hesabın var mı? giriş yap

  • 1970'lerin sonlarından itibaren circleville, ohio sakinlerinin aldığı tuhaf yazılar: circleville mektupları!

    1970'lerin sonlarından itibaren circleville, ohio'da yaşayanlar, anonim bir kullanıcı tarafından kişisel yaşamlarıyla ilgili ayrıntılar içeren tehdit edici mektuplar almaya başladı. ilk circleville mektubu 17 mart 1977'de bir okul otobüsü şoförü olarak hizmet eden mary gillispie'ye gönderildi. mektupta "evinizi gözlemliyorum ve çocuklarınız olduğunu biliyorum, bunun şakası yok. massie'den uzak dur" mesajı veriliyordu. her nasıl olmuşsa bu gizemli yazar, mary gillispie'nin okulda yöneticilik yapan gordon massie ile ilişkisi olduğunu biliyordu ama işin daha tuhafı gillispie, bu tehdit mektuplarını alan tek kişi değildi.

    olayın üzerinden çok geçmeden mary gillispie'nin kocası, ron da bazı mektuplar almaya başladı. mektupta "bay gillispie, karınız… gordon massie ile görüşüyor. onları yakalayıp ikisini de öldürmelisin, o yaşamayı hak etmiyor" yazıyordu. aile büyük bir korku ve endişeye kapılmıştı. ilk mektuptan kısa süre sonra ikinci bir mektup geldi: "2 hafta geçti ama hiçbir şey yapmadın, gerçeği itiraf edin ve okul yönetimine bilgi verin. aksi takdirde gerçek ortaya çıkana kadar bunu posterlerde, tabelalarda ve reklam panolarında yayınlayacağım."

    daha sonra 1977 yılının bir ağustos akşamı, ron gillispie bir telefon aldı. birkaç dakika sonra elinde 22 kalibrelik bir tabancayla kamyonuna yöneldi ve kızına mektupları yazan kişiyle yüzleşeceğini söyledi fakat gillispie yola çıktıktan kısa bir süre sonra kamyonetiyle ağaca çarparak olay yerinde hayatını kaybetti, ancak ron'un kayınbiraderi paul freshour bunun bir cinayet olduğunu düşünüyordu. polis, gillispie'nin ölmeden önce silahını bir kez ateşlediğini tespit etti ama ron'un silahı neden kullandığını asla öğrenemediler.

    ron’un ölümünden sonra bile mary gillispie'yi ve gordon massie'yi hedef alan tehditkâr ve alaycı mektuplar gelmeye devam etti ve saldırılar giderek sinsi bir hal almaya başladı. yıllar sonra, 1983'ün bir şubat günü, gillispie ailesinin kızı neredeyse ölümcül bir bubi tuzağına düşüyordu. birisi yakındaki bir çitin üzerine, genç kızı hedef alan el yapımı bir düzenek kurmuştu. mary gillispie düzeneği indirmeye çalıştı ama bir kutuya bağlıydı. gillispie kutuyu eve getirdiğindeyse içinde dolu bir silah buldu ve silahı yetkililere teslim etti. ohio adli soruşturma bürosu silahın seri numarasını bulmayı başardı ve silah ron gillispie'nin kız kardeşiyle evli olan paul freshour'a aitti.

    paul ve karen boşanmak üzere olan bir çiftti. olay patlak verdiğinde freshour’ın karısı karen sue, evin her yerine gizlenmiş mektuplar olduğunu söyleyerek durumu polise itiraf etti. freshour ise bu durumu reddederek silahının haftalar önce çalındığını iddia etti ama yalan makinesi testi freshour'un yalancı olduğunu ortaya çıkardı. freshour, 1984'te bir grup jüri tarafından cinayete teşebbüsten suçlu bulundu ve tutuklandı. circleville sakinleri, freshour'un parmaklıklar ardında olmasıyla mektupların duracağını düşünüyordu ama öyle olmadı. circleville, ohio sakinleri hala onlarca mektup alıyor, tacize uğrama devam ediyordu. hapishane müdürü ise freshour’un onları gönderemeyeceğini çünkü kalem veya kağıda erişimi olmadığını açıkladı.

