hesabın var mı? giriş yap

  • hatalı bir beyan.

    doğrusu, 2.5 kg patatesin soyulup, sıcak hava ile önemli bir miktar kurutulup, üzerlerindeki fazla nişastalardan çalkalanarak ayrılınca 1 kg olmasıdır.

    aksi halde, patatesin içindeki fazla nem (işlenmemiş patatesin %80'i su), dondurulunca buz kristallerine dönüşür, sonradan kızgın yağa atılınca küçük patlamalarla yağ sıçratırdı. bu işlenmiş haliyle daha güzel ve dengeli bir biçimde kızarmakta.

  • ajdar alır.

    hülya avşar’la şöyle bir diyalog yaşamış insandan bahsediyoruz.

    hülya avşar: ajdarcığım, aynaya baktığında ben popstarım diyebiliyor musun?

    ajdar: aynaya bakmaya gerek yok, size bakıyorum ve "ben popstarım galiba" diyorum...

  • bir siyasal islamcı tehdidi.

    ben kutlamayacağım, dombra eşliğinde 31 çekmeyi planlıyorum napacaksin? 15 temmuzda 31 çekti diye mahkemeye mi vereceksin ?

    konuşmak için konuşuyor, zorla ağır konuşturuyorsunuz adamı.

  • çok zor bi hayat yaşıyodur.

    -by the way, it's tyrone
    -oh, i'm nigar
    -excuse me?
    -my name is n-
    -wha didja say?
    -no, no not like th-
    -(bıçaklar)

    hep merak etmişimdir abd de yaşayıp nigar adında olan insanların siyahlarla olan maceralarını.

  • valla bu boku yedim ben. zamanında italya bağlantılı bir şirkete internet üzerinden cv göndermiştim. yani cv'de atomu parçalamaktan uçak aerodinamiğine, akışkanlar mekaniğinden new york borsasına , mısır hiyeroglif yazısından aborjini diline kadar yok yoktu. tabi cv'yi doldururken mal mal kıkırdıyorduk geçmişi at pazarından olan arkadaşlarla. neyse zaman geçti unuttuk olayı. birgün garip numaralı telefon geldi normalde açmam digiturktü yok bankaydı diye açtık bunu niyeyse. bir kadın ''efendim şurdan arıyorum başvurunuz değerlendirmeye alındı bla bla şimdi sizi bilmemkime bağlıyorum'' dedi. adam başladı italyanca ettore la gazetta demeye benim aklım hala digiturkten arıyorlar dikkatli olmak lazım kutu kitleyecekler de. ya yok istemiyorum rahatsız etmeyin falan diyorum adam scilachi cavani diyor. hani çok zekiyim ya bunlar italyanca konuşup kutu kitleyecek şuan kayıda alıyorlar hiçbir şekilde olumlu bir kelime çıkmasın ağzımdan diye kurgulardayım. baktım olacak gibi değil yürü git diye telefonu kapattım. nasıl iş bu yermiyiz biz bunları diye kendimi tebrik ettikten sonra etrafıma da bakın böyle böyle yapıyorlar taktik değiştirmişler kitlerler valla kutuyu, kredi kartını diye öğütler veriyorum. millet aaa öyle mi? falan diyor bende evet öyle aman dikkat hata olmasın diyorum. aradan bir süre geçti tuvaletteyim aklıma geldi lan sen cv verdin italyan şirketine onlar da geri dönüş yaptı diye. utandım yemin ediyorum cv göndermekten değil işin içine digiturku karıştırmaktan ulan ne digiturku hay allah. bu da mallıkta sınır tanımayan bir anım.

  • bazen isterdim ki, oğlumla konuşurken, amerikan filmlerindeki gibi; "bak evlat ben küçükken babam bana şunu demişti" ya da " dedem derdi ki" diye başlayan cümleler kurmak, ona bilge bir akrabamdan, ya da sadece sıradan bir söz söyleyerek beni ta çocukluğumda bile etkileyebilen annemin bir lafını örnek verebilmek isterdim gerçekten. ama bakıyorum bakıyorum, arıyorum tarıyorum, yok ulan, bir tane ilaç olsun diye beni ciddiye alıp bir şey diyen olmamış mk.... ya "atkını sıkı sar üşütürsün" demişler, ya da "oğlum şu bakkaldan bi ekmek al eve gelirken" demişler. insan iki özlü söz eder, o yıllarda aklını alır evladının değil mi be hey ebeveynlerim.

