hesabın var mı? giriş yap

  • sahip olduğunuz potansiyelin, hayat enerjisinin dört bir yandan kişilerce emildiğini, sömürüldüğünü hissetmektir.

    kafanızda milyonlarca fikir, heves; içinizde tonlarca azim varken her fırsatta aşağı çekilip vatan haini, hayırsız, dinsiz yeni nesil ilan edilebilmektir.

    en kötüsü de şanssızlığınızla birlikte zamanında dedesi işçi kontenjanından yurt dışına gitmiş diye orada yaşayabilen ama cahillikleriyle asla o imkanları hak etmediğini düşündüğünüz akrabalarınıza imrenmek, onların sana şükret demesini dinlemektir.

  • durgun zekam sonradan olmayıp vakumla doğmanın yan etkisi olduğundan çocukken hele hele soyut kavramlara kafam asla basmazdı. nerde bu allah gidelim görelim soruma o dünyada değil cevabını aldığımda oluşan zincirleme reaksiyonu utanmadan yazıyorum aşağı

    1 allah dünyayı yarattığına göre yaşlı-> yarattığı şeyin içinde olamayacağına göre uzayda-> uzayda ne var? gezegenler-> ben hangisinin adını biliyorum? satürn-> demek ki allah satürn'de

    2 banyodan açılmamış bir permatik bulunur babaya gidilir. baba burda ne yazıyo? (baba) satürn*-> üzerinde ne var? bi adam resmi-> baba satürn'de insan var mı? (baba) yok.

    sonuç: tanrı nerde? satürn'de-> permatik'in üzerindeki adamın suratında kocaman beyaz bişey var* ne bu? sakal. allah yaşlı mı? yaşlı. sakalı var mı? muhtemelen-> baba bu resimdeki allah mı? (baba) hayır oğlum.

    yıllarca nerde yanlış yaptığımı düşünüp durdum sonra.

  • ailece hayatımızı borçlu olduğumuz japon araba markası.

    1996 yılının ağustos ayında galeriden 0 km bir mazda 323 familia satın aldık. ne abs, ne asr, ne hava yastığı... o dönemler bu özellikler opsiyonel olduğu için biz kısıtlı olan aksesuar bütçemizi mal gibi klimaya ayırmıştık. dımdızlak bir arabadan bahsediyorum.

    mazdanın broşürüne baktığımı hatırlıyorum. bir kaza testi fotoğrafı... familia'yı korkunç bir süratle duvara çarptırırken... arabanın tamamen yokolan burnu ama en ufak hasara uğramayan yolcu kabini gözler önünde... "hadi lan ordan" dediğimi hatırlıyorum "koskoca motor nereye gitti dümbelekler?". cevabı alttaki açıklamalarda gizli: "önden darbelerde motorun yolcu kabinine girmesini önleyen özel katlanma ve parçalanma sistemi"

    vay anasını... japonlar yapmış! ama beni arabanın güvenlik unsurları ırgalamıyor. "nolcak lan! babam iyi şöför zaten"

    ***

    arabayı 2 ağustos cuma günü saat 20:00'da aldık. saatine kadar hatırlıyorum çünkü cumartesi sabahı tatile giderken, yani tam 12 saat sonra o büyük kazayı yaptık. bütün gece valiz toplayıp istanbul-antalya arasında şöförlüğe soyunan babam direksiyon başında uyumaya karar verince eskişehir'e 45 km mesafedeki bozüyük kavşağı'nda bir doğan slx'e, 90º açıyla ve tam 110 km süratle çarptık. kazanın etkisiyle biz kendi etrafımızda sayısız spin atarken tam ortadan kırılan diğer araç yerden metrelerce yükselip yere yan olarak düşmüş...

    ***

    kaza sonrası yaşadıklarımızı burada anlatmayacağım. aslında bu kadarını bile anlatmak sinirimi bozuyor ama kazanın boyutlarını anlamanız için gerekliydi. sonuç olarak annem, babam, o zaman 7 aylık olan kardeşim ve ben o arabadan sağ çıktık. benim dışımda kimsenin burnu bile kanamadı hatta...

    "tamam mazda sağlam araba ama bu kadar duygusallaşmanın alemi ne" diye soranlara söyleyeyim: kaza sonrası, aracı sigorta şirketinden mazda japonya'nın geri aldığını ve dünya fuarlarında dolaştırdığını öğrendim. yanına da şöyle yazmışlar "bu araçtan biri bebek 4 kişi sağ olarak çıkmıştır."

    hani fifth gear'da ya da başka programlarda arabaları gerek komik komik, gerekse de ciddi ciddi test ederler ya, işte ölüm kalım testinde de ben mazda koltuğunda oturuyordum. ve müteşekkir bir şekilde söyleyebilirim ki "mazda bu testi geçti"

  • adım 1: etüt çalışması...

    durağa geldiğinizde hemen kalabalık insan seline kapılmayın. hafif geride durarak gelen metrobüsün kapısının açılacağı yeri iyi hesaplayın. kapı açık durumdayken de sinsice yaklaşın ama binmeyin tabi.

    adım 2: pozisyon alma...

    kapıyı tam ortalamaya çalışın. bunun için omuz mücadelesinden kaçmayın. metrobüs kalkıp yeni gelenler olduğunda da yerinizi kaptırmamak için çaba sarfedin.

    adım 3: gözlem...

    işte burası önemli. eğer yanaşan araç yeşil mercedesler ise 5-6 cm sağınıza kayın. çünkü bu mersoların boyları daha kısa olduğundan kapı mesafeleri de biraz ileri taşınıyor. bu ayrıntıya çok dikkat edin.

    adım 4: pozisyonu koruma...

    kalıbınızı kullanın. herkeste olan birşey değil kabul ama yine de kendinizi öne çıkarmak için uğraşın biraz. metrobüsün yanaşmasına ramak kala kapının nereden açılacağı belli oluyor artık. kalıbınızla sırayı siz yönetin, diğerleri arkanızdan gelsinler.

    adım 5: metrobüs durduğunda...

    durmasıyla kapının açılması arasındaki 2-3 saniyeyi çok iyi değerlendirin. yönettiğiniz sıranın önünde kapıyı ortalayarak durun. sağ ve solunuza doğru biraz ilerleyerek olası rakiplerinizi ekarte edin ve pole pozisyonunu kapın. bunun için gerekirse kaldırımdan inin. metrobüs ile kaldırım arasında tek olacağınızdan daha rahat hareket edersiniz.

    adım 6: kapılar açıldığında...

    tüm bu söylenenleri yaptıysanız ve şansınız da yaver gittiyse metrobüse ilk binen siz olacaksınız. bunun keyfini çıkarmaya çalışmadan hemen bi yere çömün.

    özel not: aracı beklerken en arka kapıda bekleyip oradan binmeye çalışın. böylelikle arkadan yanaşacak olan aracın da ön kapısına yakın olursunuz. baktınız bir hesap hatası oldu yada şöför amca sizin beklediğinizden fazla ileri gitti. arkadaki aracın ön kapısında tekrar şansınızı deneyebilirsiniz.

  • "adam pide kuyruğunda -abi ben alıp çıkayım, iftara yetişeceğim! diyor. biz hobi amaçlı mı bekliyoruz lan. yatıya mı kalacağız fırında. "