hesabın var mı? giriş yap

  • isaac newton'un leibniz'e yazdigi calculus ile ilgili bir mektupta bir bulgusunu aciklarken kullandigi bir kripto.

    bu yazimi "aaaaaa cc d e ff iiiiiii eeeeeeeeeeeee lll nnnnnnnnn qqqq rr oooo ssss ttttttttt uuuuuuuvvvvv x" sekline donusturup ardindan anagram olabilecegini fark edip sonrasinda "data aequatione quotcunque quantitates involvente fluent, invenire fluxions: and vice versa" olarak latince dizmeyi akil eden insana da leibniz adi verilir.

    ben bi soda açayım bari.

  • yıllar yıllar evvel bi arkadaşım türkiyenin en büyük gazetelerinden birine staja girmişti. çocuk üniversite ogrencisiydi o dönem.

    anlattığına göre şefler bunlardan haber istiyormuş. mesela gidin şu konu hakkında şu şu boyutlarda bi haber yapın orta sayfaya çakalım diyormuş.

    arkadaş bize bunu anlatmıştı. biz de yakın arkadaşımla beraber fırlamalık olsun diye uydurmasyon bi metin hazırlamıştık. fotoğraf olarak da başka bi arkadaşın fotosunu yollamıştık.

    2 gün sonra gazetenin ortasayfasında bizim hazırladığımız haber çıkmıştı. o gazete hala durur bende 15 senedir. bak haberi ben ve yakın akradaşım evde hazırladı lan. fotoğraf da dalga geçtiğimiz 3. bi arkadşaımıza ait. bu haber türkiyenin o dönemki en büyük 3 gazetesinden birinde basıldı diyorum sana.

    o günden sonra gazetelerdeki bu tip haberlere hep gülmüşümdür. kimbilir hangi fırlama stajyer yazıyor bunları.

  • bence en iğrençleri salçalı (''salça kaynatıyorum, salçalandım, taze salça aldık'' vb) ve kan ağlamalı (''anavatan kan ağlıyor, kıbrıs kan ağlıyor, her yer kan ağlıyor'' vb) olanlardır.
    kusucam bi gün birisinin suratına. böyle iğrenç tabirler olur mu allah aşkına...

    vampirli bir fıkra vardı, biz lisedeyken çok anlatılırdı. hatırladığım kadarıyla şöyleydi;
    vampirlerin takıldığı bir bar var. her giren vampir, barmene diyor ''barmen bana koca bir bardak kan'' barmen veriyor. herkesin keyfi yerinde.
    sonra vampirin birisi, ''barmen bana bir bardak sıcak su'' diyor. herkes şaşırıyor. vampir dediğin kan içer sonuçta. ''hayırdır?'' diyorlar. bizim vampir cebinden kullanılmış bir ped çıkarıyor ve ''ben sallama içeceğim'' diyor.
    böyle tabirleri ne zaman duysam, aklıma bu iğrenç ötesi fıkra gelir.

    ya bence insanlar regl olduklarını söylemek zorunda değiller. gerçekten yani. kimse bilmek zorunda değil. saklanması gerekiyor demiyorum. ama bilinmesi de gerekmiyor. mutlaka söyleyeceksen ve regl oldum diyemiyorsan, ''hasta oldum'' falan de bari en azından. insanı vatandan, salçadan soğutmayın gözünüzü seveyim ya. içim kalktı yine.

  • öncelikle tabaktaki miktarı azaldıkça alması/hükmetmesi zorlaşan tüm yiyeceklerin bana verdiği yetkiye ve bende yarattığı sinire dayanarak "varoş sensin kaşık da sana girsin" deyip sözlerime devam etmek istiyorum.



    çoban salatası (şöyle suyunu iyice doldurarak)

    makarna (bir tarafına yoğurt iliştirerek)

    cacık (buzlu, zeytinyağlı ve naneli olarak)

    pilav (özellikle bulgur pilavı. şöyle bol domatesli, sebzeli)

    bunları çatalla yiyen adam hıncaldır, uluçtur, pespayedir, ılıktır...



    there is no spoon sadece matrix'te var olabilecek bir olgudur...

  • trafoyu söküp bağlı bulunan bütün kablolara vereceksin 1000 voltu, ucu nerelere gidiyorsa yakıp yıkacak. anca bundan anlarlar.

  • en başta, cebinizdeki mevcut nakit dışında paranıza erişiminiz 72 saat boyunca kesilir. kartınızı ne pos cihazlarında ne de atmlerde. kullanamazsınız. bu sizinle birlikte büyük şirketlerin, devletlerin de varlıklarına erişmesinin, en iyi ihtimalle, zorlaşacağı anlamına geliyor.

    tedarik zincirlerinde, stok, sevkiyat durumu bilgileri de hemen her yerde erişilemez hale geleceğinden, bu malların hareketi de durur ya da neredeyse durma noktasında yavaşlar.

    sağlık hizmetleri mümkün olan en ilkel seviyede ilerler. hastanede sıraya girip doktoru görürsünüz belki. randevu falan almak, özellikle büyük şehirlerde neredeyse imkansız hale geleceğinden, acıdan kıvranana kadar beklemeniz mümkün. bunun akabinde, ilaçlar satın almanız, teşhis alsanız bile tedaviye erişmeniz ya imkansız ya da çok yavaş hale gelir.

    toplu ulaşım büyük ölçüde sürdürülebilir. özellikle tren ağlarında %100 değilse bile, ikincil sistemlerle, temel kapasiteyle taşımacılık mümkün olur. yalnız kara yolu taşımacılığı hem yakıta erişimin zorlaşması, hem de trafik yönetim sistemlerindeki sorunlar nedeniyle çok tehlikeli hale gelir. uçaklardan söz etmiyorum bile. gemiler ise yolunu bulur elbet ama taşınan malları limanda kaydetmek vs çözülmesi gereken işler olarak kalır.

    online hizmet veren tüm servisler bu süreçte yalnızca maliyet yönetimi değil, b2b kullanıcılarının dertleriyle de boğuşmak durumunda kalır.

    üniversitelerde, akademik çalışmaların özellikle bilgisayarlarla yapılan değerlendirme, deney ve benzeri süreçleri durur, bu çalışmalardan düzgün yedeklenmemiş , özellikle bulut sistemlerinde bulunan bir çoğu kaybedilebilir.

    elektrik, su ve doğalgaz altyapıları, özellikle yeni nesil sistemlere sahip ara istasyonlarını kaybedeceğinden çalışamaz hale gelecektir. bunlar için yedek sistemlerin kapasiteleri yine yüzde yüz verimliliğe ulaşamaz.

    bir sürü şey daha eklenir, bunca kaosun içinde "neyse ya sokam global krize ben kitap okıyım" diyecekseniz, deyin tabi.

    72 saatin sonunda tüm internet birden bire ayağa kalksa bile, bu sürede kaydedilmeyen her bir iş, (yer değiştiren ürünler, verilen hizmetler, borçlar, alacaklar, yeni doğan insanlar, yer değiştiren insanlar, hayatını kaybedenler .....) yeniden sisteme ekleneceğinden, en az bir kaç ay boyunca her şeyin yavaş ilerlemesine sebep olacaktır.

    süre ne kadar uzarsa kaos da öyle büyür. tahmin etmek için müneccim olmaya da pek gerek yok gibi.