hesabın var mı? giriş yap

  • 26) tuhaf ışıklar nadiren neşe ve eğlencenin emareleridir.
    27) sizi kurtarmaya gelenler genellikle canavarlar tarafından pusuya düşürülürler. bu yüzden onları tek kurtuluş şansınız olarak görmeyin. büyük ihtimalle kurtarıcılarınızın derisi yüzülmüş veya parçalanmış cesetleriyle karşılaşacaksınız ve bu yüzden kaçışınız gecikecektir.
    28) hiçbir şekilde gaza gelip birinin cesaret edemeyeceğinizi söylediği bir şeyi yapmaya kalkışmayın.
    29) yaşadığınız kasaba veya şehirdeki insanların zihinlerinin bir yaratık, doğaüstü bir güç vb tarafından ele geçirildiğini farkederseniz sakın polisi aramayın. çünkü
    a. zaten ele geçirilmişlerdir ve sizi de dönüştürmek/ele geçirmek isterler
    b. size inanmazlar ve dalga geçerler.
    her durumda problemle siz başa çıkmak zorundasınız.
    30) eğer bir grup çocuk ebeveynlerinden daha zekiyse, tedbirli olun. hele ki hep birarada bulunup, gizli kapaklı işler çeviriyorlarsa, grup haricindeki herkese, otoritelere, kiliseye düşmanca tavırları varsa kasabayı bir an önce terkedin. eğer kalmayı seçiyorsanız çocuklara mümkün olduğunca nazik davranın. bu durumda bile onlardan daha aşağılık olduğunuza inandıkları için sizi öldüreceklerdir.
    31) eğer filmdeki kötü karaktere yardım ediyorsanız çabalarınız için minnettarlık beklemeyin. alacağınız tek şey filmin son dakikalarında gelen ölüm olacaktır.
    32) eğer kuş, örümcek, piranha gibi hayvanlar insanlara normaldan daha saldırgan davranmaya başladıysa hemen yetkilileri arayın ve kasabadan kaçın. bu hayvanlar konusunda uzmanlaşmış bir bilim adamıyla konuşmak bilimadamı size inanmayacağı için boş bir çabadır.
    33) ne yaparsanız yapın kedi, köpek, hamster veya sevimli herhangi bir hayvanı yanınızda tutmaya çalışmayın. eğer zorunluysanız kaçmaması için gözünüzü bir saniye bile üzerinden ayırmayın.
    34) uzak bir gezegene iniş yaptığınızda yumurtaya benzeyen nesneler bulursanız, kurcalamayın.
    35) uzay gemisi mürettebatınızdan birine iğrenç bir parazit yapışırsa (bir önceki kurala uyulmamasının sonucu budur) sakın onu gemiye almayın. her durumda işi bitmiş demektir.
    36) iğrenç bir yaratık peşinizdeyse (bundan önceki iki kuralı ihlal ettiniz demektir bu) geminin kedisini aramaya kalkmayın.
    37) asla “oraya” gitmeyin. orası: tavanarası, dolap, ambar, bodrum, karanlık yol, karanlık herhangi bir yer, orman ya da koru, göl....
    38) eğer önemli biri size bir şeyi yapmanızı ya da yapmamanızı (sakın uyuma, sakın yanımdan ayrılma, sakın elektrikli testereli katili bulmak için tek başına dışarı çıkma) söylüyorsa –burada verilen tavsiyelerin tersini söylemediği sürece) dediğini yapın.
    39) arada vücudunuzdan bir ya da birkaç parça kaybettiyseniz üzülmeyin, kopan uzuvlarınızı elektrikli testere, zıpkın gibi silahlarla değiştirme fırsatını yakaladınız.
    40) heryeri yakıp yıkan kötülükle silah kullanarak mücadele ediyorsanız size hemen daha iyi bir savunma biçimi bulmanızı öneriyoruz. çünkü merminiz ne kadar çok olursa olsun, tam canavarı öldüreceğiniz sırada bitecektir.
    41) eğer insan eti/beyni yiyen zombilerden biri sizi ısırdıysa bütün umutlarınızı bırakın. çünkü ne kadar antibiyotik alırsanız alın er ya da geç onlardan birine dönüşeceksiniz.
    42) kapalı kapılardan uzak durun. özellikle de kapının diğer tarafından tırmalama, derin derin soluma ve benzeri sıradışı sesler duruyorsanız.
    43) asla karanlık bir odaya girmeyin.
    44) eğer bir erkekseniz bir an önce voltanızı alın. çünkü filmin sonunda tek sağ kalan her zaman bir kadındır.
    45) asla duşa girmeyin, özellikle de evde yalnızken.
    46) canavarlarla savaşmak konusunda silahlardan bahsedecek olursak; bir sopadan daha daha karmaşık hiç bir silaha güvenmeyin. uzaydan gelen canavar bitki tam elektrik verilmiş çitinize trımanırken jeneratörünüz bilinmedik bir sebepten arızalanır, karşınızda gulyabanilerden, zombilerden ve türevlerinden bilimum yaratıklar saf tutup üzerinize gelirken silahınızın tutuklukluk yapması kesindir.
    47) eğer bir kadınsanız asla göğüslerinizi göstermeyin; kolay kadınlar aynı zamanda harcanabilir kadınlardır.
    48) kızılderili mezarlıklarının üzerinde asla kamp yapmatın ya da ev inşa etmeyin.
    49) aldığınız emlağın neden bu kadar ucuza satıldığını sorun.
    50) telefon çalışmıyorsa, üstelik yalnız olduğunuz halde üst kattan ayak sesleri duyuyorsanız, “misafirinizin” kim olduğunu öğrenmek için yukarı çıkmayın. ölmek istemiyorsanız hemen evden uzaklaşın.

