. yumurta beyazı şeffaf değil de hafif pusluysa yumurtanız bayaaaa taze demektir. o kadar taze ki içerisindeki karbondioksit yumurtayı terk edecek vakit bulamamış, o puslu görüntüyo yaratıyor. ama tabii beyaz değil de başka bir renk pusluluk varsa yemeyin o yumurtayı, atın.

    13. yumurtanın üzerine basılan rakamlar gerçek kalitesini göstermekte. 00 ise organik, yani üf hiç hormonsuz çok kaliteli yumurta, 01 ise gezen tavuk yumurtası (ama yemlerinin organik olduğu şaibeli), 02 ise kümes tavuğu, 03 ise kafes tavuğu yumurtası anlamına geliyor. 03'leri tüketmeyin, tükettirmeyin, ürettirmeyin, yazık hayvanlara. neyse yani kanmayın her paketin üzerinde yazan "a sınıfı yumurta" yazısına.

    14. süpermarketten aldığınız yumurtalardan asla civciv çıkmaz, yumurtadan civciv çıkması için döllenmesi gerekir, o da ancak köyde möyde başı boş tavuklarda olacak olan durum, süpermarkette satılan seri üretim yumurtalarda öyle bir risk yok.

    15. yumurta buzdolabında saklanmalıdır. 1 gün dışarıda kalan yumurta 1 hafta buzdolabında kalan yumurtadan daha hızlı bir şekilde bozulur.

  • nükleer patlamadan buzdolabının içine girerek korunmak konusu, yıllar önce indiana jones and the kingdom of the crystal skull adlı filmde işlenmiş ve pek çok tartışmaya neden olmuştur.

    aslında, nükleer patlamanın mekanik, termik ve radyoaktif etkilerinden buzdolabının içine saklanarak kurtulmanın mümkün olup olmadığı hususunda dolaylı da olsa fikir verebilecek gerçek bir bilimsel deney mevcuttur. 5 mayıs 1955 tarihinde abd'nin nevada eyaleti'nin güneyinde yer alan bölgede icra edilen operation cue adlı test sırasında, daha önceden inşa edilmiş olan ve abd'nin belde ve banliyölerinde rastlanan çeşitli konut tiplerinin, yapıların, araçların ve sokakların bulunduğu bir yapay kasabada, atom bombasının standart bir yerleşim üzerindeki etkileri incelenmek istenmiştir. burada kullanılan ev tipleri, tuğla bacalı iki katlı ahşap ev, tek katlı tuğla ev, amerikan tipi tek katlı beyaz ahşap siding kaplamalı prefabrik ev olmak üzere çeşitlilik göstermektedir.

    testten sonra nükleer patlamaya karşı güçlendirmenin yapılmadığı tuğla evlerin yıkıldığı, ahşap siding kaplamalı evlerin banyo bölümünün daha az hasar alıp yine genelinin yıkıldığı veya ağır hasar aldığı görülmüştür. bu testte, daha öncekilerden farklı olarak, patlamanın sadece yapılar üzerindeki etkileri incelenmekle kalmamış, evlerin içerisinde, çeşitli şekillerde muhafaza edilen yiyeceklerin ve tüketim nesnelerinin nasıl etkilendiği de araştırılmıştır. bu kapsamda sığınak olarak kullanılan bodrum bölümleri haricinde, mutfak rafları, kiler vb. yerlerde bulunan nesnelerin yanı sıra o dönemde yaygın olan buzdolabı modelleri de kullanılmış, hatta frigidaire marka kurşun kaplı bir buzdolabı test sahasına ilgili firma tarafından bizzat gönderilmiştir.

    söz konusu buzdolabı patlama noktasından 4700 fit (1432 metre) uzaktaki bir prefabrik eve yerleştirilmiş ve içi de dondurulmuş bezelye, balık filetosu, patates kızartması, tavuklu börek, dilimlenmiş çilek ve konsantre portakal suyu ile doldurulmuştur. ayrıca elektrik hattına bağlanmayan dolabın iç ısısı, buz kalıpları da konulmak suretiyle, ortalama 0 fahreneit (-17 derece santigrat) seviyesinde tutulmuştur.

    patlamadan sonra yapılan incelemede, etrafındaki hasara rağmen, yana devrilen buzdolabının beklenenden daha az hasara uğradığı gözlemlenmiştir. patlamanın mekanik etkisini oluşturan şok dalgasının yarattığı basınç, dondurucunun ve kapağının dış kaplamasını yamultmuştur. ayrıca kapının içindeki plastik kaplama da kırılmıştır. ancak, yine de kapının halen açılıp kapatılabilmekte olduğu ve hatta sonrasında buzdolabı fişe takıldığında da çalıştığı görülmüştür. buzdolabının içerisindeki yiyeceklerde ise hiçbir fiziksel hasar bulunamamıştır. ayrıca yapılan dozimetrik kontrollerde hiçbir radyasyon izi de tespit edilememiştir. hatta, bu yiyeceklerin tüketiminde herhangi bir sakınca olmadığı anlaşıldığından, test sahasında görev yapan sivil savunma gönüllüleri bunları sonradan pişirip yemiştir.

    görsel

    görsel

    görsel

    nükleer patlamanın etkilerinden buzdolabına saklanarak korunabilme imkanının olup olmadığı hususu, buzdolabının patlamaya ne kadar uzaklıkta ve nerede bulunduğuna göre değişiklik gösterir. eğer içine saklanılan dolap, ellili yılların kurşun kaplı ağır dolaplarından ise ve içinde bulunduğu binanın oluşturduğu duvarlar maruz kalınan basınç dalgasının etkilerini zayıflatacak kadar güçlüyse, dolabın içine saklanmak en azından termik ve radyoaktif etkilerden bir ölçüde kurtulma şansı yaratabilir. ancak bu dolap başka bir siperlik tarafından desteklenmiyor ve basınç dalgasının etkilerine doğrudan maruz kalıyorsa içindekilerin zarar görmeden kurtulması durumu imkansıza yakındır.

    indiana jones filminin ilgili sahnesi

    test bölgesindeki kasabadan görüntüler

    1955 operation cue

  • şu iki örneğine bizzat şahit olduğum yazı bütünü.

