ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
inanılmaz tatlı bass'ları olan şarkı
-
#92493827'de rock ve metal koymamıştım, soranlar olduğu için ekliyorum:
(ön ek) unuttuğum: the rolling stones - anybody seen my baby?
- arabella- arctic monkeys
- jeff buckley - everybody here wants you
- jenny was a friend of mine - the killers
-anastasia - slash & myles kennedy (bu arada bilmeyen varsa bence gelmiş geçmiş en iyi rock eserlerindedir)
- where did you sleep last night - nirvana (mtv unplugged)
- the man who sold the world - nirvana (mtv unplugged)
(gerçi nirvana'ya girmişken come as you are da diyelim madem)
- scuttle buttin' - stevie ray vaughan (dünyanın en iyi gitaristinin şarkısında bas öneriyorum ama olsun, doğruya doğru basçı çok hoş çalmış)
-pantera - cemetery gates
- love foolosophy - jamiroquai
-the sound of muzak - porcupine tree (gerçi bunun baterisi daha güzel :) )
-stop the world i wanna get off with you - arctic monkeys
-love me two times - the doors
- metallica orion'u zaten söylemiyorum :)
- kodokunohatsumei - toe
- epica - cry for the moon
- can't stop - rhcp
- don't stop me now - queen
- jethro tull - still loving you tonight
- dirty diana - mj
- harder to breathe - maroon 5 (marun fayf diye ön yargılı olmayın, riff'ler çok iyi)
- hollow years - dream theater (live in budokan) *bunda da petrucci gitarla şov yaptığı için bas dikkatlerden kaçabilir ama petrucci'nin arkasındaki bas çok uyumlu ve baskın gidiyor*
ve tabii ki sultans of swing - dire straits
de'lerin yazılışına takmış güruh
-
odamı yeşile boyamış.
o damı yeşile boyamış.
o, damı yeşile boyamış.
o da mı yeşile boyamış?
yukarıdaki 4 cümlenin anlamı da aynı diyorsanız benim daha söyleyecek bir şeyim yok. de/da, noktalama işaretleri, her ne geliyorsa aklınıza dilde olmasının bir nedeni var işte, niye kullanmamak için bahane üretiliyor anlamıyorum!
bir insanla ilişiği kesmek için yeter sebepler
-
karsiniza gecip baskalari hakkinda atip tutmasi ve arkasindan atip tuttugu kisilerle yuzunuze baka baka kanka olmasi.
sizin de arkanizdan atip tutuyordur kesin.
kalıcı homeoffice çalışmaya geçilmesi
-
bazı "patron şirketleri" tarafından asla tercih edilmeyecek uygulamadır. neden mi? çünkü o eski kafalara göre işyerinde değilseniz çalışmıyorsunuzdur. sırf bu sebeple, ego tatminleri için çalışanlarını ofislere getirtmeye devam edeceklerdir.
kadını köpek edecek 5 erkek davranışı
-
kadını köpek etmekten sonrasını okumadım. (bkz: annesi köpek edilmiş tiplerin açtığı başlıklar)
elif çakır
-
babamdan gelen yorum kendisi hakkında:
tayyip için herşeyi yapar bunlar. şuna bak nasıl yırtıyor kendini. altına bile yatar bunlar tayyip'in. şerefsizler. kapat şunu oğlum sesine tahammül edemiyorum bu zavallının.
edit: gelen mesajlar üzerine söylemek isterim ki; gg olacak diye babama otosansür uygulayacak değilim. gg olacaksa önce sözlükte troll adı altında yazan neidüğü belirsiz hesaplar olsunlar. bu entry de gg oluyorsa olsun anasını satayım. olacaksa bu olsun. hala özür dilemem diyor tipini s..min kadını.
debe editi: gg olur derken debe olması şaşırtıcı oldu. cidden beklemiyordum. her ne kadar bir sinir harbini barındırsa da böyle hakaret içerikli bir entry'min debe oluşu beni çok da mutlu etmedi sözlük. yine de aynı şeyleri düşündüğümüz insanların olduğunu bilmek çok güzel. hepinize selam olsun.