  • bazıları sanat kurslarını, yaratıcı yazarlık atölyelerini, vs. gereksiz bulur, hatta bunun yanlış olduğunu, sanata halel getirdiğini savunur. onlara göre sanatçı sanatçı olarak doğmalıdır. bu işler öyle kursa gitmeyle falan öğrenilecek şeyler değildir. safi yetenek, ilham işidir bunlar.
    ben böyle düşünenlerden değilim. örneğin bir gitar kursuna ne kadar çok öğrenci giderse o kurstan iyi bir gitarist çıkma ihtimali de aynı ölçüde yükselir. tabi bu sırada sonunda bir halt olamayacakların sayısı da artar ama önemli değil. iyi olan alıcısını bulacak, kalıcılığı yakalayacaktır, diğerleri de unutulup, silinip gidecektir eninde sonunda.
    aynı şey diğer sanat dalları için de geçerli.
    mesela yaratıcı yazarlık kursları.
    ya da wattpad gibi platformlar.
    yazmaya uğraşmak, bunun için çalışmak, yazdığını başkalarına göstermek iyi, bunda bir sorun yok.
    ama yine de bu gibi alanlarda eser yayımlayanların tutumlarında, yola çıkarkenki amaçlarında bir tuhaflık var.
    takip edebildiğim kadarıyla çoğunun tek amacı görünür olmak, kalabalıktan sıyrılmak, kameraları kendine döndürmek.
    öğrenmek değil, (hali hazırda) bildiklerini göstermek istiyorlar.
    kendilerini geliştirip geliştirmedikleri, bir önceki sefer yaptıkları hataları tekrarlayıp tekrarlamadıkları umurlarında değil.
    yazdıkları okunsun, beğenilsin, alkışlansın istiyorlar, o kadar.
    oysa böyle platformlara başvurmaktaki asıl amaçları, bana sorulursa, kendilerini ve başkalarını gözlemlemek olmalı.
    ne hata yapmışım, başkaları ne hata yapmış. bak, bu bunu böyle yazmış, iyi fikir, ben de deneyeyim...
    ama gönder tuşuna basmadan önce kendi yazdıklarını bile ikinci bir kez okuduklarından şüpheliyim.
    görünür olma hırsı, takdir edilme arzusu bütün bunları bir anda bir kenara itiyor.
    ikinci bir kez okunsa çoğu kolayca düzeltilebilecek yazım yanlışları bile bunun bir kanıtı.
    bir işi iyi yapmak istemiyorlar, bunu düşünmüyorlar bile. iyi bir iş yaptıklarını duymak istiyorlar sadece.
    vaay, ne güzel yazmışsın, helal olsun.
    flannery o'connor şuna benzer bir şey söylüyordu.
    yazdığınızdan önce kendiniz bir şeyler öğrenmelisiniz. siz öğrenemezseniz başka kimse öğrenemez.
    bu da ufak bir tavsiye olsun.