    amerikan filmlerinde en çok buna özeniyorum aq... işe bak

  • - nimet çorabımın tekini bulamıyoruuum? aradım mamafih bulamadım
    - hayvan ara, banyoya bak.ya da geri git ne bileyim

  • öncelikle aşağıdaki entry vejetaryen arkadaşların seveceği bir içerik değil. okumayın demiyorum ama okumayın.

    pahalı olmasını anlamadığım şey kırmızı et. bütün dünya' da pahalı olsa bir şey demem. bir inek kolay yetişmiyor derim ama bizde pahalı, millette ucuz olunca ayıp oluyor.

    benzin demiyorum; çünkü eşek yüküyle vergisi olduğunu biliyorum ama kırmızı et neden pahalı anlamıyorum.
    avrupada eti ağaçtan topladıkları için mi ucuza satıyorlar? biz hayvanları japonya' dan getiriyoruz da yol parası mı ödüyoruz? bizim de kırsalımız var, otsa ot bitkiyse bitki. bizde de var amk. sinirlendim bak.

  • usta türk hakemsiz olmuyor usta. kırmızı kartı alnımıza çatıyorlar usta. bizim 80'lerde bir penaltı olması lazım. o da mı çalınmayacak usta? ne yapacağız usta?

    uefa'da teşkilatlanma zamanınız geldi uşaklar. uefa'ya bir çaycı sokun. 10 sene sonra bir müdürlük çıkarırsınız.

    edit: entry debe'ye girmiş. tamam daha fazla beğenmeyin. karadeniz mafyasına vurdurtacaksınız beni. *

  • moğol hükümdarı cengiz han‘ın 1227’deki ölümünden sonra yerine geçen oğlu ögeday han önderliğindeki moğol imparatorluğu ilk iş olarak çin’in başındaki song hanedanlığı ile müttefik olarak ortak düşmanları olan curçen tehdidini birlikte yok ettiler, 1234 yılında da jin hanedanlığı‘nı bölüp aralarında paylaştılar. fakat bu ittifak uzun sürmedi ve ögeday’dan sonra yerine gelen yeğeni möngke han, song hanedanlığı’na savaş ilan etti. fakat göçebe moğolların süvari taktikleri, song’un güçlü deniz kuvvetinin manevra kabiliyetlerine işlemiyordu. yüksek surlarla çevrili çin şehirleri de moğol saldırılarına karşı koymakta etkiliydi. hatta 1259’da diaoyu kalesi‘ndeki çatışma, möngke’nin ölümüyle sonuçlandı. böylece kardeşi kubilay han, bütün itirazlara rağmen 1264’de kağan ilan edildi ve savaşı kazanmak adına alternatif fikirler ortaya sundu. song yanlısı güçlü derebeylerini taraf değiştirmeleri için ikna etmek ve deniz ticaretine bağımlı song ekonomisini dize getirmek üzere kore ve japonya başta olmak üzere ticaret yaptığı devletler üzerindeki baskıyı arttırmayı planlıyordu. kore’deki goryeo krallığı da song ile benzer bir şekilde moğol istilacılara karşı sıkı bir direniş içerisindeydi. krallığın defakto yöneticisi olan choe ailesi, moğollara biat etmek istemiyordu. cengiz de ögeday da defalarca kore’ye sefer düzenlemiş, fakat bu direnci bir türlü kıramamışlardı. sonunda möngke’nin generallerinden calaertay korçi, korelileri bastırıp veliaht prens wonjong‘u esir olarak getirmeyi başarmıştı. kubilay da hakan olduğunda wonjong’u goryeo’ya geri gönderip tahta oturttu. üstüne bir de kızı kutluk kelmiş‘i wonjong ile evlendirerek goryeo krallığı’nı, moğol imparatorluğu’nun -ya da yeni adıyla yuan hanedanlığı‘nın- kuklası hâline getirdi.