şaban vatan'ın gözaltına alınması
-
https://twitter.com/…han/status/1108686805531013120
giresun / eynesil'de vefat eden 11 yaşındaki kız (rabia naz vatan) 'ın babasının gözaltına alınmasıdır
bildiğimiz gibi eynesil'de bir babanın sesini duyurmaya çalışmıştık ve baba da mücadele veriyordu, bugün gözaltı kararı çıkmış.
*** konu ne diyenler için özeti ayrıntılı
*** dün akşam itibariyle baba sosyal medyanın ve bizlerin baskısıyla serbest bırakıldı , hatta giresun başsavcılığı gözaltı olayını reddetmek zorunda kaldı, lakin görele başsavcılığının kararı bekleniyormuş, gündemde tutarsak akıl hastanesinden de kurtarabiliriz babayı,
zira giresun başsavcılığının açıklamasına göre, eğer görele başsavcılığı akıl hastanesine yatsın derse ne yazık ki deli gömleği giydirilip akıl hastanesine yatıralacak , hapisten kurtardık sosyal medya yoluyla, herkese teşekkürler, tüm yüreği güzel insanlara.
**** şaban vatan'ın avukatının açıklaması https://twitter.com/…klc/status/1108703759989915648
**** (bkz: şaban vatan'ın abisi muhammet vatanın paylaşımı) şu da var, bu başlığı da uplayalım
en güzel türk kadını
-
olm sinem kobal diyen olmuş lan ahahafdsfdfhlfgjö yok serenay sarıkaya anasını satayım
debe editi: (bkz: gezi şehitleri ölümsüzdür)
dindar biri için hayatta kalmanın anlamı
-
son bir haftadır her gün, her dakika, her saniye kendime sorduğum sorudur. bunun nedeni ise müftü olan dedemin, bir hafta önce bizi ziyaret etmek için geldiğinde, 26 yıl sonra ilk defa ağlaya ağlaya bizlere itiraf ettiği şu hikayedir;
"yıl 1990. hacca gideceğiz. diyanette beni hac kafilesine liderlik etmem için görevlendirmiş. hac öncesi verilen derslerde herkes bana soru soruyor, cevaplıyorum. vakit tamam. mekke'ye doğru yola çıkıyoruz. bir kaç gün geçiyor. yardımcım harun ile yürüyüşe çıkıyoruz. harun iri yarı 2 metre kadar var. tüm kafilenin parası üzerimde. bel çantasında. kaldığımız yerin parasını falan vereceğiz işte. şeytan taşlamaya geçtik önce. hava cehennem gibi sıcak. etrafta mahşer gibi kalabalık. susuzluktan kurumak üzereyiz bir an önce otele dönmek istiyoruz. tünele doğru ilerliyoruz. tünel 500 metre kadar var. genişliği de 10 metre civarı. ışık bi tünelin sonunda gözüküyor bir de başında. 100 metre kadar geldik. artık ilerlemiyor kalabalık. harun'un boyu uzun. soruyorum "ne oluyor harun? anlatsana?" "abi ilerden de gelmek isteyenler var. ordan da ittiriyorlar, arkamızdan da ittiriyorlar. " sıkışmaktan göğsümde büyük bir acı hissediyorum. kötü bir şeyler olacakmış gibi geliyor. 3 saat sonra olacakları bilsem şükrederdim o zamanki halime.. 1 saat kadar zorladık 100 metre kadar daha gelebildik. tünelin tam ortasına. artık imkanı yok ilerleyemiyoruz. susuzluktan harun da ben de bitap düşmüşüz tüneldeki herkes gibi. bel çantamdaki paralara bakıyorum kaybolmuş mu diye ama imkanı yok. o kadar sıkışık ki, düşmesinin ve ya kaybolmasının imkanı yok. harun'a bakıyorum bayılmak üzere, "kalk oğlum kendine gel. uyan!" "abi dayanamıyorum" diyor. bir kaç tokat atıyorum kendisine getirmek için, açıyor gözlerini. sağıma bakıyorum, dua edenler, soluma bakıyorum bayılanlar, ağlayanlar, şehadet getirenler. yarım saat kadar daha böyle geçiyor. harun'a bakıyorum ayakta bir şeyi yok gibi. o an aklıma gelmiyor tabi bayılan birinin yere düşmesinin imkansız olabileceği, harun'un çoktan pes ettiği.. uzun, ince bir zenci var önümde. ona tutunup tırmanmak istiyorum. çünkü görüyorum ki yukarda olanlar hayatta kalıyor, nefes alabiliyor. hamle yapıyorum ki, vucudunu çeviremiyor ama kafasını çeviriyor. 