hesabın var mı? giriş yap

  • mekan: bilardo cafe

    yan masa... arkadaşın kafası güzel.

    -: madboy naber birader.
    madboy: iyidir, senden.
    -: iyidir. ufak bi işim var birader uğrıcam.
    madboy: burdayız.

    -: zerrin, gel bakayım az.

    gelir zerrin.

    -:otur bakayım şöyle.
    zerrin: efendim.
    -: şimdi bana bak, tipime bak, şeklime bak, konuşmalarıma bak. baktın mı?
    zerrin: tamam. evet?
    -: şimdi ben bu şekil sana gelsem çıkma teklif etsem kabul eder misin?
    zerrin: ederim.
    -: tamam eyvallah. teşekkür ederim. neslihan gelicek birazdan o'na teklif edicem. antrenman yapıyorum.
    zerrin: gideyim mi ben?
    -: tamam. saol.

  • yemek siparişi verilen bir platformda "sümük gibi" yazıp bu yorumun kabul göreceğini bekleyen, hırsını kaba ve saldırgan bir üslup ile çalışandan çıkaran bir adet tüketici barındırır.

    haklı olmayı bile beceremiyorsunuz.

  • yaklaşık 5 aydır yalnız yaşıyorum, başta çok korkmuştum, baş edemem sanmıştım ama zor yanları olduğu kadar harika taraflarının da olduğunu görüp, bi de belki de sadece çaresizlikten kabullenip alıştım yalnızlığa.
    şikayet etmez oldum zaman içinde.
    ama bazı anlar var ki sanki hiç yalnız kalmamışsın gibi..

    annem geldi 2-3 gün önce bir iş için, o günden beri birlikte takılıyoruz, ben işten geliyorum annem evde beni bekliyor oluyor, eve bi giriyorum televizyon sesi açık -ki ben tv izlemem-, ışıklar yanıyor, içerde yemek kokusu buram buram, ev mis gibi temizlik kokuyor, ben masayı hazırlıyorum, yemeğimizi yiyoruz, tv'deki bi programa kahkahalarla gülüyoruz, o sadece bahanesi oluyor aslında nasıl da gülesimiz varmış. dışarı çıkıyoruz gezip, eve gelip, tekrar çay koyup oturuyoruz falan filan...

    bugün yolcu ettim annemi ama dalgınlık ya işte aklımdan çıkmış, eve bir geldim her yer kapkaranlık, ışıklar haliyle sönük, yemek kokusu yok sadece temizlik kokusu sürüyor, ısıtıcı açılmamış soğuk yüze vuruyor, mutfağa girdim mandalina almış bana annem, tabağa hazırlamış gelince yerim diye. dolabı doldurmuş aç kalmasın benim uyuşuk kızım diye.

    geliyorum oturuyorum odama. o an bir şeyler ağır geliyor, sapıtıyorum. sanki 7 senedir ailesinden ayrı yaşayan hatta 5 aydır evde tek başına yaşayan ben değildim de dedemdi. -selamlar dedem-

    ilk ağırlığı üstümden atıyorum, biliyorum yine alışacağım, çok değil ertesi gün.
    şimdi televizyonu açtım, izlemesem de evde ses oluyor. güzel bi şey bu. evet.

    (bkz: yalnızlığa alışmak)

  • reklamdan anladığım tek mesaj ;

    "bir banka düşünün kendi parasına bile sahip çıkamıyor 7 milyon lirayı bu çakma sarı kafaya veriyor sizin paranızı nasıl korusun? "

  • adama helal olsun.

    hem parasını kurtarmış hem de toplum zararlısı iki şerefsizi eşek cennetine gönderip insanlığa fayda sağlamış. eminim ikisinin de 10ar 20 ser suç kaydı vardır.

    keşke herifleri kaçarken değil de, hayatı için mücadele ederken gebertseydi. umarım az bir ceza ile yırtar.

    edit:imla

  • sevgili, seninle biz bir pergel gibiyiz
    iki basimiz var, bir tek bedenimiz
    nereye donersek donelim seninle
    nihayet basbasa verecek degil miyiz

  • bir gun bir daha hic acilmamasina kitlenecek. böyle dügmük olacak. 5 cm ilerleyemicek kimse. herkes kornaya abanicak. oyle bir ses cikacak ki uzaydan duyulacak. komşu illerden yardima kosacaklar ama hicbir sekilde istanbula giris olamayacak. ınsanlar havayoluyla kurtarilacak. trafikte kalanlara helikopterden ekmek ve su atilacak.