    hâlihazırda japonya’nın vasalı ve en önemli ticaret ortağı olan olan goryeo krallığı’nda yaşananlar ve yuan hükümranlığının ortaya çıkması japonya'daki kamakura hükümetini doğal olarak rahatsız etti. shogunluk, yuan tehdidinin giderek yaklaşmakta olduğunun farkındaydı. shogunluk hâlâ japonya içerisindeki meşruiyet sorunları ile uğraşıyor ve giderek özerkleşen bukelerin sadakatlerini garantileyecek politikalar üretmeye uğraşıyordu. kubilay’ın ardı ardına gönderdiği elçiler ve giderek artan savaş ihtimali, ülkedeki dengeleri daha kırılgan hâle getiriyor ve yönetici sınıfın kafasını karıştırıyordu. kubilay karşısında nasıl bir tavır takınılması gerektiği konusunda ortak bir karara varılması zor görünüyordu. ayrıca japonya’ya has imparator-kanpaku-shogun-shikken ve hatta münzevi imparatordan oluşan yönetme ve karar alma durumu da kubilay’ın ısrarlı taleplerine net bir cevap verilmesini güçleştiren sebeplerin başını çekiyordu. ilk yuan elçileri japonya’ya 1267 yılında ulaştılar. kubilay, “japon ülkesinin kralına” ithaf ettiği mektubunda asırlardır japonya’nın çin’e elçiler göndermiş olmasına rağmen kendisine henüz kimsenin gelmediğini belirtiyor ve goryeo’yu örnek göstererek diz çökmek üzere huzuruna bir japon heyeti davet ediyordu. shogunluk cevap vermiyordu, zira ülke ilk defa bir dış tehditle karşı karşıyaydı ve shogunluk böylesine önemli bir tehdit karşısında ne yapılması gerektiğini bilemiyordu. yuan hanedanı’na biat ederek vasal olmayı kabul ettikleri takdirde kubilay’ın japonya’nın iç işlerine karışacaklarını ve tıpkı çin ve kore’de olduğu gibi rakip klanları kullanarak ülkede zar zor kurulmuş dengeleri bozma ihtimalinin olduğunu biliyorlardı. fakat taleplerini reddetmek de henüz bir savaş hazırlığı yapmadan moğolları öfkelendirmek anlamına geliyordu. bu yüzden japonya kesin bir cevap vermeyerek zaman kazanmaya çalışıyordu. yuan elçilerin kyushu adasındaki yerel yönetim merkezi dazaifu‘dan ileri gitmelerine izin verilmiyor, birkaç ay bekletildikten sonra da herhangi bir cevap verilmeden geri gönderiliyorlardı. her ne kadar japonya’nın bu tutumu moğolları öfkelendirmiş olsa da, kubilay hemen hemen her yıl yeni bir elçi heyeti göndermeye devam etti. yine de hiçbiri heian’daki saraya da kamakura’daki shogunluğa da kabul edilmedi. hatta bazıları japonya’ya dahi ayak basamadan kore ile japonya arasındaki tsushima adasından geri çevrildi. japonların yuan ile iyi ya da kötü herhangi bir ilişki kurmak istemedikleri barizdi. böylece kubilay sefer hazırlıklarına başladı.

    1274 yılında kubilay’ın moğol, çinli ve curçenlerden oluşan yaklaşık 22 bin kişilik yuan ordusu, 700-800 gemilik bir filo ile fujian‘daki quanzhou limanından ayrıldı. ordu hakata körfezinde çıktığı gibi hızla ülkenin içlerine doğru ilerlemeye koyuldu. savunmacıların tek tük, düzensiz ve zayıf direnişleri onları durduramadı. japonlar tamamen hazırlıksız yakalanmıştı. bu çıkartma ile başlayan saldırının boyutları, japon halkının tahmin edebileceğinin çok ötesindeydi. tarihte ilk defa yabancı bir güç, japon takımadalarını işgal etmeye çalışıyordu. grup formasyonlarıyla savaşan yuan ordusunun yöntemleri samurayların alışık oldukları düzenden çok farklıydı. geniş davulları ve gongları ile japon atlarını korkutarak kontrol edilemez hâle getiriyorlardı. generalleri yüksek yerlere çıkıp gerileme emri için davul, hücum emri için gong çalıyordu ve yuan ordusu bu işaretlere uyarak savaşıyordu. her ne kadar genpei savaşı sırasında daha büyük gruplar hâlinde savaşma tecrübeleri olmuş olsa da geleneksel olarak samurayların teketek dövüşmeyi tercih ettiği, moğolların ise çok sayıda askerden oluşan birliklerini davul ve gonglarla manevra yaptırabilecek yöntem ve taktikleri tercih ettiği görülüyordu. ayrıca yine japonların aşina olmadığı yeni tür silahlar ve özellikle de bir tür barutlu el bombası kullanıyorlardı. yuan askerleri geri çekilirken bu el bombalarını üzerlerine hücum eden samuraylara fırlatıyor ve onları sersemletip karıştırıyorlardı. samuraylar gökgürültüsü gibi olan patlamalarla korkuya kapılıyor, gözleri görmez, kulakları duymaz ve yön duygularını kaybedecek hâle geliyorlardı. yuan ordusu ciddi bir direnişle karşılaşmadan çok süratli bir şekilde kyushu’nun iç bölgelerine yayılmış, ancak fukuoka‘daki sawara‘ya geldiklerinde şansları bitmişti. önce akasaka savaşı‘nda kikuchi takefusa tarafından sürpriz bir saldırı ile kamplarında mağlup edilen yuan ordusu, kaçtıkları torikaigata‘da ise takezaki suenaga ve shiraishi michiyasu tarafından 3,500 kayıp vererek haşat edildiler. bu mağlubiyetler üzerine yorulan yuan ordusu gemilerine doğru geri çekilmiş olsa da, bunu gören japonlar gece saldırıları ile pek çok yuan askerini öldürdü. sonunda yuan ordusu koreli general hong dagu‘nun emriyle japonya’yı terk etmek zorunda kaldı ve genko adı verilen moğol istilalarından ilki japonya’nın zaferiyle sonuçlandı. fakat kamakura hükümeti moğolların döneceğinden emindi ve o gün geldiğinde hazırlıksız yakalanmamak konusunda kararlıydı.

