hesabın var mı? giriş yap

  • ne zaman ki bir şehit haberi çıkar benim raporda ya da haberde içgüdüsel olarak ilk baktığım şey şehidin çocuğu olup olmadığıdır.

    kesinlikle ajitasyonla falan bir işim yok, kameralara bıçak kemiğe dayandı açıklaması vermek dışında bir şehit evine gittiyseniz görmüşsünüzdür. ortamdaki en çarpıcı şey şehidin çocuğudur. hele ki bebekse 1 yaşında falansa hiç bir şeyden haberi yoktur onun. etrafında feryat figan ağlayan, gözyaşlarını durdurmaya çalışan insanların yanında hep bildiği şeyleri yapar. halıda oynar. kendinin durup durup başını okşayanlardan bunalır. annesinin neden etrafında beş kişinin olduğunu ve herkesin ağladığını bir süre merak eder. babası o sırada bir morg çekmecesindedir. babası kendisini bir daha asla görmeyecektir. ilk adımlarını, ilk karnesini, okuldan mezun oluşunu, düğününü falan tecrübe edemeyecektir. işte o çocuk hayatının o gün geri döndürülemez bir şekilde değiştiğini bilmeden çocuk olmaya devam eder. ama bilirsiniz. zira bu manzara değişecektir. bu ortam insanlık tarihinin gördüğü en ciddi, en dolu sorunun ama bir ama beş yıl sonra doğmasına mutlaka vesile olacaktır. hiçbir cevabın şiddetini dindiremeyeceği bir sorudur o :

    -benim babam nerede anne?
    -şehit oldu yavrum. meleklerle beraber.
    -ama neden???

    ne diyeceksiniz o vakit tam olarak? sünni değil diye ondan 10 yıl öncesine kadar resmen tanıdığımız, meşru saydığımız, karşılıklı resmi ziyaretlerde bulunduğumuz, yıllarca ticaret falan yaptığımız falan bir ülkenin (komşumuz bu ülke) liderini ilk fırsatta sattık. adamın ülkesinde iç savaş çıkınca kendisini diktatör eset ilan edip, hükümet olarak savaşın taraflarından bizim de dini anlayışımıza daha yakın sünni factionla -yani tekbir getirip kafa kesip ciğer yiyen ösocularla el nusracılarla flört ettik. ama sonra gün oldu devran döndü işler pek yolunda gitmedi, bunlar iki elleriyle bir şeyi doğrultamadılar, işte biz de bu cihatçıların elde kalan son toprağını korumak için bu rusyayla iranla masada anlaştık. işte bu amaçla kaleler kuleler gözlem noktaları kurmuştuk top tüfek de girmiştik babanı da üç kuruş maaşa oraya dikmiştik. sonra o ülkenin meşru rejiminin askerleri kendi ülkelerindeki bu bizim kulelere haince saldırdılar. kendisi o yüzden şimdi meleklerle beraber.

    bu çocuğun size cevabınızın kolpa olduğunu farkedip ağız dolusu küfretmesi için kaç yaşına gelmesi gerekiyor sizce? 10? 12?

    vatan uğrunda can vermeyi "komşularla sıfır sorun" politikası güderken onların ülkesinde onların askerleri tarafından öldürülmeye kadar uzatırsanız o masum "neden" sorusunun altında nasıl ezilirsiniz biliyor musunuz? o çocuğun artık babasının olmayışını değil sizin yamalı dış politikanız veya 2007 astana anlaşması, dünyanın bütün dinleri bir araya gelse mantıklı bir şekilde açıklayamaz. o çocuk sizi unutmaz. güneşi balçıkla sıvayamaz, suriyede tam olarak ne bok yediğinizi, niye bu rezilliğin bir aktörü olduğunuzu kendisine açıklayamazsınız.

    artık suriye işi daha da dibe girdiği, artık idlibi halebi geçip zat ı muhterem tarafından şam da denildiği için aklıma geleyor bir takım deli sorular:

    * tsk'yı alıp şam'a girmeyi planlarken bu meşru hiçbir cevabınızın olmadığı kaç adet "neden babam yok" sorusu geldiğinden haberiniz var mı?