    davadan aylar önce, freshour'un avukatı duruşma sırasında jüriye şu soruyu sormuştu: "boşanma kararnamesini okuduğunuzda, paul freshour’un hüküm giyerek hapse girmesi mali açıdan kimi kazançlı çıkarır?" böylelikle şüpheler eski eş karen sue'da yoğunlaştı çünkü kocasını polise ihbar etmişti ve boşanmadan kısa bir süre sonra yeni erkek arkadaşıyla yaşamaya başlamıştı. yoksa paul freshour'a tuzak mı kurdular? aradan yıllar geçti, gizem büyüdü. aralık 1993'te amerika televizyonlarının sevilen programlarından biri olan unsolved mysteries olayı araştırmak için circleville'e gitmek üzereyken gizemli yazardan bir mektup aldı: “circleville, ohio'yu unutun… eğer buraya gelirseniz, siz hastalar bunun bedelini ödeyeceksiniz.''

    unsolved mysteries ile konuşan paul freshour, olayın detaylıca incelenmesini isteyerek mektupları kendisinin yazmadığına yemin etti ancak yakın zamanda yapılan bir inceleme, kendisinin el yazısı ile mektuplar arasında benzerlikler olduğunu ortaya çıkardı. 1994 yılında, freshour'un şartlı tahliyeyle hapisten çıktığı aynı yıl, mektuplarında sonu oldu. aradan yıllar geçmesine rağmen hala olayın arkasındaki gerçek kişi belirlenememiştir.

    detaylı okumak yapmak isteyenler için kaynak

  • vakti zamanında (bkz: düşün ki o bunu okuyor) başlığına bir entry girmiştim. o entryden sonra 4-5 tane mesaj geldi. mesajlardan bir tanesinde kadın bir yazar yazdığım şeylere dayanarak kendisinin eski erkek arkadaşı olduğumu iddia etti.

    ilk 2 gün falan dalga geçtiğini zannettim, sonra ciddi ciddi bana ".....'sın işte kıvırma" , "bu başlığa yazacağını biliyordum" , "çok özledim seni, bir kere daha deneyelim" vb gibi abuk subuk mesajlar atmaya başladı. kendimi ispat etmek için ne yaptıysam inandıramadım. fotoğraf gönderdim " başkasının fotolarını atıp beni vazgeçiremezsin" diyerek iyice bokunu çıkarmaya başladı.

    sonra ver numaranı arayacağım diyerek numarasını istedim, arayıp da sesimi duyunca başkasına mı arattın dese de ikna oldu sonunda. bu sefer de 3 gündür konuşuyoruz bir kahve içeriz artık di mi deyince, durduk yere diyaliz merkezi aramamak adına her yerden engelledim.

  • çocukken vardı bende bu hastalık. bir kıza aşıktım çok, annesi beyazlar giydirir, salardı sokağa. ben diğer bütün kızlarla iyi anlaşırdım ama bir tek onunla geçinemezdim. nerde görsem ellerimi toza bulayıp o beyaz elbiselerini elimle damgalardım. felaketi olurdum, ağlardı. yıllar geçti ama sevgimi ifade edişimdeki bu başarılı tavır değişmedi. amıma koyayım, stop.

  • modayı bu şekilde konuşmak olarak değerlendirirsek eğer böyle de bir örnek var ;

    - benim accept ettiğim meeting niye calendar'ımda görülmüyor ?

    bunu diyen bunu da dedi hatta ;

    - meeting'in ingilizcesi neydi ya ?

    yemin ediyorum ki gerçektir.

  • jack: i love you rose.
    rose: ...
    jack: rose.. please talk to me..
    rose: suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek cevabım var, ama bir lafa bakarım laf mı diye
    bir de söyleyene bakarim adam mi diye!!!

    ve akabinde jack donakalır.