  • az önce cnn 'de çıkan haberler üzerine babam her zamanki gibi gel tercüme et diye çağırdı beni. dinlemeye başladım ama anlayamadım malesef. sonrasında gelicek olan bu kadar sene boşuna mı okudun bıdı bıdıları duymamak için sallamaya başladım. ama ne sallama, aman yarabbi ya. bunu gerçekten yaptım ve şu an hiç utanmıyorum.

  • ben bunun otobüs versiyonunu yaşıyordum. kulak problemimi varın siz düşünün. özellikle rakım farkı olan şehirlerarası otobüs yolculukları zehir oluyordu bazen bana. acıya dayanıklı bir insanımdır. ama o lanet ağrı öyle bir ağrı ki acıdan istemsiz bir şekilde gözlerimden yaş geliyordu.

    çocukluğumda ve hiç bişey bilmeyen çömez tıp öğrencisi iken çok çektim bu acıyı. uçağa binmeye çok korkuyordum. herhalde uçakta ölürüm acıdan ya da kulak zarım patlar diye düşünüyordum. öyle ki trakya fethiye arası 17saatlik yolculuk tecrübe etmek zorunda kaldım bu korkudan dolayı, gidiş dönüş olmak üzere. egenin biçok terminalini gördüğüm fantastik bir gezi idi. kendimi orhan pamuk'un yeni hayat romanında gibi hissetmiştim. bu yolculuktan sonra mr çektirirken buldum kendimi. çünkü östaki borumun açık olduğuna emin olmak zorundaydım uçağa binebilmek için. bilgi birikimim arttıkça ve bikaç kulak burun boğaz uzmanına göründükten sonra işin, östaki borusunun ve östaki borusunun boğaz içindeki girişinin ödemini azaltmak olduğunu anladım.

    bir kere kesinlikle grip iken uçağa binmemek gerekiyor. hatta grip olacağını hissettiğiniz anda ve grip iyileştikten bikaç gün içinde binmemek en iyisi. çünkü bu dönemler ödemden balon gibi şiştiğiniz ve ödem dolayısı ile östaki borusunun kapandığı dönemler. hal böyle olunca dış kulak ve orta kulak arası basınç dengelenemiyor, kulak zarında inanılmaz bir baskı, dayanılmaz bir acı oluyor.

    grip olmadığınız bir dönemde bile kulağınızda ağrı oluyorsa uçuştan yarım saat önce ve tüm uçuş sırasında sakız çiğnemek yararlı olabilir. bu östaki borusunun girişindeki kasları çalıştırıp östaki borusunun açık kalmasını sağlayacaktır.

    illa vücuduma ilaç sokacağım diyorsanız ya da sakız da fayda sağlamıyorsa uçuştan yaklaşık 1 sa önce sudafed yararlı olabilir. yalnız bu ilaç reçetesiz alınmıyor. zaten böyle bir derdiniz varsa önce kulak burun uzmanına muayene olmak her zaman için daha iyi olacaktır. iliadin burun spreyi ise doğru uygulandığında muhteşem bir dekonjestan. ben genelde uçakta yerime oturduğumda uyguluyordum.

    başta korkumdan yukarıda önerdiğim tüm yöntemleri bir arada uygulayarak biniyordum uçağa. gripsiz bir dönemde sakız çiğneyerek, sudafed ve iliadin almış olarak. * daha sonra önce ilaçları kesmeye başladım. sonra sakızı unuttuğum bir uçuşumda hiç bi sorun olmadığını fark ettim. kulağımda baskı hissettiğim zaman eğer yükselişteysek sık sık yutkunarak ya da ağzımda bişey çiğnermiş gibi çenemi sağa sola hareket ettirerek kulağımın açılmasını sağlıyordum, eğer inişte isek esneyerek yani ağzı sonuna kadar açarak yine ağrıdan kurtuluyordum. artık ayda en az bir kez gidiş dönüş olmak üzere ağrısız,sorunsuz kuş gibi uçuyorum.*

    not: ne çok anlatasım varmış. allah başka dert vermesin. dinimiz amin.

  • aziz sancar gittigi icin aziz sancar oldu.

    gidenler garson degil aziz sancar, ugur sahin olmaya baksin. insanliga sunduklari katkilardan illa ki nasibimizi aliriz.