    * o operasyonda düşenler vatan savunmasında mı şehit olmuş olacak? ne bileyim zamanında kore'de falan şehit verirken bizi ittifaklarına alsınlar da sovyet rusya bize dalmasın diye şehit vermiştik. onlar bile vatan savunması idi. suriye'de vatanın tam olarak nesini koruyor tsk?

    * şam'ı ele geçirdikten sonra oranın tamamen düşman olmuş (belligerent bir işgalci olduğumuzu düşünürsek) halk sayesinde bizim vietnam savaşımız haline gelmeyeceğini siz mi garanti ediyorsunuz? sovyetler afganistanı, amerika ırak'ı aldı. almakta sıkıntı yok. sonrasında ne olacak mesela? beş yıl orada kaldıktan sonra artık kaç bin şehitle, kaç bin "neden" sorusuyla dönmeyi bekliyorsunuz?

    * tsk vatan savunması veren kurum mudur suriye iç savaşının en zayıf aktörünün (öso) savaşını onlar için kazanmak için mezhep savaşına falan girip şehitler vermeyi göze almış bir tür heyula mıdır?

    * asker olarak idlib şam arası 325km'lik bir mesafeyi ortamda iç savaş dönerken, ülkenin güneyi komple esad'a biat etmiş bir haldeyken, tartus'ta konuşlu rus s400'leri 15m üstü her irtifayı her an tararken hava desteğinden aşağı yukarı mahrum olarak sizin liderliğinizde mi gideceğiz?

    * rusya'nın 1500 kişilik personelinin 2016 senesinde suriye'de geçirdiği bir günde 4.4 milyon dolar kadar masrafı olduğunu düşünürsek şam'a top tüfek gidecek ve orada bir müddet kalacak personelin mevcudunun bunun 60-70 katı olacağından haberdar mısınız? o operasyonun ilerleme safhasında can kaybı şehitler ve size ileride neden diye soracak binlerce çocuk hariç günlük 264 milyon doları (dolar 6 lira falanken) ekonomi bu haldeyken kimin vergisiyle kaç ay boyunca ödemeyi planlıyorsunuz? size babam neden yok diyen çocuğa da "itibardan tasarruf olmaz" diyecek misiniz?

    * başkalarının çocukları üstünde bu kadar kolay tasarruflara gidebilen insanların kaçının çocuğu bilfiil orada?

    artık herşeyi gördüm daha da şaşırmam dedikçe geliyor. dur bakalım daha neler göreceğim.

  • tuğba ekinci ile aynı kaderi paylaşmıştır.

    bırakın şu şarkıyı yıldız tilbe söylesin amk!

    yıldız tilbe'nin laneti üzerinize olsun.

  • ''insan masumiyetini, bazen bir başkasının günahıyla öder!''

    ne kadar da doğru söylemiş. türkiyede ki şuan yaşayan sayılı iyi şairlerden birisidir. o kadar sayılıdır ki yeri gelir tek onu gösterirsiniz.

  • walter'ın karakteri değişti, tipi değişti, evi değişti, arabası değişti her boku değişti bi şu beyaz donları değişmedi amk. 5. sezonundan beklentim bunun da sonunda değişmesi yönünde.

  • çünkü bu ülkede herkes meslektaşının yaptığı işi gömerek kendini öne çıkarır!

    amk berbere gidersin “en son kim tıraş etti” (anan!)
    oto sanayide ustaya gidersin “bu kaportayı/boyayı kime/nerede yaptırdın”

    kendini bilenleri ayrı tutarak; ülkenin okumuşu ayrı,okumamışı ayrı dangozdur!