  • yunanların kendilerinin helen ırkının temsilcileri olduğunu belirtmek için kendi ülkelerine verdikleri isim. dünyanın geri kalanı ise grek ırkından olduklarını düşündükleri için greece veya dile göre türevlerini kullanırlar. yunanlıların grek yerine helen mirasını sahiplenme isteğinin altında yatan grek kültürünün batı anadoluya yayılmış olması ve türkiyenin bu kültürün bir kısmını elinde bulundurmasıdır. helenler ise sadece yunanistan yarımadasındadırlar. yunanlılar kendilerini ayırmak isterler. türkler ise iyon soyundan geldikleri tezi ile bu ülkeye yunanistan demektedir. ki bu aslında bayağı bir aşağılama içerir. iyonlar tüm doğu akdenize yayılmış bir göçmen kavimdir. felsefe, demokrasi ve pek çok değerli kültür hazinesinin doğuşunu sağlayan greklerle karışmış olmalarına karşın bu çok şanlı bir tarihe sahip ırkla alakası yoktur. özetle biz iyon, onlar helen olduklarını savunur ama dünya bilir ki onlar grektir*

  • sobanın üstüne tükürüp "tıpıstttt" sesini duymamış bi' çocuk. yazık. evet.

  • hayırlısı olsun dediğim olaydır. dna onarımı üzerine yaptığı çalışmalar üzerine 2 kişiyle beraber ödülü paylaşmıştır.

    http://www.nytimes.com/…ancarn-nobel-chemistry.html

    edit: öncelikle başlığı benden önce açan arkadaşı tebrik ederim. new york times okurken resmen son dakika haberi düşer düşmez buraya yazdım ona rağmen ikinci olmuşuz. kendisi ödülü veren jurilerden biriydi herhalde.

    bununla birlikte aziz sancar ile ilgili çok önemli bir bilgi vermek istiyorum. kendisi mardin'in savur ilçesinde, okuma yazma bilmeyen 8 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak doğmuş. ailesi eğitime önem verdiği için okulunu okumuş, üniversiteyi kazanmış.

    işte aziz sancar gibi insanlara bakarak eğitimin ve cumhuriyetin önemini unutmamalıyız. herkese örnek olsun.

  • yeni sezon için kendilerine tavsiyem şunlar olacak;

    -behzat ç işler güçler gibi dizilerin yayın haklarını alsınlar. "parası ile bile izlerim" diyenlerdenim vericem abi parasını. eski bölümleri izlemek pahasına da olsa veririm yani. bi düşünsünler.

    -çarşı, fenerbahçeden ve tek yumruktan birer temsilci secilsin onlar da her hafta değişsin ve maçları kimseye yaranmadan yorumlasınlar.. tatlı rekabet sınırları içinde.

    -her gün haber bültenine redhackten o karizmatik sesli bilge adam bağlanıp son gelişmeleri versin.

    -ramazan, kandil gibi günlerde samimiyetsiz yayın yapanlardan farklı bir şeyler yapsın. misal bulamadım her samimi öneriye açığım.

    -tüy dökücü reklamı kalsın, kollarımdaki kıllar için lazım onlar.

    -annem ve diğer teyze topluluğu için öğlenleri pratik bilgiler veren (canan ergüder favori adayım) ve kadınların isterse neler yapabileceği temalı programlardan birine el atsın. mesela kadınların yaşadıkları sorunlara nasıl çözümler getirilebilir temalı.. düşünün işte kadınları uyutmayan bir yayın hayal edin?

    - erkekleri unutmadım! sizin için pazar günleri western ve neyşınıl coğrafik konseptli yayınlar yapılsın halka ağaç sevgisi tümden aşılansın.

    aylık 10 tl basarak reyting rekoru garantisi ile açıyorum teklifimi beyler. bi düşünün bence halk tv yönetimi. hem siz kazanın hem de biz.

    yoğun istek editi: ali ihsan varollu kelime oyunu.. nasıl unutmuşum büyük özür diliyorum tüm izleyicilerden.