hesabın var mı? giriş yap

  • türk dizileri için;

    yıllarca sektör yalandan '3 saat olmasa çok güzel şeyler çıkarırız, 3 saat olduğu için her şey saçma türk dizilerinde' şeklinde herkesi yedi.
    netflix geldi ve ellerine de fırsat geldi bu şekilde.
    bekledik ki efsane işler çıkar. e malum tv'deki gibi upuzuuuuuun olmayacak diziler.
    e malum beklentiyi yükselttiler.

    ama o da ne. dünyanın en salak dizileri çekilmeye devam etti. sorun 3 saatte değilmiş. sorun tüm ekipteymiş zaten. aynı kafa aynı salaklık. sadece bu sefer 1 saat.

    tüm ekipleri tebrik ediyorum. bir daha da tvlere, saatlerin uzunluğuna bok atıp herkesi salak yerine koymazlar umarım.

  • kahve demlemenin kilit noktasıdır; zira demlemede kullandığınız tüm parametreler dengeli bir extraction'a (çözünmeye) hizmet eder ya da etmelidir. iyi demlenmiş bir kahve öncelikle ideal bir şekilde çözünmelidir (extract olmak). extraction kabaca; daha da küçük partiküllerin öğütülmüş kahve partiküllerinden su aracılığıyla koparılıp fincana ulaşabilmesini ifade eder. kahve dediğimiz bu çözelti bolca yağ ve asit içerir. doğru veya ideal çözünme verimi için % 18-22 arası değerler tavsiye edilir. bu da şu demek: aslında demlediğiniz kahvenin 5'te 1'i fincana ulaşmalıdır. 20 gram kahve kullandığınızı varsayarsak bunun yaklaşık 4 gramı o bulanık sıcak suyu oluşturmalıdır. o bulanık su da bizim ayıla bayıla içtiğimiz kahve oluyor, yani tanrıların içeceği! (bu arada oranlar espresso-türk kahvesi-filtre kahve gibi farklı klasmanlarda değişir. ben filtre kahveyi baz aldım).

    biliyorum konu sıkıcı o yüzden araya fun fact gireyim. 250ml'lik koca bir fincan filtre kahvenizin sadece %1.5'u kahve. yani geri kalan bildiğimiz su. dolayısıyla kahve demlerken seçtiğiniz su çok şeyi değiştirir. öncelikle; suyun içerisindeki kalsiyum ve magnezyum oranı önemli çünkü pozitif yüklü bu arkadaşlar negatif yüklü kahve partiküllerine bağlanarak onları fincana taşıyor. sudaki kalsiyum ve magnezyumun haddinden fazla olması ya da çok az olması da işleri zorlaştırır ama bu detaylar benim olmayan fizik-kimya dağarcığımın da ötesinde (sadece içiciyim). ama şunu ekleyelim ideal kahve için suyun 7.0ph değeri taşıması tavsiye ediliyor (nötr).

    öğütüm kalınlığı, su sıcaklığı, döküş hızı (ajitasyon), su-kahve oranı extraction'a etki eden diğer önemli parametreler ama bu detaylara girince bir kitap yazmak gerekiyor. o yüzden şimdilik atlıyorum.

    peki çözünme oranını nasıl hesaplarız? ev imkanlarıyla zor çünkü kahvedeki toplam çözünmüş katı madde (tds) tayinini yapan adına refraktör dediğimiz minik cihazın fiyatı yaklaşık 3000 lira. diyelim bu cihazınız var. formül şu olmalı:

    demlenmiş kahve (g) x tds (%) / öğütülmüş kahve (g) = çözünme verimi (%)
    ideal bir örnek verecek olursak = 36 g x %10 / 18 g = %20

    bu oran haddinden yüksek olursa kahvemiz aşırı-çözünmüş olur (over extraction). bu durumda kahvede bitter, yanık tatlar baskın olur. eğer çözünme yeterince gerçekleşmezse de kahvemiz az-çözünmüş (under extraction) oluyor. o zamanda asitler önden çözündüğünden kahvemiz ekşi ve çiğ hissettirir. bazı kahve dükkanları ekşi kahveyi "bunun asiti yüksek" diye size kakalamaya çalışacaktır, oyuna gelmeyin. ama hemen gaza da gelmeyin çünkü nitelikli kahve ağızda dengeli biçimde asidik hissettirmelidir. bu hissi canlılık ya da parlaklık olarak tanımlıyoruz ki iyi kahvede olmazsa olmazdır.

    kahve içmeden güne başlayamayan birçok arkadaş bunları kafaya takmıyor, bazen kıskanmıyor değilim.

  • turizm sezonunun bitimine denk gelen açıklama. suçu yine vatandaşın üzerine atıp sorumluluk almayacaklarını garanti ederim.

  • ülkemizin hukuk sistemini az çok biliyorsam, buradaki katilin yakalandıktan sonra muhtemelen çok çok kısa bir süre cezaevine girip, bir süre sonra aramızda rahat rahat dolaşacağını düşünüyorum.

    edit: bir çok arkadaş, böyle olmayacağını iddia ettikleri mesajlar atmışlar. bu iddialarını şu başlığa da yazarlarsa orada da okur ve bilgileniriz.

    (bkz: emrah serbes'in 1 sene sonra serbest olması)

  • yüklemiyorum çünkü facebook kullanım desenimle örtüşmüyor. ben feyse giriyorum news feed'e göz gezdirip gelen mesaj varsa onları mail gibi okuyup yanıtlıyorum. gruplarda olay varsa bakıyor ve çıkıyorum. chat her daim kapalı.

    facebook messenger benim kontrolümde olan bu mesajlara müsait olduğumda bakabildiğim döngüyü feys arkadaşlarımın tetikleyebileceği türden rahatsız edici bir dinamiğe dönüştürüyor. bu değişimi istemiyorum. bundan rahatsızım. zorla ikinci uygulamayla üstüme atılmasından ayrıca rahatsızım. ayrı uygulamaya geçirip sırf rahatsız etmek için bildirimleri hala ana uygulamada gösterme çakallığından ayrıca rahatsızım.

    bunun sonucu olarak yaşadığım rahatsızlıkların ötesinde facebook mesajları benim en geç yanıtladığım mesajlar olmak durumunda kalıyor. haliyle bir de bana hemen ulaşabileceğini düşünen arkadaşlarıma geç yanıt atarak onları da bilmedikleri bu sebeplerden dolayı rahatsız ediyor, rahatsız ettiğim için ekstra rahatsız oluyorum.

    feysin mesaj ayarlarıyla alakalı çok sıkıntım vardı zaten. istemediğim halde tanımadığım insanlardan mesajlar alıyorum. bunlar other yerine bilmediğim sebeplerden inbox'a düşüyor. bunlara tıklayınca facebook karşı tarafa mesajı okumasam bile "görüldü" diye ispiyon yetiştiriyor. bu insanlarla paylaşmak istemediğim bir bilgiyi paylaşıp beni zora sokuyor. facebook tarafından taciz ediliyorum, özel yaşamım ihlal ediliyor. bu uygulama ayrışması, mobil taciziyle birlikte iyice artık hayat döngümü bozmaya başladı. tüm aile bağlantıları ve gruplardan dolayı hesabımı tümden kapatmak da istemiyorum.

    neticede bu uygulama dahil olmak üzere mesajla ilgili politikalarından dolayı feyse daha az giriyorum. daha çok twitter kullanıyorum, daha çok sözlük okuyorum. mesajlarına neden zamanı dönmediğime dair meraklanan, kırılan arkadaşlarla paylaşmak için de bunu buraya kaydediyorum.