  • baba doğru olanı yapmış, dedem anneme demiş ki gelinlikle çıktın kefenle girersin bu eve, zavallı annecim başı sıkıştığında gidecek bir baba kapısı bulamamış.
    aslan gibi babadır ve dedem adam değildir.

  • einstein bir gün bakkala girmiş o zamanlar einstein, kamyoncu sigarası olarak bilinen uzun marlboro içiyormuş. marlboro'nun fiyatı ise beş dolar elli centmiş. einstein, bakkalın 9 yaşındaki çırağına 10 dolar uzatmış. bakkalın çırağı ona;

    - "dayı, elli centin daha var mı?" demiş...

    einstein çocuğa;

    -"ne elli centi yiğenim? ben sana 10 dolar verdim." demiş...

    çocuk;

    -" dayı elli cent daha ver de, sana 5 dolar para üstü vereyim. boşuna bozukluk taşıma sen." demiş...

    einstein'ın gözleri dolmuş ve;

    -"sen bir dahisin ufaklık. paranın üstü kalsın, senin olsun. "demiş ...

    o çocuk kim miymiş? o çocuk yazları oxford'dan, amerika'da bulunan amcasını ziyarete gelen ve amcasının dükkanında çıraklık yapan stephen hawking'in ta kendisi...

  • borcum mu var geçen aydan
    olacak mı bana faydan
    alem çıkmış zaten raydan
    bana ne lan çıkmam saraydan

  • ailenin küçük çocuğu yatmadan önce dua okur, babası da seyredemiş.

    bir akşam çocuk yine dua okuyor:
    alah'ım anamı, babamı, kardaşlerimi, dedemi, ninemi, teyzemi vs vs koru

    adam çocuğun dayısını söylemediğini fark etmiş ama üzerinde durmamış. sabah bi, haber dayı ölmüş...

    3-5 gün sonra çocuk yine duada, bu kez de teyzeyi atlamış. sabah ilk haber teyze ölmüş...

    aradan yine zaman geçiyor. baba yine kapığının eşiğinde çocuğu dinliyor. bu sefer adı geçmeyen kendisi. adamı almış bir korku, kimin adı geçmese hakkın rahmetine kavuşuyor. babamın tüm gece gözüne uyku girmemiş. sabah bakmış hala hayatta. "ulan küçük çocuğun duasına mı kaldık. salaklık bende" demiş inmiş kahvaltıya.

    fakat eşinin yüzünden düşen bin parça.

    - hanım oldu?
    - bizim sütçü ölmüş, ona üzüldüm.

  • dünyaya bir benzeri daha gelmeyecek olan, 1960 yılı dünya satranç şampiyonu. zamanının; kuru, zevksiz ve beraberliklerin çoğaldığı bir dönemde deprem etkisi yaratmıştır. tal; jose raul capablanca ve samuel reshevsky gibi doğuştan gelen bir satranç yeteneğine sahip değildi; fakat tal'in daha önemli silahları vardı: hayalgücü ve çalışmak. bu iki silah, tal'i satranç tarihinde daha önce görülmemiş kadar kısa bir zaman diliminde, önce büyük usta daha sonra ise dünya satranç şampiyonu yapar. satranç tahtaları; kasparov, carlsen ve kramnik gibi elli tane daha şampiyon görür; lakin bir tane daha tal göremeyecektir. saldırgan oyun karakteri, hemen her oyunundaki ateşlilik, kombinezonlarındaki zenginlik, beklenmedik taktik hamleleri, fedaları... bu yüzden riga sihirbazı, bu yüzden şampiyonluğu elinde en kısa süre tutan dünya şampiyonu olsa bile, dünya şampiyonu olarak ölen alekhine'den daha öte ve daha ziyadedir.

  • vay arkadaş, ceddimiz çanakkale geçilmez dedi 7 düvel millete, canını verdi. elin adamları 3-5 usd para vererek bizim giremediğimiz kendi topraklarımızın, kaynaklarımızın tadını çıkarıyorlar akp sayesinde.