    kubilay ikinci saldırı için aceleci olmadı. bir sonraki hamlesi yine barışçıldı. 1275 yılında budist rahiplerden oluşan yeni bir elçi heyetini japonya’ya göndermiş olsa da, sekizinci shikken hojo tokimune buna elçileri idam ettirerek karşılık verdi. bu büyük bir düşmanlık göstergesi olup tek taraflı bir savaş ilanına denk bir davranıştı. shogunluk da bunun ve potansiyel sonuçlarının bilincindeydi ki olası bir yuan istilasına karşı çoktan hakata körfezinde çıkartma yapılabilme ihtimali olan yerlere sekirui denen iri taşlı surlar inşa ederek savunma hatları oluşturmaya başlamışlardı. yuan ordusu tarafından yıkılan hakozakigu tapınağı yeniden inşa edildi. 120 samuraydan oluşan bir gözlem birliği hakata körfezinde konuşlandırıldı. hatta hiçbir zaman hayata geçirilmemiş olmasına rağmen goryeo krallığı’na general shoni tsunesuke önderliğinde bir karşı saldırı yapılması bile gündeme getirildi. sonunda 1279 yılında, song hanedanlığı da yuan hanedanlığı tarafından dize getirildikten sonra kubilay bütün dikkatini japonya üzerinde yoğunlaştırdı. goryeo’ya 900 adet savaş gemisi inşa ettirmesi emri verildi. toplam 150 bin asker ve denizciden oluşan yeni işgal orduları toplandı. yapılan plana göre 1281 yılı haziran ayında ıki adası üzerinde buluşan ordular hakata üzerinden japonya’ya çıkartma yapacaktı. ancak daha hiçbir şey başlamadan her şey ters gidiyordu. bazı gemiler gecikti, hakata sahillerindeki sekirui nedeniyle yuan askerleri karaya çıkmakta zorluk çekiyordu, samuraylar düman ordusunun büyüklüğünden çekinmek yerine daha gemilerinden inmeden üzerlerine hevesli bir şekilde hücum ediyorlardı ve beklenmedik bir anda aniden patlak veren ve tanrıların bir lütfu olarak görüldüğü için kamikaze (tanrı rüzgârı) adı verilen bir tayfun, yuan donanmasını denizin dibine gönederdi. yuan ordusundaki 150 bin askerden yaklaşık 90 bin kadarı çok çabuk kaybedilmişti. samuraylar, zorla savaştırılan song askerleri hariç tayfundan sonra bulabildikleri tüm yuan askerlerini öldürmüşlerdi; song askerleri de yakalanıp köle yapıldı. kubilay bu yenilgi üzerine üçüncü bir sefer emri daha verdi, fakat bu kez kendi generallerinden ve vasallarından toplu bir direnişle karşılaştığı için japonya hayalinden tamamen vazgeçti. kubilay’dan sonra torunu temür han da 1295 yılında japonya’ya boyun eğmesini talep etmiş olsa da hiçbir zaman işgale cesaret edemedi.