  • yıl 2011, o zaman lise üçüncü sınıftayım. izlediğim bir filmin sonunda çalan şarkı baya hoşuma gitmişti. o zamanlar shazam falan da yok, google’a kelimeleri yazıp öyle buluyorsun şarkıyı. bunun kelimeleri yazıyorum hiçbir şey çıkmıyor. filmin müziklerinin yapımcısı kim onu aratmak sonradan aklıma geldi. film düşük bütçeli izlanda yapımı bir filmdi, çok bilgi yok hakkında internette. neyse, bir şekilde buldum şarkıyı ve söyleyen adamı. adamın diğer şarkılarına da baktım baya hoşuma gitti. araştırdım adamı, kendi ülkesinde ünlü bir şarkıcıymış. baktım facebook’ta* 4 bin tane falan takipçisi var sadece, oradan mesaj attım. ilginç bir şekilde adam cevap verdi. bir şarkısı için gitar tabları var mı, çalmayı öğrenmek istiyorum dedim. adam tab yok ama müsait olduğumda senin için nasıl çalındığının videosunu çekip atabilirim dedi. tabii şok oldum o an, vay aq dedim. nitekim adam hakikaten attı da iki ay sonra, 15 dakikalık bir video çekmiş nasıl çalındığını gösteriyor falan. ben de adama inanılmaz minnet duydum, bir hediye göndermek istedim. ev adresi yazıyordu profilinde. o adrese kendimce ufak bir hediye gönderdim. sonradan yazıp teşekkür etti, gerek yoktu vs dedi falan.

    ben aradan geçen 12 yılda adamı fazla takip etmedim. geçen baktım bir tane albüm çıkarmış, birkaç tane de farklı projesi olmuş vs. daha da meşhur olmuş. geçenlerde instagram’da görüp bir story atmış, üzerine yazdım, cevap verdi. gönderdiğin hediyeyi hala kullanıyorum dedi fotoğraf falan attı. o kadar sevindim ki. reis yaşlanmış sadece baya, ona üzüldüm biraz.

  • kişisel düşüncem bugünden itibaren yapılması gerekendir. acil ihtiyaç olmadığı sürece, havaalanı taksileri kullanılmamalı. bunun yerine toplu taşıma, eş ve akrabaların arabaları, daha geniş ölçekte kullanılmalıdır. bugünden itibaren havaalanı taksileri benim açımdan zaten kullanmak bir yana yüzlerine bakılmayacak taksilerdir.

  • orada ankara büyükşehir belediye başkanı olarak türkiye cumhuriyeti'nin en yetkili kişisini karşılamak amacıyla bulunmaktadır, sıkıntı yoktur. bundan sonrası siyaset değil hizmet amaçlı olacaktır. çünkü ankara halkını temsil ediyor.
    daha 24 saat bile geçmedi başkan olalı hemen art niyetli olmayın.

  • ?'özcan deniz "woody allen'ın kıskanacağı bir film çekmek isterim" demiş. woody allen'ın haberi olacağı bir film çeksen yeter be abim.

  • kendi sikko hayatını başkalarına da dikte etmek isteyen bir çomar barındıran görüntülerdir.

    ramazanmış.. bana ne lan ramazansa. benim için mi tutuyorsun orucu hıyar. isteyen alkol alır, isteyen sigara içer.

    kafaya bak. herkes bana saygı göstersin ama ben benim gibi olmayana göstermem he. yobaz köpeklere bak sen.