20 santim kadar tırmanmam 20 dakikamı alıyor. bir yandan da zenci dirsek atmaya çalışıyor. boşluk olmadığı için güçlü dirsekler atamıyor ama yine de yalpalıyorum. bataklıktaymış gibi yere doğru çekiliyorum. tekrar kısalıyorum derken eski yerime göre 20 santim kadar daha yüksekteyim ama ayaklarım yere değiyor. nasıl oldu diye yere doğru bakmaya çalışıyorum ama ne göreyim yaşlı bir kadının kafasına basıyorum. çoktan bayılıp ölmüş. insanlar da ölenleri üst üste getirip daha yükseğe çıkmaya çalışıyor. ölen kadının da daha önce ölen kocasına basıyormuş zaten önümdeki zenci. o an bam başka biri oluyorum sanki. ölüm korkusu mekan algımı yitirmeme neden oluyor. sanki hiç bi yerdeyim. artık o kadar sıkışıyoruz ki ölenler bayılanlar ayırt edilemez oluyor. çok az bir enerjim var. son hamlemi yapacağım olmazsa bırakacağım ben de zaten. ne maddi ne manevi enerjim kalmış. zenciye bi hamle daha yapıyorum. zencinin de hali kalmamış. savunamıyor kendini. bir hayli tırmanıyorum. omzuna ulaştığımda o da ne, ayağımdan biri asılıyor, çekiyor beni. döndüm baktım genç bir kadın. yalvarıyor. beni de al. nasıl alayım. kendimi taşıyamıyorum. kadın bırakmıyor ayağımı. diğer ayağımla sağlam bir tekme atıyorum ayağımın altıyla. o bayılıp kalıyor öyle ayakta. zencinin omuzlarındayım artık. daha rahat nefes alabiliyorum artık derken elimde bi acı hissediyorum. zenci elimi ısırıyor. ılık ılık kan akıyor can havliyle nasıl ısırıyorsa. çekiyorum elimi, adamın ağzında kalıyor elimin bir parçası. ölenlerin omuzlarında gezmesi daha rahat. daha tenha. daha iyi nefes alınabiliyor. ama oraya kadar ulaşıp orda bayılanlar da var. sanki orası da 2. bir zemin. tekrar bir mücadele başlıyor. en dipte kırılan kemiklerin ve inlemerin arasında emekleye emekleye 2 saat kadar daha gidiyorum yaklaşık 150 metre kadar. her emeklemem de biri tutuyor, yalvarıyor, çekiştiriyor. hepsini bertaraf ediyorum. harun bile aklımdan çıkmış. tünele çok az çıkışına çok az kaldığını hatırlıyorum. sonra zaten gözlerimi açtığımda hastanedeydim."
dedem bu hikayeyi geçen hafta bizlere, yarısından itibaren ağlayarak anlattı. daha önce de kimseye anlatmamış. babanem bile ağlayarak dinledi. o gün bu gün düşünüyorum. hayatta kalmak dürtüsü nasıl bir şey? biz hiç böyle bir hikayeyle sınandık mı? başlığı 'dindar bir adam' diye açmamın nedeni de, dindar bir insanın dünya'dan alacağı şeylerin daha az olduğu önkabulüdür. hele ki hacca, bir 'hiç' olmaya, egodan hırstan arınmaya giden bir insanın yaşamaya bu şekilde tutunması? dedem özelinde de değil, tüm tünel aynı insanlarla dolu. dedem kendimi bildim bileli ibadet eder. ama işte demekki hayatta kalmanın dini, dili, cinsiyeti yok. insanoğlununu hayatta kalmak için yapabilecekleri beni korkutuyor. belki de binlerce canlı türünün dünyadan silinmesine rağmen, insanoğlunun gelişerek büyümesi beni korkutmamalı, iyi hissettirmeli..
(bkz: 3 temmuz 1990 el muaysem faciası)
davutoğlu arınç ve gül'ün kuracağı parti
-
(bkz: hayret ve suskunluk partisi)