    "düşüncesi hakkında en ufak bir fikre sahip olmadığım halde deniz gezmiş'in her ölüm yıldönümünde herhangi bir starbucks şubesinden iphone'umla "devrim bir gemi gibidir. kim bilir kaç yunus görmüş, kaç deniz gezmiş" paylaşımı yaparım."

    " kural gereği arkadaşlarımın feysbuktaki fotoğrafları altına "güzellik, ay ben seni yerim ki -kalp kalp kalp-, bebeğim çok güzelsin" yazarım; onların da simsiyah kaşlara sahip olmama rağmen ısrarla sarıya boyattığım borussia dortmund terk saçlı fotoğraflarıma aynı şeyi yapmalarını beklerim."

    başıma bir şey gelmeyecekse ben bu yazıyı beğendiğimi söyleyebilirim. yazan kişi niçin hunharca linç edilmiş anlayamadım.

  • zamanda yolculuk var. daha demin yaptim, oradan biliyorum. metrodaydim. metro hizli gidiyor ve isik hizina yaklastikca zaman yavas ilerler. dolayisiyla benim icin metroda gecen 10 dakika, disardaki insan icin 10.0000001 dakikaydi. yani az da olsa gelecege gittim, gorduklerimden de hic memnun degilim, dunyayi bok etmissiniz.

    zamanda geriye donus de mumkun. stephen hawking demisti "mumkun olsaydi, gelecekten gelen turistlerle kayniyor olurdu etraf, oyleyse teorik bir engeli olmali" sonralari teoride mumkun oldugunu kabul etti. tam nedenini bilmiyorum (arastirmaya usendim simdi) ama sanirim nedeni su: geriye gitmek icin uzayi epey bukmek gerekiyor. karadeliklerden wormhole yapmak lazim mesela. biz uzayin o kadar bukulmus bir noktasinda degiliz. yani gelecekteki insanin zaman koprusunu gecebilmesi icin, ote yanda da koprunun bir ayaginin olmasi lazim. o noktaya gelecekten ziyaretciler gelebilir ama oncesine gelemezler.

    yani ilk wormhole benzeri isi yaptigimiz anda kestirmeden oyunu bitirmis oluyoruz. cunku siyasetci o kurdeleyi keser kesmez, teknisyen start dugmesine basar basmaz, o saniye zamanda geriye gidilebilecek ilk saniye oluyor ve tarihin sonundaki adam gelip bize her konuda spoiler vererek yasama sevincimizi kursagimizda birakiyor. o doygunlukla da zaten insanlik ilerleyip zaman makinesi yapmaz, gelecekten gelen adam da olmaz, biz de doygunluga ulasmayiz, gaza gelir zaman makinesi yapariz, tarihin sonundaki adam gelip spoiler.. evet, bi doktora goruneyim. ("kafaya takilmis paradoks icin ilaciniz var mi" diye sorsam ne derdi acaba?)

  • vay aq böyle bir hayatı gta vice city de bile yaşayamadım.

    bir tarafta 6 yaşında açlıktan ölen kiz çocuğu diğer tarafta babasının aldığı hediyeye helikopterle bakmaya giden çocuklar. aynı ülkede aynı dönemde.

  • 15 gün önce askere uğurladığımız arkadaşın güncellemesidir:

    durum: şafak 160

    altındaki yorum, yarılma sebebini açıklıyor:

    yorum: gerizekalı, kısa dönemsin sen zaten 155 gün askerlik yapacaksın.

  • 2.5 sene en yakın arkadaşımdı, beraber en çok gülüp eğlendiğim insan. benim hayatımda birileri oldu bitti, onun hayatında da... beraber üzüldük, dertlestik aşk meşk konularında. sonra bir gün biraz kıskançlık sezdik ikimizde birbirimizde, şaşırdık ne alaka diye.yok ya yanlış anladık heralde deyip konuyu kapattık. o evlenip hayatını kurmak istiyordu, ona yönelik kadınlarla tanışıyor yada tanıştırılıyordu. ev bakıyordu evlendiğinde oturabileceği, akıl verdim çocuğun nerde oynayacak site içi olsun boşver orası güzel değil diye vazgeçirdim bir gün. sonra iş değiştirdi, o sıra beraber yaptığımız işten çok farklı bir sektöre geçti, daha güvenli daha saygın bir iş. evrak hazırladığı gün aradı biraz konuşabilir miyiz diye. gittim bu biraz buruk, her zamanki gibi değil. dedi ki; bugüne kadar kendimi sana layık görmedim işimden dolayı, ailen de öncekini işi yüzünden istememişti, şimdi memurluk kadar olmasa da daha garanti bir işe geçiyorum o yüzden buna cesaret edebildim bugün, eğer bunu denemezsek günün birinde hayatına biri girip evlenip gideceksin ve ben seni bir daha arayamayacağım, göremeyeceğim. bunu düşünmek beni çok korkutuyo, gel deneyelim, seni bugüne kadar beraber olduğum en uzun ilişkimden bile daha iyi tanıyorum, becerebilirsek sevgili olmayı evlenelim...

    sonuç;
    11.yıl, 8 yaşında mükemmel bir çocuk, her günü kahkahalarla geçen site içinde bir ev :)